Birbiri ardına Qu ailesinin tüm üyeleri geldi. Bazılarını Shen Dai önceden görmüştü ancak çoğu yeni yüzlerdi. Büyükbaba Qu’nun dört çocuğunun her biri kendi ailesini kurmuştu ve artık kalabalık geniş bir aileydiler.
Shen Dai sessizce Qu Moyu’nun yanına oturdu ve akrabalarıyla sohbet etmesini dinledi. Qu Moyu’nun ebeveynleri diğer tarafta başkalarıyla sohbet ediyorlardı ve Qu Chengchen de oradaydı. Oturma odasında gülerek koşuşturan ve zaman zaman çığlık atan iki küçük çocuk vardı. Boş ve ıssız olan malikanede nihayet canlılık belirtisi görülüyordu.
Aniden içeri alfa bir kız girdi, on iki-on üç yaşlarında görünüyordu ve çok güzeldi. Büyüklerini tıpkı büyümüş de küçülmüş gibi saygıyla ve kibarca selamlıyordu, “Kuzen, mutlu yıllar. Kuzenimin eşi, sizin de yeni yılınız kutlu olsun.”
“Renren yine çok uzamış,” dedi Qu Moyu, minik kızın başını okşadı ve o esnada da Shen Dai’ye göz kırptı.
Shen Dai’nin iç cebinde çocuklar için özel olarak hazırladığı birkaç kırmızı zarf vardı ve küçük kıza onları verdi, “Mutlu Yıllar.”
Renren kırmızı zarfı nazikçe aldı ve Shen Dai’ye baktı, “Bilim ve Teknoloji Üniversitesi’nden mezun olduğunuzu ve araştırma enstitüsünde çalıştığınızı söylediler. Yüksek lisans derecesine mi sahipsiniz yoksa doktora da yaptınız mı?”
“Şu anda doktora için çalışıyorum.”
Renren başını salladı ve hızlıca Shen Dai’yi süzdü, “Geçen yaz HKBTÜ tarafından düzenlenen Gençlik Kupası yarışmasında matematik alanında ulusal birincilik ödülünü kazandım. Gelecekte HKBTÜ’yü tercih edebilirim ama elbette başka seçeneklerim de var. Sizin bu konudaki fikriniz nedir? HKBTÜ’nün kampüs hayatı nasıl?”
Shen Dai, bu kızın olgunluğu, düzgün diksiyonu ve özgüveni karşısında hayrete düşmüştü. Zengin bir aile tarafından yetiştirilen bir alfa böyle mi oluyordu? Kendi akranlarına nazaran bambaşka bir seviyedeydi. Hiç çekingen değildi ve düşüncelerini doğru şekilde aktarabiliyordu. Büyükleri ona kırmızı bir zarf verdiğinde bile hızlıca arkasına saklıyordu ve akıcı bir konuşma yapıyordu. Aniden Qu Moyu’dan daha büyük olan alfa kadın aklına geldi. Böyle bir ailede doğan bir alfanın ne kadar özgüvenli olduğunu ve rekabette kaybetmenin hayal kırıklığının ne kadar güçlü olacağını biraz da olsa anlıyordu artık.
Shen Dai gülümsedi, “Bence gayet iyi. Gerçi senin beklentilerini karşılayabilecek düzeyde mi bilemiyorum.”
“Şimdilik bilmiyorum. HKBTÜ’ye hâlâ hayranım ama yaşım küçük olduğu gelecekle ilgili planlarım henüz tam olarak oluşmadı,” dedi Renren ve o da Shen Dai’ye gülümsedi, “Bana WeChat’inizi verin. İleride herhangi bir sorum olursa böylece size sorabilirim.”
Renren gittikten sonra birkaç akrabası onu övdü. Shen Dai, Qu Moyu’ya doğru eğildi ve fısıldadı, “Küçükken sen de böyle miydin?”
Qu Moyu kıkırdadı, “Çok sevimli, değil mi?”
“Sevimli.” Sadece gerçek yaşından daha olgun.
“Tabii ben ondan daha zekiyim,” dedi Qu Moyu, Shen Dai’nin elini masanın altından tuttu ve hafifçe sıktı.
Shen Dai hemen Qu Moyu’nun parmağını büktü, ikisi her türden mahrem şeyler yapmışlardı ama diğerlerinin önünde böyle el ele tutuşmak kalbini yumuşacık yapıyordu. Bu tatlılığın daha uzun sürmesini umut ediyordu.
Bir müddet sonra Büyükbaba Qu geldi. Tekerlekli sandalyede oturuyordu, yüzü solgun ve zayıftı, ayrıca şakaklarındaki saçlar beyazlamıştı. Ayrıca gözleri bulutluydu, ellerinin üstünde serum iğneleri vardı; durumu bir hayli kötü görünüyordu.
