Ertesi sabah Pei Shaoze uyandı ve zihninde mekanik bir ses duydu: [Acemi görevi tamamlanmadı. Oyuncudan 50 puan düşürüldü.]
Açıkçası Sistem 1022, Pei Shaoze’den umudunu kesmişti. Sesi dünkü kadar coşkulu değildi.
Pei Shaoze’nin ifadesi pek değişmemişti. Arkasını döndü ve az önceki sesi duymamış gibi yataktan kalktı. Yataktan bir sıcaklık dalgası yayılıyordu. Cheng Xia’nın alnına dokunmak için uzandı ve tahmin ettiği gibi ateşinin olduğunu gördü.
Pei Shaoze ayağa kalktı ve bir bardak ılık su doldurdu. Qin Yu’nun bıraktığı ateş düşürücü ilacı alarak Cheng Xia’nın içmesini sağladı. Ardından temiz bir havlu almak için banyoya gitti, onu soğuk suyla ıslattı ve fiziksel olarak serinletmek için Cheng Xia’nın alnına koydu. Ateş düşürücü ve soğuk havlu sayesinde ateşi biraz da olsa düştü.
Bu esnada Asistan Zhang Fan, uyandıktan sonra Başkan Pei’nin gönderdiği mesajı gördü ve hemen, “Tamamdır, Başkan Pei,” diye yanıt verdi.
İş seyahatini iptal mi etmişti? O gün iki tane pek de mühim olmayan iş yemeği vardı, o yüzden onları iptal etmesi fark etmezdi. Ancak Zhang Fan’ın kafası biraz karışmıştı. Başkan Pei, devraldığından beri nadiren şirket işlerini sorardı. Neden aniden Zhao Wenxiu’yla görüşmek için aramıştı ki? Başkan Pei aslında Zhao Wenxiu’nun Tianxuan’a sızan bir köstebek olduğunu biliyor muydu?
Zhang Fan şaşırmıştı ama hemen Zhao Wenxiu’nun numarasını buldu. Aradı ve kibarca konuşmaya başladı, “Merhaba Bay Zhao, ben Başkan Pei’nin asistanı Zhang Fan. Başkan Pei, yarın sabah saat 8’de Tianxuan’ın genel merkezine gelmenizi söyledi. Giriş ofisini önceden bilgilendireceğim. VIP asansörüyle en üst kata çıkın, ben size yolu göstereceğim.”
Zhao Wenxiu’nun kalbi güm güm atıyor ve dili neredeyse düğümleniyordu, “B-Başkan Pei beni mi görmek istiyor? Nedenini söyledi mi?”
Zhang Fan nazikçe gülümsedi, “Bilmiyorum. Ona şahsen sorabilirsiniz.”
Sonra telefonu kapattı.
Zhao Wenxiu’nun elleri titriyordu, hatta öyle ki neredeyse telefonunu düşürüyordu.
Dün gece Cheng Xia’ya gizlice feromon hapı vermiş ve onu Başkan Pei’nin villasına göndermişti. Ne olursa olsun Pei Shaoze gibi varlıklı bir iş adamına böyle komplolar kurulması oldukça muhtemeldi. Başkan Pei’nin Cheng Xia’yı işaretleyeceğini düşünmüştü ve sonrasında her şey çorap söküğü gibi gelecekti. Çünkü alfa işaretlediği omegaya karşı içgüdüsel olarak bir koruma duygusu geliştirirdi. Daha sonrasında Cheng Xia aracılığıyla Pei Shaoze’den fayda sağlayabilecekti.
Başkan Pei, Cheng Xia’yı desteklemeye istekli olduğu sürece menajeri olarak o da bundan pay alabilirdi.
Gelgelelim Pei Shaoze hemen ertesi gün onunla görüşmek mi istemişti? Hem de Tianxuan’ın genel merkezinde?!
Tianxuan’daki herkes, Başkan Pei’nin şirkete nadiren geldiğini biliyordu. Zhao Wenxiu neden o saatte şirkette görüşeceklerini yahut bunun iyi mi kötü mü olduklarını bilemiyordu. Başkan Pei’nin bu tuzağı onun kurduğunu anlamasını önlemek için hemen tüm suçu Cheng Xia’nın üstüne atmayı planlıyordu.
