İçeriğe geç
Home » Alpha Predator 125. Bölüm

Alpha Predator 125. Bölüm

Shen Dai bebek arabasını itti ve hastanenin koridorunda hızla yürüdü. Qu Moyu aceleyle onu takip ederek bebek arabasının kolunu tuttu, “Hadi gel, şoför kapıda bekliyor.”

“Gerek yok, hastanenin bahçesi çok güzel. Qiu Qiu’yu gezintiye çıkaracağım.”

“O halde ben de eşlik edeceğim.”

“Toplantıya gitmeyecek miydin?”

Qu Moyu az önce Cheng Ruoze ile konuşmuştu. Ama Shen Dai gezintiye çıkacağını söylediği için o da gitmeye karar vermişti.

“Ailemle gezintiye çıkmak toplantıdan daha önemli,” dedi Qu Moyu ve toplantıyı ertelemesi için Cheng Ruoze’ye bir WeChat mesajı gönderdi.

Shen Dai çaresizce, “Tamam,” dedi.

Bu sırada güneş batmak üzereydi ve hava çok da sıcak değildi. Hastanenin rehabilitasyon alanındaki bahçe oldukça serindi. Çin’deki birinci sınıf bir bahçıvan ekibi bu alan üzerinde çalışmıştı. İnsanlar biraz temiz hava almak için buraya gelmeyi severlerdi. Eskiden buraya fotoğraf çekmek için gelen genç kızlar vardı ama daha sonra hastalar rahatsız olmasın diye dışarıdan gelen insanlara kapatılmıştı.

Shen Dai, büyükannesini yürüyüşe çıkardığında tekerlekli sandalyesini ittiği o günleri anımsadı. Gölgede kalan bir bank bulduklarında temiz hava almak için otururlardı. Havadan sudan sohbet ederlerdi ve büyükannesi bir süreliğine olsa da doğayla iç içe kalırdı.

Çiçek ve bitki kokularının esintisi eşliğinde Shen Dai, büyükannesinin sevgi dolu görünümünü yeniden görüyor gibiydi.

Shen Dai’nin dalıp gittiğini görünce Qu Moyu, “Ah Dai?” diye seslendi.

Shen Dai kendine geldi, “Efendim?”

“Buraya oturmak ister misin?” dedi Qu Moyu ve yanındaki bankı işaret etti.

Shen Dai, “Olur,” dedikten sonra banka oturdu, “Büyükannemi ne zaman dışarı çıkarsam, hep bu bankta otururdum.”

Qu Moyu da oturdu ve onları görsün diye Qiu Qiu’nun bebek arabasını çevirdi. Qiu Qiu ikisine bakınca kıkırdamaya başladı.

Qu Moyu, bebek çantasından maharetle biberonu çıkardı, kapağını açtı ve ardından Qiu Qiu’ya biraz su içirdi. Bu esnada Shen Dai de bir mendil çıkararak su içtikten sonra Qiu Qiu’nun ağzını sildi.

İkisinin üstü kapalı bir şekilde iş birliği yaptığını fark ettiğinde, Shen Dai biraz şaşırmıştı. Qu Moyu’nun biberonla oynayan eline baktı. Bu ince, güçlü ve yetenekli eller genellikle pahalı saatler takar, takım elbisenin kol kısmından çıkar ya da zarif bir şekilde imza atmak için bir kalem tutarlardı. Eller insan vücudunun en esnek ve yaygın olarak kullanılan kısımlarıydı. Çoğunlukla bir tablet tutarak özel belgeleri inceleyen bu eller şimdi minik bir biberon tutuyordu. Bu kısa bir an bile, insanlara sayısız sıcacık hayaller kurdurabilirdi.

S-seviyesi bir alfa milyar dolarlık anlaşmaları imzalayan o eliyle bebeğinin biberonunu tutuyordu. Shen Dai aniden içinde tarif edilemez bir şaşkınlık hissetti.

“Epey su içti,” dedi Qu Moyu ve elindeki biberonu salladı, “Tıpkı minik bir domuzcuk gibi yemek yiyor ve bir şeyler içiyor.”

“Yoksa nasıl büyüyecek?” dedi Shen Dai ve Qiu Qiu’nun ağzını sildi, “Kesin bebekken sen de böyleydin.”

Qu Moyu gülümsedi, “Doğru, eğer bir omega olsaydı, büyütmesi daha kolay olurdu.”

“Belki de.”

“Bilemiyorum gerçi, hiç omega bir çocuk yetiştirmedim,” dedi Qu Moyu, sessizce Shen Dai’nin omzuna yaslandı ve yaramaz bir tonla, “Omega bir bebek doğurursan birlikte büyütürüz,” dedi.

Shen Dai dik bir şekilde oturdu ve onu görmezden geldi.

