Shen Dai bir kenara oturdu ve Qu Moyu’nun mantıları yerken ne tepki verdiğini izlemeye başladı. İki kaşının hafifçe kalktığını ve yavaşça çiğnediğini görünce rahatlamış hissetti.
Shen Dai yumuşakça, “Lezzetli mi?” diye sordu.
“Bu mantılar çok lezzetli, içinde ne var?”
“Karides ve domuz etinin yanı sıra içine biraz da mantar ve yosun ekledim. Çocukken, büyükannem ve büyükbabamla hep lezzetli yemekler yapardım. Deniz yosunu eklemek benim fikrimdi.”
“Başka hangi yemekleri yapabiliyorsun?”
“Yaptığım bir sürü yemek var aslında. Ama çalışmaya başladıktan sonra pek yemek yapamadım. Ama yemek yapmaktan büyük keyif alıyorum.”
Shen Dai, eğlenceli geçen çocukluğunu anımsayınca hüzünlenmeden edemedi. Yirminci yaşı onun için hayatında bir dönüm noktasıydı. Öncesinde hiç zorlukla karşı karşıya kalmamıştı. Her ne kadar ailesi dağılmış olsa da, büyükannesinin ve büyükbabasının ona olan sevgisi ve hoşgörüsü onun için yeterliydi. Onu yetiştirmek, ona rahat bir yaşam ve kaliteli bir eğitim vermek için çok fazla enerji ve para ayırmışlardı. Hatta hobileriyle ilgilenmesi için de ellerinden geldiğince destek olmaya çalışmışlardı. Sorumluluk sahibi ebeveynlere sahip olmamak onun için bir eksiklik değildi. Yirmi yaşından sonra da ilk önceliği para kazanmak olmuştu.
“Çok iyi. Vaktim olduğunda yemeklerini tatmak isterim.”
Shen Dai’nin dudaklarının kenarları hafifçe kıvrıldı. Başını eğdi ve şimdiye kadar yediği en iyi mantı olduğunu düşünerek mantıdan bir ısırık aldı.
Kahvaltıdan sonra Qu Moyu, Shen Dai’den kendi arabasıyla işe gitmesini istedi. Yolda, Shen Dai’ye yeni yıldan sonra bazı varlıkları devretmek için onunla işbirliği yapması gerektiğini söyledi.
Bu ortaklık ve satın alma davası bir yıldır görüşülüyordu ve nihayet önemli bir ilerleme kaydedilmişti. Başlangıçta bu konuda Shen Dai ile de anlaşmaya varılmış ve belirli noktalarda çalışmalarını ilerletmek için onlarla işbirliği yapması istenmişti. Ne yapması gerektiğine gelince, Shen Dai bunu hiç sormamıştı. Çünkü sermaye piyasasından hiçbir şey anlamadığı için yalnızca emirleri yerine getirmekle yetiniyordu. Şu anda nihayet ,”Tam olarak ne yapacağım?” diye sorma fırsatını yakalamıştı.
“Basitçe söylemek gerekirse You Xinghai, arama ve madencilik hakları gibi yüksek kaliteli varlıkları bir yan şirkete devretmek ve borçları bölmek istiyor. Mevcut yasal temsilciyi değiştireceksin, yani şirketi kendi üzerine alacaksın. Evliliğimiz ortaklık ve satın almalar için büyük bir etkiye sahip değil. Ancak yine de bir güven temeli oluşturduğu için herkes gelecekteki çalışmalarına güvenle devam edebiliyor.”
Shen Dai anlayışla başını salladı. Anladığı şey onun bir aracı olacağıydı. On milyon yuan, onun aracılık ücreti olarak sayılabilirdi. İçten içe bu kadar büyük bir ortaklık için yaptığı aracılık ücretinin aslında çok düşük olduğunu düşünüyordu.
“O halde bu nitelikleri kazandıktan sonra You Xinghai’nin tüm madenlerini alacak mısın?”
Qu Moyu başını iki yana salladı, “En fazla bir veya ikisini elimizde tutup diğerlerini satacağım ya da dışarıdan bir ortaklık arayacağım. Aksi takdirde, maliyeti karşılayamayız. Üstelik uzun süredir geliştirilmeyen birkaç maden var. İlaveten ulusal arazi kaynakları planlaması veya çevre koruma standartlarını da karşılayamıyorlar. Benzer nedenlerle, hükümet tarafından izinlerin geri çekilmesi oldukça muhtemel. Yapılması gereken çok fazla iş var ve maliyetimiz hepsini gerçekleştiremeyeceğimiz kadar düşük.”
