İçeriğe geç
Home » Alpha Predator 108. Bölüm

Alpha Predator 108. Bölüm

Shen Dai gece boyunca uyuyamamıştı ve Qu Moyu da şafak sökene dek gözlerini kapatamamıştı. İkisi aynı gökyüzündeki aynı mehtabı farklı yerlerden seyretmişlerdi. İkisinin düşünceleri de birbirlerinin etrafında dönüyordu ve sayısız acıyı beraberinde getiriyordu. Bu düşünceler, sanki abajurdan içeri giren, ışığa doğru koşan ve çıkış yolunu kaybeden böcekler gibilerdi.

Ertesi sabah erkenden Qu Moyu, You Xinghai’nin eylemlerini araştırmaya başladı. Qu Shen’in “zamanımız tükeniyor” sözleri hiç de mantıksız sayılmazdı, çünkü You Xinghai bir dakika bile beklememişti. Sözlü tehdidin yeterince güçlü olmadığını anlayınca kesinlikle harekete geçmiş olmalıydı. Araştırmalarının sonucunda sahiden de You Xinghai’nin ve bir alacaklının Shen Dai’nin varlıklarının üzerine haciz koyulması için mahkemeye başvurmuş olduklarını öğrendi.

Qu Moyu, You Xinghai’yi aradı ve onunla yüz yüze konuşmak istedi ama You Xinghai’nin hiç de acelesi yoktu. Qu Moyu’nun onunla konuşmak için bahane uyduracak hali yoktu, bu yüzden doğrudan Shen Dai’yle ilgili olduğunu belirtmişti. Eğer onunla o gün görüşemezse, muhtemelen sadece mahkemede karşı karşıya geleceklerdi.

You Xinghai bir müddet tereddüt etse de, akşamleyin konuşmayı kabul etmişti.

O sırada Qu Moyu şirkete varmak üzereydi. Avukat Chen’den şirketler birleşirken Shen Dai tarafından imzalanan tüm sözleşmeleri devretmesini istedi ve nasıl karşı savunma yapacaklarını planladı. You Xinghai bu kadar ileri gitmeye cüret ettiyse bu iki anlama geliyordu. Birincisi; artık yolun sonuna gelmişti. İkinci olarak da Qu Moyu’nun Shen Dai’yi görmezden gelemeyeceğini biliyordu. En sonunda bu meseleyi halletse bile, kan kaybetmiş olacaktı. Eğer Qu Chengchen olayları öğrenirse, saman altından su yürütme fırsatını kesinlikle kaçırmayacaktı.

İşler tahmin edilemez bir yönde ilerliyordu ve bu onu bir hayli öfkelendiriyordu.

Arabası şirketin kapalı otoparkına girer girmez bakıcıdan bir telefon aldı. Bakıcı ona Shen Dai’nin bavulunu topladığını söylediği anda kalbi deli gibi sıkışmaya başladı ve Lao Wu’ya acilen geri dönmesini söyledi.

Daireye vardığında Shen Dai’nin eşyalarını topladığını gördü. Kapakları açık olan iki bavul Qiu Qiu’nun eşyalarıyla doluydu. Shen Dai’nin eşyaları ise epey azdı. Belli ki oraya taşındığından beri gitmeyi kafasına koymuştu ve bavullarını hazırda bekletiyordu.

Qu Moyu hızlıca yürüyerek Shen Dai’nin elindeki kıyafeti aldı, “Ne yapıyorsun?”

Shen Dai ona bakmadı ve başka bir tane kıyafet alıp katlamaya devam etti.

Qu Moyu omuzlarını tutarak onu kendisine doğru çekti ve ciddi bir tonla, “Ah Dai, bana bak!” diye bağırdı.

Shen Dai sonunda Qu Moyu’ya bakmak için gözlerini kaldırdı; bu gözler, sanki hiç durmadan yağmur yağıyormuş gibi kasvetliydi. Ona bakıyordu ama hiçbir şey görmüyormuş gibiydi.

“Ah Dai, sakinleş. Qiu Qiu hala senin yanında, seni ondan kimse ayıramayacak. Birlikte olduğumuz sürece, velayetin kimde olduğu önemli değil. Sakin ol ve güzelce konuşalım.”

