Xingzhou’nun hisse senedi fiyatı açılış gününde düşse de, kapanışta biraz yükselmişti. Genel olarak toplam düşüş Qu Moyu’nun öngördüğü gibi yüzde üç civarındaydı.
Ama asıl kriz daha yeni başlıyordu.
Birkaç gün içinde, biri Çin’deki en büyük finans forumunda isimsiz bir şekilde bir haber paylaştı. Chuanghai, en değerli maden arama ve madencilik niteliklerinin tamamını sahip olduğu bir yan kuruluşa aktarmıştı ve hissedarlara madenlerden birini alacağını duyurmuştu. Bağımsız olarak faaliyet göstermek aslında borçları ayırmak ve mümkün olan en kısa sürede Xingzhou ile birleşmeyi kolaylaştırmaları için bir zemindi. Bu büyük bir riske neden olabilirdi, yani bir dizi yasal ve finansal yolla Xingzhou Chuanghai’nin yüksek kaliteli varlıklarının içini boşaltarak arkasında bir dizi yükümlülük bırakacaktı. Böyle bir durumda da sonuçlarına tüm hissedarlar katlanmak zorunda kalacaktı.
Bu haber yazısı oldukça ayrıntılıydı. İlk bakışta işin içindeki hikayeyi bilen biri tarafından yazılmış olduğu anlaşılıyordu ve arkasında kesinlikle önemli biri olmalıydı. Haber çok kısa sürede tüm internete yayıldı ve Xingzhou’nun hisse senetleri ertesi gün yüzde yedi düşüş gösterdi
Qu Moyu’nun avukatı önceki gün Shen Dai ile temasa geçmiş ve cuma günü noterle vergi dairesine giderek bazı işlemleri gerçekleştirmesi için bir görüşme ayarlamıştı. Sonraki gün tekrar ertelemek için iletişime geçtiğinde, Shen Dai bu meselenin oldukça ciddi olduğunu anlamıştı. Qu Moyu’ya sormak için bir mesaj gönderdi ama Qu Moyu cevap vermedi.
O gece Qu Moyu eve alkol kokusuyla döndü. Sarhoş olmasa da az içtiği söylenemezdi.
Shen Dai, kıyafetlerini çıkarmasına yardım etti ve o duş alırken onun için akşamdan kalma ilaçları hazırladı.
Qu Moyu banyo havlusuna sarılı ve sersemlemiş bir halde duştan çıktı. Dikkatsizce, gelişigüzel bir şekilde kurulanmıştı; güçlü göğsünde su damlaları vardı ve saçları hala ıslaktı.
Lakin Shen Dai onun çok yorgun olduğunu biliyordu.
Shen Dai bir havluyla yürüdü ve onun bedenini nazikçe kuruladı, “Neden düzgünce kurulanmadın? Havalar o kadar da sıcak değil.”
Qu Moyu kollarını uzattı ve Shen Dai’nin ince beline sarıldı. Yüzünü göğsüne dayadı, gözlerini kapadı ve onun güçlü kalp atışlarını dinlemeye başladı.
“Çok yorulmuş olmalısın,” dedi Shen Dai yumuşak bir tonla, bir yandan da onun saçlarını kurulamaya devam ediyordu, “Bugün kötü geçmiş gibi görünüyor ama neyse ki yakında hepsi bitecek.”
Qu Moyu, “Yarın bugünden de kötü olabilir,” diyerek mırıldandı.
“Bugün olanlar senin beklentinin dışındaydı ve hazırlıksız yakalanmıştın. İdare edersen, yarın bugünden daha iyi olacak.”
Qu Moyu başını kaldırdı ve gözünü kırpmadan Shen Dai’ye baktı. Sert çenesini onun kaburgalarına dayamıştı. Aslında biraz canı yanmıştı ama bu acı Shen Dai’nin dikkatini başka yöne çekemiyordu. Bu boş bakışlar onu cezbediyordu, karşısındaki sert adam bir anda sersem bir hale gelmişti. Kocaman açılan gözbebekleri engin bir galaksi gibiydi, odağını kaybediyordu ama kırgın bir güzellik gösteriyordu. En önemlisi de yukarı doğru, yani kendisine doğru bakıyordu. Her zaman başkalarına tepeden bakan bir S-seviyesi alfa olan Qu Moyu, şu anda kendisine bir tür özel güven ve bağımlılık gösteriyordu. Sanki…bir çocuk gibiydi.
Shen Dai’nin kalbi hızla atıyor olsa da soğukkanlılığını koruyordu. Bunun nedeni, kaos ve kargaşa içindeki insanların, kendilerine yakın olanlardan sağlam bir teselliye ihtiyaç duyduklarını bilmesiydi.
Qu Moyu usulca yanıtladı, “Görünüşe göre insanları teselli etmekte oldukça iyisin.”
Shen Dai gülümsedi, “Söylediğim şey doğruydu ama, sana güveniyorum.”
Qu Moyu da gülümsedi, “Seninle zaman geçirdikçe, insanları şaşırtan yanlarını daha çok keşfediyorum.”
