Shen Dai, You Xinghai’nin yaralanma haberini aldıktan sonra üstüne bir de feromon bezlerinin alınacağı haberini de almıştı.
Feromon bezlerinin alınması yalnızca You Xinghai’nin beta olacağı anlamına gelmiyordu. Bu durum bedenine geri dönülemez bir hasar da verecekti. Alfa ve omegaların betalardan olan farkı yalnızca feromonları değildi; vücutlarındaki hormon seviyeleri de farklıydı. Bundan sonraki hayatında sürekli ilaç kullanmak zorunda kalacaktı. Vücut fonksiyonları eskisi kadar iyi olmadığı için çeşitli komplikasyonlar da meydana gelebilirdi.
Shen Dai, Qu Moyu’nun feromon bezlerinden bıçaklandığında böylesine ciddi bir sonuçla karşılaşabilme ihtimalini düşündü. O anda Qu Moyu’nun kaçma şansı vardı ama onu ve Qiu Qiu’yu korumak ve hatalarını telafi etmek adına buna katlanmayı seçmişti. Kısacası, bu riskli seçim Qu Moyu’nun içtenliğini kanıtlaması için yetiyordu da artıyordu bile.
Neyse ki Qu Moyu iyileşiyordu. You Xinghai ise…
You Xinghai ve Shen Qin’i düşünen Shen Dai’nin duyguları karmakarışıktı. You Xinghai’nin ciddi şekilde yaralanması baz alındığında, Shen Qin’in cezası kesinlikle az buz olmayacaktı. Qu Moyu’nun avukatı savunma olarak akıl hastalığını kullanmayı planlıyordu. Alınabilecek en iyi sonuç onun bir akıl hastanesine kapatılması olacaktı ve muhtemelen bir daha da oradan asla çıkamayacaktı.
Shen Dai, Shen Qin’in uzun zamandır onu bıçaklamayı düşündüğünden korkuyordu. Shen Qin’in en çok nefret ettiği şey, You Xinghai’nin onu kaos içinde terk etmesi ve onu işaretlememesiydi. Ondan sonra aşık olduğu yalancı adam da, tıpkı You Xinghai gibi onu işaretleyeceğine söz vermişti fakat sözünü tutmamıştı.
Shen Dai’nin bir zamanlar omega olduğunu bir süre reddetmesinin nedeni babasının yaşadıklarını görmüş olmasıydı. “İşaretlenme” meselesine de oldukça karşıydı. Ne yazık ki, içgüdülerine meydan okuyamamış ve Qu Moyu tarafından işaretlenmişti. Qu Moyu ile yaşadığı her şeyde, kendi içinde Shen Qin’in gölgesini görmek onun için acı vericiydi.
Neyse ki, başkalarına bel bağlamak yerine kendisine güvenerek kendi değerini ortaya koymuştu. Ancak Shen Qin bu yanılsamaların içinden çıkarak kendisini kurtaramamıştı.
Belki de You Xinghai’nin feromon bezlerini ve birini işaretleme yeteneğini kaybetmesini sağlamak, Shen Qin’in hayatını kendisine de dar eden saplantısını kırabilirdi.
Bu haberi yayılırken, Qu Moyu bir haftadır Shen Dai’nin evinde kalıyordu ve hiç kendi evine dönmemişti.
Qu Moyu gerçekten de çok meşguldü. Okuması gereken tonla belge vardı ve sık sık insanlarla görüşmek için dışarı çıkması gerekiyordu. Shen Dai de fazla mesai yapıyordu ve Qiu Qiu ile ilgilenmesi gerekiyordu. Böyle yuvarlanıp giderken günlük hayatın dışında vakit geçirmeleri çok zordu. Bu yüzden birlikte yaşayarak ve birlikte işe giderek birbirlerine daha da yaklaşabiliyorlardı.
Bu nedenle Qu Moyu orada kalmakta ısrar ediyordu ve hatta Lan Teyze de artık oraya taşınmıştı. Başlangıçta boş olan bu daire şimdi capcanlı görünüyordu.
Avukatla telefonda görüştükten sonra Shen Dai uzun süre sessiz kaldı. Qu Moyu ise yanında oturuyordu.
“Avukat kendinden epey emin,” dedi Shen Dai net bir tonla, “Değil mi?”
Qu Moyu başını salladı, “Endişelenme, en iyi avukatı tuttum. Shen Qin’in psikiyatrik değerlendirmesi uzun zaman önce alınmıştı. Bu kanıt gayet uygun. Avukat, Shen Qin’in hapse girmeyeceğinden yüzde seksen emin olduğunu söyledi.”
Shen Dai iç çekti, “Çocukluğumdan bu yana onun You Xinghai’yle olan savaşına ve hayatını mahvedişine şahit oldum. Bir noktada, ‘işaretin’ ne anlama geldiğinden şüphe eder olmuştum.”
