İçeriğe geç
Home » Alpha Predator 21. Bölüm

Alpha Predator 21. Bölüm

Shen Dai evin satın alım sözleşmesini imzaladı. Ardından da banka kredisi başvurusunu ve havale işlemlerini tamamladı.

Anahtarı aldığı an, Shen Dai kalbinin derinliklerinden ağır bir taş kalkmış gibi hissetti. Bu ev onu memnun etmişti ve kendisini güvende hissediyordu. Dikkatle düşünüp taşınarak daha düşük bir ödeme planını seçmişti. Araştırma enstitüsündeki işi oldukça istikrarlıydı. Ama bir gün işini kaybetse dahi deneyimleri sayesinde başka bir iş bulabilirdi. Geriye sadece büyükannesinin sağlık giderleri ve geçim masrafları kalmıştı. Şu anda finansal olarak en makul yöntemleri seçmişti ve hatta acil durumlar için biraz para bile biriktirebilirdi.

Yeni ev için ne tür eşyaların alınacağını, nerelere koyulacağını ve ne kadar süre içinde taşınabileceklerini önceden kafasında planlamıştı. Büyükannesi ameliyattan sonra hastaneden taburcu olduğunda yeni eve taşınırsa her şey daha iyi olurdu. Şeytanın bacağını bir kez kırmıştı nasıl olsa, bundan sonra hayatı yeniliklerle dolacaktı.

Ayrıca büyükannesi de çok mutlu olacaktı.

Shen Dai adeta bir rüyada kaybolmuştu. İnternette kıyafetlere, mobilyalara, mutfak robotlarına ve günlük ihtiyaçlar için gerekli olan eşyalara bakıyordu. Cheng Zimei öğle yemeğine gitmek isteyinceye dek sabahtan beri hiçbir iş yapmamış olduğunu fark etmemişti.

“Bugün kafeteryaya gidelim. Ah, o kesme erişte çok lezzetliydi. Birkaç gündür canım istiyordu.”

“Tamam,” dedi Shen Dai, oldukça iyi bir ruh hali içindeydi, “Zimei, sana bir müjdem var.”

“Ne müjdesi?”

“Büyükannemin ameliyatı nihayet planlandı. Başhekim alanında çok iyi bir cerrah. Ameliyat önümüzdeki ay olacak.”

Cheng Zimei sevinçten havalara uçuyordu, “Harika bir haber bu! Operasyon kesinlikle başarılı olacaktır. Ben de ziyaret etmek için mutlaka hastaneye geleceğim.”

“Hastaneye gelmene gerek yok, sonrasında eve ziyarete gelebilirsin. Yakında yeni eve taşınacağız.”

“Nereye taşınıyorsunuz?”

Shen Dai, Cheng Zimei’ye bir ev satın aldığını söylemedi. Yalnızca büyükannesine daha iyi bakabilmesi için işyerine yakın bir yerde yeni bir ev kiraladığını söyledi.

İkili kafeteryaya kadar sohbet etti.

Shen Dai öğle yemeği için sıraya girerken bir şekilde bazı insanların ona baktığını hissediyordu. Ayrıca birbirlerine bir şeyler fısıldıyorlarmış gibilerdi.

Kendi kuruntusu olduğunu düşünüyordu ama Cheng Zimei de bir tuhaflık olduğunu sezmişti “Bu insanlar bize mi bakıyor?”

“Bilmiyorum.”

Birbirlerine baktılar ama ikisinde de olağandışı hiçbir şey yoktu. Shen Dai dikkatsiz davranıp davranmadığından endişeleniyordu. Çünkü bu insanların bakışları giderek daha da “cüretkar” bir hal alıyordu.

“Paket yaptıralım ve ofiste yiyelim en iyisi.”

“Nedenmiş o?” dedi Cheng Zimei, sinirlendiği için sesi yükselmişti, “O kadar güzelim ki gözlerini benden alamıyorlar.”

