Shen Dai’nin yüzü aniden alev aldı, Qu Moyu’nun beline sarılı olan elini hafifçe tuttu ve beş parmağını sessizce Qu Moyu’nun parmaklarının arasına kenetledi. Onun yakınlığına aynı şekilde karşılık vermek istiyordu ama bir hayli utanıyordu.
Qu Moyu kasıtlı olarak parmaklarını çimdikledi ve Shen Dai acıyla “inledi.” Elini çekmeye yeltense de eli Qu Moyu tarafından sıkıca tutuluyordu. Kulağına şakacı bir kahkaha geldi ve Shen Dai kıpkırmızı oldu.
“Kokun çok zayıf…” diyerek memnuniyetsizlik içinde mırıldandı Qu Moyu, dişleriyle feromon çıkartmasını ısırarak soydu ve burnunun ucunu Shen Dai’nin feromon bezlerine sürttü; hareketi tıpkı uzun zamandır beklenen o kokuya ulaşmak için şarabın mantar tıpasını açmak gibiydi. Derin bir nefes alarak sanki o gün yuttuğu tüm kirli havayı bir anda arındırmak istercesine Gecenin Kraliçesi Çiçeği’nin o hafif kokusunun ciğerlerine dolmasına izin verdi. Shen Dai’nin çenesini kavrayarak yumuşak dudaklarını nazikçe ve dikkatlice öpmeye başladı. Bu telaşsız öpücük, tıpkı lezzetli bir yemeğin tadını aheste aheste çıkarmak gibiydi.
Shen Dai’nin bedeni gevşedi; gözlerini kapadı ve dilinin ucundaki tüm dokunuşları hissetti. Qu Moyu parmaklarını ne çok sert ne de çok yumuşak olan bir kuvvetle kenetlemişti, böylece Shen Dai onun tutuşuna değil de dudaklarına odaklanmıştı.
Qu Moyu nemli dudaklarını yaladı, “Son günlerde neden kaçıyorsun?”
“Büyükannemi görmeye gitmiştim.”
“Ah, öyle mi? Ben de utandığını ve karşıma çıkmaya cesaret edemediğini düşünmüştüm.”
Shen Dai bu tür flörtlere nasıl karşılık verileceğini bilmiyordu.
Qu Moyu kıkırdadı, “Çok kolay utanıyorsun.”
“Bay Qu, ben…”
“Bana ne diye hitap edecektin?”
“…Moyu.”
“Mn,” dedi Qu Moyu ve Shen Dai’nin yumuşacık saçlarına dokundu, “O üç gün daha hevesliydin.”
Utandığını gizlemek için Shen Dai çabucak açıkladı, “Kızışma dönemi yüzündendi. Ben daha…”
Qu Moyu kulağına doğru eğildi ve kulak memesini nazikçe ısırdı, “Daha cüretkar mıydın? Cüretkar tavırların çok hoşuma gidiyor.”
Shen Dai o anda arabadan atlamak istiyordu.
Qu Moyu’nun eli önce sırtına ardından da kalçalarına yöneldi, sesi büyüleyiciydi, “İstekli olman beni daha çok memnun eder. Biraz daha cilveli davranabilir misin?”
“B-ben öğrenebilirim.”
Qu Moyu kıkırdadı, “Bunu da mı öğrenmen gerekiyor? Omega olduğun için içgüdüsel olarak öyle değil misin?”
Shen Dai gözlerini kırpıştırdı, “Belki de alışkın değilimdir.”
“Pekala, öğren öyleyse,” dedi Qu Moyu ve Shen Dai’nin pürüzsüz yanağına bir buse kondurdu, “Beni nasıl mutlu edeceğini öğrenmelisin. Örneğin, benim yanımdayken sık sık gülmeli, yaklaşmaktan çekinmemeli ve cilveli olmalısın. Yine de işyerindeyken mesafeni korumaya özen göster. Ama sana ihtiyacım olduğunda…” Öpücüğü yavaş yavaş aşağı indi ve güzel kokulu enseye yöneldi, “İstediğin kadar cüretkar olmakta özgürsün.” Konuşması biter bitmez feromon bezlerine yakın bir yeri ısırdı.
