İçeriğe geç
Home » Alpha Predator 132. Bölüm (FİNAL)

Alpha Predator 132. Bölüm (FİNAL)

Büyürken Shen Dai, birçok kez işaretin anlamını düşünmüştü. Bunu düşünmesinin sebebi Qu Moyu’nun hayatına girmesi değildi. İkinci cinsiyeti tam olarak geliştiğinden beri, kalbindeki şüpheler hiç dinmemişti.

Qu Moyu, onda güçlü bir işaretlenme dürtüsü uyandıran ilk alfaydı. İşaretlenmek için yalvarması gerektiğinde, genlerin seçilimine karşı hiçbir direnci olmadığını fark etmişti. Başkaları tarafından yönetilme arzusu, yıllardır eğitip geliştirmeye çalıştığı iradesini ihlal etmişti. Çünkü, oldukça gerçek ve kaçınılmaz bir arzuydu bu. Bu çelişkili durumun içinden çıkabilmek için bir yol bulması gerekiyordu. Bu nedenle, ruhunun özgür olabilmek için can attığına lakin bedenininse, ilkel üreme içgüdülerine yenik düştüğüne inanıyordu.

Bir keresinde Qu Moyu onu ancak gerçekten sevdiği biriyle tanıştığında, ruhsal ve fiziksel olarak o kişiyle tek beden olabileceğine inandırmıştı. Böylece işaret, diğer tarafı sindirmek ve ezmek için genetik bir silah değil, birbirlerine besledikleri derin sevginin doğal bir ifadesi olacaktı. Fakat bu fikre yalnızca Qu Moyu’nun kızışma döneminin ilk birkaç günü sahip olabilmişti. Qu Moyu kendisine geldiğinde, onu bekleyen fırtınayla yüzleşmek zorunda kalmıştı.

Var olmaması gereken o işareti sildirdiğinde, hayatının en büyük acısını çekmişti ama aynı zamanda da büyük bir özgürlük elde etmişti. Hayatında bir daha asla bedenine böyle bir şeyin kazınmayacağına dair kendisine söz vermişti. Pek çok dönemeç ve ıstırabın ardından, Qu Moyu’nun ve kendi hislerinin de farkına vardıktan sonra bilerek ve isteyerek Qu Moyu’yla beraber olmayı seçmişti. Ruh ve bedenin birliğine olan inancı hiçbir zaman kaybolmamıştı. Ne de olsa kış geçtiğinde ve karlar eridiğinde, doğanın canlılığı tekrar gözler önüne serilirdi.

Sonbaharın ilk günlerindeki ılık güneş Shen Dai’nin yüzüne vurarak onu uykusundan uyandırdı. Gözlerini açtı ve başının üzerindeki retro avizeye, kum rengi, açık çizgili perdelere ve ardından da perdelerin aralıklarından sızan güneş ışığına baktı. Bu, onu aniden dertsiz tasasız yaşadığı çocukluk günlerine geri götürdü. Bir an için yaşadığı her şey bir ömür uzaklıktaymış gibiydi. Sanki bir gecede bütün yüklerinden kurtulmuştu ve uzun zamandır hiç bu kadar rahatlamış hissetmemişti.

Yatakta uzandı ve uzun süre etrafa baktı. Bedenindeki ağrılar ve etrafında dolaşan Qu Moyu’nun feromonları onu gerçekliğe geri döndürmüştü. Başını dikkatlice çevirdi ve elleriyle ensesine dokundu. Feromon bezlerine küçük bir gazlı bez yapıştırılmıştı ve başını çevirdiğinde hafif bir karıncalanmaya neden olmuştu.

Shen Dai o anki ruh halini tarif edebilecek kelime bulamıyordu; huzursuz, endişeli, utanmış ve umutlu hissediyordu fakat pişman değildi. İlk kez karşı koyamadan “işaretlendiği” o zamana kıyasla, bu kez kendi kararıyla işaretlenmişti ve kalbinde en ufak bir pişmanlık emaresi yoktu.

Yatak odasının kapısı itilerek açıldı; yeni duş almış olan Qu Moyu nemli saçlarıyla ve elinde bir bardak ılık suyla içeri girdi.

Shen Dai’nin uyandığını görünce Qu Moyu, kapının önünde afallayıp kaldı. Shen Dai yatakta doğruldu ve o da usulca Qu Moyu’ya baktı. İkisinin arasında olağanüstü bir aura vardı.

İlk kez işaretlendikten sonra, Qu Moyu’nun uyandığı an ilişkilerinin çöküşünün başlangıcıydı. Açıkça söylemek gerekirse, işaretin kendilerine getirdiği olumlu değişikleri deneyimleyememişlerdi. Aralarında pek çok yanlış anlaşılma ve kırgınlık vardı.