Aynen öyle, bu şekilde yapması en iyisi olacaktı.
Zhao Wenxiu önceden konuşmak için aceleyle şoför Liu Rui’nin yanına gitmeye karar verdi. Fakat Zhao Wenxiu dışarı çıktığında, Zhang Fan’ın telefonuna Pei Shaoze tarafından başka bir mesaj gönderilmişti: “Xiao Zhang, Tianxuan Grubu’nda çalışan tüm yıldızların ve menajerlerin bilgilerini mümkün olan en kısa sürede bana e-mail at.”
Zhang Fan: “???”
Bugün neler oluyordu böyle? Başkan Pei önce Zhang Fan ile görüşmek istemişti, şimdi de şirketin çalışanlarının bilgilerini mi istiyordu? Bu Genç Efendi’ye aniden çalışma şevki mi gelmişti? Zhang Fan’ın kafasında bir sürü soru işareti olsa da elini çabuk tuttu ve bilgileri göndermek için bilgisayarını açtı.
Pei Shaoze, Cheng Xia’nın ateşinin daha da yükseleceğinden endişeleniyordu. Bu yüzden dizüstü bilgisayarını yatak odasına götürdü ve yatağın yanındaki kanepeye oturdu. Böylece mail kutusuna bakarken Cheng Xia’yı da kontrol edebilecekti.
Kazara İşaret isimli romanı dün gece okumuştu ama romanın evrenini hâlâ tam anlamıyla kavrayabilmiş değildi. Romanın ana konusu başkahramanın duygusal istismarı etrafında dönüyordu ve şirketin durumu hakkında pek bir bilgi verilmiyordu. Kitabın sonunda yalnızca Tianxuan Grubu’nun başkaları tarafından devralındığı yazıyordu. Yazarın kitapta eğlence sektörüyle ilgili bahsettiği şeyler sadece “buzdağının görünen kısmı”ydı.
Artık roman dünyasına bizzat girmişti ve bu dünyada Pei Shaoze’nin bir okuyucu olarak gördüğünden çok daha fazla karakter vardı. Her karakterin kendine has bir yaşam öyküsü vardı ama yazar bundan hiç bahsetmemişti.
Yazar, Tianxuan Grubu’nun nasıl ele geçirildiği, Tianxuan’ın kaç ünlüyle anlaşması olduğu, hangi projelere yatırım yaptığı, hangi TV kanallarıyla ortaklık yaptığı ve sanatçılarına hangi ücretleri verdiği hakkında hiçbir şey söylememişti.
Orijinal romanda, Cheng Xia’nın eline geçen fırsatların hepsi yurtdışına gittikten sonra gerçekleşmişti. Cheng Xia’nın yurtdışına gitmesini istemiyordu ve eğitim alması için onu ülkede tutmaya karar vermişti. Bu nedenle yapması gereken ilk adım, yerel eğlence sektörünün mevcut durumunu iyice anlamaktı.
―
Pei Shaoze tüm gününü bilgilere bakarak geçirmişti. Cheng Xia hava karardıktan sonra uyanmıştı ve kafası karışmış bir haldeydi. Odada ışık yanıyordu. Cheng Xia gözlerini açtı ve ışığın altında oturan adamı gördü.
Turuncu ışık adamın üzerine sıcak bir şekilde düşüyordu. Adamın üzerinde beyaz bir bornoz vardı; burnu orantılıydı, çenesi keskindi ve oldukça çekici bir Adem elması vardı. Işığın altında tüm bu büyüleyici özellikleri göze çarpıyordu.
Adam şu anda ciddi bir ifadeyle dizüstü bilgisayarının ekranına bakıyor ve parmaklarıyla klavyeye hafifçe vuruyordu.
Cheng Xia’nın kalbi adeta ağzında atıyordu. Dün gece yaşadıkları bir rüya değil miydi?! Cheng Xia bakışlarını geri çekemeden Pei Shaoze onun hareket ettiğini fark etti ve aniden ona baktı.