Bazıları hemen bakışlarını kaçırdı.

İkisi oturacak bir köşe buldular. Ellerindekileri masaya bıraktılar ama ikisinin de bir hayli kafası karışmıştı.

O anda, Cheng Zimei’nin telefonu aniden titredi. Katıldığı bir dedikodu grubu vardı ve oradan mesaj gelmişti. Öylesine şok edici bir şey görmüştü ki, aniden nefesi kesiliverdi. Telefonunu Shen Dai’ye doğru çevirdi ama panikten neredeyse telefonu yüzüne çarpacaktı, “Bu sensin!”

Bu, düşük çözünürlüklü bir GIF’ti. Qu Moyu ceketine sardığı birini kucağında taşıyarak yürüyordu ve böylece Shen Dai hakkındaki söylentiler doğrulanmıştı.

Shen Dai tekrarlanan görüntüye sertçe baktı.

Ancak sonrasında bacağında bir acı hissetti; Cheng Zimei ona bir tekme atmıştı.

“Bana yalan söyledin!” diyerek öfkeyle onu suçladı Cheng Zimei, “Aranızda nasıl bir ilişki var? Benden her şeyi sakladın! Shen Dai, sen aptalın tekisin!”

Shen Dai bağırmasın diye elini ağzına doğru kapatırken bir yandan da sakinleştirmek için omuzuna bastırdı, “Sorun çıkarma teyzeciğim, lütfen, özür dilerim, özür dilerim.”

Cheng Zimei’nin gözleri öfkeyle doluydu ama aynı zamanda da bir heyecan parıltısı vardı.

Shen Dai iç çekti, “Hadi paketleyip geri dönelim.”

Cheng Zimei kollarını göğsünde birleştirdi, yüzü sertti ve Shen Dai’nin “dürüst açıklamasını” dinlese de pek ikna olmamıştı, “Bu mu yani? Alfa feromonları yüzünden neredeyse bayılıyordun. Ve seni hastaneye Veliaht Prens mi götürdü?”

“Mn.”

Shen Dai en iyi arkadaşına yalan söylemek istemiyordu ama Qu Moyu ile arasında çok fazla şey geçmişti. Zaman geçtikçe saklayacağı şeylerin sayısı da artıyordu. Cheng Zimei bu merak uyandırıcı gerçeği ifşa edecek biri değildi. Neşeli bir karaktere sahip olsa da sıradan biri Nadir Toprak Araştırma Enstitüsü’ne giremezdi. Ama bir gizlilik anlaşması imzalamıştı. Bu yüzden Qu Moyu’nun mahremiyetini gizli tutmak zorundaydı.

“Bana gerçeği söylemedin,” dedi Cheng Zimei ve ona dik dik baktı, “Yine de senin için dedikodu meselesini halledeceğim.”

“Gerek yok…”

“Bu resmin nasıl sızdırıldığını bilmiyorum. Ama muhtemelen senin yüzünden değildir. Yan Mingxiu yüzünden olmalı. Yan Mingxiu seni kucağına almışken fotoğrafınız çekilmiş olsaydı, daha harika olurdu tabii. Sonuçta kısa süre önce bir aktörle evlenmişti. Bu dedikodu daha çok ses getirirdi. Şirketimiz için…” dedi Cheng Zimei ve aniden heyecanlandı, “Ama Veliaht Prens’ti! Bana Veliaht Prens tarafından kucaklanan bir prenses olmanın nasıl bir his olduğunu anlat çabuk!”

Shen Dai ona sadece çaresizce bir bakış attı.

Bu görüntünün sızma nedeninin Yan Mingxiu ile alakalı olduğunu düşünüyordu. Ama ne yazık ki onun hakkında dedikodu yapabilecekleri hiçbir şey bulamıyorlardı.