Shen Dai’nin bedeni ve omuzları titremeye başladı. Bir anlığına duraksadıktan sonra cesaretini toplayıp kollarını Qu Moyu’nun boynuna doladı ve göğsüne doğru sokuldu.
Eğer doğru anladıysa, Qu Moyu ondan kendisini “tatmin etmeyi” öğrenmesini istemişti. “Tatmin etmek” çok ilginç kelimelerdi. Bu, ikisinin birden hazza ulaşması anlamına gelmiyordu; aksine Qu Moyu’nun haz almasına odaklanıyordu. Yataktaki hazzına…
Bunu becerebileceğinden emin değildi ― birine nasıl iyi davranacağını biliyordu ama birini “yatakta nasıl tatmin edeceğini” bilemiyordu.
“Aferin, iyi yaptığın sürece mükafatını alacaksın,” dedi Qu Moyu gülümseyerek, “Büyükannen hasta, değil mi? Mide kanserinin ikinci evresinde ve yakında da ameliyat olacak.”
Shen Dai, Qu Moyu’ya boş boş baktı.
“Hastane, ameliyat, özel cerrah, ameliyat sonrası bakım, radyoterapi ve kemoterapi, ilaç tedavisi, ne gerekiyorsa sözleşme dışında olsa da ‘ödül’ mahiyetinde yardımcı olacağım.”
Shen Dai kalbinde bir çelişki duyuyordu. Ağzını açsa da bir müddet ne diyeceğini bilemedi. Ama sonra tereddütle “Teşekkür ederim,” diyerek fısıldadı. Hiç kimse başkalarından sürekli yardım almayı istemezdi; özellikle de karşı tarafa karşı duyguları varsa. Üzerine ağır bir ahlaki pranga giyiyordu; ancak söz konusu ailesinin refahıysa, onurunun ve gururunun hiçbir önemi yoktu.
“Rica ederim,” dedi Qu Moyu, insanları kontrol etme sanatında tam bir ustaydı. Ona göre, bu dünyadaki her şey değer alışverişinden başka bir şeyin etrafında dönmüyordu. Maddelerin arasında enerjinin korunumu yasası varsa; insanların arasında da sebep-sonuç ilişkisi vardı. İstediğini elde edebilmenin kolay yöntemini seçmek her zaman daha akıllıcaydı.
İkili eve gidene kadar yol boyunca seviştiler. Arabadan çıktıklarında bile aralarındaki şehvetli atmosfer dağılmamıştı. Qu Moyu, şoförün ve kahyanın bakışlarından kaçınmaya çalışma niyetinde değildi. Aralarında ne olduğu apaçık ortadaydı, öyleyse neden örtbas etmekle uğraşsındı ki?
Qu Malikânesi’nde toplamda üç ay kaldıktan sonra bu, Shen Dai ve Qu Moyu’nun yemek salonunda birlikte yemek yedikleri ikinci akşamdı. Bu süre zarfında Qu Moyu araştırma enstitüsü hakkında bazı şeyler sordu. Bu tür konulardan bahsetmek Shen Dai’nin tüm gerginliğini alıp götürmüştü, bu yüzden tüm soruları akıcı bir şekilde yanıtladı.
Yemekten sonra masadan ayrılmadan önce Qu Moyu, Shen Dai’ye rahat bir ifadeyle seslendi, “Gece yanına geleceğim.” Sesi ne çok yüksek ne de çok alçaktı; söyledikleri ne çok açık ne de çok gizliydi.
Bu cümle Shen Dai’yi tedirgin etmişti. Odasına döndükten sonra, on sayfadan fazla literatür taramasını güç bela okuduktan sonra nihayet sakinleşmeyi başarmıştı. Daha sonra ise duşa girdi ama kendisini o kadar çok keselemişti ki, cildi kıpkırmızı olmuştu.