Shen Dai, şirketin sergi duvarında gördüğü en parlak dönemindeki fotoğrafını hatırladı. Büyükbaba Qu’nun girişimci eylemleri sektörde büyük yankı uyandırmış ve heyecan verici iniş çıkışlara neden olmuştu. Önündeki bu kişinin efsanevi bir şahsiyet olduğu, yerli nadir toprak endüstrisinin güçlü gelişimini destekleyen biri olduğu ve adının tarihe yazılmaya layık olduğu söyleniyordu. Böylesine güçlü bir adamın bir hastalıktan dolayı yıkılması ne kadar da üzücüydü.
Oğulları ve torunları, yan tarafta durarak yeni yıl kutlamak için hazırda bekliyorlardı.
Büyükbaba Qu başını salladı, “Hepiniz gelmişsiniz. İnsanın böyle büyük bir aileye sahip olması gerçek zenginliktir.”
Qu Shen gülümsedi, “Baba, bugün çok daha iyi görünüyorsun.”
Arkasındaki hemşire yanıt verdi, “Efendim bugün yarım kase pilav, biraz da sebze yedi. Öğleden sonra da güzel bir uyku çekti. Şu anda yeni yılı kutlayacak enerjiye sahip.”
Kalabalıktan sevinç dolu alkışlar yükseldi.
Büyükbaba Qu gülümsedi, “Şu yetişkinlere de bakın, hepsi aynı duruyor. Halbuki üç gün görmeyince küçük çocuklar büyümüş oluyorlar. İyi, iyi.”
Hemşire onu masanın başına doğru itti, diğerleri de teker teker yerlerine geçip yılbaşı yemeğini yemeye başladılar.
Ziyafet sırasında Büyükbaba Qu usulca sohbet etti ve şirket hakkında birkaç şey söyledi. Bunların çoğu aslında aileye doğrudan bir talimattı. Bazıları da pişmanlıklarıyla ilgili olan şeylerdi.
Yemekten sonra, torunlar sırayla yaşlı adamın yeni yılını kutladılar. Qu Chengchen’in babası en büyük oğul olduğundan ilk olarak onun karısı Büyükbaba Qu’ya çay ikramında bulunmuştu. Daha sonra sıra nihayet Qu Moyu’ya gelmişti.
Shen Dai, Qu Moyu ile beraber yaşlı adama doğru yaklaştı. Gergin hissetmekten kendisini alamıyordu. Xingzhou’da staja başladığında, bu efsanevi girişimciyi görmek istemişti, ancak o sırada Büyükbaba Qu çoktan emekli olmuştu. Bu gün, geçici de olsa Qu ailesinin bir torunuydu. Büyükbaba Qu ve Xingzhou’nun gelişim tarihi birer birer aklına geliyordu. İlk kez Qu ailesinin muazzam enerjisini gerçekten hissetmişti ve Qu Moyu ile arasında olan farkı açıkça görebilmişti.
İkisi çay fincanlarını tutarak saygıyla eğildiler, “Mutlu yıllar, büyükbaba.”
Büyükbaba Qu gülümseyerek başını salladı. Qu Moyu’yu gördüğünde neşesinin artmış olduğu açıkça görülüyordu. Ne de olsa bu kişi en sevdiği S-seviyesi varisti.
“Son zamanlarda şirkette işler nasıl gidiyor?”
“Her şey yolunda, için rahat olsun.”
“Kendi sağlığına da dikkat et.”
“Tamam.”
Büyükbaba Qu, Shen Dai’ye baktı, “Bana senin hakkında bir şeyler söylediler, bir omega için böyle bir kariyer yapmak hiç de kolay değil. Ama artık Qu ailesinden biriyle evli olduğuna göre ilk sıraya aileni koymalı ve eşinle ilgilenmek için elinden gelenin en iyisini yapmalısın.”
Shen Dai alçak sesle yanıt verdi, “Elimden geleni yapacağım.”
“Qu ailemize erkenden birkaç alfa torun vermelisin.”
Shen Dai itaatkar bir şekilde başını sallasa da kalbi çaresizlik hissiyle dolup taşıyordu. Efsanevi gördüğü bir figür aniden etrafındaki o ilahi ışığı kaybedivermişti.
Qu Büyükbaba, arkasındaki hemşireye işaret etti, “Bu da benden size bir hediye, bir yastıkta kocayın.” Hemşire kırmızı bir zarf çıkardı ve Shen Dai’ye verdi.
“Çok teşekkür ederiz.”
Tüm torunlar yeni yılını kutladıktan sonra Büyükbaba Qu yorgun düşmüştü ve hemşire de onu odasına geri itmişti.
Kimileri televizyon izliyor, kimileri iskambil oynuyor, kimileri de yılbaşının bitişini beklerken diğerleriyle sohbet ediyordu.
Qu Moyu, büyükleri tarafından kağıt oynamak için sürüklendiğinden Shen Dai telefonunu çıkarıp boş olan oturma odasında büyükannesini görüntülü olarak aradı.
Odanın dekorasyonu tıpkı Avrupai bir otelmiş gibi yapılmıştı.
Büyükannesi, yabancı bir ülkede rahat edip edemediğinden ve uçak yolculuğunun yorucu geçip geçmediğinden endişe ederek bir sürü soru sormuştu. Shen Qin de ara sıra kameranın görüş alanına giriyordu ve yılbaşı menüsü hakkında bir şeyler söylüyordu. Öte yandan Shen Dai, Shen Qin’e baktığında daha da güzel göründüğünü hissetmişti.
