Ertesi gün birlikte kahvaltı ettiler. Dışarı çıkmak üzereyken Qu Moyu, “Büyükannen bugün doktor randevusuna gidecek mi?” diye sordu.
“Evet, Asistan Cheng sana tam olarak ne dedi?”
Shen Dai çok mutluydu. Qu Moyu kendisiyle ilgili olan konularla ilgilendiği zaman aralarındaki ilişkinin ne kadar yakın olduğu kanıtlanmış oluyordu.
“Artık durumunun iyi olduğunu.”
Shen Dai gülümsedi, “Evet. Büyükannem iyileşiyor ve iştahı da artık daha iyi. Bu süre zarfında neredeyse on kilo aldı.”
“Gayet güzel,” dedi Qu Moyu memnuniyetle, “Hadi işe gidelim.”
Shen Dai iki adım attı ve aniden Qu Moyu’nun yanına geldi. Etrafta kimse yokken parmak uçlarına yükselerek dudaklarına bir öpücük kondurdu ve sonra fısıldadı, “Teşekkür ederim. Sen olmasaydın büyükannem bu kadar iyi bir tıbbi bakım alamayacaktı.”
Qu Moyu gülümseyerek Shen Dai’ye baktı. Hafif kavisli olan gözleri büyüleyiciydi ve anlamlı bir şekilde bakıyordu. Shen Dai’nin saçlarına dokundu, “Rica ederim.”
Öğlen Shen Dai, Cheng Ruoze’yi şirketin yakınındaki lüks bir Kanton restoranına götürdü. Öğle yemeğinden sonra ikisi, Cheng Ruoze’nin ayarladığı arabayla Shen Dai’nin büyükannesini aldılar. Ardından da hep beraber hastaneye gittiler.
Son birkaç randevuya giderken Cheng Ruoze onları götürüp getirmesi için bir araba ayarlamıştı. Her ne kadar ona bu görevi Qu Moyu vermiş olsa da, Shen Dai ona oldukça müteşekkirdi.
Cheng Ruoze işiyle çok meşguldü. Akşam yemeği sırasında iki telefon aldı ve döndüğünde yemekler çoktan soğumuştu.
“Kusura bakma, Mühendis Shen,” dedi Cheng Ruoze mahcup bir şekilde gülümseyerek, “Son zamanlarda çok şey oldu. Bildiğin üzere hem şirket içinde hem de şirket dışında çok fazla karmaşa var.”
Shen Dai de utanmıştı, “Bir dahaki sefere biz taksiye binip gideriz. Neredeyse senin de yarım gününü aldık.”
“Olur mu hiç öyle şey, bu mesele diğer her şeyden daha önemli,” dedi Cheng Ruoze ve saatine bir bakış attı, “Daha fazla gecikmeden yemeğimizi yiyelim.”
“Tamam.”
İkisi yemek yerken sohbet etti ve Shen Dai, Cheng Ruoze’nin babasının Qu Shen’in eski bir astı olduğunu öğrendi.
Cheng Ruoze pek çok A-seviyesi alfadan farklıydı. Bariz anlamda baskın bir karaktere sahip değildi, eğlenceli biriydi ve anlaşması kolaydı. Şirket hakkında havadan sudan sohbet ettiler ve konu Qu Moyu’dan da açıldı. Cheng Ruoze’nin Qu Moyu’ya hayranlık duyduğu açıkça anlaşılıyordu. Qu Moyu çok zeki biriydi ve hem işle ilgili hem de hayata dair meselelerde olan bilgeliğiyle insanları kendisine hayran bırakıyordu.
Shen Dai de onu dinlemekten ve Qu Moyu’nun hakkında okul hayatı olsun, iş hayatı olsun bilmediği şeyleri öğrenmekten bir hayli mutluydu. Çalışanların, yöneticilerin, kıdemlilerin ve diğer insanların önünde nasıl nitelikli bir figür haline geldiğini de öğrenmişti. Karar mercii Qu Moyu’ydu. Ters giden herhangi bir durumla nasıl başa çıkılacağını en iyi o biliyordu. Shen Dai, Cheng Ruoze’den onun herkesin dilinde olan başarılarının arkasında neler olduğunu dinlemişti.
Konusu açılınca Cheng Ruoze’nin içini yine bir endişe kapladı, “Şu anda şirkette çok fazla olay var ve Bay Qu kızışma dönemine girmek üzere. İlaç alsa bile en fazla iki üç gün süreyi kısaltabilir.”
Shen Dai kaşlarını çattı, “Kızışma döneminde baskılayıcı ilaçlar kullanmak vücuda son derece zarar verir.”
Alfaların kızışma dönemleri yılda yalnızca bir kez olsa da, hormon dengesizlikleri omegalarınkine göre çok daha yüksekti. Eğer kızışma dönemindeyken baskılayıcı ilaçlar alınırsa hem etkisi daha az olurdu hem de vücuda daha çok zarar verirdi. Eğer işe yaraması isteniyorsa kızışma döneminden önce alınması şarttı; yani Qu Moyu’nun şu anda baskılayıcı ilaçları alması en doğru zamandı.
Yani, şirketin mevcut durumu gerçekten de hiç parlak değildi ve Qu Moyu’nun bir haftalığına yok olması daha kötü sonuçlar doğurabilirdi.
