Bu yemekteki sohbetten Shen Dai, üçünün büyüme süreci hakkında biraz bilgi edinmişti. You Baiyue ve Qu Chengchen aynı yaştaydılar. Ortaokulda sınıf arkadaşıydılar, bu sebeple aralarında yakın bir ilişki vardı. Ergenlik dönemindeyken ikinci cinsiyetlerinin daha belirgin hale gelişi ve ardından da yurtdışına okumaya gitmelerinin nedeniyle aralarına giren birkaç yıllık ayrılıktan sonra araları eskisi gibi yakın değildi.
Qu Moyu ve You Baiyue arasındaki nişan da şirketlerin ortaklığına dayanıyordu ve Shen Dai’nin hayal ettiği gibi aslında çocukluklarında belirlenmiş olan bir evlilik değildi. Shen Dai, onların sözlerinden You ailesine neler olduğunu az çok tahmin etmişti. Qu Moyu’nun o ailede ilgisini çeken tek şey madencilik ve maden arama hakkıydı.
On beş yıl öncesinden beri devlet, özel şirketlere ilgili nitelikleri vermeyi durdurmuştu. Bu nitelikleri daha önceden alan şirketler ise her üç yılda bir arazi kaynakları, planlama ve çevre koruma gibi çeşitli departmanlar tarafından gözden geçirilmeli ve değerlendirilmeliydi. Başarısız olmaları durumunda yetkileri ellerinden alınırdı; sonuç olarak bu nitelikler paha biçilmeyecek kadar değerliydi.
You ailesi stratejik yöndeki büyük bir hata nedeniyle, madencilik sektöründeki teknolojik gelişmelerin gerisinde kalmıştı. Böylece de uluslararası rekabet güçlerini büyük ölçüde kaybetmişlerdi. Mevcut durumdayken hisseleri düşmüştü ve ağır borçların altına girmişlerdi ancak You ailesinin uzun yıllara dayanan bir varlığı söz konusuydu. Madencilik kaynakları, yetenek, teknoloji ve ekipman bakımından sektördeki diğer şirketleri kendilerine çekmişlerdi.
Varlığını korumak adına You ailesi hisselerini yabancı yatırımcılara satmayı reddetmişti ve böylesine büyük bir meblağı karşılayabilecek yalnızca bir avuç şirket vardı. Son rekabet devlete ait bir işletme ile Xingzhou Grubu arasında gerçekleşmişti. Politik risk açısından değerlendirildiğinde You ailesi devlete satmayı daha güvenli bulsa da Xingzhou Grubu’nun daha fazla para ödeyeceği sugötürmez bir gerçekti. Ayrıca You ailesinin sahip olduğu bazı mineraller Xingzhou’nun eksik olduğu şeylerdi. Tüm bu baskılarla yüzleşirken iki şirket arasındaki ilişkiyi pekiştirmek için evlilik birliğine güvenmekten başka çareleri yoktu.
Bu bilgi internetteki birçok endüstri uzmanı tarafından analiz edilmişti ancak Qu Moyu’nun You Baiyue ile değil Shen Dai’yle evlendiğini bilmiyorlardı. Onlar konuşurken Shen Dai bu evliliğin gerçek amacını doğrulamıştı.
Şu anda, karmaşık ortaklıklar ve satın almalar hala devam ediyordu. Ama Qu Moyu’yla boşandığı gün her şey sona erecekti.
Ortaklıklar ve satın almalarla ilgili konulardan bahsederken, You Baiyue tüm cazibesini bir kenara bırakarak net ve bilgili bir şekilde konuşmaya başlamıştı. Görünüşe göre yalnızca modadan anlayan biri değildi.
Shen Dai, You Baiyue’nin az önce lavaboda söylediklerini düşünerek sessizce onları dinlemeye devam etti. Belki bu kişi düşündüğünden daha akıllı ve bilinçliydi. En azından alfaları kendisinden daha iyi biliyor olmalıydı.
Shen Dai, Qu Moyu’ya gizlice bir bakış attı. Bunca zaman boyunca bir yıldız gibi etrafa ışığını saçan bu adam birçok kişinin düşündüğü gibi duygusuz biri olmayabilirdi; belki de duygularını etkileyebilecek biri henüz karşısına çıkmamıştı.
―
Yemekten sonra, You Baiyue ve Qu Chengchen el ele tutuşarak uzaklaştı. Birbirlerine aşık iki sevgili gibi görünüyorlardı. Qu Chengchen yemek esnasında You Baiyue için karidesleri soymuştu ve You Baiyue de ona pek çok yemeği eliyle ikram etmişti. Shen Dai onların bu yakınlığını görünce nedense garip hissetmişti. İkisinin rol yaptığını biliyordu ama bunu başkalarına sergilemek için mi yoksa kendileriyle rekabet etmek için mi yaptıklarını kestiremiyordu.
