İçeriğe geç
Home » Alpha Predator 38. Bölüm

Alpha Predator 38. Bölüm

Sonraki günlerde Qu Moyu erkenden evden çıkarak geç saatlere kadar gelmiyordu. Ruh hali son derece durgundu ve genellikle hep çok meşguldü.

Yüzünü birazcık da olsa görebilmek için Shen Dai de erkenden kalkıyor, onunla kahvaltı yapıyordu ve geceleri de onun gelişini bekliyordu. Ancak Qu Moyu, Shen Dai’ye neredeyse hiç ilgi göstermemişi.

Shen Dai, Qu Moyu’nun çok fazla insanla uğraştığını ve işlerinin de başından aşkın olduğunu biliyordu. Qu Moyu için çok endişeli ve üzgündü, ama ona yardım edemiyordu.

Yaşlı adamın vefat haberinin dışarı sızması engellenmişti ve yeni yıl tatilinde de borsalar kapalıydı. Bu birkaç gün Qu ailesinin işleri yoluna koyması adına kaçırılmayacak bir fırsattı. Son iki yılda endüstrinin kötü seyreden durumu nedeniyle Chuanghai zaten belini doğrultamıyordu ve diğer şirketlerin hisse senetleri de sürekli dalgalanıyordu. Chuanghai ile yapılan ortaklık ve satın alımlar çok büyük bir fayda sağlamamıştı. Buna ek olarak da sürekli olumsuz haberler birikmeye devam ediyordu ve piyasa yavaş yavaş Xingzhou’ya olan güvenini kaybediyordu. Xingzhou’nun kurucusunun vefat ettiği kamuoyuna duyurulursa borsada durdurulamaz değişimlere neden olacaktı.

Gelgelelim, bu kadar önemli bir haberi çok uzun süre saklamak mümkün değildi. Neyse ki yeni yıl tatiline denk gelmişti ve borsalar açık değildi. Hissedarlarını istikrara kavuşturmak ve olumsuz etkileri en aza indirmek için hala zamanları vardı.

Bu aslında Shen Dai’nin endişelerine karşı Qu Moyu’nun ona verdiği bir cevaptı. Shen Dai’nin yüreğinde tuhaf duygular uyanmıştı. Sıradan insanların ölümünden sonra yas, keder ve miras paylaşımı olurdu. Ama Büyükbaba Qu’nun ölümünün her şeyle ilgisi vardı; mülkiyet, güç mücadelesi, hisse senedi fiyatı. Ortada yas ve keder dışında her şey vardı da, bir tek onlar yoktu. Qu ailesinin bireylerinin üzüldüğünü hiç görmemişti. Çünkü onlar için bu ölüm bir kriz olsa da, aynı zamanda da bir fırsat niteliğindeydi. Herkes istediğini elde etmek için kaostan yararlanmak istiyordu. Dağ gibi bir servet yaratan, çok sayıda çocuğu ve torunu olan bir insanın, öldüğünde onun arkasından üzülen ve ona değer veren kimsesi yoktu. Bu başarıyla geçmiş bir hayat mıydı, yoksa başarısızlık öyküsü müydü?

Qu Moyu’nun soğukkanlı ve gerçekçi tutumu nedeniyle Shen Dai ne diyeceğini bilemez haldeydi.

Yeni yılın dördüncü günü gelip çattığında artık tatilin yarısı bitmişti. Shen Dai bütün gün kitap okuduktan sonra yatağına uzandı. Cep telefonundaki takvime baktığında sonraki gün eve gidip gitmemek konusunda tereddüte düşmüştü. Kurucunun ölümünden sonra, meslektaşları tarafından denetlenen birkaç üst düzey yönetici, erkenden Çin’e dönmek zorunda kalmıştı ve kendisinin de şirkete gitmesi gerekiyordu.

İyice düşünüp taşındıktan sonra o gece Qu Moyu’yu beklememeye karar verdi. Erkenden yatacaktı ve ertesi sabah eve götürmek için yeni yıl eşyaları satın alacaktı.

Tam uykuya dalmak üzereydi ki, aniden telefonu çaldı. Gecenin köründe zil sesinin yüksekliği nedeniyle Shen Dai gözlerini açıverdi.