Shen Dai, Qu Moyu’yu itti ve ifadesizce karşılık verdi, “Qiu Qiu üç yaşından küçük olduğu ve henüz sütten kesilmediği için kanunen onu benden kimse alamaz zaten.”

“Onu kimse almayacak….”

“Beni tehdit edebileceğin hiçbir şey yok,” dedi Shen Dai, gözleri yavaş yavaş kan çanağına dönüyordu, “Onu eve götüreceğim ve Qu soyadından tamamen uzaklaştıracağım.” Belki de Qiu Qiu’nun velayetini kaybetmek daha iyi olabilirdi. Giyotin başının üzerinde asılı durmayacaktı ve düşmüş olacaktı. Kanı her yere saçılsa da artık korkmayacaktı. Aynı bıçak onu iki kere öldüremezdi sonuçta. Evi satmayı ve son birkaç gününde büyükannesine torunluk görevini yerine getirmeyi planlıyordu. Büyükannesi vefat ettiğinde de Qiu Qiu’yu alıp çok uzaklara götürecekti.

Aniden Qu Moyu’nun kalbi ağrımaya başladı, “Yaptığım her şey seni ‘tehdit etmek’ için miydi yani? Ben yalnızca sana karşı iyi olmaya ve geçmişteki hatalarımı telafi etmeye çalıştım. Seni o kadar seviyorum ki, varımı yoğumu vermek istiyorum. Ama senin gözünde tüm bunlar bunca zamandır ‘tehdit’ten mi ibaretti?!”

“Her şeyi Qiu Qiu S-seviyesi bir alfa olduğu için yaptın,” diyerek bağırdı Shen Dai, ses tonunda bir kana bulanmışlık vardı, “O senin hep istediğin S-seviyesi varis çünkü. Yoksa benim gibi değersiz bir omegayı memnun etmeye çalışmaya neden tenezzül edesin ki?! Bu numaralara kanacağımı mı sanıyorsun?!”

“Hayır!” diyerek kükredi Qu Moyu, “Qiu Qiu S-seviyesi olduğu için değildi. Evet, feromon seviyesini öğrendiğimde çok mutlu oldum. Ama aynı zamanda da beni yanlış anlayacağını düşündüm. O yüzden sana söylemeye cesaret edemedim. Seni Lancheng’de bulduğum andan başkente döndüğün zamana kadar, çok fazla yanlış şey söyledim ve çok fazla hata yaptım. Ancak ne kadar çabaladığımı görmüyor musun? Sadece bir varis isteseydim onu senden almak için sayısız yolum vardı. Ama tek istediğim sensin. Qiu Qiu’yu da seninle benim bebeğimiz olduğu için istiyorum.”

Shen Dai yavaşça başını salladı, “Beni istemedin, Qiu Qiu’yu da istemedin. Hatta ‘işareti’ sildirmem ve Qiu Qiu’yu aldırmam için üzerimde feromon baskısı bile kullanmıştın. Başından beri ne istediğinin gayet farkındaydın ve amacına yönelik olarak hareket ediyordun. Qiu Qiu S-seviyesi bir alfa olmasaydı, ne benim ne de onun bir değeri olurdu.”

“Senin ne dediğini kulağın duyuyor mu?!” dedi Qu Moyu, yakışıklı yüzü acıyla kaplanmıştı. Daha önce hiç yapmadığı şeyleri yapmış olmasına karşın sevdiği kişi onu yanlış anlıyordu. Ne söylerse söylesin ya da ne yaparsa yapsın Shen Dai’nin gözünde yalnızca planlarının bir parçasıydı. İç organları bedeninden çıkarılıyormuşçasına titriyordu, “Sen o gün kızışma dönemine girene kadar ben Qiu Qiu’nun feromon seviyesini bilmiyordum. Ondan öncesinde seninle olabilmek için ne kadar uğraştığımı hiç mi görmedin? Bana inanmıyorsan, hastane kayıtlarına bakabilirsin ve tüm dosyaları kontrol edebilirsin. İstersen başhekim ve testi yapan doktorlar da tanıklık edebilirler. Ayrıca annem de anlatabilir. Sahiden de tüm bunları planlayarak yapmadım….”