Adamın derin gözleriyle karşılaşan Cheng Xia, elektrik çarpmış gibi hemen bakışlarını kaçırdı. Dün gece kontrolünü kaybettiğinde karşısındaki kişiye bir ahtapot gibi dolanıp ondan öpücük dilendiği o sahne hâlâ zihninde dönüyordu. Cheng Xia’nın yüzü anında kıpkırmızı kesildi.
Pei Shaoze dizüstü bilgisayarı kapattı ve onun yanına yaklaşarak, “Uyandın mı?” diyerek fısıldadı.
Cheng Xia: “…”
Keşke yer yarılsaydı da yerin dibine girseydi! Şimdi alfa patronunun yüzüne nasıl bakacaktı ki?!
Dün geceki meseleyi düşünürken Cheng Xia’nın kafası karmakarışık olmuştu.
Şirketin yıllık toplantısına birçok ünlünün gittiğini hatırladı. Cheng Xia oradaki göz kamaştırıcı insanlar tarafından adeta kör olmuştu. Tanınmayan yeni bir aktör olarak ortada gezinmekten utanmış ve sessizce bir köşede durup pasta yemişti.
Bir müddet sonra menajeri gelip aniden kulağına, “Başkan Pei burada,” demişti.
Ardından Cheng Xia sahnede mikrofonu alıp konuşarak tebrikleri kabul eden uzun boylu bir alfa görmüştü. Cheng Xia herkesle birlikte onu alkışlamıştı. Nedense Başkan Pei ona bakıyormuş gibi görünüyordu ve bu yüzden Cheng Xia da ona bakarak gülümsemişti.
Cheng Xia menajeriyle yemek yerken menajeri onun kulağına fısıldamaya devam etmişti.
“Başkan Pei, Pei ailesinin en büyük oğlu. Kısa bir süre önce şirketi devralmış olsa da Tianxuan Grubu’nda son sözü o söyler.”
“Pei ailesinin eli kolu uzun. Kısa bir süre önce beş milyar Yuan’ın üzerinde gişe hasılatı yapan filmin yönetmeninin Başkan Pei’nin kuzeni olduğu söyleniyor.”
“Onun beğenisini kazanırsan, kesinlikle gökyüzüne uçabilirsin.”
Menajerinin iyi niyetli biri olduğunu düşünen Cheng Xia pek fazla kafa yormamış ve tatlı yemeye devam etmişti. Tatlıyı çok severdi ve o otelin tatlıları da emsalsiz derecede lezzetliydi. Cheng Xia tüm dikkatini yiyeceklere vermişti. Daha sonra menajeri bir süre oradan ayrılmış ve bir bardak portakal suyuyla geri gelmişti. Cheng Xia tek dikişte portakal suyunu içmiş ve akabinde de bilincini kaybetmişti. Ardından tanımadığı bir yatakta, yanında Başkan Pei ile uyanmıştı…
Cheng Xia’nın yüzü, Başkan Pei’ye onu işaretlemesi için yalvardığı belirsiz anılarını hatırladıkça daha da kızarıyordu. Dün gece işaretlenmiş miydi? Cheng Xia’nın vücudu gerildi ve elleriyle yorganı sıkıca kavradı. Bir alfanın feromonları tarafından işgal edilmiş olma hissi haricinde, vücudunda bariz bir rahatsızlık yoktu. Yani… dün gece işaretlenmemiş miydi?
Bunu fark edince Cheng Xia rahat bir nefes verdi ve, “Başkan Pei, özür dilerim,” dedi.
Onunla aynı anda Pei Shaoze de ona, “Hâlâ rahatsız mı hissediyorsun?” diye sordu.
Odaya aniden bir ölüm sessizliği çöktü.
Cheng Xia utançtan ölmek üzereydi. Başını eğdi ve beceriksizce yorganın altına doğru kaymaya çalıştı. Pei Shaoze sakin bir ifadeyle yatağa oturdu. Cheng Xia’nın alnına dokunmak için uzandı ve, “Nihayet ateşin düşmüş,” diye fısıldadı.