Gelgelelim şu anda, tüm edebi eserlerde tasvir edilen ve insanların birbirine anlattığı, işaretten sonra yaşanılan o değişimler ikisinin de zihnini işgal ediyordu. İnsanlar alışılmadık duygularla karşılaştıklarında, içgüdüsel olarak onu tanımlamanın yollarını bulmaya çalışırdı ne de olsa. Bunu tarif etmenin birçok yolunu düşünmüşlerdi fakat şu anki ruh hallerini tarif edebilecekleri herhangi bir kelime yoktu. Sanki uzun zamandır bu dünyada dolaşan yalnız, kederli ve uyumsuz bir ruh, nihayet kendisine tam anlamıyla uyan ruh eşini bulmuştu. Birbirleri olmadan ikisi de eksikti ama kucaklaştıkları anda ebedi bir bütünlüğe ulaşıyorlardı. Bundan böyle hayatlarında bir daha asla işaretten dolayı pişmanlık duymayacaklardı.

Böylesine kocaman bir mutluluk ve neşe, insanların hayatlarında yaşadıkları her şeyi affetmelerini sağlayabilir ve hatta anın nihai mükemmelliğini korumak için o anda ölmeye bile razı olmalarına neden olabilirdi.

İkisi sessizce birbirlerine bakıyorlardı. Karşı tarafın da aynı şekilde hissettiğinden eminlerdi. Bu duyguyu bu dünyada yalnızca birbirleriyle paylaşabilirlerdi ve bunu dile getirmek için konuşmalarına dahi gerek yoktu.

Çok güzeldi. Hatta öylesine güzeldi ki, tıpkı bir rüya gibiydi.

Qu Moyu elindeki su bardağını bıraktı ve yatağın kenarına oturdu. Shen Dai’nin alnına küçük bir buse kondururken mırıldandı, “Rüya gibi.”

Shen Dai kendisini onun kollarına attı ve ona sıkıca sarıldı.

Qu Moyu da Shen Dai’yi kucakladı, başını Shen Dai’nin omzuna yaslamak için eğdi ve ardından feromon bezlerinden yayılan o eşsiz kokuyu içine çekti. Gecenin Kraliçesi ve abanoz feromonlarının birleşimiyle oluşan çok özel bir kokuydu bu. Hem buz gibi, hem tatlı, hem yoğun hem de oldukça ölçülüydü. Bu omega ona aitti, tamamen onundu. Artık kendi değerini görmek için tekrar tekrar zafer peşinde koşması gerekmediğine ve varlığının anlamını kanıtlamak için sonu gelmez bir şekilde savaşmasına gerek olmadığına inanıyordu. Shen Dai’yi “kazandığını” düşünmüyordu ancak hissettiği bu üstün başarı duygusu emsalsizdi. Uzun zamandır havada süzülen kalbi nihayet kendisini büyütebilecek bir toprağa düşmüştü. Ona kavuştuğu anda da artık tamamlanmıştı.

“İşaretlendikten sonra kendimi kaybedeceğimden endişelenmiştim ama şimdi hiç öyle hissetmiyorum,” dedi Shen Dai ve kulağını Qu Moyu’nun göğsüne bastırdı. Ardından gözlerini yumarak sevdiği adamın kalp atışlarını dinledi. Kendisini çok güvende ve dingin hissediyordu, “Çok huzurlu hissediyorum.” Bu, belki de insanın tüm hayatı boyunca peşinden koştuğu en büyük iç huzurdu. Ancak koşuşturmaca sona erdiğinde ve refaha kavuştuğunda, insan ruhu ait olmanın huzurunu tadabiliyordu.

“Ben de,” dedi Qu Moyu. Burnunun direğinin sızladığını hissediyordu. Daha önce böyle büyük bir saadetin insanları ağlatabileceğini hiç düşünmemişti.

Shen Dai başını kaldırdı ve gülümseyerek, “Hadi eve gidelim. Qiu Qiu’nun da mutluluğumuzu hissetmesini istiyorum,” dedi.

İkisi neredeyse bütün bir gece dönmediği için Qiu Qiu hıçkıra hıçkıra ağlamıştı, ta ki ikisi de birbirine bağlanmış olan feromonlarıyla çıkıp gelene kadar. Görünüşe göre Qiu Qiu da bu değişikliği fark etmişti. Hissettiği güven duygusunu bir gülümsemeyle ifade etti ve çok geçmeden tatlı bir rüyaya daldı.