Shen Dai’nin gözleri soğuk ve bomboştu, “Hastane senin adamlarınla dolu. İstediğin tüm ‘kanıtlara’ zaten sahipsin. Hiçbir önemi yok gerçi. Ne istediğin, ne yapmaya çalıştığın falan umurumda değil. Yalnızca benden ve çocuğumdan uzak durmanı istiyorum. Qu aileni de bir daha hayatımda görmek istemiyorum.”

Qu Moyu’nun yüzü bembeyaz oldu. Gözlerindeki acı o kadar fazlaydı ki, sanki dışarı akacakmış gibiydi. Boğuk bir sesle cevap verdi, “Ah Dai, benimle böyle konuşamazsın. Bana böyle davranamazsın.”

Shen Dai başını eğdi ve kıyafetlerini toplamaya devam etti.

Qu Moyu yumruklarını sıktı ve Qiu Qiu’nun odasına doğru yürüdü, “Qiu Qiu’yu götüremezsin. Ben onun alfa babasıyım. Artık bana çok bağlı….”

Shen Dai aniden başını kaldırdı, hızlıca birkaç adım attı ve onu acımasızca itti, “Dokunma ona!”

Qu Moyu iki adım geriye sendeledi. Ardından olduğu yerde donakaldı ve şok içinde Shen Dai’ye baktı.

Shen Dai nefes nefese kalmıştı ve gözleri öfke doluydu, “Benim çocuğuma elini sürme hakkına sahip değilsin ve bana da dokunamazsın. Senin bir kalbin yok, duyguların yok. Bana söylediğin her şeyi unuttuğumu mu sanıyorsun? Bu hayatta en çok pişman olduğum şey seni tanımak, Qu Moyu. Yüzünü bir daha asla görmek istemiyorum!”

Qu Moyu’nun yüzü ilk olarak son derece incinmiş bir hal aldı, ardından da öfkeyle dolup taştı. Ağır yaralı bir canavar gibiydi; kana bulanmış vücudunu ne ileri ne de geriye doğru sürükleyebiliyordu. Bu hayatta hiçbir zaman bir dilin bıçak gibi keskin olabileceğini ve sözleriyle onu kan revan içinde bırakabileceğini düşünmemişti. İlk kez birine aşık olmuştu ama bu şekilde yanlış anlaşılıp reddedileceğini hayal dahi etmemişti.

Hayatı boyunca sahip olduğu itibarını, gururunu, onurunu bir kenara bırakır ve benimsediği ilkelerinden vazgeçerse, geçmişteki yaşama şeklini reddederse, Shen Dai’ye olan samimi duygularını ifade edebileceğini zannetmişti. Ama karşılığında aldığı tek şey kendisini sil baştan inşa etmek zorunda kalmak ve sevdiği kişi tarafından defalarca kez yaralanmaktı.

Görünüşe göre ona hiçbir şey veremiyordu. Shen Dai için değerli olduğunu düşündüğü her şeyi elinde tutuyor ve Shen Dai’ye tüm güçsüz yanlarını gösteriyordu ama Shen Dai hala ondan nefret ediyordu. Onu affetmeyi reddediyor ve hatta açıklamalarına bile inanmıyordu. O, Shen Dai’ye ve Qiu Qiu’ya yaklaşmaktan mutlu olurken, Shen Dai ondan uzaklaşma planları kuruyordu.

Kalbi o kadar acıyordu ki neredeyse acıdan bayılacaktı. O anda her şeyi yok etmek istiyordu. Madem Shen Dai onun zayıflığıydı, kaburgalarını kendisinin kırması daha iyiydi o halde.

Shen Dai, gökyüzü üstüne doğru düşüyormuş da ezilmek üzereymiş gibi hissediyordu. Lakin Qu Moyu’nun acıdan seğiren yüzüne baktığında kalbi neşeyle dolmuştu. Qu Moyu’nun acı çektiğini görebiliyordu. İçinden şöyle dedi, Harika. Şimdi benim çektiğim kadar acı çekiyorsun ve benim gibi umutsuzluk içinde boğuluyorsun.

Shen Dai bedenindeki son enerjiyle Qiu Qiu’nun önüne geçerek Qu Moyu’yu engelledi, “Çık dışarı.”