Ardından Cheng Xia’ya bir bardak su uzattı, “Önce biraz su iç. Bir gün boyunca hiçbir şey yemedin. Sana yiyecek bir şeyler getireceğim.”
Cheng Xia afallamış bir halde eline tutuşturulan bardağa baktı. Başkan Pei onu azarlamayacak mıydı?
Başkan Pei’nin gözünde küstahça yatağına tırmanan ve patronunu baştan çıkarmak için feromonlarını kullanan toy bir aktör olmalıydı. Normal insanlar böyle yöntemlere başvuran birinden tiksinirlerdi, değil mi? Başkan Pei’nin öfkeden kuduruyor olması gerekmiyor muydu? Yoksa bu sadece fırtına öncesi sessizlik miydi?
Pei Shaoze yiyecek bir şeylerle yatak odasına geri döndü ve Cheng Xia’nın şaşkınlık içinde hâlâ elindeki suyu tuttuğunu gördü.
Orijinal romana göre, Pei Shaoze dün gece Cheng Xia’yı işaretlemeliydi. Lakin şu anda olay örgüsü Pei Shaoze tarafından revize edilmişti ve Cheng Xia’nın uyandıktan sonraki ilk cümlesi, “Özür dilerim” olmuştu. Bu tavrı da onun karakterine uyuyordu. Dün gece feromonlarının kontrolünü kaybederek Başkan Pei’ye sorun çıkarmış olduğunun farkındaydı, bu yüzden özür dilemeyi ve Başkan Pei’nin kendisini affetmesini istiyordu.
Cheng Xia alfanın yanına geldiğini fark edince kendine geldi. Başını eğdi ve tekrarladı, “Özür dilerim.”
Bu ciddi pişmanlık, iyi bir öğrencinin bir hata yaptıktan sonra öğretmeni tarafından azarlandığındaki ifadesi gibiydi.
Pei Shaoze sakince karşılık verdi, “Özür dilemene gerek yok. Dün gece sana bir inhibitör verdim ve aramızda hiçbir şey olmadı. İlk olarak yemeğini ye. Diğer şeyler bekleyebilir.”
Cheng Xia’ya bir kâse erişte uzattı. Görünüşte basit bir yiyecekti ama aslında besin açısından zengindi. Kâsede yuvarlak bir haşlanmış yumurta, bir sürü taze yeşil sebze ve birkaç kuzu kaburga vardı. Bu bir dışarıdan alınma yemek kutusu değil, porselen kâsedeki bir erişteydi.
Yoksa Başkan Pei mi pişirmişti bunu? Cheng Xia bu fikri hemen saçma buldu. Sonuçta Pei Shaoze, Tianxuan’ın lideriydi. Nasıl kendi elleriyle yemek yapabilirdi ki? Muhtemelen yardımcısı falan pişirmişti. Cheng Xia bütün gün yemek yememişti ve açlıktan midesi kazınıyordu. Başkan Pei’nin nazik bir tavır sergilediğini ve kızgın görünmediğini görünce cesurca kâseyi aldı ve hızlıca yemeye başladı.
Pei Shaoze bilgileri düzenlemeye devam etmek için kanepeye geri döndü. Odada sadece klavyeye vurma sesi ve Cheng Xia’nın ağız şapırtısı duyuluyordu. Böyle sessiz bir atmosfer kaçınılmaz olarak Cheng Xia’yı biraz gerginleştirmişti.
Cheng Xia erişteleri çabucak bitirdi, kâseyi komodinin üzerine koydu ve ihtiyatlı bir şekilde söze girdi, “Başkan Pei, dün gece ne olduğunu bilmiyorum. Belki de birileri feromonlarımı kontrolden çıkarmak için yemeğime feromon hapı koymuştur…”
Pei Shaoze ona baktı, “Zhao Wenxiu muydu?”
