Shen Dai’nin gözlerinin kıpkırmızı olduğunu, göğsünün inip kalktığını ve sıkıca büzülen dudaklarını görünce Qu Moyu buna dayanamadı.
Araştırmış ve Shen Dai’nin gerçekten de bir grup meslektaşıyla sergiyi ziyaret ettiğini öğrenmişti. Ancak video çekildiği sırada sadece Zhou Lan ile duruyordu. Qu Moyu da bir alfaydı en nihayetinde. Bir alfanın bir omegaya karşı feromon salgılamasının amacı neydi? İlaveten Shen Dai’nin önündeki hareketiyle birleştiğinde, bu sorunun tek bir cevabı vardı. Shen Dai’nin arkasından iş çevirecek cesareti olduğunu düşünmüyordu ama omegasına göz diken ve onunla her gün aynı yerde çalışan bir alfaya tahammül edemezdi.
Bazen de zorluklara rağmen karşı tarafın geri çekilmesini sağlamak gerekirdi.
Qu Moyu nazik bir bakış attı ve Shen Dai’ye doğru kollarını uzattı, “Hadi gel buraya sarılalım.”
Shen Dai başını eğdi, “Gitsen iyi olur. Seni bekliyorlardır.”
“Patron benim, önemli değil.”
“Böyle yaparsan…kötü söylentiler çıkabilir.”
“Sorun değil,” dedi Qu Moyu ve kollarını açtı, “Gel buraya.”
Qu Moyu’nun elleri büyüktü, parmakları inceydi ve eklemleri belirgindi. El ile yapılan her hareket bir duyguyu içerirdi. Yukarı doğru bakan ve açık olan eller davet ifadesi taşıyordu. Ancak Shen Dai’nin gözünde bu, tuzağa çekilmenin bir işaretiydi. Bu şekilde Qu Moyu avucuna düşen her şeyi beş parmağıyla kavrayarak kolayca sahip olabilirdi.
Ofisin içinde öylece duran Shen Dai, çok acınası hissediyordu. Kendisi de dahil olmak üzere aslında gördüğü her şey Qu Moyu’ya “ait”ti. Yavaşça yürüdü ve elini Qu Moyu’nun avucuna koydu ― bu eli tutmayı sayısız kez hayal etmişti ama o anda hiçbir sıcaklık hissedemiyordu.
Qu Moyu, Shen Dai’yi kollarına çekti ve yumuşak beyaz yanaklarını nazikçe sıktı, “Kızdın mı bana, hm?”
Shen Dai başını eğdi, “Bugün tam olarak ne yapmaya çalışıyorsun?”
“Hepsinin senin için olduğunu söyleseydim, öfken yatışır mıydı?” dedi Qu Moyu ve Shen Dai’nin yüzünü öptü. Ses tonu tıpkı bir kediciğe sataşıyormuş gibiydi, “Shidi’nin sana ilgisinin olduğunu göremiyor musun?”
Shen Dai aklından, O Shidi senden yalnızca iki yaş küçük diye geçirdikten sonra fısıldadı, “Bu durumda ne yapabilirim ki?”
“Ne yani, onu kendisine getirmene yardım edemez miyim?” dedi Qu Moyu gülümseyerek, “Hepimiz yetişkin bireyleriz. Seni kısıtlamak istemiyorum. Ayrıca sözleşmeye uyacağına da itimadım tam. Ancak bu adamla her gün yüz yüze geliyorsun. Bu yüzden aklımda bir kuşku olmaması için böylesi daha iyi.”
“Sözleşme” kelimesi Shen Dai’nin kulağına sert bir şekilde ilişmişti. Qu Moyu’nun ne demek istediğini anlamıştı. Er ya da geç boşanacak olsalar da, Qu Moyu herhangi bir şüpheli davranışa müsamaha göstermezdi. Yine de Qu Moyu “Taraf A”nın haklarını korumak uğruna onu böyle küçük düşürmek zorunda mıydı ki?
Shen Dai ifadesizce, “Tamam,” dedi.