Yaklaşık yarım saat sohbet ettikten sonra büyükannesi saat farkına uyum sağlayamayacağından korktu ve dinlenmesi için telefonu kapattı.
Tam Shen Dai odadan çıkmak üzereydi ki, içeri Qu Chengchen girdi. Amacının odaya girmek mi olduğunu yoksa kendisinin dışarı çıkmasını engellemek mi olduğunu bilemiyordu. Ama ne olursa olsun, Shen Dai hemen alarma geçmişti.
Onun bu tutumu Qu Chengchen’in biraz komiğine gitmişti, “Neden geriliyorsun? Sana ne yapabilirim ki?”
“Ne zaman karşılaşsak ağzından hoş şeyler çıkmıyor,” dedi Shen Dai açıkça, “Bu kez ne demek istiyorsun?”
“Beni çok yanlış anlamışsın,” dedi Qu Chengchen ve masumca surat astı, “Her seferinde sana yardım etmek istiyorum sen benim nezaketimi reddediyorsun.”
Shen Dai kaşlarını çattı.
Qu Chengchen, Shen Dai’ye doğru birkaç adım attı, “Neden…Dage gibi kokuyorsun…”
Shen Dai bilinçsizce burnunu kırıştırdı ama hemen Qu Chengchen’in ona zarf attığını fark etti. Qu Moyu onu işaretlemese de, ya da feromon salgılamasa da yan yana olduklarından üstünde kokusu kalacaktı.
Qu Chengchen kahkaha attı, “Bu kez de diyeceğim şey…Dage’nın işaretini almana yardım etmek istememle ilgili. İstediğin şey tam olarak bu, öyle değil mi?”
“…” Shen Dai’nin ses tonu soğuktu, “Sana zerre kadar güvenmiyorum ve beni kullanmana izin vermeyeceğim. Bu kadar boş zamanın varsa, daha çok çalışıp kendini geliştir bence.”
“Bu kadar itici davranmak zorunda mısın? İkimiz için de kazan-kazan durumu olacak,” dedi Qu Chengchen ve kollarını göğsünde birleştirdi, “Onun senin alfan olmasını istemiyor musun sahiden?”
“Bu seni hiç alakadar etmez.”
Qu Chengchen keskin gözleriyle Shen Dai’nin gözlerinin içine baktı, “Onun senin alfan olmasını istiyor musun, istemiyor musun?”
S-seviyesi bir alfanın güçlü bakışları altında kalan Shen Dai’nin sanki dizlerinin bağı çözülmüştü. O gözler onu izlerken yalan söylemesi ya da tartışma çıkarması mümkün değildi. Dişlerini gıcırdattı ve gizlice yumruklarını sıktı, “Benim ne istediğimin bir önemi yok. Doğru yollarla elimden geleni yapacağım.”
“Doğru yollarla mı?” dedi Qu Chengchen ve gülmeden edemedi, “Normal şartlar altında, Dage gücü, iyi bir geçmişi ve hatta güçlü genleri olmayan bir omegayı işaretlemez. Belki de şu anda senden hoşlanıyordu, o yüzden birlikte oluyor ve seni yanında tutmaktan çekinmiyor ama hepsi bu kadar. Sana yalnızca küçük iyilikler yapacak. Gerçekten onun eşi olabilecek bir aday çıktığında öylece başka biriyle evlenmesini mi seyredeceksin? Sahi, hangi doğru yollardan bahsediyorsun sen?”
Shen Dai’nin kalbi öfkeyle titriyordu. Qu Chengchen onun için işleri kasten zorlamış ve defalarca küçük duruma düşürmüştü. Ama söyledikleri Shen Dai’nin kanına dokunuyordu; çünkü haklıydı.
“Elinde olanla yetinmeye kalkarsan en sonunda hiçbir şey elde edemeden yapayalnız kalırsın. Ama işaretini alırsan işler tamamen değişir,” dedi Qu Chengchen gözlerini kırpıştırarak, “Çabalamak istemiyor musun?”
Shen Dai’nin ses tonu buz gibiydi, “Hayatında bir kez olsun ona karşı kazandın mı? Neden bu kadar büyük bir olayın kontrol edebileceğin bir şey olduğunu düşünüyorsun?”
“Dage’m yenilmez gibi görünüyor ve herhangi bir zayıflık belirtisi göstermiyor ama sonuçta o da bir insan. Bir S-seviyesi alfa ne kadar güçlü olursa olsun, kızışma dönemlerinde bir çocuk gibi savunmasız kalacaktır.”
Shen Dai’nin vücudu bir anlığına donakaldı ve kalp atışlarındaki titremeyi fark etti. Buna kelimenin tam anlamıyla “ayartma” denilebilirdi.
ÇN: Baştan çıkarma anlamında ancak arkasında gizli bir amaç olduğundan ayartma kelimesini daha uygun buldum. Bu arada ufaktan spoilerını yediğimiz o can alıcı bölümlere yaklaşıyoruz heyecan yaptım