Cheng Xia bunu muhtemelen kendi menajerinin yaptığını ve o portakal suyunda bir sorun olduğunu biliyordu. Gelgelelim portakal suyunun hepsini içmişti ve geriye kanıt olabilecek hiçbir şey kalmamıştı. İlaveten, sonuçta Zhao Wenxiu onun menajeriydi. Menajeri tarafından yapıldığını söylese bile Başkan Pei buna inanmayabilirdi. Hatta Cheng Xia’nın menajeri ile uzun zaman önce gizli bir anlaşma yaptığına bile inanabilirdi.
Ne de olsa bir sanatçı ve bir menajer aynı gemide sayılırlardı ve bu geminin alabora olması ikisi için de hiç iyi sonuçlar doğurmazdı.
Bu konuyu net bir şekilde açıklamak zordu. Her şey Başkan Pei’nin tutumuna bağlıydı. Başkan Pei bunu büyütmezse o zaman hiçbir sorun olmayacaktı. Fakat fazlasıyla rencide olmuş hissediyorsa, Cheng Xia ve menajeri muhtemelen aynı sonla yüz yüze gelecekti.
Cheng Xia derin bir nefes aldı ve endişeyle Pei Shaoze’ye baktı, “Kim olduğundan emin değilim.”
Elinde bir kanıt yoktu ve doğal olarak bir şeyler söylemeye cesaret edemezdi.
“Araştıracağım,” dedi Pei Shaoze ve bir müddet duraksadıktan sonra, “Film akademisinin final sınavları yaklaştı, değil mi?” diye sordu.
Cheng Xia başını salladı, “Evet, önümüzdeki hafta final haftası.”
“Sınavlarına çalışman lazım. Evine dön ve şirketten gelecek haberi bekle.”
Cheng Xia şaşkına dönmüştü. Ne haberi bekleyecekti ki? Sözleşmesinin feshedildiği haberi mi gelecekti?
Kendisini böylesine aşağılık yöntemler kullanarak onu baştan çıkarmaya çalıştığı için Başkan Pei Cheng Xia’yı Tianxuan’dan kovacak mıydı?
Önündeki alfanın tavrı anlaşılmazdı ve Cheng Xia hiçbir şeyden emin olamıyordu. İçinden, Başkan Pei beni Tianxuan’dan kovarsa, başka bir şirketle sözleşme imzalayabilir miyim ki? Yoksa Başkan Pei tüm eğlence sektöründe benim önümü mü kapatacak? Böyle bir şey olursa gelecekte nasıl oyunculuk yapacağım? diye geçirdi.
Tam da film akademisine girdikten hemen sonra bu olay gerçekleşmişti. Feromonları kontrolden çıkmış ve kendisini patronunu yatağında bulmuştu. Bunun, savunulacak hiçbir tarafı yoktu. Gerçi masum olduğuna da kimse inanmazdı zaten. Ne de olsa eğlence sektöründe bu gibi yöntemlere başvuran çok fazla sanatçı vardı.
Böyle bir şey yayılırsa itibarını hemen kaybederdi. Babası öğrenirse, ona çok kızar mıydı? “Şirketten gelecek haberi bekle” kelimeleri tıpkı boynunda bir bıçak varmış gibi hissetmesine neden olmuştu. Bu bıçağa boyun eğmekten başka çaresi yoktu…
Cheng Xia’nın hem zihni hem de kalbi uyuşmuş durumdaydı. O esnada Pei Shaoze’nin zihninde sıra sıra sayıların sürekli yanıp söndüğünün farkında bile değildi.
[Cheng Xia’nın sizin hakkınızdaki iyi izlenimi: -1.]
[Cheng Xia’nın sizin hakkınızdaki iyi izlenimi: -2.]
[Cheng Xia’nın sizin hakkınızdaki iyi izlenimi: -3.]
Pei Shaoze kaşlarını kaldırarak yataktaki genç adama baktı. Dün gece 0 puandı ama bugün negatif sayılara kadar düşmüş müydü? Fazla ciddi olduğundan Cheng Xia’yı korkutmuş muydu yoksa?
ÇN: Omegasını şerefsizlere karşı koruyan güçlü alfa <3