Yılın son iş gününde Shen Dai, şirketin tüzel kişi değişikliğini tamamlamak için avukatlarla işbirliği yaptı. Avukat bu ortaklığın başarılı şekilde tamamlanması için yapılması gereken daha çok fazla şey olduğunu söylese de, Shen Dai yaptıklarının oldukça verimli olduğunu düşünüyordu. Anlaşmada, evliliklerinin maksimum süresinin beş yıl olduğunu belirttiğinden, doğal olarak en az birkaç yıl süreceğini düşünmüştü ama büyük ihtimalle gelecek yıl anlaşma sona erecekti. O zaman artık bu evlilik ilişkisini sürdürmelerine gerek kalmayacaktı. Qu Moyu’nun bu ilişkiyi sonlandırmak için söyleyeceği tek bir cümleye bakıyordu.
Shen Dai bunun için endişelenmenin faydasız olduğunu biliyordu. Ama Qu Moyu’nun bir an önce ona aşık olmasını istiyordu. Çünkü “zaman dardı ve görev zorluydu”, üstelik ona göre gerçekleşme ihtimali imkansıza yakındı.
Yılın son ayının yirmi dokuzuncu gününde Shen Dai eve gitti ve büyükannesiyle akşam yemeği yedi. İş için Güney Afrika’ya gideceğini ve yılbaşını evde kutlayamadığını söyledi. Aslında söylediklerinin yarısı doğru sayılırdı.
Akşam yemeğinden sonra Shen Qin bulaşıkları yıkamaya giderken Shen Dai de mutfağa girdi, “Yeni yılda lezzetli yiyecekler alasın diye hesabına para gönderdim. Ben on günlüğüne bir iş gezisinde olacağım, bu yüzden vefalı bir oğul olarak annenle güzelce ilgilen. Yeniden muayene olması için hastaneden birkaç kez randevu almayı unutma sakın. Büyükannemin bir şeye ihtiyacı olursa, ne vakit olursa olsun beni haberdar et.”
“Endişelenme,” dedi Shen Qin ve Shen Dai’ye baktı, “Hala bana baba demiyorsun.”
Shen Dai doğrudan cevap vermeyerek önceki söylediklerine ekleme yaptı, “Umarım bana özel hayatımla ilgili sorular sormazsın. Ben kendi hayatımın üstesinden gelebilirim, senin sadece büyükanneme bakman lazım. Eskisi gibi güzel ve rahat bir yaşam sürmeni sağlayacağım ama aramızda herhangi bir bağlantı olmayacak.”
Shen Qin’in bulaşıkları yıkayan elleri o anda duraksadı. Gözünü kırpmadan Shen Dai’ye bakarken güzel badem gözleri yavaş yavaş kırmızıya döndü, “Baban olarak seninle ilgilenebilmek ve dünyadaki en güzel şeyleri verebilmek istiyorum.”
Shen Dai başını iki yana salladı, “Uzun zamandan beri senden hiçbir beklentim yok. Başımıza bela açmadığın sürece senden nefret etmeyeceğim.”
Shen Qin’in söylediklerine inanıyordu, eğer parası olsaydı onlara karşı cimrilik yapmazdı. Ayrıca çocukken Shen Qin ona hep pahalı giysiler ve oyuncaklar alırdı. Ama yine de her şeyden çok kendisini seven biriydi. Yakınlarındaki kişilere zarar verecek bile olsa her zaman ilk önceliği kendisi olurdu.
Shen Qin’in kalbinde, o değerli bir çocuk ya da koşulsuz sevilen bir kişi değildi. Onun varlığının en yüksek değeri, ister aşk ister para için olsun, You Xinghai’yi baskı altında tutmaktı. Bir elinin yağda, bir elinin balda olduğu o rahat hayata erişemediğinden, yük olarak gördüğü oğlunu anne ve babasının üzerine atmıştı.
Artık Shen Qin’den nefret etmiyordu ama onu affetmiş de değildi. Aralarında kalan tek şey ailenin geçinmesiyle ilgili olan hususlardı.
Yılbaşı Gecesi, Lao Wu onu ve Qu Moyu’yu Qu ailesinin yaşlı adamının iyileşmekte olduğu dağa götürdü.