“Hadi asma suratını artık,” dedi Qu Moyu ve Shen Dai’nin yumuşak yanaklarını tekrar çimdikledi. Görünüşte zayıf görünse de bu adamın bazı bölgeleri oldukça yumuşaktı.
“İşten çıkma vakti geldi, geri dönsen iyi olur.”
Qu Moyu, Shen Dai’nin biraz öfkeli olduğunu hissetmişti. Her zamanki itaatkar tavırlarına kıyasla çok daha farklı görünüyordu. Qu Moyu saatine bir göz attı ve, “Yediyi çeyrek geçe beni otoparkta bekle,” dedi.
“Bu akşam ben…”
“Bu akşam seni yemeğe çıkaracağım,” dedi Qu Moyu ve o derin gözleriyle Shen Dai’ye baktı, “Benimle bir randevuya çıkmaya ne dersin?”
Shen Dai afallayıp kalmıştı ve kalbi şiddetle çarpıyordu. Ama sonrasında ne yazık ki, Qu Moyu’ya kızgın olsa bile sunabileceği en ufak tatlılıkta etkileneceğini fark etmişti.
Shen Dai kasıtlı olarak kıyafetlerine biraz alkol döktü ve Qu Moyu’nun vücudunda bıraktığı abanoz kokusunu örtmek için bu keskin kokuyu kullandı. Ancak bu şekilde laboratuvardan çıkıp Qu Moyu’nun özel otoparkına gitmeye cesaret edebilirdi.
Hem araba hem de Lao Wu çoktan oradaydı. Shen Dai arabaya bindiğinde Lao Wu ona selam verdikten sonra restoranda yer ayırttı. On dakikadan az bir süre bekledikten sonra da Qu Moyu geldi.
Qu Moyu arabaya biner binmez burnunu kırıştırdı, “Neden burada alkol kokuyor?”
“Üzerime dökmüştüm,” diyerek açıkladı Shen Dai, “Aksi takdirde diğerleri senin feromonlarını fark edebilirdi.”
Qu Moyu kaşlarını çattı. Shen Dai’nin haklı olduğunu ve doğru olanı yaptığını hissetmişti ama yine de mutsuzdu, “Lao Wu, kıyafetlerini değiştirmek için önce alışveriş merkezine gidiyoruz.”
Shen Dai ağzını açsa da en nihayetinde hiçbir şey söylemedi. Qu Moyu reddedilmeyi kabul etmeyen biriydi ve zaten reddetmesi de anlamsız olurdu.
Qu Moyu, Shen Dai’yi bir erkek giyim mağazasına götürdü ve onu çalışanlardan birine teslim etti, “Ona hem işte hem de normal zamanlarda giyilebileceği birkaç günlük kıyafet ayarlayın.”
“Pekala, Bay Qu.”
Qu Moyu kenara oturdu ve bir telefon görüşmesi yaptı. Shen Dai, çalışanın ona bazı kıyafetleri tek tek gösterişini izlerken içinden, Bunları işte giyemem diye geçiriyordu.
Kıyafetleri denerken telefonu iki kez titredi. Ve açtığında Cheng Zimei’den mesaj geldiğini gördü: Hızlıca nereye koşuyordun? Ayrıca Veliaht Prens uzun süre ofisindeydi, siz ikiniz ne konuşuyordunuz?
Bu mesajların arkasından birkaç tane heyecanlı yüz emojisi gelmişti.
Shen Dai elinde kıyafetler olduğu için ona sesli mesaj gönderdi: İş hakkında konuşuyorduk.
Cheng Zimei sonrasında bir mesaj daha gönderdi ama ona cevap vermedi.
Shen Dai kıyafetlerini değiştirip dışarı çıktığında, birinin Yu Ge diyerek seslendiğini duydu. Qu Chengchen ve You Baiyue kol kola gezerken, arkalarından kolları çantalarla dolmuş olan bir adam geliyordu.
Qu Chengchen şaşkınlıkla kaşlarını kaldırdı, “Demek Dage da eşiyle beraber alışverişe çıkıyor.”