“Anlıyorum, sana kötü bir örnek olmuş.”
“Çevremde pek iyi örnek yok,” dedi Shen Dai ve Qu Moyu’ya baktı, “Mesela senin ailen. Annen ilk çocuğunu kaybettiği için babanı affedemedi. Ama işaret yüzünden ondan ayrılamadı.”
“Evet, ben çocukken benimle ilgilenmediği ve beni görmezden geldiği için hep yakınırdım. Fakat büyüyüp seninle tanıştığımda, onun ikilemini daha net anladım.”
“Tam da bu yüzden işaretin her şeyin nihai çözümü olmadığını düşünüyorum.”
Qu Moyu kollarını Shen Dai’nin omuzlarına doladı, “Haklısın. İşaret hiçbir şeyi çözmüyor. Lakin biz onlardan farklıyız. Bizim aramızdaki en derin bağ kalplerimiz.”
Shen Dai gülümseyerek Qu Moyu’ya baktı, Gerçekten öyle mi düşünüyorsun? Yoksa bunu beni kandırmak için mi söylüyorsun?”
“Gerçekten öyle düşünüyorum. Eskiden işaretin en önemli ve en değerli şey olduğunu sanıyordum. İşaretimi vermenin en büyük samimiyet göstergesi olduğunu düşünüyordum. Sonuç olarak…” dedi Qu Moyu ve çaresizce gülümsedi, “Seni etkileyemedim. Hatta seni işaretlersem feromon bezlerini aldıracağını söyledin. Bu cümle beni hayal edemeyeceğinden daha çok sarstı.” Shen Dai’nin ağzından o cümleyi duyduğunda üzerine yıldırım düşmüş gibi hissetmişti. O gün kaçıp özgürce nefes alabileceği bir yere koşmuş ve hayatında daha önce salgılamadığı kadar feromon salgılamıştı. Hatta öyle ki, hissettiği yorgunluk ve durduramadığı gözyaşları nedeniyle iki gün hastanede yatmıştı.
Shen Dai o gün olanları yarım yamalak şekilde biliyordu. Kaotik bir şekilde kızışma dönemiyle başa çıkmaya çalışıyordu ve zihni, arzuları tarafından ele geçirilmişti. İçgüdüleriyle hareket ediyor olması gerekiyordu… Ancak tam da o anda savunma mekanizması devreye girmiş ve kızışma döneminde daha da vahşileşen omega içgüdülerinin en çok istediği şeyi, yani işaretlenmeyi reddetmişti.
“Ama seni gerçekten neyin etkileyebileceğini ancak o gün anladım,” dedi Qu Moyu duygulu bir şekilde.
Shen Dai, Qu Moyu’ya derin derin baktı.
Qu Moyu başını eğdi ve Shen Dai’nin yüzüne yaklaştı, sesi boğuktu, “Ama bana böyle bakıp durursan seni öpmek isterim.”
Shen Dai bir şey söylemek istiyormuş gibi ağzını açtı ama bu konuda konuşmak onun için pek de kolay değildi.
Qu Moyu ona konuşma fırsatı vermeden dudaklarını doğrudan öptü ve şefkatle, yavaş yavaş tadına vardı.
Shen Dai kalbinde bir hareketlenme hissetti ve Qu Moyu’nun kıyafetlerinin köşesini nazikçe tutarak onun öpücüğüne karşılık verdi.
Qu Moyu hemen heyecanlanarak Shen Dai’nin dudaklarının kenarını yaladı, “Ah Dai, feromonlarını, feromonlarını istiyorum.”
“Oturma odasında olduğumuzun farkında mısın?” dedi Shen Dai ve sessizce etrafına bakındı. Bakıcının ya da Lan Teyze’nin birdenbire ortaya çıkmasından korkuyordu.
“O zaman odaya gidelim.”
Shen Dai hemen teyakkuza geçti, “Hayır, saat geç oldu. Uyumamız gerek.”
“Ama bugün rehabilitasyon yapmadım,” dedi Qu Moyu ve onun beline sıkıca sarıldı, “Doktorum her gün rehabilitasyon yapmam gerektiğini söyledi. Her gün feromon salgılayabilmem için bana rehberlik etmen gerek.”
“Bunu doktor mu söylüyor yoksa sen mi söylüyorsun?”
Qu Moyu gözlerini kırpıştırdı, “Bunu söylemesi için doktora rüşvet verdim.”
Shen Dai onu gerçekten de pataklamak istiyordu, “Ciddiyetini takınır mısın? Nasıl hasta numarası yaptığından şüphe etmeyeyim ki?”
Qu Moyu, Shen Dai’ye sarıldı ve onu biraz salladı. Ardından birkaç kez yanaklarından öptü, “Söylediklerimin hepsi doğru. Feromonlarına her gün ihtiyacım var. Yalnızca sen feromon bezlerimi uyarabilir ve feromon salgılamamı sağlayabilirsin. Bir an önce iyileşmemi istiyorsan, bana yardım etmelisin.”