Yoldayken Shen Dai, Qu ailesinin aile yapısı hakkında genel bir fikir edinmişti. Büyükbaba Qu’nun iki alfa oğlu, bir beta kızı ve bir omega oğlu vardı. Beta kızı ve omega oğlu şirketi devralmak için gerekli niteliklere sahip değillerdi, zaten erkenden evlenmişlerdi. Bu yıl tüm aile geri dönüyordu çünkü doktorun söylediğine göre bu Büyükbaba Qu’nun göreceği son bahar şenliği olacaktı.
Qu Moyu’nun aklına bir şey geldi ve gülümsedi, “Hazır lafı açılmışken, bu yıl senin sayende ilk kez yaşlılara torun olarak çay ikram edeceğim.”
ÇN: Çin kültürüne göre çay ikramı, kişinin çay ikram edilen kişiye duyduğu saygının ve minnettarlığının ifadesi olarak kabul edilir. Bazen özür dileme anlamı da barındırabilir, kişinin pişmanlığının ve teslimiyetinin samimi bir göstergesi olarak görülür.
Shen Dai ona şaşkınlıkla baktı.
“Amcam en büyük oğul. Çay ikramını hep ilk o yapıyordu. Bu yıl çay ikramına kendi çocuklarını da getirmiş. Çay ikramında benim ailem ikinci sırada. Sonuçta ben en büyük torun değilim ve artık evlendiğim için kendi ailemi kurdum. Oğullarımız ve kızlarımız olduğunda ve saygılarını sunacak yaşa geldiklerinde onlar da bizlere çay ikramında bulunacak.”
Shen Dai biraz sersemlemiş hissediyordu. Modern toplumdaki büyük bir ailenin bu kadar gelenekçi olduğunu düşünmemişti. Ayrıca Qu Moyu o kadar rekabetçiydi ki bunun için bile Qu Chengchen ile rekabet etmek zorunda kalmıştı. Gerçekten anlayamıyordu, “Qu Chengchen sana Dage diye hitap ediyordu, sen en büyük torun değil misin?”
“Hayır, hayır, alfa bir ablamız var.”
“Hiç duymamıştım.”
Qu ailesinde daha büyük bir alfa varsa eğer, şu anda Xingzhou’da önemli bir konumda olmalıydı. Xingzhou’nun eski bir çalışanı olarak Shen Dai, neden daha önce öyle biri olduğunu duymamıştı ki?
“Vefat etti,” dedi Qu Moyu lafı dolandırmadan.
“Ah…”
Qu Moyu yavaşça başını pencere doğru çevirdi ve hızla geçen manzaraya baktı, belli ki bu konu hakkında konuşmaya devam etmek istemiyordu.
Büyükbaba Qu’nun şu anda yaşadığı malikane küçük bir huzureviydi. Özellikle yaşlılar için özel olarak tasarlanmış olan rampalar, tırabzanlar, ses yalıtım cihazları ve her yerde görülebilen aydınlatıcı lambalar vardı. Qu Moyu’nun söylediğine göre orada bir sağlık ekibi bile vardı.
“Önce gidip annemi ve babamı görelim.”
Qu Moyu, gidip oturma odasında kitap okumakta olan Qu Shen’i buldu. Qu Shen onları gördüğünde başını salladı, “Geldiniz demek. Yolculuğunuz nasıl geçti?”
Dağa doğru çıkan yoldaki karlar henüz erimemişti ve oldukça kaygan durumdaydı.
“Lao Wu yavaşça sürdü,” dedi Qu Moyu, “Annem nerede?”
Qu Shen pencereden dışarı bir bakış attı, “Dışarıdaki erik ağacı çiçeklerine bakıyor. Bugün hava çok soğuk…” Daha sonra aniden başını Shen Dai’ye çevirdi, “Ona bu battaniyeyi ver.”
“Tamam, Başkan Qu,” dedi Shen Dai, kanepedeki battaniyeyi aldı ve bahçeye yürüdü. Sahiden de Bayan Qu telefonunu almış erik ağacındaki çiçeklerin fotoğrafını çekiyordu.
Shen Dai’nin ayakları karda gıcırdıyordu ama Bayan Qu çok dikkatliydi ve yeşim beyazı elleri soğuktan mosmor olmuştu. Tıpkı bir erik çiçeği gibi zarif mizacıyla hala çok güzel görünüyordu.