Yan Mingxiu’nun eşi Zhou Xiang, son yıllarda yükselişte olan bir aktördü. Bir beta olduğu için S seviyesi bir alfa ile evlenmiş olması herkes tarafından yadırganmıştı. Betalar feromonları koklayamaz ve bir alfa tarafından da işaretlenemezlerdi. Zhou Xiang’ın popülaritesinden yararlanan birçok paparazi, daha çok yankı uyandıracak dedikodular için sürekli onları takip ediyordu.

Shen Dai için bu bir felaket gibiydi. Yan Mingxiu hakkındaki kısa süreli izlenimini hatırladı. Çarpıcı görünümünün yanı sıra en net hatırladığı şey, Yan Mingxiu’nun onu kararlı bir şekilde reddetmiş olmasıydı. O anda Yan Mingxiu “Bana yardım et” cümlesini tamamen yanlış anlamıştı ve muhtemelen ondan geçici bir işaret istediğini zannetmişti.

Bir omega kızışma dönemine girdiğinde bir alfanın geçici işareti onu sakinleştirebilirdi ve daha ciddi sorunların ortaya çıkmasına engel olabilirdi. Acil durumlarda son çare olarak başvurulsa bile evli çiftler için bu hassas bir durumdu. En azından kimse kendi alfasının geçici olsa da başkasını işaretlemesini istemezdi.

Paparazilerin istediği o “materyallere” ulaşamayacağına dair Shen Dai’nin içinde bir his vardı.

“Tanrım!” dedi Cheng Zimei ve aniden masaya vurarak Shen Dai’yi şaşırttı. Omuzlarını silkerek kimsenin dinlemediğinden emin olmak için etrafına bakındı ve Shen Dai’ye fısıldadı, “Bu nasıl bir kader böyle? Bir düşünsene, o zamanlarda kızışma dönemine girdiğinde laboratuvardayken seni o kurtarmıştı. Bu kez de sana yardım eden o oldu. Neredeyse televizyon dizilerinden fırlayan bir sahne gibi. Otoriter başkanlarla ilgili olan dizilerin çoğunun konusu bu şekilde.”

“Daha az dizi izle bence. Hem senin yapacak bir ton işin yok mu?”

“Dur şimdi lafımı bölme. Sonrasında seni hastaneye mi götürdü? O sırada ne konuştunuz ve tam olarak ne yaptınız? Bir dakika, o zaman kendi arabasıyla mı götürdü seni? Vay be! Hastaneye gittikten sonra sana bir şey söyledi mi, endişesini dile getirdi mi ya da buna benzer bir şey dedi mi? Aranızda sonrasında bir iletişim olmadı mı?” diyerek makineli tüfek gibi onu peş peşe soru yağmuruna tuttu Cheng Zimei. Belli ki heyecanı diline vurmuştu.

“Hayır, o sırada o kadar rahatsızdım ki neredeyse arabasına kusacaktım. Beni hastaneye şoförü götürdü. Olanların çoğunu hatırlamıyorum zaten. Pek bir şey konuşmadık. Bana yardım etmesinin sebebi onun çalışanı olmam.”

“Buna inanmıyorum. Bence onun bir şekilde ilgisini çekmişsin,” dedi Cheng Zimei düşünceli bir şekilde, “Bu arada, sen sunum yaparken seni savunmak için Qu Chengchen ile tartışmıştı. Kesinlikle bir şeyler var.”

“Kendi projesini savunuyordu.”

“Neden bu kadar aptalsın?” diyerek ona öfkeyle baktı Cheng Zimei, “Veliaht Prens’e abayı yakmamış mıydın sen? O bir zamanlar seni kurtarmış olan mükemmel bir S seviyesi alfa. Hayatının şansı ayağına geldi. Çok yakışıklı, akıllı ve iyi bir kişiliğe sahip biri. Ne yapıp et ona yaklaşmanın bir yolunu bul.”

Shen Dai tek eliyle yüzünü kapattı, “Rica etsem daha gerçekçi olabilir misin?”

