İçeriğe geç
Home » Alpha Predator 118. Bölüm

Alpha Predator 118. Bölüm

Aşağıdan gürültülü sesler gelmeye devam ediyordu ― mobilyaların çarpışması, camların kırılması ve insanların mücadele sesleri. Dağınık feromonlar, aynı anda çalan çok sayıda müzik gibiydi ve ölümcül “gürültüler” oluşturuyordu. Bu feromonlara maruz kalan herkes doğal olarak onun ölümcüllüğüne karşı bağışık değildi.

Hele ki bir omega için alfa feromonunun karıştığı ortam tam bir cehennemdi. Midesinde bir ağrı hissetti ve göğsü o kadar dardı ki zar zor nefes alıyordu. Karnında bir ağrı hissetti ve göğsü o kadar sıkıştı ki nefes almakta güçlük çekti, odaya geri dönmek zorunda kaldı. Buna dayanamayan tek kişi o değildi; Qiu Qiu da bu feromonlara maruz kalmamalıydı.

Derin bir nefes aldıktan sonra Qiu Qiu’yu nazikçe yataktan alıp bebek arabasına koydu. Gömleğini alıp Qiu Qiu’ya giydirdi, kendi feromonlarını mümkün olduğunda koklamasını istiyordu. Ardından bebek arabasının kolunu tuttu ve endişeyle kapıya baktı.

Aniden kapı çarpılarak açıldı ve Qu Chengchen kasvetli bir yüzle içeri girdi, “Beni takip et.”

Shen Dai ona korkuyla baktı.

“Acele et!” dedi Qu Chengchen sertçe.

Shen Dai, Qiu Qiu’yu kucağına almak zorunda kaldı. Bu esnada Qiu Qiu uyandı ve gözlerini açıp boş boş bakarken ifadesi yavaş yavaş ağlamaklı bir hal aldı.

“Ağlama, lütfen, ağlama,” dedi Shen Dai. Feromonunu serbest bırakırken Qiu Qiu’nun sırtını okşadı ve onu rahatlatmak için elinden gelenin en iyisini yapmaya çalıştı. Qiu Qiu’nun ağlamasının Qu Chengchen’i daha da tahammülsüz hale getirmesinden ve kötü sonuçlara yol açmasından korkuyordu.

Qiu Qiu, Shen Dai’nin paniğini hissetmiş gibi görünüyordu, dudaklarını büzdü ve hafifçe burnunu çekerek Shen Dai’nin kucağına sokuldu.

Qu Chengchen, Shen Dai’yi doğrudan asansöre götürdü. Shen Dai sık sık arkasına bakıp duruyordu. Birden Qu Moyu’nun sesini duyar gibi oldu ve, “”Qu Moyu!” diye bağırdı.

Qu Chengchen, Shen Dai’nin kolunu tuttu ve kapalı garaja inen asansörün içine çekti.

Shen Dai sertçe, “Qu Moyu burayı buldu. Bizi nereye götürebileceğini sanıyorsun?” diye sordu.

“Zırvalamayı kes ve hemen arabaya bin,” dedi Qu Chengchen, arabanın kapısını açtı ve Shen Dai’yi öndeki koltuğa itti. Shen Dai’nin emniyet kemerini takmak için eğildi ve yakınlaştığı bu güzel yüze bakarak şeytani bir şekilde gülümsedi, “Sence de çok heyecan verici değil mi?”

“Hastasın sen, soyadı Qu olan herkes hasta,” dedi Shen Dai tiksinerek.

“Belki de.”

Qu Chengchen arabaya bindi ve garajın kapısını açtı. Araba dışarı çıkarak köşeyi döndü. Qu Moyu avlunun kapısında yağmur yağarken arabanın tam karşısında bekliyordu. Üstüne doğru gelen arabadan kaçınmaya niyeti yok gibiydi.

Shen Dai’nin gözleri ardına dek açıldı, “Dur!” Qu Chengchen’e bakmak için başını çevirdi ama onun yüzünde sadece kurnaz bir gülümsemeyle gördü. Gözleri sanki önündeki avın üzerine atlayacakmış gibi, ışıl ışıl parlıyordu.

