Shen Dai’nin büyükannesi ve Qu Moyu aynı hastanedeydi. İkisi de ayrı ayrı yoğun bakım ünitesindelerdi. Shen Dai biri üst katta, diğeriyse alt katta olan değer verdiği iki kişiyi düşündü. Yüreği ağzındaydı, acı hissi omuzlarına acımasızca baskı yapıyordu ve ruhunun derinliklerinden yardım çığlıkları yükseliyordu.
Gidip büyükannesini görmesi gerektiğini hissediyordu ama şu anki ruh halinin büyükannesini daha da endişelendirmesinden korkuyordu. O esnada bakıcıdan bir telefon aldı ve bakıcı, Qiu Qiu’nun bütün gece ağladığını söyledi. Ne yaparsa yapsın sakinleştiremiyordu ve Shen Dai’yi aramaktan başka çaresi kalmamıştı. Bu yüzden Shen Dai apar topar eve gitti.
Qiu Qiu bu kez çok fazla korkmuş olmalıydı. Minik bir bebek olmasına rağmen birbiri ardında pek çok şeye maruz kalmıştı. Farklı farklı alfa feromonlarına karşı koyamamıştı. Bundan dolayı durmaksızın ağlıyordu. Shen Dai bebeğini koruyamadığı için büyük bir pişmanlık duyuyordu ama bu tamamıyla kendi hatası sayılmazdı.
Shen Dai, Qiu Qiu’yu kucağına aldı. Babasının feromonunu hissettikten sonra duyguları biraz olsun sakinleşti ve uykusuzluğa daha fazla direnemeyerek uykuya daldı.
Shen Dai interneti kontrol etti ve son birkaç gün içinde olanların medyada yer almadığını gördü. Zaman zaman sosyal medyada bazı dedikodular dolaşıyordu ama hiçbiri büyük yankı uyandırmamıştı. Görünüşe göre Xingzhou’nun halkla ilişkiler ekibi çoktan bu meseleyle ilgilenmişti. Qu Moyu hastanede yatarken ve henüz uyanmamışken hem You Xinghai hem de Qu Chengchen’in gözaltında olduğu hesaba katılınca, şirketin dedikoduyla çalkalanıyor olması gerekirdi. Qu Shen bu olayı tam olarak nasıl kendi yararına kullanmayı planlıyordu ki? Onun bu çıkarcılığını düşündükçe Shen Dai iliklerine kadar donduğunu hissetti. Qu Moyu’nun ne tür bir ailede büyüdüğünü artık daha iyi biliyordu.
Qiu Qiu’yu uyuttuktan sonra Shen Dai banyo yaptı ve hastaneye geri döndü ― yemek yiyemiyor, uyuyamıyor ve evde öylece oturamıyordu.
Büyükannesini görmeye gittiğinde, büyükannesi uyuyordu. Artık daha az uyanık kalabiliyordu ve uyandığında da bazen her şeyi unutuyordu. Onu ne zaman görse Shen Dai kedere boğuluyordu.
Shen Qin sabırsızca onu kenara çekti, “İyi misin? Qiu Qiu nasıl? Başkan Qu’nun yaralandığını ve üst kattaki odada kaldığını duydum. Bu doğru mu? Korumalar onu görmeme engel oldular.”
Shen Dai yorgun bir şekilde başını salladı.
“Nasıl yaralandı? Yarası ciddi mi?” dedi Shen Qin titreyen sesiyle, “Duyduğuma göre, duyduğuma göre, yaralanan yeri…feromon bezleriymiş?”
Shen Dai’nin ses tonu boğuktu, “Daha fazla sorma artık. Bunu sır olarak saklamak istiyorlar.” Qu Shen bu haberi tamamen engellemişti. Qu Moyu’nun feromon bezlerinin yaralandığı haberi yayılırsa, öngörülemeyen tehlikeler olacaktı. Sonuçta kurt yaralanırsa köpekler bu fırsatı mutlaka kaçırmayacaktı.
Shen Qin’in ifadesi şoktan öfkeye dönüşmüştü, “You Xinghai…bu canavar şimdi de bıçakla insanların canına kastediyor! Ona ne yaptım ki? Sadece beni değil, artık ailemi de mi incitmekten geri kalmıyor?! Umarım hapislerde çürür!”
Shen Dai, Shen Qin’in çok fazla şey bilmesini istemediği için You Xinghai’yi suçlamasına izin verdi.
Shen Qin’in gözleri kan çanağına dönmüştü ve nefreti kabarıyordu, “Başkan Qu iyileşecektir. Sonuçta o, S-seviyesi bir alfa!”
“Evet….iyileşecek,” dedi Shen Dai fısıldayarak, “Büyükanneme iyi bak, ben Moyu’yu görmeye gideceğim.”