Aralarındaki aşkı gören Qu Moyu’nun nasıl hissettiğini de bilmiyordu. Ne de olsa You Baiyue bir zamanlar hoşlandığı ve evlenmek istediği nişanlısıydı. Qu Moyu da onun gibi aşk acısı çekiyor olabilir miydi?
Qu Moyu birkaç mesaja cevap verdi, sonra başını kaldırdı ve, “Hadi eve gidelim,” dedi. Hiçbir şey olmamış gibi görünüyordu.
Shen Dai hiçbir şey söylemedi. Kalkıp masadan ayrılmadan önce, pencerenin dışındaki gece manzarasına son bir kez baktı. O gece pencerenin yanında ve Qu Moyu’nun tam karşısında oturmuştu. Şehrin hiç sönmeyen cıvıl cıvıl ışıkları yanarken…Sevdiği adamla yemek yerken, her ne kadar kalbinde yabancılık hissetse de, yine de mutlu olmuştu. Böyle bir fırsatı tekrar yakalayıp yakalayamayacağından şüphe ediyordu.
Arabaya geri dönen Qu Moyu, “You Baiyue sana lavaboda ne söyledi?” diye sordu.
“Daha iyi giyinmem gerektiğini söyledi,” dedi Shen Dai, Qu Moyu’nun bu soruyu soracağını önceden düşünmüştü. Hem You Baiyue hem de Qu Chengchen’in senin işaretini almama yardım etmek istediğini söyleyemem ya.
Qu Moyu güldü, “Daha iyi giyinerek ne yapacaksın ki? Beni baştan çıkarmak için mi yoksa?”
Shen Dai fısıldadı, “Belki de öyledir.”
“Giysilere gerek yok,” dedi Qu Moyu ve Shen Dai’ye baktı, “Ama ondan alfanı nasıl memnun edeceğini öğrenebilirsin.”
Bunun bir flört etme şekli olduğunu bilmesine rağmen “alfanı” kelimesi Shen Dai’nin kalbinin pırpır etmesine neden olmuştu.
“Bazen sıkıcı oluyorsun,” dedi Qu Moyu ve sol elinin işaret parmağındaki yüzükle oynadı, “Bugün bir hayli meşguldüm. Umarım eve döndüğümüzde beni daha mutlu ve memnun hissettirebilirsin. Eğer ben konuyu açmazsam iş hakkında konuşmaman daha iyi olur.”
Shen Dai ciddiyetle, “Pekala,” diyerek yanıtladı.
“Aslında çoğu omegadan zeki ve çekicisin. Çekiciliğin kişiliğin yüzünden değil ama…” dedi Qu Moyu, “ama” kelimesinden sonrasını nasıl açıklayacağını bilemiyordu. Shen Dai’nin çekiciliğini kelimelerle tarif etmek zordu. Yine de bu kişinin “cazibesi” yalnızca kendisi tarafından görülebilir ve sahiplenilebilirdi.
Qu Moyu’nun bakış açısına göre bu söyledikleri bir iltifattı ancak hiç şüphesiz Shen Dai’nin kulaklarında aşağılamaymış gibi yankılanmıştı. Gelgelelim, o günkü yaşadıklarından sonra artık Shen Dai’nin kalbi uyuşmuştu ve hiçbir şey hissedemiyordu. Sakince, “Neden You Baiyue’yi elde etmeye çalışmıyorsun?” diye sordu. Bir süre duraksadıktan sonra devam etti, “Senin için gereken tüm niteliklere sahip.”
Qu Moyu beklenmedik bir şekilde Shen Dai’ye baktı. Shen Dai’nin kayıtsız ifadesi olmasaydı, bu sözlerin kendisini kışkırtmak için söylendiğini düşünebilirdi, “Herkes onun Qu Chengchen tarafından işaretlendiğini biliyor. Böyle bir durumda ne ben ne de ailem onu kabul edebilir.”
“Ama bunun geçici bir işaret olduğunu biliyorsun ve üstelik evli de değiller.”
“Ne gerek var, ben zaten istediğimi aldım.”
“Şirketler arasındaki işbirliği madalyonun diğer yüzüydü. Sen…” dedi Shen Dai ve gizlice sakinleşmeye çalıştı, “Ondan hoşlanmıyor musun ve evlenmek istemiyor musun?”
Qu Moyu gülümsedi, “Evliliğe uygun başka bir S-seviyesi omega bulmak pek de zor değil.”