“Bununla ilgili bir sorunun mu var?”
Qu Chengchen gülümsedi ama tek kelime etmedi. Yalnızca Shen Dai’ye imalı bir şekilde bakmakla yetindi.
Shen Dai çok da uzakta durmuyordu ama nasıl tepki vereceğini bilemiyordu.
“Yu Ge, Gege’mı kıyafet almaya buraya getirmiş,” dedi You Baiyue ve Shen Dai’ye doğru birkaç adım attı, “Bu gömlek güzelmiş ama bu marka sana pek uygun değil, fazla resmi.” Daha sonra başını Qu Moyu’ya doğru çevirdi, “Yu Ge, sen hazır dikim kıyafetleri pek tercih etmezsin. Neden onu buraya getirdin ki? O genç bir omega sonuçta, bu tarz kıyafetler fazlasıyla sıkıcı.” Sesinde birazcık cilveyle karışık bir kırgınlık vardı ama tonu yine de yumuşaktı. Böylesine güzel bir yüze hiçbir alfa kayıtsız kalamazdı.
Qu Moyu böyle cilveli davranışları çok seviyordu ama Shen Dai nasıl yapacağını öğrenememişti.
“O genellikle sade kıyafetleri tercih ediyor,” dedi Qu Moyu ve You Baiyue’ye bir gülümsemeyle baktı, “O halde onun için sen bir şeyler seçebilir misin? Senin seçtiklerin ona daha çok yakışabilir.”
“Tamam, hadi gidelim. Sizi başka bir mağazaya götüreceğim.”
Shen Dai nazikçe araya girdi, “Zahmet etme. Çoğunlukla işe gidiyorum zaten, sıkıcı olması sorun değil.”
“Olsun, çalışıyor olsan da fark etmez. Çok güzel şeyler seçeceğime söz veriyorum,” dedi You Baiyue gülümseyerek, “Bunlar Yu Ge’ya daha uygun.”
Shen Dai onun kasıtlı ya da kasıtsız olduğu fark etmeksizin takındığı bu alaycı ifadeye kayıtsız kaldı ve usulca, “Teşekkür ederim ama gerek yok,” dedi.
Qu Chengchen, You Baiyue’ye seslendi, “İnsanların ne giyeceğini boş ver, zaten çok yorulmamış mıydın? Hadi gidip yemek yiyelim.”
You Baiyue ona “Tamam,” dedikten sonra Qu Moyu’ya döndü, “Yu Ge, nerede yemek yiyecektiniz? Hadi beraber gidelim.”
Shen Dai, kalbi sıkışarak Qu Moyu’ya baktı. Qu Moyu’nun reddedeceğini umuyordu çünkü bu onların “randevu”suydu. Sırf o gün olanları telafi etmek için olsa da, sabırsızlıkla beklemekten kendisini alamamıştı.
Lakin Qu Moyu’nun gözleri You Baiyue’ye bakıyordu. Gözlerinin nasıl parladığını görmek çok kolaydı. Beklediği gibi hiç tereddüt etmeden kabul etmişti.
Shen Dai, kalbinde tarif edilemez bir duygu hissederek hüzünle başını eğdi. Ciddiyetle içten içe kendisini uyardı; Yapma, Qu Moyu’dan daha fazlasını bekleme.
Gittikleri restoran şehrin en muazzam gece manzarasına sahipti. Yemekler özenle hazırlanıyordu ve oldukça lezzetliydi. Sahiden de biriyle randevuya çıkmak için en muntazam yerdi.
Shen Dai sessizce yemek yedi ve üçünün çocukluklarındaki ilginç olaylar hakkında konuşmalarını dinledi. Belki de You Baiyue orada olduğu için diğer ikisi bir tartışmaya girmemişti. Onların aksine, kendisi hiçbir şeyi anlamayan ve yalnızca dinleyen bir yabancıydı. Eve gitmek için can atıyordu, böylelikle tezini yazmaya devam edebilirdi.