Shen Dai battaniyeyi silkeledi ve yumuşak bir sesle, “Bayan Qu,” dedi.
Bayan Qu yüzünü çevirdi ve Shen Dai’ye gülümsedi, “Şu erik çiçeklerinin ne kadar güzel olduğuna baksana. Bazı çiçekler fazla dirençlidir, sıcak bir iklim olmadan da yaşayabilirler.”
“Evet, lütfen battaniyeyi üstünüze sarın. Karlar yeni yeni erimeye başladığı için havalar hala çok soğuk,” dedi Shen Dai ve battaniyeyi üstüne sardı.
Bayan Qu’nun nefesi havada buhara dönüştü, “Epey soğuk, sen de çok ince giyinmişsin. Hadi içeri girelim.”
İkisi odaya girdi ama Bayan Qu büyük Fransız balkonun kenarında durarak eriklere hayranlıkla bakmaya devam etti, “Moyu’nun seni de getireceğini düşünmemiştim. Yılbaşı yılın en sıkıcı zamanıdır.”
“Moyu, yaşlı adamın torununun eşini görmek istediğini söyledi.”
“Qu ailesi için ne zaman bir alfa doğurabileceğini görmek istiyor,” dedi Bayan Qu gülümseyerek, “Henüz feromon seviyenin B olduğunu bilmiyor.”
Shen Dai biraz utansa da kibarca özür dileyerek oradan ayrılabilmesinin hiçbir yolu yoktu.
“Yaşına bakma, aslında içten içe her şeyin farkındadır. Moyu’nun seninle neden evlendiğini ve öldüğünde torunlarından ikisinin arasında büyük bir kavga çıkacağını biliyor,” dedi Bayan Qu, gülümsemesi açık bir alaycılık belirtisi taşıyordu, “Yaşarken bir şekilde kontrol altında tutabildiğini sanıyor. Çocuklarını birbirleriyle rekabet eden hayvanlar gibi yetiştirirken, şu anda iç sürtüşmeleri gördükçe bu eğitim yönteminden hala gurur duyuyor mudur acaba?”
Shen Dai, başlangıçta Bayan Qu’nun neden onun gibi bir yabancıya bundan bahsettiğini anlayamamıştı ama biraz düşünüp taşındıktan sonra belki de nedeninin bir yabancı olduğu için Qu ailesinin içsel meseleleriyle ilgilenmemesi olduğuna kanaat getirmişti. Yine de Qu ailesine müdahil olduğundan Bayan Qu’nun bahsettiği şeyleri kolayca anlayabilmişti. Bu kadının içindeki kinini paylaşabileceği daha doğru biri olamazdı muhtemelen.
Evet bu, kindi. Bu, Shen Dai’nin o cümlelerden çıkardığı ve Qu ailesine ait olan anlamdı. Bayan Qu’nun ses tonu yumuşak olsa da, her kelimesi bir diken gibiydi.
Shen Dai kendisinin sadece bir araç olduğunu biliyordu. Qu Moyu onu kullandığı için onun da daha fazlasını öğrenmeye hakkı vardı; özellikle de Qu Moyu’nun nasıl bir ortamda büyüdüğünü. Bu yüzden Bayan Qu’ya eşlik etmek için karşılık verdi, “Söylediklerinizle tam olarak neyi kastediyorsunuz?” Sorusu Bayan Qu’nun tüm söylediklerini kapsar nitelikteydi ve ona özgürce yanıt verme hakkı sunuyordu.
“Çünkü kocam ve oğlum bu anlayışla büyüdü,” dedi Bayan Qu ve usulca Shen Dai’ye baktı, “Normal bir ailenin çocuğu olduğun için anlamıyorsun. Xiao Yue, Moyu’nun eşi olmaya layık ama sen değilsin.”
Shen Dai bu cümleye kendi zihninde bile karşı çıkamıyordu.
Bayan Qu’nun gözleri nazik ama keskindi, “Sen ve Moyu’nun birlikte olduğunu biliyorum. Doğum kontrol hapı kullanıyor musun?”
Shen Dai daha da utanmış hissederek başını salladı, “Aramızda bir anlaşma var, bu yüzden hamile kalmayacağım.” Daha sonra bir müddet duraksayıp ekledi, “Bundan emin olabilirsiniz.”