Shen Dai, kendisine sakince bakan Qu Moyu’ya baktı.
Shen Dai aniden ellerini Qu Moyu’nun boynuna doladı. Yanakları birbirine değiyordu ve Gecenin Kraliçesi Çiçeği’nin hafif kokusu yayılıyordu.
Shen Dai’nin bu ani hareketi karşısında Qu Moyu afallayıp kaldı ve uzun süre hareket etmedi. Yalnızca o nazik feromonları hissediyor ve ruhu yavaş yavaş yatışıyordu.
Shen Dai parmak uçlarıyla Qu Moyu’nun feromon bezindeki yara izini usulca okşadı ve yumuşak bir şekilde, “Çabucak iyileş,” dedi.
Nedense Qu Moyu’nun burnunun direği sızlıyordu. Shen Dai’nin beline sıkıca sarıldı ve yüzünü Shen Dai’nin boynuna derinden gömdü. Kokusunu içine çekti ve sevgili omegası tarafından nazikçe tedavi edilmesinin ne kadar büyük bir lütuf olduğunu kalbinden hissetti.
Shen Dai yavaşça, “Daha iyi misin?” diye sordu.
“Mn,” dedi Qu Moyu. Feromon bezleri hafifçe uyarılmıştı, “Sen de hissettin mi?”
“Hissettim,” dedi Shen Dai, gözlerini kapadı ve o da ikisi arasındaki feromon etkileşiminin güzelliğine kendisini kaptırdı. Birbirlerinin ruhlarına dokunuyorlardı sanki. O anda ikisinin de aynı duyguya sahip olduğundan çok emindi.
“Ah Dai, senin yanındayken çok huzurlu hissediyorum,” dedi Qu Moyu ve Shen Dai’nin boynuna sürtündü, “Bu çok garip bir his. Eskiden okumanın ve çalışmanın zorlayıcı olduğu kadar, ilginç de olduğunu düşünürdüm. Ama şimdi, hep seninle olmak istiyorum. İşten sonra eve gelmek için can atıyorum. Hayatımın merkezinde sadece Qiu Qiu ve sen varsın.”
Bu sözleri duyunca Shen Dai duygulanmadan edemedi, “Gerçekten de istediğin şey bu mu sence?”
Qu Moyu tereddütsüzce, “Evet,” dedi.
Shen Dai kalbinin derinliklerinden gizlice, Benim de istediğim buydu ve hayalimdeki şey gerçek oldu dedi. Lakin bunu yüksek sesle dile getirmeye cesareti yoktu.
Qu Moyu, “Ailemizin bir arada yaşamasını istiyorum,” dedikten sonra bir anda duraksadı ve ardından ekledi, “Tabii ki seninle aynı odada uyusak daha iyi olur.”
Shen Dai gözlerini açtı.
“Ah Dai, bugün senin yanında uyuyabilir miyim?”
Shen Dai, Qu Moyu’yu usulca uzaklaştırdı, “Bugünün rehabilitasyonu bitti.”
“Ah Dai….” dedi Qu Moyu ve Shen Dai’nin belini sıkıca tuttu, “Artık misafir odasında yatırma beni. Lan Teyze’ye rezil oluyorum, bana kesin gülüyordur.”
“Saçma sapan konuşma.”
Qu Moyu’nun iki kolu demirden yapılmış gibi sert ve güçlüydü. Shen Dai, Qu Moyu’nun fazla güç uygulamadığını hissediyordu ama yine de ondan kurtulamıyordu.
“Sahiden,” dedi Qu Moyu. Shen Dai’yi kanepenin ve kendisinin arasına sıkıştırmıştı, “Bana bir şans ver lütfen. Aynı odada uyuyalım. Söz veriyorum bir şey yapmayacağım.”
“İkimiz de yaşını başını almış insanlarız. Ateşle barutun yan yana durmayacağını herkes bilir. Hala utanmadan saçma sapan konuşuyorsun,” dedi Shen Dai ve onun kolunu okşadı, “Hadi bırak beni.”
Qu Moyu, Shen Dai’ye hayal kırıklığıyla baktı ama yine de yavaşça onu bıraktı.
Shen Dai hemen kalkmak yerine başını eğdi ve Qu Moyu’nun kulağına fısıldadı, “Önce ısırma engelleyici takmalısın.”
Qu Moyu bir müddet afallayıp kaldıktan sonra gözlerini kıstı.
Shen Dai, “Hadi şimdi erkenden uyu,” dedikten sonra ayağa kalktı ve hızla odasına yürüdü. Kapıyı kapatmıştı ama vücudunda hala abanoz kokusu kalmış gibiydi. Alev alev yanan yüzüne dokunurken hızlanan nefesini yatıştırmaya çalıştı.