―
VIP salonuna geldiğinde Liang Rui ile karşılaştı. Bütün gece uyanık kalmış gibi görünüyordu, yorgun bir ifadeyle Qiu Qiu’yu sordu.
“Qiu Qiu nihayet uyudu. Biraz korkmuştu ama iyi olacaktır,” dedi Shen Dai ve onun yanına oturdu, “Uyandı mı?”
Liang Rui başını salladı, “İki kez uyandı. Durumu fena sayılmaz. Yarın sabah normal odaya alacaklarmış.”
Shen Dai usulca rahat bir nefes verdi. Gözlerini kapattı ve duvara yaslandı. Vücudunun bitkin düştüğünü hissediyordu ve tüm kasları sanki yorgunluğunu haykırıyordu.
“Uyandığında seni ve Qiu Qiu’yu sordu,” dedi Liang Rui iç çekerek.
Shen Dai gözlerini açtı, “Bakıcıya uyandığında Qiu Qiu’yu getirmesini söyledim.”
“Peki ya sen?”
“….Ben de burada olacağım.”
―
Birkaç saat oturduktan sonra doktor geldi ve onlara Qu Moyu’nun durumunun stabilize olduğunu bildirdi. Artık normal odaya nakledilmişti ve uyanık olduğu için ziyaret edilebilirdi.
İkisi birbirine baktı ve Liang Rui, “İlk sen git. En çok seni görmek istiyor,” dedi.
Shen Dai’nin kalbi bir davuldan daha hızlı atıyordu ama yüzü sakin görünüyordu. Ayağa kalktı ve doktorla birlikte yukarı çıktı.
Shen Dai, Qu Moyu’nun odasına doğru yürürken derin bir nefes aldı. Gözleri hafifçe dolmuştu. Duygularını dizginlenmeye çalıştı ve ardından da kapıyı itip içeri girdi.
Qu Moyu, yarasına baskı olmasın diye özel olarak boyun kısmının kaldırıldığı bir yatakta yatıyordu. Televizyonda gördüğü omurilik yaralanması olan bir hastaya benziyordu. Yüzü neredeyse tamamen kansızdı ve gözleri donuktu. Onun bu hasta ve kırılgan halini görünce Shen Dai’nin kalbi bıçak saplanmışçasına sızladı.
Shen Dai’yi gören Qu Moyu parmaklarını oynattı ve yumuşak bir şekilde, “Ah Dai,” dedi. Sesi boğuk ve zayıftı.
Shen Dai ileriye doğru attığı her bir adımda, bıçakların üstünde yürüyormuş gibi acı çekiyordu. Önündeki kırılgan ve yaralı kişinin bir zamanlar tanıdığı güçlü, acımasız ve yenilmez olarak hatırladığı S-seviyesi bir alfa olduğuna inanamıyordu. Onun gözünde Qu Moyu hiçbir zaman yenilmez, düşmez ve yaralanmazdı.
Qu Moyu dudaklarını hareket ettirerek gülümsedi.
Shen Dai yatağın yanındaki sandalyeye oturdu ve, “Ameliyatın başarılı geçti. Qiu Qiu da iyi,” diyerek fısıldadı.
“Ya sen?” dedi Qu Moyu ve gözünü kırpmadan Shen Dai’ye baktı. Fiziksel olarak yaralandığı için psikolojik olarak da kötü durumdaydı ama Shen Dai’yi gördüğünde gözleri yavaş yavaş ışıldamaya başlamıştı.
“Ben de iyiyim,” dedi Shen Dai dudaklarını büzerek, “Tüm bu olanlardan ben sorumluyum. You Xinghai ve Qu Chengchen’i hafife aldım. Fevri davranarak hem Qiu Qiu’yu hem de seni tehlikeye attım.”
Qu Moyu yavaşça Shen Dai’nin elini tuttu, “Duymak istediğim bu değil.”
“Ben……”
“Kullandığın numara You Xinghai ile anlaşmak istediğin içindi ve etkiliydi de. Onunla uğraşmak için yeterince nedenin var, bu meselede asıl nokta….” dedi Qu Moyu ve buruk bir şekilde gülümsedi, “Bana güvenmiyorsun. Bana bu plandan bahsetmiş olsaydın güvende olman için her şeyi yapardım ve Qu Chengchen’in bu olaydan faydalanmasına izin vermezdim.”
Shen Dai sessizdi.
“Bana güvenmemen senin suçun değil. Güvenilmez olduğumu düşündüğün için sorunu kendin çözmeye çalıştın. Karşılaştığın düşman senden çok daha güçlü olsa bile benden yardım istemeyecektin. Bana karşı olan tüm güvenini tükettim, değil mi?”
Shen Dai başını eğdi, “Ama bizi sen kurtardın.”
“O zaman puanımı biraz yükseltmişimdir,” dedi Qu Moyu, Shen Dai’ye baktı ve düşüncelerini anlamaya çalıştı, “Puanım hala eksilerde mi?”