Shen Dai, Qu Moyu’nun kendinden emin tavrını görünce tüm bedeninin titrediğini hissetti. Bu insanların gözünde evlilik sadece ceplerini daha çok doldurmalarını sağlayan bir aracıydı. Nihayet Qu Moyu’nun You Baiyue’ye olan sevgisinin aslında sosyal statüsünden ve üreme kabiliyetinden faydalanma amaçlı olduğunu ve yalnızca Qu Chengchen ile arasında geçen rekabete dayandığını idrak etmişti. Bu, sıradan insanların kalbindeki o masum aşktan, utangaç ve güzel duygulardan çok farklıydı.
Qu Moyu’nun aşk yüzünden acı çektiğini düşünmesi ne kadar da gülünçtü, ki bu tür şeyleri yalnızca kendisi gibi sıradan insanlar yaşardı; üst düzey alfalar değil…
You Baiyue’nin söylediği cümle tekrar tekrar kulaklarında yankılanıyordu: Zirvedeki alfaların duyguları yoktur.
Büyükannesinin ameliyat günü geldiğinde, Shen Dai oldukça huzursuz hissediyordu. Ama yine de kendinden emin görünmek, büyükannesini sürekli teselli etmek ve rahatlamasına yardımcı olmak için ona panda videoları izletmek zorunda kalmıştı.
Bu esnada Cheng Ruoze ona çeşitli prosedürlerde yardım ediyordu. Şu anda Shen Dai sahiden de Qu Moyu’ya minnettarlık duyuyordu. Büyükannesi yaşlı bir kadındı ve başkalarının yardımına ihtiyacı vardı. Eğer Cheng Ruoze olmasaydı, işler onun için içinden çıkılmaz bir hal alabilirdi.
Büyükannesinin ameliyathaneye girdiğini gören Shen Dai nihayet yorgun bir şekilde koltuğa oturdu, derin bir nefes aldı ve ameliyatın sorunsuz bir şekilde geçmesi için çeşitli tanrılara dua etmeye başladı.
Cheng Ruoze de Shen Dai’nin yanına oturdu ve onu teskin etmeye çalıştı, “Mühendis Shen, gönlünü ferah tut. Doktor kendisine güveniyordu, büyükannen emin ellerde.”
“Teşekkürler Asistan Cheng, bu süre boyunca bana çok fazla yardımın dokundu,” dedi Shen Dai içtenlikle.
“Yapmam gerekeni yaptım sadece.”
Yine de prestijli bir okuldan mezun olan zeki ve yetenekli birinin böyle ayak işleri yapıyor olması Shen Dai’yi çok üzüyordu, “Ne olursa olsun sana çok minnettarım. Büyükannem iyileşince seni yemeğe davet edeceğim.”
Cheng Ruoze gülümsedi, “Seve seve.” Shen Dai’nin solgun yüzüne ve endişeli gözlerine bakarken gizlice iç çekti, Ah neden bu kişi patronun sözleşmeli olarak eşi ki?
Shen Dai saatine baktı, “Henüz yemek yemedin ve neredeyse öğlen oldu.”
“Sen de hiçbir şey yemedin. Ama ameliyat boyunca buradan ayrılamayacağını biliyorum. O yüzden iki tane yemek kutusu alıp geleceğim, birlikte yeriz.”
“Tamam çok teşekkür ederim, sana yine zahmet verdim.”
Cheng Ruoze gülümseyerek, “Hiç önemli değil,” dedi.
Cheng Ruoze gittikten sonra Shen Dai gözlerini kapadı ve duvara yaslandı. Önceki gece zaten uyku tutmamıştı ve şu anda gerilen tüm sinirleri az da olsa gevşediği için üzerine bir uyuşukluk çökmüştü.
Tam bir sersemlik içinde uykuya dalmak üzereyken, çok da uzakta olmayan bir ses işitti, “Ah Dai.”
Shen Dai’ye göre bu ses tıpkı yerdeki gök gürültüsü gibiydi. Aniden gözlerini açtı ve henüz odaklanmamış gözleriyle zayıf bir figür gördü. Aniden kafa derisi karıncalanmaya başladı ve bilinçsizce ayağa kalktı.
Karşısındaki kişinin görüntüsü ne kadar netleşirse, Shen Dai’nin yüzünde de o kadar bir tiksinme ifadesi beliriyordu. Çok yakışıklı görünmesine rağmen geçen yılların yüzünde bıraktığı şey belirgin çizgiler değil; zarafet ve kibarlıktı. Gerçekten nasıl biri olduğunu bilmeyen herkes onu gördüğünde çok nazik biri olduğunu yanılgısına kapılırdı.
Shen Dai ellerinin ve ayaklarının buz kestiğini hissetti ve yumruklarını sıktı. Bu hem aşina hem de yabancı olduğu kişiye, omega babası Shen Qin’e soğukça baktı, “Burayı nasıl buldun?”