Qu Moyu, Shen Dai’ye baktı. Gözleri kan çanağına dönmüş haldeydi. Usulca, “Nereye gideceksin?” diye fısıldadı.

“Eve.”

“Eve mi? O eve mi?” dedi Qu Moyu yavaşça, “Geri dönemezsin, o evle ilgili bazı durumlar var.”

Shen Dai ifadesizce, “Ne demek istiyorsun?” diye sordu.

“Babamın velayeti almak için bu kadar ileri gitmesinin sebebi You Xinghai’nin Qiu Qiu’nun feromon seviyesini öğrenerek bizi tehdit etmesi ve para istemesiydi. Sence You Xinghai nasıl öğrenmiş olabilir? Elbette Shen Qin gidip ona yetiştirmiş.”

Shen Dai, Qu Moyu’ya boş boş baktı ve uzun süre hiçbir şey söylemedi. Bu cümlelerin ne anlama geldiğini anlamamış değildi. Her şeyi gayet net bir şekilde idrak etmişti. Son kaçış yolu da engellenmişti ama öfkelenmemişti. Çünkü artık hiçbir şey hissedemiyordu. Yüreği yaralarla kaplıydı zaten, bir tane fazladan bıçak kesiği neyi değiştirecekti ki? Pek de bir farkı yoktu.

“You Xinghai, borcun bir kısmını yasal ve mali yollarla sana devredecek. Böylece senin üstündeki ev haczedilecek.”

“Bunu You Xinghai mi yoksa Qu ailesi mi yaptı?” diye sordu Shen Dai.

Qu Moyu yumruklarını sıktı, “Senin kalbinde bu kadar aşağılık biri miyim?”

“Bu tam da senin istediğin şey, değil mi?” dedi Shen Dai, döndü ve Qiu Qiu’nun odasının kapısına baktı. Ona güç veren tek şey oğluydu, “Yine de geri döneceğim. Dava ve haciz işlemi arasında birkaç yıllık zaman olacak. Evi haczederlerse haczetsinler, kendi hayatımı dilediğim gibi yaşayabilirim.”

“Sence bu, evini kaybetmek kadar basit bir mesele mi? İcra memurları tüm birikimlerine ve maaşına haciz koyacak. Tüketim, yiyecek, giyecek, barınma ve ulaşım ihtiyaçların tamamen kısıtlanacak ve gazetelerde seninle ilgili haberler çıkacak. Tüm bunları görmezden gelemezsin.”

Shen Dai’nin vücudu hafifçe titredi.

Qu Moyu’nun yüzünde uğursuz bir gülümseme belirdi, “Aslında davayı kesinlikle kazanacağımızı söylemek ve sana güvence vermek istemiştim. Senden bana zaman vermeni isteyecektim. Seni koruyacağımı ve tüm dertlerini çözeceğimi söyleyecektim. Ama şu anda sana hak veriyorum. Aynen dediğin gibi, ‘Bu tam da benim istediğim şey’.” Bunları söyledikten sonra dişlerini gösterdi ve normal zamanlarda ortaya çıkması kolay olmayan alfa dişlerini sergiledi, “Beni terk edersen, yaşaman, hatta kendini geçindirmen bile zor olacak. Bu şekilde nereye gideceksin? Seninle başa çıkmak için her zamanki yöntemleri kullanmalıydım. Saygı ve samimiyet ne işe yaradı ki? Sen bir omegasın. Feromon bezlerini ısırıp seni işaretlersem beni seveceksin, ben dinleyeceksin ve hep benimle kalacaksın!”

Qu Moyu bir adım öne çıkarken Shen Dai panik içinde hızla geriye doğru birkaç adım attı.

“Bıktım artık. Yaptığım hiçbir şey seni memnun etmiyor, kalbimi çıkarıp versem dönüp bakmayacaksın bile. Neden sürekli kendimi bu kadar utanç verici bir duruma düşürüyorum ki? Ben seni sevmeyi öğrenirken, sen beni terk etmeyi düşünüyordun,” dedi Qu Moyu, artık sabrının sonuna gelmiş gibiydi, “Bizi bir aile olarak bir arada tutmak için elimden geleni yaptım ama herkes ayrılmamızı istiyor. Buna sen de dahilsin.”