Shen Dai, Qu Moyu’ya kısa bir an baktıktan sonra farkında olmadan gözlerini kaçırdı, “Her neyse, bizi kurtardığın için teşekkür ederim.”
“Eşimi ve bebeğimi kurtardım, yapmam gerekeni yapmadım mı?”
“…..”
“Biliyor musun, Qu Chengchen’in feromon bezlerime zarar vereceğini fark ettiğimde korkmuştum ama aklımda başka bir şey daha vardı.”
Shen Dai, Qu Moyu’nun elini sıktığını hissetti. Başlangıçta Qu Moyu’nun gücü olmadığını düşünüyordu, ama şimdi enerjisini biraz da olsa geri kazanmış gibiydi.
“Anestezi almadan işareti sildirdiğinde çektiğin acıları, ben de çekmeliyim diye düşündüm.”
Shen Dai şok oldu ve Qu Moyu’ya şaşkınlıkla baktı.
“Annem her şeyi anlattı.”
Shen Dai’nin nefesi biraz ağırlaşmıştı. Çünkü hatırlamak istediği en son şey bu anıydı ve asla iyileşmemiş bir yaraydı. Ne zaman bu mesele aklına gelse, yarası yeniden kanamaya başlıyordu.
“Gerçekten acıyor, hayatımda hiç bu kadar canım yanmamıştı,” dedi Qu Moyu, gözleri hafifçe kızarmıştı, “O zamanlar sen ne kadar acı çektin kim bilir.”
Shen Dai tam olarak hatırlayamıyordu. Kısık bir sesle cevapladı, “Qiu Qiu içindi ve hiç pişman değilim. Çektiğim acıların karşılığı olarak aynı acıları çekmeni asla istememiştim.”
“Ama bunu hak ettim,” dedi Qu Moyu ve derin derin Shen Dai’ye baktı, “Ah Dai, feromon bezlerim iyileşemezse ve hayatıma beta olarak devam edecek olsam da pişman değilim.”
Gözbebekleri titrerken Shen Dai, Qu Moyu’ya baktı ve onun gözlerindeki gerçeği anlamaya çalıştı. Fakat Qu Moyu’nun gözlerinde gördüğü tek şey, dipsiz ve sonsuz bir sevgiydi.
Qu Moyu’nun sözleri Shen Dai’yi büyük bir şoka uğratmıştı. S-seviyesi bir alfanın genetik özelliklerinin Qu Moyu için ne kadar önemli olduğunu söylemeye gerek bile yoktu. Ömür boyu süren gururu, güç kaynağı ve onu zirveye taşıyan şey bu genlerdi. Herhangi bir S-seviyesi alfa, genlerindeki üstünlüğü en büyük zafer olarak görürdü. Doğuştan gelen bu muazzam gücü kaybetmek, onlar için ölümden beterdi.
Ancak Qu Moyu, feromon bezlerini neredeyse kaybettiği için pişman olmadığını söylemişti. Bunu laf olsun diye söylemiyordu. S-seviyesi bir alfa, sıradan bir alfanın saldırılarını kolayca atlatabilirdi. Feromon bezlerinin yaralanmasının sebebi Qu Moyu’nun savunma mekanizmasına ve içgüdülerine meydan okumasıydı. Shen Dai’yi kurtarmak için feromon bezlerini kaybetmeyi seçmişti….
Shen Dai son iki gündür afallamış durumdaydı. Qu Moyu’nun onu kurtarmak için kendi feromon bezlerinden vazgeçtiği gerçeğini hala idrak edememişti. Hafızası, deneyimi, bilinci ve yargıları ona defalarca kez Qu Moyu’nun duyguları olmadığını söylemişti. S-seviyesi alfalar yalnızca kendi çıkarlarını gözetirlerdi ne de olsa. Nezaket ve iyilik, amaçlarına hizmet edecekse gösterdikleri bir tutumdu. Qu Moyu’nun bu davranışı Shen Dai’nin tüm varsayımlarını yıkmıştı. Bu dünyada hiç kimse için feromon bezlerini feda edeceğini düşünmezdi ama Qu Moyu onun için feda etmişti.
Bu, onun tanıdığı Qu Moyu’ya hiç benzemiyordu. Kendisinin bile buna değmediğini düşündüğü bir “anlaşma” yapan ve çıkarları ön planda tutan acımasız bir S-seviyesi alfayla yüzleşmeye alışıktı. Shen Dai ansızın paniğe kapıldı. Qu Moyu’nun onun için kendini feda etmesine sebep olan o itici kuvveti bulamıyordu. Tabii bu….en anlaşılır sebep değilse. Qu Moyu onu sevdiğini birkaç kez söylemişti ama hiçbir zaman ona inanmamıştı.
Qu Moyu’nun onu seviyor olduğuna bir türlü inanamamıştı.