Ne kadar da kötüydü, hiçbir zaman çabuk öfkelenen biri olmamıştı. Ama ne zaman işin içine Qu Moyu karışsa, anında tedirgin oluyordu. Ayrıca bu sefer diğerlerinden daha farklıydı. Kızışma dönemindeyken içgüdülerine kapılmıştı ve zihni bulanıktı. Lakin şu anda gayet kendindeydi ve Qu Moyu’yla birlikte olmadan önce psikolojik olarak kendisini hazırlaması gerekiyordu.
Duştan çıktıktan sonra, lavabonun üzerinde daha önce olmayan bazı banyo malzemeleri olduğunu fark etti. Ayrıca etrafına bakındığında da bazı kutular ve kapının arkasında duran bornozlar olduğunu gördü.
Shen Dai banyodan çıktı. Dolabı açar açmaz karşısına Qu Moyu’nun birkaç takım pijaması çıktı. İlaveten prezervatifler ve kayganlaştırıcılar komodinin üzerine düzgünce yerleştirilmişti.
O eve gittiğinde mi tüm bunlar yerleştirilmişti? Hafızasındaki anıları kurcaladığında belli belirsiz cevaplar buldu. Bilincini yitirecek kadar istila edilirken Heng Amca ve Lan Teyze’nin odasına birkaç kez geldiğini hatırlıyordu. Yemek getirmişler, odayı düzenlemiş ve temizlemişlerdi. Bu esnada Qu Moyu odada dizüstü bilgisayarını kullanarak telefon görüşmeleri yapmış ve video konferanslar düzenlemişti.
Doğruyu söylemek gerekirse bu üç günde olanların büyük bir kısmını anımsıyordu. Ama çok fazla utanç duyduğu için elinden geldiğince kaçınmaya çalışıyordu.
İlk evvela Heng Amca’nın prezervatifle geldiği zamanı hatırladı. Lan Teyze de daha sonra bir ısırma önleyici ile gelmişti. Qu Moyu’nun her seferinde içine nasıl şiddetle girdiğini ev canını yaktığını anımsadı. Bir alfa için rahmin içine dek girmek ve bir düğüm* oluşturarak gelecek nesil için tohumlarını bırakmak içgüdülerinde vardı. Ancak Qu Moyu bunu yapmayı reddediyordu. Prezervatif ve ısırma önleyici kullanarak bu “dürtülere” teslim olmayı ve onunla gerçek anlamda bir bağ kurmayı engelliyordu.
ÇN: Düğüm denilen şey alfa birey omegayı özellikle hamile bırakmak istediğinde olur. Rahmin içine girdiğinde alfa bireyin penisi normalden daha çok büyür ve omega tarafından rahim kasılarak penisin rahme kenetlenmesi sağlanır. Normalde de gebelik şansı var ama düğüm esnasında %100 gibi bir şey. Buna da ingilizcede “knot” yani, düğüm diyorlar.
Qu Moyu onu ne zaman isterse kullanabileceği bir yatak arkadaşı olarak görüyordu ve Shen Dai de tüm bunların farkındaydı.
Gecenin ilerleyen saatlerinde Qu Moyu, Shen Dai’nin odasına geldi. Shen Dai cesaretini toplayarak ona sarıldı ve ardından onu öpmek için parmak uçlarında yükseldi. Böylece ikisi yatağa kadar dudaklarını ayırmadan öpüştüler.
Ayık bir haldeyken sevişmek, sonsuz bir şekilde batmasına neden olmuştu…
Ertesi gün işe gittiğinde, Shen Dai bütün sabah esnedi.
Önceki gece Qu Moyu ile yalnızca bir kez sevişseler de S seviyesi bir alfanın fiziksel gücü gerçekten de inanılmazdı. Bu sebeple sabahleyin çok yorgun ve uykusunu alamamış şekilde gözlerini açmıştı.