Shen Dai, Qu Moyu’nun yüzündeki deliliğe baktığında, kendisinin de artık aklını kaçırdığını hissetti. Böyle bir işkence altında, kimse normal kalamazdı zaten.

“Bu yüzden şimdi seni ‘işaretleyeceğim’,” dedi Qu Moyu şiddetle, “Kızışma dönemine girmeni sağlayacağım ve böylece seni işaretlemem için bana yalvaracaksın. Tamamen bana ait olacaksın. Daha önce olduğu gibi beni yine seveceksin. Ve beni asla terk etmeyeceksin.” Shen Dai’nin yüzünde bir daha asla böyle bir ifade görmek istemiyordu. Bu olanlar Shen Dai’nin zihninde büyük bir travmaya sebep olacak ve dayanılmaz bir hayal kırıklığı yaşatacaktı. Aklını kaybedecek ve geri dönüşü olmayan şeyler yapacaktı. Belki de onu işaretlemek, geriye kalan tek seçenekti. Eğer onu işaretlerse, hayatlarında her şey yoluna girebilirdi.

Shen Dai’nin geri adım atması mümkün değildi. Yani, onu kendisine bağlı bir kukla haline getirirse Shen Dai’yi özgürleşebilirdi.

Bu sırada apartmanın kapısı aniden açıldı ve Bayan Qu ikisine dehşetle bakarken panikle içeri koştu.

Annesini gördüğünde Qu Moyu duyularını yeniden kazanmış gibiydi ve tek kelime etmeden olduğu yerde donakalmıştı.

“Siz…..” dedi Bayan Qu ve çaresizce derin bir nefes aldı, “Hiç düzgünce konuşamaz mısınız?”

Shen Dai vücudunu güçlü bir şekilde destekledi, başını çevirdi ve Qiu Qiu’nun odasına doğru yürüdü. İçeri girip kapıyı kapattığında oturma odası yeniden sessizliğe bürünmüştü.

Qu Moyu koltukta inme inmiş gibi oturuyordu. Yüzünü elleriyle kapatmıştı ve oldukça harap bir halde görünüyordu.

“Ona açıkladın mı?” diye sordu Bayan Qu yumuşakça.

Qu Moyu evet anlamında başını salladı, “Ama faydası yok. Bana inanmıyor. Benden nefret ediyor. Yalnızca benden ayrılmak istiyor.”

Bayan Qu üzgün bir şekilde başını eğdi, “Ben onu ikna edeceğim. Şu anda en önemli şey, ikiniz arasındaki çatışma değil, You Xinghai problemini nasıl çözeceğimiz.”

“Faydasız,” diyerek mırıldandı Qu Moyu, “Faydasız.”

“Moyu……”

“Onu işaretlemek istiyorum,” dedi Qu Moyu ve başını kaldırdı. Yüzündeki paranoya şok ediciydi, “Söylediğin şeyler vardı ya….Samimiyetle ilgili? Hepsi faydasız! İşe yaramıyor! Onu işaretlersem beni sevecek, beni dinleyecek ve beni terk etmeyecek!”

“Aklını mı kaçırdın?” dedi Bayan Qu aceleyle, “Feromonların yüzünden sana teslim olacak ama kalbini sana vermeyecek. Bu, yalnızca onu daha da mutsuz edecek ve senden daha çok nefret edecek.”

“Umurumda değil,” dedi Qu Moyu tuhaf bir şekilde gülümseyerek, “En azından yanımda kalacak.”

“…..Feromon bezlerini aldıracak,” dedi Bayan Qu ve kollarını kavuşturdu, gözleri hüzünle doluydu, “Bunu laf olsun diye söylememişti.”

“Hayır, beni dinleyecek, dinleyecek…”

“Gerçekten de yapacak!” diyerek bağırdı Bayan Qu, “Onu işaretledin ve sonrasında zorla işareti sildirttin. Ama o, bebeğini kurtarmak için anestezi bile kullanmadı!”


5 1 vote
Article Rating
Subscribe
Bildir
guest

0 Yorum
Eskiler
En Yeniler Beğenilenler
Inline Feedbacks
View all comments

You cannot copy content of this page

0
Would love your thoughts, please comment.x