“Ama imkansız değil ki, öyle değil mi? Sonuçta aşkın gözü kördür!”

Shen Dai umursamazca başını salladı, “Yeter bu kadar laf kalabalığı. Gidip işe koyulalım yoksa tüm günümüz boşa gidecek.”

“Bekle…” dedi Cheng Zimei ve telefonuna baktı, “Vay canına, Weibo’da da paylaşılmış. Veliaht Prens sosyal medyayı pek kullanmasa da herkes onu tanıyor. ‘Alfa Yırtıcılar Kulübü’nü hiç duymuş muydun?”

“Hayır, ne ki o?”

“İnternetteki ünlüleri takip eden bir grup kişi var. Çin’de yaşayan ve evlilik yaşına erişen S seviyesi alfaların bir listesini yapmışlardı. Politikadan, iş dünyasından, akademiden, edebiyattan, sanattan, spordan ve hayatın her kesiminden pek çok kişi var bu listede. S seviyesi bir alfayla ilgili bir dedikodu çıkar çıkmaz bu grupta paylaşılıyor. Bugün en çok tartışılacak konu kesin sen olacaksın.”

“Pekala, pekala,” dedi Shen Dai ve telefonu aşağı doğru bastırdı, “Yeterince canım sıkkın zaten. Bu konuyu şimdilik bir kenara bırak.”

Onun tepkisini görünce Cheng Zimei öfkelendi, “Başka bir omega olsaydı çoktan tüm fırsatları değerlendirirdi. Veliaht Prens’i baştan çıkarmaya çalışan üç kişi anında işten kovulmuştu. Çok şanslısın…ama ne yazık ki bu konuda yeteneğin sıfır.”

Shen Dai içinden, Gerçekten de öyle bir yeteneğim yok diye geçirdi.

Akşam metroya bindiğinde Shen Dai kendisini Weibo’yu açıp bakmaktan alıkoyamadı. Bütün öğleden sonra aslında açıp bakmak istemişti ama işine odaklanmaya çalışarak kendisini tutmuştu. Nihayet yorumlara bakabilirdi ama hiçbir şey bulamamıştı. Hala bu konuyu konuşan insanlar olsa da pek çok popüler Weibo gönderisi çoktan silinmişti. Xingzhou’nun halkla ilişkiler departmanı sahiden de çok güçlüydü.

Qu Malikânesi’ne döndüğünde çoktan akşam yemeği vakti gelmişti. Qu Moyu’nun evde olduğu nadir günlerden biriydi. İşten çıkınca erkenden eve dönmüştü. Shen Dai kapıdan girer girmez Qu Moyu’nun gündelik kıyafetler giyindiğini ve yemeğe hazır bir şekilde beklediğini fark etti.

Shen Dai’yi gören Qu Moyu her zamanki gibi görünüyordu, “Geldin demek. Gel, yemek yiyelim.”

Shen Dai’nin gözbebekleri hafifçe titredi. Qu Moyu’nun dedikodular hakkında ne düşündüğünü bilmiyordu. Ne de olsa her şey kendisi yüzünden olmuştu. Qu Moyu, şirket içinde kendisine çok fazla ilgi gösteren insanlardan hep tiksinen biriydi. Muhtemelen herhangi bir dedikodudan kaçınmak istediği içindi ama şu anda tüm tartışmaların ana konusu haline gelmişti.

Shen Dai onu selamladıktan sonra göze batmamak için sessizce Qu Moyu’nun yanına oturdu.

Qu Moyu, “Hepiniz dışarı çıkın,” diyerek emretti.

Heng Amca ve diğerleri göz açıp kapayıncaya kadar ortadan kaybolmuş, koca yemek salonunda sadece ikisi kalmıştı.

Shen Dai usulca iç çekti, “Ben…”

“Seni etkiledi mi?”

“Ah, hayır. Hiçbir sorun yok.”