Gittikçe Qu Moyu’ya yaklaştıklarını, ancak arabanın yavaşlama eğiliminde olmadığını görünce Shen Dai aceleyle bağırdı. Kucağında Qiu Qiu olmasaydı kesinlikle direksiyonu tutmaya çalışırdı!

Qu Moyu kendisine doğru gelen arabaya soğukça baktı ve yumruklarını sıktı. Fakat ön koltukta Shen Dai ve Qiu Qiu’yu gördüğünde yüzünde aniden bir tereddüt belirdi. Araba ondan on metreden daha az bir uzaklıktaydı ama yoldan çekilmiyordu.

Qu Chengchen’in yüz kasları gerginlikten titriyordu, gözleri kan çanağına dönmüştü, arka azı dişlerini gıcırdatıyordu ve yüzünde bir kumarbazın sahip olduğu bir delilik vardı. Qu Moyu’nun kenara çekilmesiyle arabanın avlu kapısından çıkması bir olmuştu.

Shen Dai dehşet içinde gözlerini kapadı. Qu Chengchen ise sanki bu oyunu kazanmış gibi yüksek sesle kahkaha atıyordu.

Araba yavaşladı ve durdu. Yağan yağmurda sıçrayan çamur, sanki geceyi berbat ediyordu.

Shen Dai titreyerek gözlerini açtı. Vücudundan ter damlıyordu. Qiu Qiu da o kadar korkmuştu ki, ağlamaya başlamıştı. Shen Dai başını çevirdi ve Qu Moyu’nun onlara doğru koştuğunu gördü. Neyse ki yaralanmamıştı. Shen Dai aniden diğer tarafa doğru döndü ve Qu Chengchen’e şiddetle yumruk attı.

Yumruk gerçekten ağırdı. Qu Chengchen’in kafası büyük bir gürültüyle cama çarptı, uyuşan sağ yanağını okşadı ve gözlerini kısarak Shen Dai’ye baktı, “Oldukça huysuzsun.”

Shen Dai, Qiu Qiu’nun sırtını sıvazladı ama onu şu anda sakinleştirebilmesi mümkün değildi. Çünkü Qiu Qiu gerçekten de çok korkmuştu.

Qu Chengchen arabadan indi, diğer tarafa doğru gitti ve arabanın kapısını açtı. Akabinde yaklaşan Qu Moyu’ya baktı ve yere kanlı bir şekilde tükürdü, “Nasıl kaçtın?”

“Bana çarpmaya cesaretin var mı?” dedi Qu Moyu ve ardından Shen Dai’ye baktı, “Ah Dai, iyi misin?”

Shen Dai solgun bir yüzle başını salladı. Neredeyse çökecekmiş gibi hissediyordu. Qu Moyu’ya doğru hızla giden arabanın görüntüsü zihninde canlanmaya devam ediyordu. Eğer Qu Moyu az önce kenara çekilmeseydi ve araba ona çarpsaydı…Sadece neler olabileceğini hayal etmek bile ödünün kopması için yetiyordu.

Qu Chengchen kolunu arabanın kapısına koydu, bir eliyle yağmurda ıslanan alnını sildi ve kıkırdadı, “Kenara çekilmeseydin cesaretim var mı yok mu görecektin.”

“Arabada onlar olmasaydı çekilmezdim!” dedi Qu Moyu, gözleri öldürücü görünüyordu. Islanmış siyah giysiler vücuduna yapışmıştı ve güçlü yapısını ortaya koyuyordu. Geniş göğsü soluk aldıkça yükseliyordu. Sanki düşmanı her an parçalara ayırmaya hazırmış gibi sonsuz bir güç içeriyordu, “Kaçacak hiçbir yerin olmadığını biliyor olmalısın. Polise ne söyleyeceğini düşündün mü?”

Qu Chengchen, Shen Dai’yle Qiu Qiu’ya baktı ve gülümsedi, “Onu bu kadar önemsediğini bilseydim, daha önceden bunu yapardım. Aslında bu kadar kolay kabul etmene epey şaşırdım.”

Villadan birkaç kişi geldi. Yağmurlu gecede Shen Dai onların yüzlerini göremiyordu ama o dağınık alfa feromonların bu insanlardan salındığını biliyordu. Bu kaotik ve tehlikeli gece Qu Moyu’nun onları bulmasıyla bitmemiş olabilirdi.