Tam yedi dakika boyunca yemeğini yedikten sonra Shen Dai kalkıp lavaboya gitti. Aynanın karşısında durup bir müddet kendisine baktı. Üzerinde lüks kumaşlardan dikilen pahalı bir kıyafet vardı. Daha önce giydiği ucuz kazak ve gömleklerle karşılaştırıldığında, on milyonlarca yuan değerindeki bu kaşmir kazak ve pantolon daha çekici görünüyordu.
İnsanların gösteriş için kıyafetlere ihtiyacı olduğu söylenirdi. Kıyafetler yalnızca dünyada dolaşmak için gerekli olan kılıflardı. Üzerindeki bu giysiler “gerçek onu” yansıtmıyordu ne de olsa. O ve masa arkadaşları aynı fiyattaki kıyafetleri giyseler bile yine de aynı dünyadan değillerdi.
Orada ne yaptığını gerçekten de bilemiyordu.
Tam bir şaşkınlık içindeyken, aynada bir adam belirdi ve ona göz kırptı.
Shen Dai başını eğerek ellerini yıkıyormuş gibi yaptı. Ancak You Baiyue yanına eğildi ve gülümsedi, “Ah doğru ya, Yu Ge asla kıyafet almak için kimseye eşlik etmez. Bu tür sıkıcı şeyleri parayla halledebiliyorsa vaktini boşa harcamaz.”
“Kıyafetlerim kirlenmişti,” dedi Shen Dai kayıtsızca.
You Baiyue onun önünde durdu ve masum bir ifadeyle cevapladı, “Neden sürekli bana karşı böyle aksi davranıyorsun? Sanki sana kötü bir şey yapacakmışım gibi. Zulme uğrayacağına dair bir paranoyan mı var?”
“Neden benimle bu kadar alakadarsın?” diye sordu Shen Dai, “Sana karşı en ufak bir tehdit oluşturdum mu şimdiye kadar?”
You Baiyue bir an afallamış olsa da hemen gülümsedi, “Aslında Yu Ge meselesiyle başa çıkabilmeni umuyorum. Bizim aramızda kan bağı var. Akıllıca hareket edersen sana yardım edebilirim.”
“Gerek yok,” dedi Shen Dai, kaşlarını çattı ve You Baiyue’ye baktı, “Seninle çok fazla iletişimim olsun istemiyorum. Sanırım gayet net bir şekilde ifade etmişimdir. Eğer tekrar üstelersen bu kabalık olur.”
You Baiyue bir kahkaha patlattı, “Ah, kabalık etsem bana ne yapabilirsin ki? Gerçekten ne yapacağını bilmiyorsun. Yu Ge’nın seni fark etmesini istemiyor musun? Rol yapma boşuna, inandıramazsın.”
Shen Dai alaycı bir şekilde yanıtladı, “Kendin sahip olamadın diye neden tekrar tekrar gündeme getiriyorsun? Takıntılı falan mısın?”
You Baiyue’nin gözleri fal taşı gibi açıldı ve öfkeyle karşılık verdi, “Yalnızca kendin için neyin iyi neyin kötü olduğunu bilmemekle kalmıyorsun, beceriksizin de tekisin. S-seviyesi alfalarla beraber olursan para, şöhret ve servete sahip olabilirsin. Yetenekli olursan işaretini bile alabilirsin. Ama sen aptallık ederek sevgi ve şefkat istiyorsun.”
“Sen bunlarla kafayı bozmuş olabilirsin ama ben…”
“Zirvedeki alfaların duyguları yoktur,” dedi You Baiyue ve Shen Dai’ye baktı, gözleri yavaş yavaş kan çanağına dönüyordu, “Hayat felsefeleri tek kelimeyle özetlenebilir ― ‘Zafer'”
ÇN: You Baiyue’yi başta sevmemiştim ama şu an bayağı mantıklı geldi bana 🤔 Değişik bir karakter. Sevgi vs beklemiyor, hayatını yaşamak için güç ve servet istiyor. Günümüz Türkiye’sinde ben de şu an bunları istiyorum ama nerdeeeee