Telefonunu aldı ve uykulu gözlerini zar zor aralayarak ekrana baktı. Arayan kişinin Qu Moyu olduğunu görür görmez yeşil düğmeye dokundu, “Alo?”

Karşı tarafın düzenli nefes sesi Shen Dai’nin kulağına ilişti. Birkaç saniye sessiz kaldıktan sonra Qu Moyu, “Kusura bakma, seni uyandırdım,” dedi. Yalnızca bir cümleyle beraber Shen Dai’nin kalbi davul gibi atmaya başlamıştı.

Shen Dai mümkün olan en kısa sürede kendine geldi. Saate bakıp sabahın dördü olduğunu görünce endişeyle, “Bir sorun mu var?” diye sordu.

“Başım çok ağrıyor ve uyuyamıyorum. Lütfen gelip bana eşlik et.”

Bu küçük iletişim cihazı aracılığıyla Shen Dai, Qu Moyu’dan daha önce hiç hissetmediği bir şeyi hissetmişti ― kırgınlık. Kalbi son derece acıyordu, çabucak yataktan kalktı, “Hemen geliyorum.”

Shen Dai usulca yukarı çıktı. Qu Moyu’nun yatak odasının kapısının önüne vardığında bir anlığına duraksadı. Qu Moyu’nun yatak odasına hiç girmemişti. Oraya en yakın olduğu an Qu Moyu tarafından çalışma odasına çağrıldığı zamandı ve yalnızca çalışma odasından yatak odasına açılan kapıyı görmüştü.

Qu Moyu, yabancıların kendi özel bölgesine izinsiz girmesine izin vermiyordu. Başlangıçta Shen Dai’nin üçüncü kata çıkması bile yasaktı. Hatta yemek zamanları denk gelmesin diye aynı evin içinde ondan kaçınır durumdaydı. Ancak şu anda birbirlerine daha yakınlardı. Bu şekilde bebek adımlarıyla beraber Qu Moyu’nun en mahrem odasına girecek kadar ona yakınlaşmıştı. Bu da kendisinin özel olduğunu anlamına geliyordu, değil mi?

Shen Dai, aceleci duygularını bastırmadan önce arka arkaya birkaç kez derin nefes aldı, ardından da nazikçe kapıyı tıklattı.

“İçeri gel.”

Shen Dai kapıyı iterek içeri girdi. Soğuk bir odunsu koku tüm odayı kaplamıştı. Bu koku, Qu Moyu’ya ait olan abanoz feromonuydu ve orası da feromonların en yoğun olduğu odaydı. Yatak odasına girmek S-seviyesi bir alfanın avlanma bölgesine girmek gibiydi. Shen Dai hem bir konuk, hem de bir avdı. Hem kendi benliği hem de ona nasıl davranılacağı artık kendi kontrolünde değildi.

Karartma perdeleri neredeyse tüm ışığı engelliyordu ve oda zifiri karanlıktı. Shen Dai telefonuna dokunarak ekranın ışığıyla birlikte yatağın nerede olduğunu buldu.

Shen Dai tereddütle, “Moyu?” diye seslendi.

Qu Moyu hafifçe “Mn,” diye mırıldandı.

Shen Dai yatağın kenarına dokunduğu anda aniden bileğinden tutularak Qu Moyu’nun güçlü ve sıcak kollarının arasına sürüklendi.

Qu Moyu’nun sıcak nefesi Shen Dai’nin boynuyla buluştuğunda Shen Dai onun dengesiz duygularını fark etti, “Neyin var?”

Qu Moyu ona sımsıkı sarılarak iyice kendisine çekti, “Migren ağrısı.”

ÇN: Migreni çoğunuz biliyorsunuzdur zaten ama Moyu’nun odayı zifiri karanlık yapmasının sebebi bu illet. Çeken bilir insana hayatı zindan ediyor geçene kadar

“İlaç içtin mi? Heng Amca’yı çağırmamı ister misin?”

“Hayır,” dedi Qu Moyu alçak bir sesle, “Ara sıra oluyor böyle. Dayanılmayacak bir şey değil.”