Qu Moyu soğuk bir sesle, “Yeterince sorun çıkardın, onları bana geri ver!” dedi.

Qu Chengchen arabaya hafifçe vurdu, “Dışarı çık.”

Shen Dai, Qiu Qiu’nun o feromonlara maruz kalmasını istemiyordu. Bu yüzden arabadan inip Qiu Qiu’yu koltuğun üzerine bıraktı ve kapıyı kapattı.

Qu Chengchen kollarını Shen Dai’nin omuzlarına doladı ve Qu Moyu’yu işaret etti, “Baksana Saozi, Dage onca yolu bu güzelliği kurtarmak için gelmiş. Bu arada, burayı nasıl buldun?”

“You Baiyue yardım etti,” dedi Qu Moyu alaycı bir şekilde, “Hiç beklemiyordun, değil mi?”

Qu Chengchen afallamıştı, “Sahiden de hiç beklemiyordum. Fakat, onları bulsan da sözünü tutmak zorundasın.” Başını eğdi ve kasıtlı olarak Shen Dai’nin ensesini kokladı, “Böyle tatlı ve lezzetli bir omega sana mükemmel bir varis verdi. Bana kimya endüstrisini vermene değer.”

Soğuk yağmur damlaları Shen Dai’nin çıplak tenine çarptı. Şiddetli bir sağanak değildi, ama yağmur damlaları belirgindi. Gergin sinirlerinde dans ediyordu. Qu Chengchen’in feromonları sanki ensesinin üstündeki bir giyotin gibiydi.

“Sana söz verdim. Dediğimi yapacağım. Şimdi onları bırak,” dedi Qu Moyu. Alnındaki damarlar patlamak üzereymişçesine şişmişti ve gözleri öfkeyle yanıp tutuşuyordu. Qu Chengchen omegasının feromon bezlerini koklamıştı. Bu, kuşkusuz bir aşağılama ve kışkırtmaydı!

“Cidden mi? Elimde hiçbir koz olmasa da Dage sözünü yerine mi getirecek?” dedi Qu Chengchen, Qu Moyu’ya gülümseyerek baktı ve kollarını pervasızca Shen Dai’nin beline doladı, “Sözünün erisin demek. Ne zamandan beri Dage böyle asil bir karaktere sahip?”

“Qu Chengchen!” diyerek şiddetle bağırdı Qu Moyu, “Sen. Eceline. Susamışsın.”

Shen Dai’nin bedeni kaskatı kesilmişti. Zehirli yılanlar gibi vücudunu saran Qu Chengchen’in feromonlarına dayanmaya çalışıyordu.

“Son birkaç gündür düşünüyordum da, seni nasıl daha çaresiz bırakabilirim?” dedi Qu Chengchen, kasvetli gözleri ışıl ışıl parlıyordu, “Bu omegayı ‘işaretlersem’, ne hissedersin? Çaresiz ve acınası hale düşersin muhtemelen. O zaman benim çektiğim acıları ve rahmetli ablamın acılarını anlayabilecek misin?”

Qu Moyu dişlerini gösteren bir canavar gibi öne doğru bir adım attı, “Bunu yapmaya hele bir cüret et.”

Qu Chengchen, Shen Dai’ye daha sıkı sarıldı, gözleri nefretle doluydu, “Beni bunu yapmaya sen zorladın. Neden cüret edemeyeyim ki? Neden sen her istediğini elde edebiliyorsun? Neden sürekli sen kazanıyorsun? Bu sefer öyle olmayacak ama.”

Qu Moyu, Shen Dai’nin solgun yüzüne baktı ve kalbinde bir acı hissetti, “Qu Chengchen, kafayı mı yedin? Ablanın intihar etmesine ben mi sebep oldum sence? Senin varlığın ona benim varlığımdan daha çok zarar verdi. Çünkü sen onun öz kardeşisin!”