“Bir veya iki tanesini satmayacaksan, Taklamakan’dakini öneriyorum. Stajım sırasında hocam bizi bazı madenleri ziyaret etmeye götürmüştü. O maden değerlendirmelerimiz arasındaki en iyi madendi.”
“Mn, bir ön değerlendirme yaptık ve A seviyesi çıktı. Ortaklıktan sonra derinlemesine araştırma yapacağız,” dedi Qu Moyu ve Shen Dai’ye baktı, “Bu madeni sen değerlendirsen nasıl olur?”
Shen Dai bir anlığına donakalmıştı, “Değerlendirme alanında bir uzmanlığım yok. Jeolojik olarak bir araştırma yapılması da gerekiyor. Dahası, bu madeni değerlendirirken çevresini de keşfetmek lazım. Keşif tamamlandıktan sonra yatırım ve inşaat tarafı benim için aşamalı bir arama ve madencilik planı yapmalı. Maden kaynaklarının kullanılabilirliğinin yanı sıra seviyesinin ve ticari değerinin değerlendirilmesinden de sen sorumlu olursun. Bu, birçok yeteneğin işbirliğini gerektiren bir iş ve bence ekibi sen yönetmelisin.”
Qu Moyu ona bir şans veriyordu. Bu iş yolunda giderse, kariyerini büyük ölçüde geliştirecekti. Bu dönemde edindiği bilgi ve veriler, bir veya iki SCI makalesi yayınlaması için yeter de artardı bile.
ÇN: SCI bilimsel dergilerin yer aldığı bir havuz. Mesela üniversitelerin doçentlerinin değeri SCI dergilerinde çıkan makale sayısına göre belirlenir. Doktora yapıp da hiç makalesi çıkmayan sayısız kişi var bizim ülkede dhfsj
Shen Dai hayatında hiçbir önemli fırsatı kaçırmamıştı, hemen “Denemek istiyorum,” diyerek karşılık verdi.
Qu Moyu gözlerinde bir gülümsemeyle Shen Dai’ye baktı. Girişimci ve maceracı insanlara hayrandı, çok az omega böylesine cesurca davranabiliyordu, “Yan Mingxiu’yu gördüğün zamanı hatırlıyor musun?”
Shen Dai biraz utanarak, “Hatırlıyorum,” dedi.
“Longke Ağır Maden Endüstrisi’nde halihazırda test aşamasında olan yeni bir birincil eleme hattını özelleştirmek için 200 milyon harcadık. Gansu madeninin birincil tarama sisteminden en az %34 daha verimliydi. Ancak şu anda Çin’de uygun bir ürün yok. You Xinghai’den ideal bir maden almayı ve bu birincil tarama sistemini hayata geçirmeyi planlıyorum.”
“Anladım. Bu fırsat elime geçerse, seni hayal kırıklığına uğratmayacağımdan emin olabilirsin.”
Qu Moyu memnuniyetle başını salladı. Shen Dai’yle zaman harcadıkça onun güçlü yanlarını ve avantajlarını keşfediyordu. Yatak arkadaşı olduğu için değil de faydalı bir insan olduğu ve ufak yardımlarla büyük başarılara erişebilen biri olduğu için Shen Dai’nin kariyerini geliştirmesine yardım etmek istiyordu. Yalnızca korkak biri şirketin yardımıyla bir yere gelebileceğine inanırdı ama Shen Dai farklıydı. Böylesine yetenekli biri çok yardımcı olabilir ve hatta Qu Moyu için gelecekte bel kemiği haline bile gelebilirdi. Geçmişte, işle özel hayatının birbirine karışmasına asla izin vermezdi ama şu anda aralarında çok yakın bir ilişki vardı. Shen Dai ihtiyaç duyduğu değere sahipti ve onu kontrol edebiliyordu, dolayısıyla onu daha da geliştirebilirdi.
Şirketin bodrum katındaki otoparka geldiklerinde, Shen Dai pencereden dışarı baktı ve etrafta kimsenin olmadığını anlayınca arabadan çıkmaya yeltendi.
“Bekle bir dakika.”
“Ne oldu?”
“Öylece gidecek misin?” dedi Qu Moyu ve gözlerinde büyüleyici bir gülümsemeyle çenesini hafifçe kaldırdı, “Ertesi güne kadar beni göremeyeceksin.”
Bunu duyan Shen Dai, Qu Moyu’nun flört ettiğini anlamamıştı ama Lao Wu çoktan kapıyı açmış ve arabadan inmişti.