“Ağrı kesiciler işe yaramıyor mu?”

“Yaramıyorlar.”

“…Yorgun ve stresli miydin?”

Shen Dai de çok sıkıntılı hissediyordu. Qu Moyu’nun her gün erkenden evden çıkıp gece geç saatlere kadar dönmediğini biliyordu. Onun öngörülemeyen bir durum yüzünden son derece baskı altında olduğunun da farkındaydı. Her şeye gücü yetiyormuş gibi görünen bu S-seviyesi alfa, etrafına yaydığı ilahi ışıkla birlikte ölümcül derecede çekici görünüyordu. Ama şu an ona sarılan bu yorgun, savunmasız ve gergin adam için, yani sevdiği kişi için yüreğinde keskin bir acı duyuyordu.

“Muhtemelen.”

“Susadın mı? Sana bir bardak su koyayım.”

“Mn.”

Qu Moyu onaylasa da Shen Dai’nin kollarının arasından ayrılmasına izin vermiyordu. Shen Dai gülse mi ağlasa mı bilemeden birkaç kez mücadele etti, “Kalkmazsam sana nasıl su koyacağım?”

Qu Moyu, sanki tereddüt ediyormuş gibi tekrar sessiz kaldı ve ardından, “Gerek yok” diye yanıtladı.

Shen Dai usulca ona güvence verdi, “Sana su koyup geleceğim, on saniye bile sürmeyecek. Boğazın kuruduğunda içersin.”

“…..Pekala.”

Shen Dai, Qu Moyu’nun elini yavaşça çekti. Karşı tarafın isteksizliğini hissedebiliyordu. Hızla yataktan fırladı, telefonunun ışığının yardımıyla bir bardak su doldurdu, sonra hızla geri döndü ve bardağı Qu Moyu’nun dudaklarına dokundurdu, “Hadi biraz su iç.”

Qu Moyu iki yudumda tüm suyu içti.

“Bir bardak daha koyayım.”

Qu Moyu, Shen Dai’nin bileğini tuttu ama tek kelime bile etmedi. Karanlıkta yalnızca gözleri, bir çift canavarın gözü gibi parlıyordu ve yakaladığı avın kaçıp kaçmayacağını doğrulamaya çalışıyordu.

“On saniye içinde geri geleceğim,” diyerek tekrar ikna etmeye çalıştı Shen Dai, Qu Moyu’nun böyle biri olduğu hiç aklına gelmezdi.

Qu Moyu ikinci bardak suyu içtikten sonra bardağı kenara bıraktı. Shen Dai’yi tekrar kollarına almak için sabırsızlanıyor gibiydi. Bedeninin ağırlığını hafifçe onun üstüne verdikten sonra gönül rahatlığıyla gözlerini kapadı ve, “Saat kaç?” diye sordu.

“Sabah dört. Uyuyamadın mı?”

Shen Dai karanlıkta Qu Moyu’nun yüzünü okşadı, hiçbir şeyi net olarak göremiyordu ama sevdiği kişinin o anda baş ağrısı ve uykusuzluk çeken yorgun yüzünü hayal edebiliyordu. Qu Moyu şu anda çok rahatsız hissediyor olmalıydı ve Shen Dai de onun için gerçekten endişeleniyordu.

Qu Moyu’nun sesi yorgunluk ve çaresizlikle doluydu, “Uyumak istiyorum ama uyuyamıyorum.”

“Uyuyamayacak kadar yorgun düşmüş olmalısın.”

“Sanırım öyle,” diyerek fısıldadı Qu Moyu, “Vefat haberi yarın kamuoyuna duyurulacak. Ve önümüzdeki üç günlük tatilde, hisse senedi fiyatını dengelemeye çalışmak için elimizden geleni yapmamız gerek.”

“Etkisi çok büyük mü olacak?”

“Ana neden, bu yılki politika eğiliminin hala iyimser olmaması ve çevre koruma göstergelerinin her yıl daha katı hale gelmesi. Ekipmanı yükseltmek ve süreçleri optimize etmek için çok para yatırmamız gerekiyor. Son yıllarda madencilik sektörü piyasa tarafından pek sevilmiyordu. Şirket bu seviyeye gelmek için çok mücadele etti ve şu anda tek bir haber tüm bu çabayı mahvedebilir.”