“Ah Dai, kızgın mısın?” dedi Qu Moyu ve tereddütsüzce Shen Dai’nin ifadesini gözlemledi, “Doktorun söyledikleri canını mı sıktı?”

“Hayır,” diyerek yanıtladı Shen Dai. Qiu Qiu’nun mendilini katlayarak çantasına koydu ve ardından da doğrudan Qu Moyu’nun gözlerine bakmak için döndü, “Bir süredir birbirimizle nasıl geçinmemiz gerektiğini düşünüyorum.”

Bu sefer dik oturma sırası Qu Moyu’daydı ve oldukça gerilmişti.

“Geri döndüğüm zamandan bugüne dek… Uzun bir süre kendimi senden uzaklaştırmak ve Qiu Qiu’nun sana yaklaşmasına engel olmak istedim. Çünkü geçmişte olanlardan kurtulamıyordum. Gelecekte bize ne tür zararlar vereceğini düşünmeye bile cesaret edemiyorum.”

Qu Moyu aceleyle kendini savunmaya çalıştı, “Ah Dai….”

“Beni dinle,” diyerek onun sözünü kesti Shen Dai, “Ama şimdi, senin de dediğin gibi Qiu Qiu sana güveniyor. Velayeti da hala Qu ailesinin elinde. Gelecekte eğitimi oldukça masraflı olacak ve iyi bir yaşam alanına ihtiyaç duyacak. Bir zamanlar onu alıp kaçmayı düşünmüştüm ama bu fikir hiç de gerçekçi değildi. Onu sahip olabileceği her şeyden mahrum bırakamam. Yani aramızdaki ilişki basitçe….Qiu Qiu’nun alfa ve omega babaları ilişkisinden ibaret.”

Qu Moyu birkaç saniye sessiz kaldıktan sonra karşılık verdi, “Söylediklerine şaşırmadım. Aramızdaki ilişkiden bahsediyorsun ama her cümlede Qiu Qiu’dan bahsetmeye devam ediyorsun. Sanki…Qiu Qiu olmasa aramızda hiçbir şey olmayacakmış gibi.”

“Gerçek şu ki….”

“Gerçek şu ki, Qiu Qiu olsun ya da olmasın yine de seni bulmaya çalışacağım. Seni yanımda tutmak isteyeceğim ve sana birlikte bir ömür vaat edeceğim,” dedi Qu Moyu ve Shen Dai’ye baktı, “Ama bana inanmıyorsun. Bebeğimizi senden olduğu ve seni sevdiğim için seviyorum. Kusursuz bir varis olduğu için değil.”

“Eğer Qiu Qiu olmasaydı, senin için bir varis doğursun diye S-seviyesi bir omega bulacaktın. Bunu kendin söylemiştin.”

“Çok fazla aptalca şey söyledim. Hatta bazıları bundan bile daha aptalca,” dedi Qu Moyu yüzünde acı bir gülümsemeyle, “Bana şu anda inanmama sebebin de benim hatam.”

“Aptalca değildi aslında. Her şeyi ölçüp biçtikten sonra en iyi seçimi yapmıştın.”

“Ah Dai,” dedi Qu Moyu, nefesini düzenledi ve ardından parmaklarını birbirine kenetledi. Bakışları epey düşünceliydi, “İki yetişkin olarak sohbet etme zamanımız geldi. Ben sana karşı yüzde yüz dürüst olacağım, sen de öyle ol. Tamam mı?”

“Tamam.”

“İnsanlar duyarlı ve gerçekçilerdir. Çocukluğumdan beri aldığım eğitim, mantığın duygulara egemen olması ve hatta duyguları tamamen öldürmesi üzerine inşa edilmişti. Bu nedenle, seninle olan ilişkimin başında senden hoşlanmış olsam da bu tür duyguların gereksiz olduğunu düşünmüştüm. Duygularımı görmezden gelip baskılamaya çalıştıkça, daha şiddetli şekilde patlak verdi. İnsan olduğumu kabul etmem gerekiyor artık. Diğer sıradan insanlar gibi sevdiğim kişiyle birlikte olmak istiyorum,” dedi Qu Moyu. Bir müddet duraksayarak kendisini muhakeme etti. Bu, tıpkı bir kitabı baştan sona okumak gibiydi, “O zamanlar mantığım ve duygularım savaş halindeydi. Dediğin gibi…her şeyi ölçüp biçmiştim. Çıkarlarımı arttırmak için senin sınırlarını test etmeye çalışmıştım. İstediğim şeyi en az çabayla elde etmek niyetindeydim, ki insan doğası tam olarak böyledir. Bu yüzden başlangıçta, metresim olmanı ve Qiu Qiu’yu da alarak bana geri dönmeni istemiştim.”

Shen Dai’nin yüzünde belirli bir ifade yoktu ama onu can kulağıyla dinliyordu.