“Ama ona benden daha çok acı çektirdin! Sen benden önce doğdun!” diyerek kükredi Qu Chengchen, “Doğduğundan beri onun ve benim şanımı çaldın. Ne kadar sıkı çalışırsa çalışsın tüm emekleri senin tarafından kolayca aşıldı ve tüm gururu senin ayaklarının altında çiğnendi. Sen olduğun sürece babamızın beklentilerini asla karşılayamayacağız. Neden? Neden?!”

“Sence istediğim bu mu? Seninle sonsuza kadar savaşmak istediğimi mi sanıyorsun?” dedi Qu Moyu ve yüzündeki yağmuru sildi, “Senin ya da benim, bir seçim hakkımız yoktu.”

Qu Chengchen garip bir şekilde hafifçe gülümsedi.

“Ne istiyorsun?” diyerek kükredi Qu Moyu. Her ne kadar Qu Chengchen silahsız olsa da, S-seviyesi bir alfanın sadece feromonlarını kullanarak bir omegaya ne kadar büyük zarar verebileceğini herkesten iyi biliyordu. Qu Chengchen’in ondan nefret ettiğini bilmiyor değildi aslında. Hep düşmanca davranıyordu ama çıkar çatışması yüzündendi. Tahmin ettiğinden daha çok nefret ettiğini bilmiyordu. Bunu anlamak iliklerine kadar üşümesine neden oldu. Ne de olsa kalbinde hala kan bağlarını önemsiyordu ve onu küçük kardeşi gibi görüyordu.

Qu Chengchen’in ifadesi delirmiş gibiydi, “En azından bir kez kaybettiğini görmek istiyorum.”

Shen Dai boğuk bir sesle, “Ablan böyle bir sahneyi görmek istemezdi,” dedi.

“Kes sesini,” dedi Qu Chengchen ve Shen Dai’nin ensesini çimdikledi.

Qu Moyu, “Dokunma ona!” diye bağırdı.

Qu Chengchen kendi adamlarına göz kırptı. Shen Dai’yi ve Qiu Qiu’yu kaçıran siyahlı adamlar Moyu’ya doğru yürümeye başladı. İkisinin de de vücutlarında ve yüzlerinde yaralar vardı. Qu Moyu’ya gözlerinde korkuyla bakıyorlardı ama yine de oldukça acımasız görünüyorlardı.

Shen Dai titreyen sesiyle, “Ne yapacaksın?” diye sordu.

Siyahlı adam Qu Moyu’nun dizine tekme attı ve iki eliyle omuzlarını bastırarak onu diz çökmeye zorladı.

Qu Moyu başını çevirdi ve vahşice onlara baktı.

İkisi cesur davranmaya çalışarak Qu Moyu’yu yere doğru bastırmaya devam etti. Bu, tıpkı bir kaplanın ağzından dişimi çekmek gibiydi.

Qu Chengchen başını eğdi, ince dudaklarını Shen Dai’nin kulağına bastırdı ve herkesin duyabileceği bir sesle konuşmaya başladı, “Saozi, onun yüzünden işareti sildirmek zorunda kalmıştın. Gördüğün üzere artık bir şey yapamaz. Ondan intikam almaya yardım edeyim mi?”

“Qu Chengchen, aptalca bir şey yapma…..” dedi Shen Dai, sesi kontrolsüz bir şekilde titriyordu, “Ne yapmak istiyorsan…ileride çok pişman olacaksın.”

Qu Chengchen’in gözleri dipsiz bir kuyu gibiydi. Qu Moyu’ya ölümcül bir şekilde baktı ve aniden sırıttı, “Bütün acıların sebebi bir ailede iki tane S-seviyesi alfa olması.”

Shen Dai, siyahlı adamın göz kamaştırıcı bir hançer çıkardığını gördü. Keskin hançer, yağmurlu gecede soğuk bir gümüş ışık yayıyordu. Shen Dai korkuyla haykırdı, “Yapma ― ― !!!”


ÇN: Evet…İşte spoilerlara boğulduğumuz o bölüm…Aşağıya bölümün fan artlarını bırakıyorum 💔

Cr: Üstlerinde

5 1 vote
Article Rating
Subscribe
Bildir
guest

0 Yorum
Eskiler
En Yeniler Beğenilenler
Inline Feedbacks
View all comments

You cannot copy content of this page

0
Would love your thoughts, please comment.x