Shen Dai, parmaklarıyla Qiu Qiu’nun yumuşak saçlarını nazikçe okşadı. Gözleri şefkat ve sevgi doluydu.

“Eve gelmeseydik bütün gece ağlayabilirdi. Ne kadar da enerjik,” dedi Qu Moyu gülümseyerek, “Bir alfayı büyütmek sahiden de çok zormuş.”

Qiu Qiu’ya bakan Shen Dai’nin ifadesi aniden biraz değişti. Qu Moyu’ya bakmak için başını kaldırdı. Gözlerinde bir telaş vardı ve o anda kafasına bir şey dank etmişti!

Onu görünce Qu Moyu da gerildi, “Sorun nedir?”

Shen Dai bilinçsizce elini karnına götürdü ve Qu Moyu da o anda ne olduğunu anladı. Yüzünde bir neşe parıltısı olsa da sakinliğini korumak için hafifçe öksürdü, “Kızışma döneminde değildin. Hamile kalma olasılığın yüksek değil. Bir sorun olmayacaktır.”

Omegalar kızışma dönemindeyken kolayca hamile kalırlardı, çünkü rahimleri bu dönemde kendisini hazırlardı. Yine de bu, kızışma dönemi haricindeki cinsel birlikteliklerin güvenli olduğunu anlamına gelmiyordu. Ne de olsa, Qu Moyu önceki gece rahminin içine girmişti…

Shen Dai’nin gergin bir şekilde kaşlarını çattığını gören Qu Moyu onu teskin etmeye çalıştı, “Feromon bezlerim hasar gördüğü için bu kadar kolay olmayacaktır…”

“Yüzüme baka baka yalan söylüyorsun,” dedi Shen Dai ve öfkelenmiş gibi yaparak Qu Moyu’ya dik dik baktı, “Uzun zaman önce iyileştin.”

Qu Moyu ellerini iki yana açtı ve beyaz yalanlarına devam etti, “Henüz tam olarak iyileşmedim. Hâlâ zaman zaman kendimi zayıf hissediyorum.”

Shen Dai öfkeyle saçlarını karıştırdı. Fakat Qiu Qiu’ya baktığında, onun gibi başka bir sevimli bebeğe daha sahip olmanın ne denli güzel olacağını hayal etmekten kendini alamıyordu.

Qu Moyu ellerini uzatarak Shen Dai’yi kollarının arasına aldı ve ona sımsıkı sarıldı, “Endişelenme. Hamile kalırsan, seninle güzelce ilgileneceğim ve üzerindeki sorumlulukları en aza indirmek için elimden geleni yapacağım. Bir daha asla, bu süreçle tek başına yüzleşmek zorunda kalmana izin vermeyeceğim.”

Shen Dai, Qu Moyu’nun elini nazikçe tuttu ve başını salladı.

“Ama eğer…” dedi Qu Moyu ve Shen Dai’nin yüzünü okşadı, “Hamileysen, bu durumda ne yapacağız?”

Shen Dai bir anlığına onu anlayamamıştı, “Ne demek istiyorsun?”

“Hemen evlenmemiz lazım,” dedi Qu Moyu kendinden emin bir şekilde.

“Ne?”

“Şu anda, nüfus cüzdanın ve ikametgâh belgelerin evde, değil mi? Heng Amca’ya söyleyeyim de benim belgelerimi nikâh dairesine getirsin. Böylece hemen gidip evlilik cüzdanımızı alabiliriz.”

Shen Dai’nin biraz kafası karışmıştı, “Neden bahsediyorsun, biz nasıl….”

“Hadi hemen evlenelim,” dedi Qu Moyu ve kucağında Shen Dai’yle ayağa kalktı, “Gidip evlilik cüzdanımızı alalım.”

Shen Dai, Qu Moyu’ya şaşkınlıkla baktı.

“Hadi gidelim,” dedi Qu Moyu, Shen Dai’nin elini tuttu ve masumca gözlerini kırpıştırdı, “Artık benimle ve Qiu Qiu’yla aile olma zamanın gelmedi mi?”

Shen Dai güldü, “Nasıl bu kadar fevri olabilirsin? Sakin ol.”

“Nesi fevri ki? Uzun zamandır bunu istiyordum,” dedi Qu Moyu, ardından Shen Dai’nin elini tuttu ve kalbinin üzerine koydu, “Benim kalbimde evliliğimiz hiç bitmemişti ki. Sadece kağıt üstünde bunu düzelteceğiz. Bu yüzden, bir gün bile beklemek istemiyorum.”