“Piyasa döngüseldir. Madencilik endüstrisindeki gerileme genel çevre ile bağlantılı. Endüstri ne kadar iyi durumda olmasa da, Xingzhou’nun performansı mükemmel. Bu kadar endişelenme lütfen. Yatırımcıların gözünde şirket olumlu bir konuma sahip.”

“Umarım öyledir,” dedi Qu Moyu ve parmaklarını şakaklarına bastırarak baş ağrısını hafifletmeye çalıştı.

“Sana masaj yapayım mı?” dedi Shen Dai, Qu Moyu’nun kafasını kaldırdı ve dizlerine koydu, “Belki bir yardımı dokunur.”

“Masaj yapabiliyor musun ki?”

Shen Dai gülümsedi, “Denemeden bilemezsin. Eskiden büyükbabamın başına masaj yapardım.”

Shen Dai ilk önce Qu Moyu’nun kalın siyah saçlarının dibine masaj yaptı ve ardından kaşlarının ortasından alnına doğru ovaladı, “Hoşuna gidiyor mu, patron?”

Qu Moyu hafifçe gülümsedi, “Mn, ama fazla güç uyguluyorsun.”

“Çünkü erkeğim,” dedi Shen Dai ama sonra bu açıklamanın çok tuhaf olduğunu düşündü, “Omega benim ikinci cinsiyetim sonuçta. Elbette güçlüyüm.”

“Tamam tamam, haklısın. İşe yarar bir özelliğini daha keşfetmiş oldum.”

Shen Dai’nin kalbi tatlılıkla dolmuştu, “Daha iyi misin şimdi?”

Qu Moyu iç çekerek, “Daha iyiyim,” dedi. Sahiden de rahatlamış görünüyordu.

“Sağlığından daha mühim hiçbir şey yok. Yarın bir günlüğüne, pardon yarım günlüğüne kendine izin ver, tamam mı?”

“Olmaz, yarın fırtınanın kopacağı gün,” dedi Qu Moyu boğuk bir sesle, “Amcamın aileyi bölmek istediği söylentisini duydun mu?”

“Duydum. Gerçekten de bunu mu planlıyor?”

“Mn, kimya sektörünü Xingzhou’dan ayırmak niyetinde,” dedi Qu Moyu, sesinde bir kasvet belirtisi vardı, “Başarmasına asla izin vermeyeceğim.”

Shen Dai, Qu Moyu’ya Qu Chengchen konusunda dikkatli olmasını hatırlatmak istemişti ancak doğru bir zaman değildi. Qu Moyu’nun şu anda ihtiyacı olan tek şey sakinleşmek ve hızlıca uyumaktı.

Shen Dai parmakları uyuşana dek masaj yaparken bir yandan da nazikçe ona iş hakkında konuşmayı bırakmasını söyledi. Qu Moyu’nun nefes alışını duyunca onun artık tamamen rahatladığını anladı, “Hadi uyu artık.”

Qu Moyu, Shen Dai’yi kollarına aldı, “Ah Dai.”

“Hmm?”

“Teşekkür ederim.”

Qu Moyu, ilk kez eşinin ona olan desteğini bu kadar derinden hissetmişti. Shen Dai’nin pek bir şey yapamayacağını biliyordu, ancak o gece yorgunluk, kaygı, baş ağrısı ve uykusuzlukla acı çekerken Shen Dai’nin ona söylediği birkaç kelime kendisini daha iyi hissetmesini sağlamıştı.

Bu teşekküre Shen Dai’nin yanıtı Qu Moyu’nun alnına nazik bir öpücük bırakmak oldu.


ÇN: Benim gibi sap ve yapayalnız olanlara selam olsun 

5 1 vote
Article Rating
Subscribe
Bildir
guest

1 Yorum
Eskiler
En Yeniler Beğenilenler
Inline Feedbacks
View all comments
Jupiterx0x0
Jupiterx0x0
22 gün önce

Evet ben de hala sapım selamlar

You cannot copy content of this page

1
0
Would love your thoughts, please comment.x