“Peki o zaman, benim hakkımda daha fazla şey bilmek ister misin?” dedi Shen Dai, eğilip Qu Moyu’nun yüzünü tuttu ve alnını öptü.
“İsterim.”
“Ben tam buradayım.”
Shen Dai’nin eli Qu Moyu’nun boynunun arkasına dolandı; işaret ve orta parmaklarını kullanarak nazikçe feromon bezlerine dokundu. Kalbi o anda davul gibi atıyordu, çünkü feromon bezleri hem alfalar hem de omegalar için çok hassas bir bölgeydi. Cinsel organlar kadar özel olmasa da sadece yakın aile üyeleri, sevgililer ve arkadaşlar dokunabilirdi. Aradaki fark şuydu; omegaların feromon bezleri güven ve itaati temsil ederken, S-seviyesi alfalar için gücü ve hakimiyeti simgeliyordu. Qu Moyu onun feromon bezlerine dokunmasını kabul etmişti, ki bu çok şey ifade ediyordu.
Elbette Qu Moyu’nun bedeni donakalmıştı. Beyni alkolden ötürü uyuşmuş olsa da, içgüdüsel olarak ensesindeki tuhaf dokunuşu hissediyordu. Bu dokunuş Shen Dai’nin boynuna sarılmasından bir hayli farklıydı. Saç çizgisinin altında ve başıyla gövdesinin arasında, en hayati organlarından biri gizleniyordu.
Qu Moyu’nun bedeninin verdiği tepkiyi fark edince Shen Dai yanmış gibi elini geri çekti ve sanki bilinçli olarak yapmamış gibi davranmaya başladı, “Akşamdan kalma ilacını aldın mı? Gidip saç kurutma makinesini getireyim de saçlarını güzelce kurutalım.”
“Tamam.”
Shen Dai saç kurutma makinesini aldı ve Qu Moyu’nun önünde durdu. Saçları kurutulan Qu Moyu’nun eli kolu rahat durmuyordu tabii. Shen Dai’nin bacaklarını kendi bacaklarının arasına kenetleyip ellerini Shen Dai’nin kıyafetlerinin içine soktu. Elini Shen Dai’nin vücudunda gezdirirken, kasıtlı olarak saçlarını savurup su damlalarının Shen Dai’nin yüzüne sıçramasına sebep oldu.
Shen Dai nihayet kurutmayı bitip makineyi bıraktığında Qu Moyu tarafından kucaklanarak yatağın üstüne atıldı.
S-seviyesi alfaların enerjileri sahiden de bitmek tükenmek bilmiyordu. Görünüşe göre seks fiziksel bir güç meselesi değil, rahatlatıcı bir eğlenceydi. En azından kızışma döneminde olmadığı zamanlardayken, sevişmenin ne kadar süreceği, kaç kez olacağı ve Qu Moyu’nun fiziksel gücüyle nasıl başa çıkacağı konusunda Shen Dai’nin hiçbir fikri yoktu. Çünkü fiziksel gücü Qu Moyu’nunkiyle boy ölçüşemezdi.
Ancak bu sefer Qu Moyu kendisine hakim olmuştu. Hafifçe nefes alan Shen Dai’ye sarıldı ve sevişme sonrası huzurun ve şefkatin tadını çıkardı. Bu esnada ikili o gün olanlar hakkında sohbet etti.
O gün yayılan haberin arkasındaki kişi Qu Chengchen’di. Bunu yaparken iki farklı amaç gütmüştü. Biri birleşmenin ilerlemesini engellemek; diğeri ise hisse senetlerinin fiyatlarını düşürmekti.
Shen Dai finanstan pek anlamıyordu, “Kendisi de Xingzhou’da hisse sahibi. Başkalarına zarar vermek uğruna kendisine de zarar vermiş olmuyor mu?”
“Birleşmeyi bozmak ve grubun stratejik yönünü kimya endüstrisine itmek istiyor. Başarılı olursa daha fazla söz sahibi olabilecek. Madencilik sektörü son iki yılda bir gerileme içinde ve önümüzdeki birkaç yıl içinde iyileştirilmesi zor olabilir. Neyse ki, biz nadir toprak alanındayız. Denizaşırı pazarlara açılabiliriz ve hala kar ediyoruz. Chuanghai’nin düştüğü gibi bir duruma düşmeyeceğiz.”
“Diğer minerallerle uğraşmak gerçekten kolay değil, ancak nadir toprak elementlerine olan talep hiç azalmıyor. Şu anda en çok ihtiyacımız olan şey zaman,” dedi Shen Dai, kendi çalışmalarıyla ilgili konuşurken anında canlanmıştı, “Araştırma ve geliştirme süreci başarılı olduğunda, her şey daha da iyi olacak. Xingzhou’nun bu alandaki maliyet avantajı büyük yankı uyandıracak.”