Shen Dai verileri kontrol ederken laboratuvar kapısının dışında bazı sesler duydu. Pencereden dışarı baktı ve bir grup insanın kapısının önünden geçtiğini gördü. Aralarında diğer araştırma enstitülerinden olan birkaç tanıdık figür de vardı. Ayrıca tanıdığı başka biri daha görüş alanındaydı; bu kişi görmeyi en çok istemediklerindendi. Ne yazık ki uzun boyu ve üstün fiziksel özellikleri yüzünden onu görmek zorunda kalmıştı. Bu kişi ― Qu Chengchen’di.
Shen Dai, Qu Chengchen’in kimya işiyle ilgili bir laboratuvarı ziyaret etmek üzere orada olduğunu ve ona gelmeyeceğini biliyordu, ama yine de görünmemek için masasının arkasına saklandı. Her ne kadar Shen Dai işleri kasten zorlaştırdığını biliyor olsa ve Qu Chengchen’e öfkelense de, S seviyesi bir alfayla başa çıkamayacağının pekala farkındaydı.
Beklenmedik bir şekilde yarım saat sonra, ofis müdürü laboratuvarının kapısını çaldı ve yanındaki kalabalıkla beraber içeri girdi. Ardından şöyle dedi, “Mühendis Shen, Bay Qu burayı da ziyaret etmek istediğini söyledi. Meşgul değilseniz işinize bir süreliğine ara verebilir misiniz?”
Cheng Zimei orada değildi. Yani Shen Dai sorumlu tek kişi olduğu için artık saklanamazdı.
Bakışları önce Qu Chengchen’in hafifçe gülümseyen yüzüyle karşılaştı ve sonrasında kibarca selamladı, “Herkese merhaba. Sizin için bir sakıncası yoksa, burada ne üzerinde çalıştığımızı açıklayacağım.”
Shen Dai onlara laboratuvarı gezdirdi. Anlatacakları bittikten sonra kalan sorular için de birkaç stajyeri görevlendirdi.
“Tekrar karşılaştık Mühendis Shen,” dedi Qu Chengchen ve gülümseyerek Shen Dai’ye doğru yürüdü, “Geçen sefer olanlar için çok üzgünüm. Duyduğuma göre hastaneye gitmişsin.”
“Önemli bir şey yoktu. Çok fazla çalışmıştım ve fiziksel olarak yorgun düşmüştüm,” dedi Shen Dai ve cesaretini toplayarak doğrudan Qu Chengchen’e baktı, “Beni etkileyen Bay Qu’nun feromonları değildi.”
Qu Chengchen imalı bir şekilde, “Ah…” dedikten sonra ekledi, “İyi o halde. Aksi taksirde, hem sunumunda sana güçlük çıkarmış hem de feromonlarımla etkilemiş olsaydım dışarıdan sana zorbalık yapıyormuşum gibi görünürdü.”
“Bu ‘zorbalık’ kelimesinden de pek hoşlanmıyorum. İlkokul çocuklarıymışız gibi görünmemize neden oluyor,” dedi Shen Dai gülümseyerek, “Ama aile içindeki kavganız için beni kullanmanız beni bir hayli kızdırıyor. Bu tür bir durumu tanımlamak için nasıl bir kelime kullanılmalıdır ki?”
Qu Chengchen’in gözlerinde bir şaşkınlık ifadesi belirdi. S seviyesi bir alfa olarak büyüyen biri olduğundan, cinsiyet farklılaşmasından sonra ona kafa tutmaya cüret edebilecek bir omegayla hiç karşılaşmamıştı. Ormanın kralı olan S seviyesi alfalar, karşılık olarak omegalardan yalnızca “itaat” alırlardı. Epey sakin görünen biri şu anda tam önünde onu kışkırtmaya çalıştığı için afallayıp kalmıştı. Diğer omegalara pek benzemese de sıradan bir omegadan hiçbir farkı yoktu. Bu yüzden Shen Dai’nin gözlerinde bariz bir öfke gördüğünde, kalbinde bu omeganın “uysal ve sakin” görünümünün yalnızca Qu Moyu için var olduğuna dair bir şüphe oluştu.