“Böylesi senin için de daha iyi,” dedi Bayan Qu ve eliyle üstündeki battaniyeyi sıkıca kavradı, “Eğer S-seviyesi bir alfa çocuk doğuramazsan, o çocuğun Qu ailesinin gözünde hiçbir değeri olmaz.”
Bu cümle öylesine soğuktu ki Shen Dai’nin kalbini buz kestirmişti. Qu Moyu’nun çocuğunu doğuramayacağını biliyordu, çünkü o yalnızca B-seviyesi bir omegaydı. A-seviyesi bir alfa çocuk doğurması bile büyük bir şans olurdu zaten. Piyangoyu kazanması S-seviyesi bir alfa çocuk doğurmasından daha olasıydı. Her ikisi de S-seviyesi olan alfa ve omeganın çocukları ancak S-seviyesi olurdu. Ayrıca Qu Moyu’nun eşi olabilmenin şartı da S-seviyesi bir omega olmaktı. Yine de gerçeklerin bu şekilde yüzüne tokat gibi çarpılmasından son derece rahatsızdı.
“Feromon seviyesi bu kadar önemli mi?” dedi Shen Dai, cümlenin ilk yarısını söylemeden edemedi ama gerçekten söylemek istediği cümlenin ikinci yarısını tuttu. Bu önyargılı cümlelerin doğrudan doğurganlığıyla ilgili olan kısmıyla ilgilenmiş ve gerisini görmezden gelmişti. Çünkü bir omegayı sınıflandıran ve kendisini alt seviyeymiş gibi gösteren diğer özelliklere katılmıyordu. Her şeye rağmen yaşlılarla bu konuları konuşmaması gerektiğini biliyordu çünkü meseleye onlarla aynı taraftan bakmıyordu.
“Elbette önemli, özellikle de alfaların dünyasında,” dedi Bayan Qu iç çekerek, “Biliyorsun Moyu’nun alfa bir kuzeni vardı, yani Chengchen’in ablası.”
“Bahsetmişti, duyduğuma göre vefat etmiş.”
“Çok iyi bir kızdı ve A-seviyesi bir alfaydı. Aslında çok iyiydi ama ne yazık ki…” dedi Bayan Qu, başını eğdi ve üzüntüsünü gizleyemedi, “Onun trajedisi Moyu’nun doğumuyla başladı ve Chengchen doğduktan sonra zirveye ulaştı.”
“….Neden ki?”
“Çünkü asla rekabet edemeyeceği iki erkek kardeşi vardı. Çok çalışsa bile aradaki farkı kapatamazdı. En büyük torun olmasına rağmen en fazla Xingzhou’da hatırı sayılır bir konuma yükselebilirdi. Benlik saygısı yüksek bir alfa için bu yıkıcı bir darbeydi. Dışarıdaki insanlar onu ne kadar şanslı veya zengin görürse görsün, aslında acı içinde yaşıyordu,” dedi Bayan Qu ve alnını soğuk pencereye nazikçe bastırdı, “San Francisco’da aşırı dozda uyuşturucudan öldü. Öldüğünde Moyu’dan daha küçük bir yaştaydı.”
ÇN: Aslında nedense içimde Dai’nin de S seviyesi olduğuna dair bir his var…Siz de şüpheleniyor musunuz? Çünkü hani feromon bezleri tam gelişmemişti ya? Ay nolur öyle bir şey olsun nolurrr
S seviyesi çıkıyor muydu unutmuşum ya
Yok yok benim kafada kuruşlar djhfsdfdsf
S seviyesi çıkmış mıydı ya hatırlamıyorum
Tam bizimki hiç kontrole gitmiyor kesin s seviye çıkacak diye düşünmüştüm ki çevirmen de öyle düşünmüş kshdbdk aklın yolu bir inşallah öyledir de aralarından bir zorluk kalkmış olur ya da bunlar ayrılıp barışır fln daha sonra belli olur önce alfanın ne olursa olsun aşkına sahip çıktığını görmeliyiz sonradan s seviye olduğu belli olsun.
Yazar: tmm canım öyle yazarım hemen 🙄 kwjrfgoerg
Elinize sağlık ceviri için 💕