Qu Moyu dizlerine usulca vurarak onu davet ettiği anda Shen Dai’nin kalp atışları hızlanmaya başladı. Ayakkabı giydiği için koltuğu kirletmekten korkuyordu, bu yüzden sadece Qu Moyu’nun kucağında diz çöktü ve boynuna sarıldı.
“Buraya gel, kokunu içime çekeyim,” dedi Qu Moyu, ardından Shen Dai’nin beline sarılıp onu kendisine çekti ve belinin hafifçe büküldüğünü hissetti.
Shen Dai itaatkar bir şekilde boynunu çevirdi ve feromon bezlerini tereddütsüzce alfasına sundu.
Qu Moyu burnunun ucunu Shen Dai’nin ensesine dayar dayamaz o kısa ömürlü çiçeklerin kokusu burnuna ilişti. Omegası kasten feromonlarını serbest bıraktığı için rahatlıkla, bu yalnızca yakın mesafeden alınabilen ama aynı zamanda da son derece lezzetli olan kokuyu içine çekebiliyordu. Kızışma dönemindeyken omegasının kokusu daha da güçlenecekti ve bir şeyler yapmak istemesine neden olacaktı. Bir müddet sonra usulca fısıldadı, “Neredeyse bahar geldi, kızışma dönemin de yaklaşmış olmalı.”
“Emin değilim.”
“Emin değil misin?”
“Benimkinin zamanları belli olmuyor ve normale göre daha az oluyor.”
“Feromon bezlerini kontrol ettirmeyecek misin sahiden?”
“Bence böylesi daha iyi.”
“Ama kızışma dönemlerin benim çok hoşuma gidiyor,” dedi Qu Moyu ve aniden Shen Dai’nin ensesini ısırdı. Isırdığı yer feromon bezlerinin hemen kenarıydı.
Shen Dai hafifçe inledi ve bedenini kıvırmaktan kendini alamadı. Acı yüzünden değildi ama Qu Moyu’nun ısırığı tıpkı onu işaretliyormuş gibi olduğu içindi. Shen Dai’nin artık sakinleşebilmesi imkansıza yakındı.
Qu Moyu, Shen Dai’nin çenesini kavradı ve dudaklarını vahşice öptü, “Kızışma dönemindeyken çok isteklisin.”
İşaretlemeyi reddeden alfalar için omegaların kızışma dönemleri tıpkı bir şölen gibiydi. Omegalar kızışma dönemlerindeyken daha cilveli ve itaatkar hale gelirlerdi, ki bu da alfalara eşsiz bir tatmin duygusu verirdi. Ama omegalar içinse ilkel içgüdülerine yenik düşerek işaret alabilmek için her şeyi yapabilecek hale gelmekten ibaretti.
Qu Moyu bu sözleri söylediğinde, Shen Dai sessiz kalmıştı. Qu Moyu’nun onun “yeterince istekli olmadığını” düşündüğünü zaten biliyordu.
Qu Moyu, Shen Dai’nin ruh halini fark etmemişti. Shen Dai’nin kulağını ısırdı ve hafifçe gülümsedi, “Yıllık tatilde nereye gitmek istersen oraya gideceğiz ve kızışma dönemini orada geçireceksin. Hem dinleneceğiz hem de güzel vakit geçireceğiz.”
Shen Dai’nin anında yüzü alev almıştı, “B-Ben, Güney Afrika’ya gitmek istiyorum…”
“Pekala, Güney Afrika’ya gidelim.”
“Yani Güney Afrika’daki o madene gitmek istiyorum…”
“Oraya başka bir zaman gideriz,” dedi Qu Moyu ve Shen Dai’nin belini sıktı, “Artık işe gitme vakti.”
Shen Dai panik içinde arabadan indi. Dağılmış olan kıyafetlerine ve saçlarına çekidüzen verdikten sonra arkasına bakmaya cesaret edemeden asansöre doğru koştu.
Qu Moyu, kızışma döneminin onun için ne anlama geldiğini düşünmemişti. Shen Dai alfasının işaretini alamadığı için acı çekecekti ama ne olacaktı ki? Qu Moyu’nun aklına gelmese de Shen Dai kolay kolay incinecek biri değildi. Bir şeye karar verdiğinde karşısına çıkacak tüm zorlukları ve engelleri bilerek adım atardı. Karşılaştığı şeyler dayanabileceğinin çok ötesinde değilse, kolay kolay pes etmeyecekti.
ÇN: Ben Qu Moyu’ya hala yükseliyorum özür dilerim sdkfjs