“Diğerlerine ne söyledin?”

“Tuvalette gittiğimde karşılaştığımızı. Ve beni hastaneye götürenin aslında Lao Wu olduğunu.”

Qu Moyu başını salladı ve göz ucuyla Shen Dai’ye baktı, “Biraz baş ağrısı yaratıyorsun ama seni suçlamıyorum.”

Shen Dai bir anlığına donakaldı, “Özür dilerim.”

“Senin hatan değildi,” dedi Qu Moyu, “Güvenlik kamerasındaki görüntüyü sızdıran kişi bulundu ve gereği yapıldı.”

“Bunu duymak güzel.”

“Gelecekte daha dikkatli olmalısın. Üç yıl önceki kaza örtbas edilmiş ve gören herkesle gizlilik sözleşmesi imzalanmış olsa da, yerin kulağı vardır. Arkadaşlarına karşı da temkinli davranmalısın. Tamam mı?” diye sorduktan sonra Qu Moyu elindeki bardağı salladı ve bir yudum aldı, “Şirkette yalnızca işimle gündeme gelmek istiyorum, özel hayatımla değil.”

Shen Dai bir kez daha üzerinde görünmez bir baskı hissetti ve “Tamam,” diyerek fısıldadı.

“Hadi yemeğimizi yiyelim.”

Shen Dai yemek çubuklarını aldı ve lezzetli yemeklerle donatılmış olan masaya baktı ama hiç iştahı yoktu.

“Aç değil misin?” dedi Qu Moyu ve hafifçe gülümseyerek Shen Dai’nin çenesini kavradı, “Yemekten önce atıştırmalık yemek ister misin?”

Shen Dai, Qu Moyu’ya kafası karışmış bir şekilde baktı.

Qu Moyu’nun gözleri aşağı doğru kaydı, kasıklarının arasını işaret etti ve ardından bacaklarını açtı.

Shen Dai onun ne demek istediğini anladığı anda afallayıp kaldı. Daha sonrasında ise yüzü kulaklarına kadar kızardı.

“Hmm?” dedi Qu Moyu, parmaklarının gücünü hafifçe artırarak Shen Dai’nin çenesinin acımasına neden oldu ama ifadesi oldukça sakin görünüyordu.

Shen Dai derin bir nefes aldı, kalbi davul gibi atıyordu. Kalkıp gitmek istiyordu ama cesaret edemiyordu. Hem sosyal statüsü hem de fiziksel seviye farkı nedeniyle Qu Moyu’ya karşı bir itaatsizlik edemezdi. Onun tüm emirleri mutlaktı. Böylesine bir güç karşısında reddedebilecek bir cesarete sahip değildi. Ayrıca Qu Moyu zaten öfkeliydi ve bu kendisi için aslında nazik sayılabilecek bir cezaydı. Akıllı olan her insan şu anda böyle bir canavarı kışkırtmaya yeltenmezdi.

Shen Dai gururunu hiçe sayarak masanın altına girdi, Qu Moyu’nun bacaklarının arasına diz çöktü ve titreyen elleriyle ipekten yapılma pantolonu indirdi…

Yemek salonundan tarif etmesi güç sesler yükseliyordu.

Qu Moyu, yukarıdan Shen Dai’ye baktı. Güzel ve soğuk yüzü kızarmıştı ve gözlerinin kenarlarından istemsizce yaşlar dökülüyordu. Gözleri hem masum hem de şehvetle lekelenmiş gibi görünüyordu. Shen Dai’nin yumuşak saçlarını okşamaya başladı; birini fethetmenin zevki bedensel olarak aldığı zevkle kıyaslanamazdı bile.


5 1 vote
Article Rating
Subscribe
Bildir
guest

0 Yorum
Eskiler
En Yeniler Beğenilenler
Inline Feedbacks
View all comments

You cannot copy content of this page

0
Would love your thoughts, please comment.x