“Fakat kısa süre sonra bunun benim için yeteli olmadığını fark ettim. Bu yüzden nişanı attım ve seni eve getirdim. Seninle evlenmek ve seni işaretlemek istiyordum. Böylece benden ne istersen iste sana her şeyi vermeye hazırdım,” dedi Qu Moyu gülümseyerek, “Bu, insanlar arasındaki bir oyun gibi. Hiç bu kadar ‘güçsüz ve çaresiz’ hissetmemiştim. Karşılaştığım en dişli rakip sensin. Sana karşı tüm oyunları kaybettim.”

“Ben kazanmak istememiştim.”

“Sorunun püf noktası da bu zaten. Kazanmak istemiyorsun ve kaybetmeyi de umursamıyorsun. Savaş alanında, muhtemelen… Ölümden en az korkan, hayatta kalma olasılığı en yüksek olandır,” dedi Qu Moyu ve Shen Dai’ye bir nevi… hayranlıkla baktı, “Omegaların çoğu söylediğim şartları kabul ederdi. Ama sen en ufak bir taviz göstermedin. Sonuna kadar direttiğin için ne yapacağımı bilemedim. Sana karşı açtığım tüm savaşları kaybettim. Beni, S-seviyesi bir alfayı mağlup ettin. Beni yenen tek rakip olarak hem saygımı hem de sevgimi kazandın.”

Shen Dai iç çekerken başını salladı. Tüm bu saçma teorileri çürütmek üzereydi ki, o anda You Baiyue’nin bir zamanlar kendisine söylediklerini hatırladı. Gerçek zirvedeki yırtıcıların, S-seviyesi alfaları evcilleştirebilen kişiler olduğunu söylemişti.

“Ne düşündüğünü biliyorum. Bu sözlerin kulağa saçma geldiğini düşünüyorsun. Benim tarafımdan tekrar kullanılmaktan ve incitilmekten korkuyorsun. Bu yüzden içgüdüsel olarak beni reddedip duruyorsun. Ama benimle bu oyunu sürdürmekten hiç geri kalmadın. Ayrıca sen de şimdi benim yaptığım gibi ölçüp biçiyor ve ona göre karar veriyorsun. Buna az önce ‘aramızdaki ilişki’ ile ilgili söylediklerin de dahil,” dedi Qu Moyu ve öne doğru eğildi. Dipsiz gözbebekleri sadece Shen Dai’nin yüzünü yansıtıyordu, “Beni seviyorsun, benden korkuyorsun, bana güvenmiyorsun ama benden kurtulamıyorsun. Samimi olup olmadığımı sürekli doğrulamaya çalışıyorsun.”

Shen Dai sessizdi. Belki de Qu Moyu’nun dediği gibiydi ― bir oyun oynuyordu. Qu Moyu’ya olan kırgınlığı ve korkusu… sevgisi ve hayranlığı kol kolaydı. Lakin güvende olmak ve gururunu korumak adına bu duyguları bastırması gerekiyordu. S-seviyesi bir alfayla girdiği bu oyunda yanlış bir hamle yaparsa, ödemesi gereken bedeli telafi edemeyebilirdi.

“Antik dönemlerde insanların kurtları nasıl evcilleştirdiğini biliyor musun?” dedi Qu Moyu hafifçe gülümseyerek, “Vahşi ve evcilleştirilmesi zor olanları öldürdüler ve iş birliği yapmak isteyenleri yaşamaları için bıraktılar. Eğer sana karşı kaybetmeyip, beni evcilleştirmene izin vermeseydim, beni öldürecektin.”

Shen Dai derin bir nefes aldı, “Ben sadece ne istemediğimi biliyorum.”

“Önemli olan kendini ve düşmanını tanımaktır. Böylece kazanırsın,” dedi Qu Moyu, bakışları oldukça nazikti, “Ah Dai, tekrar sormayacağım. Beni affetmen için ne yapmalıyım? Beni evcilleştiren tek kişi sensin. Sana olan bağlılığımı ve teslimiyetimi sürekli olarak ifade edeceğim. İstediğim şey Qiu Qiu’nun alfa ve omega babaları olmak değil. Benim omegam ve eşim olmanı istiyorum. Şu anda kabul edip edememen sorun değil. Yavaş yavaş da olsa, seni bir gün mutlaka ikna edeceğim.”

Shen Dai şaşırmıştı. Kimin avcı, kimin av olduğunu bilemiyordu. Bildiği tek şey, kendisinin ve Qu Moyu’nun bir ömür birbirlerine bağlanmaya mahkûm olduklarıydı.


5 1 vote
Article Rating
Subscribe
Bildir
guest

0 Yorum
Eskiler
En Yeniler Beğenilenler
Inline Feedbacks
View all comments

You cannot copy content of this page

0
Would love your thoughts, please comment.x