İlk evliliklerinde imzaladığı sözleşmeyi anımsayan Shen Dai, “Ama bir şeyler imzalamamız gerekmiyor mu?” diye sordu.

“Neyi imzalayacağız ki başka? Sadece nikah dairesine gidip oradaki belgeleri imzalamamız lazım.”

Shen Dai’nin kalbi küt küt atıyordu. Şimdiye kadar fevri davranmanın hep uygunsuz olduğunu düşünmüştü. Fakat sanki Qu Moyu tarafından korsan teknesine sürükleniyor gibiydi ve onu reddetmek için bir sebep bulamıyordu.

Qu Moyu, “Hadi nüfus cüzdanını ve ikametgâh belgeni bul. Tamam mı sevgilim?” diyerek onu acele ettirmeye çalıştı ve ardından eğilip Shen Dai’yi birkaç kez öptü, “Hadi, seninle hemen evlenmek istiyorum. Bugün evleneceğiz.” Biraz daha beklerse Shen Dai’nin pişman olacağından korkuyordu. İşaret daha yeni olduğundan aralarındaki sevgi şu anda çok güçlü olduğu için bundan faydalanmak istemişti. Ne de olsa, zirvedeki alfalar her şeyi hemen halletmekte ustalaşmışlardı.

Alfa feromonundan etkilenip etkilenmediğini bilmiyordu ama Shen Dai, sanki büyülenmiş gibi gidip nüfuz cüzdanını ve ikametgâh belgesini bulmuştu. Hemen akabinde ise Qu Moyu tarafından arabaya sürüklenmiş ve nikah dairesine kadar götürülmüştü. Shen Dai o anda, ilk evliliklerinin bir anlaşma olduğunu anımsadı. Her ne kadar kağıt üstünde evlenecek olsalar da, birkaç gün boyunca o gün için hazırlanmıştı. O günle karşılaştırıldığında, şu anki alelacele evlilikleri daha çok bir sözleşmeli evliliğe benziyordu.

Shen Dai nikah fotoğrafları çekilene dek şaşkınlığını üstünden atamamıştı. Kendisinin ve Qu Moyu’nun formalite icabı çekildikleri ilk düğün fotoğrafını hâlâ hatırlıyordu.

Lavaboya gitti, saçını özenle düzeltti, gömleğinin yakasına çekidüzen verdi ve bir süre aynada gülümseme alıştırması yaptıktan sonra memnun bir ifadeyle dışarı çıktı.

Yeni evlilerin çoğu, nikah dairesinde fotoğraf çekilmezdi ve özel bir fotoğraf stüdyosuna giderek düğün fotoğrafları çektirirlerdi. Ama ikisi de fotoğrafların iyi görünüp görünmediğini pek umursamıyordu. Fotoğraftaki kişilerin birbirine ait olması yeterliydi.

Arkalarında parlak kırmızı bir perde olan mütevazı bir stüdyoda omuz omuza oturuyorlardı. Fotoğrafçı daha fazla yaklaşmalarını istediğinde, başlarını çevirip birbirlerine baktılar. Birbirlerinin gözlerinde dipsiz bir aşk ve sonsuz bir şefkat gördüler ve gülümsediler. Ardından tekrar kameraya doğru döndüler, başlarını birbirlerine doğru hafifçe eğdiler ve bu mutlu gülümsemeyi kadrajda tuttular. Böylece, o gülümseme sonsuza dek o fotoğrafın içinde saklandı.

Nikah dairesinden elinde kırmızı bir evlilik cüzdanıyla çıkan Shen Dai, hâlâ her şey gerçek dışıymış gibi hissediyordu. Cep telefonuyla defalarca kez fotoğraf çektikten sonra evlilik cüzdanını açıp uzun uzun baktı. Üstündeki fotoğraflara ve imzalara dokunarak sahip olduğu bu mutluluğun gerçekliğini, cüzdanın her detayında hissetmeye çalıştı.

İkisi arabaya binmek yerine nikah dairesinden çıkan pek çok yeni evli çift gibi mutlu bir şekilde el ele tutuşarak kaldırımda yürüdüler.

Qu Moyu ara sıra Shen Dai’nin elini dudaklarına doğru götürerek öpüyordu, “Ah Dai, bugün ve dün gece benim için bir rüya gibiydi ama iyi ki rüya değil. Sen benim eşim, omegam ve hayatımın geri kalanında birlikte olacağım aşık olduğum kişisin.”

Shen Dai, Qu Moyu’ya baktı ve gözleri yavaş yavaş dolarken gülümsedi, “Biliyorum, her şey gerçek.” Dünden bugüne tüm göğsü sevgi ve mutlulukla dolmuştu ve bu duygunun gerçekliğini sorgulamaya yer yoktu.