Qu Moyu karanlık gecede tavana baktı ve ciddi bir şekilde yanıtladı, “Evet. Babam da ben de buna yürekten inanıyoruz. Ancak son birkaç yılda, araştırma ve geliştirmeye yapılan yatırım çok büyüktü. Sektördeki gerileme ve hisselerin düşüşe geçişi ile birleştiğinde, bazı hissedarların bize olan güvenlerini kaybettiği apaçık.”
“Peki ne yapmayı planlıyorsun?” diye sordu Shen Dai. Konuşurken Qu Moyu’nun ses tonu sakin olsa da, Shen Dai onun ne denli bir baskıya maruz kaldığını çok iyi biliyordu.
“Kamuoyu halkla ilişkilerin işidir. Etki tamamen ortadan kaldırılamasa da, çoğu insanın anlayamadığı bir bilgi çok fazla ortada dolaşmayacaktır. Benim özel hayatımın yayılması kadar popüler bir mesele değil. Olaya karışan kişi zaten bulundu, bir sonraki adım onu söylentiler yaydığı için dava etmek olacak.”
“Yani insanların internette senin özel hayatını konuştuğunu biliyorsun?” dedi Shen Dai, o anda kahkaha atmak istemişti.
“O insanlar çok sıkıcı,” dedi Qu Moyu kaşlarını çatarak, “Şu anda en önemli şey, birleşme davasının bir an önce tamamlanmasını sağlamak. Avukat Chen seninle iletişime geçti mi?”
“Bir görüşme ayarlamıştık ancak bugün arayıp ertelememiz gerektiğini söyledi.”
“Mn, yarın onunla iletişime geçeceğim. Madem öyle, You Xinghai tarafından gerçekleşecek herhangi bir aksaklığı önlemek için daha sağlam adımlar atmamız gerekiyor. Qu Chengchen’in You Xinghai’nin işine karışmaması imkansız. Muhtemelen yakında Xiao Yue ile evlenecektir.”
Evliliğin bu kadar kolay bir pazarlık kozu olarak görülmesi Shen Dai’yi rahatsız etmişti, “Elimden geleni yapacağım.”
“Neden yine karnım acıktı ki…” diyerek mırıldandı Qu Moyu, “Ah Dai, bana yiyecek bir şeyler getirir misin, açlıktan uyuyabileceğimi sanmıyorum.”
“Tamam, sana bir kase erişte hazırlayacağım.”
Shen Dai, Qu Moyu’ya hızlı ve basit bir erişte çorbası hazırlamak üzere aşağı indi. O meşgulken, Lan Teyze geceliğine sarınmış halde mutfağa girdi.
Shen Dai mahcup olmuş bir şekilde, “Lan Teyze, özür dilerim. Seni uyandırdım mı?” diye sordu. Lan Teyze’nin odası mutfağa en yakın odaydı. Belki de az önce dondurucunun kapağını biraz sert kapattığı için onu uyandırmıştı.
“Sorun değil, benim uykum çok hafiftir. Sen neden…Genç Efendi’nin karnı mı acıkmış?”
“Evet, uyuyamayacak kadar aç olduğunu söyledi.”
“Ben de sana yardım edeyim.”
“Hayır hayır, sen uyu lütfen. Zaten erişte yapıyorum, hızlıca hazırlamış olurum.”
Lan Teyze tezgaha yaslandı ve gülümseyerek Shen Dai’ye baktı, “İkinize bir baksana, çifte kumrular gibisiniz.”
Bu lafın üzerine Shen Dai gülmeden edemedi.
“Aiyaa, Genç Efendi demek açlıktan yakınır hale geldi,” dedi Lan Teyze şaşkınlıkla, “Geceleri atıştırmalık yiyen biri değildi ve aşırı acıkmadığı sürece uykusunu bölmezdi.”
“Belki de akşamki toplantıda pek bir şey yememiştir.”
Lan Teyze bir müddet düşündükten sonra cevapladı, “Ya dediğin gibi pek bir şey yememiştir ya da korkarım ki kızışma dönemi yaklaşıyordur.”
Shen Dai’nin eli o anda duraksadı. Bu seçenek aklına hiç gelmemişti ve Lan Teyze’nin söyledikleri yüzünden afallayıp kalmıştı.
Alfaların kızışma dönemleri ilkbahar ve yaz aylarında ortaya çıksa da, omegalarınkine nazaran oldukça farklıydı. Örneğin kızışma dönemi yaklaştığında daha fazla besin alırlardı. Kızışma döneminde tıpkı bir ava çıkıyormuşçasına düzgünce beslenemeyeceklerinden, öncesinde ne kadar çok yemek yerlerse, kızışma dönemindeyken o kadar enerjik olurlardı. Elbette modern toplumda kimse kızışma dönemindeyken açlıktan ölmüyordu. Ancak bu tür bir içgüdü genlere işlenmişti ve nesilden nesile aktarılıyordu.
ÇN: Qu Moyu çok tatlı davranıyor, deliricem 💌 Madem kızışma dönemi yaklaşıyor, demek ki bebiş de yaklaşıyor