“Düğünümüzün nasıl olmasını dilersin?”

“Sade olsun istiyorum. Düğün için endişelenme,” dedi Shen Dai ve parmaklarını Qu Moyu’nun parmaklarının arasına sıkıca kenetledi, “Nasıl olacağı hiç önemli değil.”

“Tamam, sen nasıl istersen.”

“Biliyor musun…” dedi Shen Dai ve önündeki yolu işaret etti, “Seninle ilk kez formaliteden evlendiğimde, bu yolda yürümüştüm. Elbette, tek başımaydım. Birçok şey hakkında düşünmüştüm ve kendimi dizginleyip sözleşmeyi yerine getirmem gerektiğinde karar kılmıştım. Fakat bunu yapamayacağımı biliyordum, çünkü evlendiğim kişi sendin.”

Qu Moyu duraksadı ve şefkatle Shen Dai’ye baktı, “Önceden kadere hiç inanmazdım. Ama beş yıl önce laboratuvarda meydana gelen kazadan beri, kaderin ikimizi birbirimize ittiğini düşünüyorum. Bu yüzden başımıza ne gelirse gelsin, sonunda tekrar birbirimize kavuşacağız.”

Shen Dai’nin gözleri yaşlarla dolmuştu. Geçtikleri tüm engebeli yolların şu anda bir anlam ifade ettiğini biliyordu. Derin bir nefes aldı ve taşan duygularını bastırmaya çalıştıktan sonra Qu Moyu’ya sataştı, “Başkan Qu nihayet anladı demek. Bu sefer evlilik anlaşması imzalamadık. Dolayısıyla bu evliliğe değer vermeli ve güzelce devam ettirmelisin.”

Qu Moyu, Shen Dai’nin bileğini tuttu ve dudaklarının kenarları bir gülümsemeyle yukarı doğru kıvrıldı, “Bütün varlığım senin. Ne tür bir anlaşma istersin? Bundan böyle her şeyde eşimin sözü geçecek. Her gün yanımda olduğun sürece, her şey sana bağlı artık.”

Shen Dai, ellerini Qu Moyu’nun boynuna doladı ve ayaklarının ucuna yükselerek onu dudaklarından öptü. Öpücüğü tatlı ve şefkatliydi; bu anın sonsuz mutluluğunun en güzel tasviriydi.

Ve sonbaharın başlarındaki ılık güneş, onlar için el ele gidecekleri parlak bir gelecek hazırlıyordu.

―― SON ――

Shui Qian Cheng’in Notu:

Bitti. Bitti. Bitti. Ha ha ha ha ha ha ha ha ha ha ha ha ha ha ha. Bittiği için çok sevinçliyim!!

Beni! Desteklediğiniz için! Minnettarım!

Kitap yazmak çok eğlenceli! Kitabımı bu kadar çok insanın okuması beni çok mutlu ediyor!

Hepinizi! Çok! Seviyorum!

Sayısız öpücük öpücük öpücük öpücük öpücük! Bir sonraki kitapta görüşmek üzere!​​​​​​​​


ÇN: Onlar ermiş muradına biz çıkalım kerevetine…

Başlarda çeviri hiç bitmeyecekmiş gibi geliyordu ama zaman sanki su gibi akıp geçti. Kitabı doğrudan Çinceden çevirdiğim için hatalarım varsa mazur görün lütfen, gelecekte (ne zaman bilmiyorum) editleyip pdf dosyası olarak paylaşacağım.

Sizlerle beraber bu kitabı okumak ve finale kadar birlikte gelmek benim için çok eğlenceliydi! Beni, çevirimi beğendiyseniz ve birlikte başka kitapları da okumak isterseniz önerilere, beğenmediğiniz noktalar varsa da eleştirilere her zaman açığım 💜

Okuyarak, oy vererek ve yorum yaparak bana destek olan herkese çok ama çook teşekkür ederim, hepinize kosskocamannn sarılıyorum 💜 İyi ki varsınız, muahh 😘

Buyurunuz bebişlerimizin nikah cosplayleri, credit görsellerin üzerinde:

5 1 vote
Article Rating
Subscribe
Bildir
guest

1 Yorum
Eskiler
En Yeniler Beğenilenler
Inline Feedbacks
View all comments
Innerchild
Innerchild
15 gün önce

Bir alfanin adam oluş hikayesi… sonunda bitti çok tatlı Bi seriydi çeviri için teşekkürler elinize emeğinize sağlık 💕

You cannot copy content of this page

1
0
Would love your thoughts, please comment.x