“Evet, durumu ölçüp tarttıktan sonra karar kılacağız. Hepimiz Başkan Qu’yu ikna etmeye çalışıyoruz,” dedi Cheng Ruoze iç çekerek, “Vakit bulursan sen de onu ikna etmeye çalışabilir misin? Bizim söylediklerimizden ziyade senin söylediklerinin Başkan Qu’nun üzerinde etkisi olabilir.”
Shen Dai, Qu Moyu’nun muhtemelen kendisini dinlemeyeceğini biliyordu ama yine de denemesi gerekiyordu, “Kızışma döneminde güvenli evine gideceğini söyledi.”
“Evet,” dedi Cheng Ruoze, bir yandan yemeğini yemeye devam ediyordu, “S-seviyesi alfalar için kızışma dönemi şakaya gelmez, son derece izole olmaları gerekiyor.”
“Peki…gerçekten güvenli mi?” diye sordu Shen Dai, pek çok yerde, özellikle bakacak kimsesi olmayan bekar alfalar için kızışma dönemlerini geçirmeleri için güvenli evler kiralanıyordu.
Alfalar kızışma dönemi boyunca tehlikeli ve savunmasızdı, normalden daha agresif hale gelirlerdi. Beyinlerine hormonlar ve üreme arzusu hakimdi, bu da onları ilkel çağlardaki hayvanlardan farksız yapıyordu. Akılcı düşünme yetenekleri büyük ölçüde köreliyordu ve tüm davranışlarını içgüdüleri yönlendiriyordu. Bu dönemde eğer yabancı biri yanlarına yaklaşırsa kendilerini şiddetle savunuyorlardı. Kendi bölgelerine girenlere zarar verebilme potansiyelleri oluşuyordu.
Ailesi olan alfalar genellikle kızışma dönemlerini kendi evlerinde geçirmeyi tercih ederlerdi. Sakinleştirici alarak rahat bir odaya kilitlenirlerdi ve genellikle de hiçbir sorun çıkmazdı.
Fakat S-seviyesi alfalar için işler böyle ilerlemiyordu. Kendi bölgesine girmeye çalışanlara karşı savunmaya geçtiklerinde tam bir biyolojik silaha dönüşürlerdi, bu yüzden yakınlarında olan herkesin kendisini koruması gerekiyordu. Yani neticede, S-seviyesi alfaların kendilerine özel bir güvenli evlerinin olmasının nedeni buydu.
Cheng Ruoze hiç de kaygılı görünmüyordu, “Endişelenme. Şimdiye kadar hiçbir sorun çıkmadı.”
Shen Dai, Qu Chengchen’in kendinden emin ifadesini hatırladı ve kalbini tekrardan bir huzursuzluk kapladı. Sonuçta Qu Chengchen de S-seviyesi bir alfaydı. Güvenli evlerin ne denli koruma altında olduğunu bilmiyor olması mümkün müydü? Neden bu kadar kendinden emindi ki?
Ya da Qu Moyu’nun güvenli evinin nerede olduğunu biliyor olabilir miydi? Bu da mantıklı görünmüyordu, çünkü biliyor olsaydı Shen Dai’yle işbirliği yapmaya çalışmazdı. Kullanabileceği pek çok insan vardı en nihayetinde. Blöf yaptığı basbayağı belliydi ve işaret meselesini Shen Dai’ye yem olarak ortaya atıyordu. Gözünü hırs bürümüş biri olsaydı Shen Dai, Qu Moyu’ya yavaş yavaş ihanet etmek için onunla işbirliği yapmayı kabul edebilirdi.
Tüm bu olasılıkları düşünürken Shen Dai soğuk soğuk ter dökmeye başladı. Qu Moyu’ya daha fazla güvenmeliydi ve Qu Chengchen’in aşağılıkça amaçları uğruna onu kullanmasına izin vermemek için gözünü dört açmalıydı.
Akşam yemeğinden sonra, büyükannesini ve Shen Qin’i almak için birlikte arabaya bindiler.
Doktor randevusuna giderken birkaç kez bu arabayla gitmişlerdi. Shen Qin, Shen Dai’nin arkadaşının neden bu kadar iyi davrandığını merak etmişti ve Cheng Ruoze’nin Shen Dai’ye talip olabileceğini düşünmüştü. Ancak artık aslında arabanın Qu Moyu tarafından gönderildiğini öğrenmişti. Cheng Ruoze konusunda epey heyecanlanmıştı. Yoldayken Cheng Ruoze ile sohbet etmeye çalışıp duruyordu.
Cheng Ruoze sivri bir zekaya sahip olduğundan ona yalnızca yapmacık bir şekilde gülümsemekle yetindi.
Doktor randevusundan sonra Shen Dai’nin büyükannesini ve Shen Qin’i eve bıraktılar.
Cheng Ruoze, Shen Dai’ye gülümsedi, “Aslında bugün Bay Qu benden başka bir şey daha yapmamı istedi.”
Shen Dai merakla, “Neyi?” diye sordu.
Cheng Ruoze parmağını kaldırdı ve Shen Dai’nin üçüncü kattaki evini işaret etti, “Bu evin kredisi Bay Qu tarafından ödendi.”
Shen Dai boş boş Cheng Ruoze’ye baktı.
“X bankası bizim anlaşmalı olduğumuz banka. Tüm prosedürler orada halledildi. Kimlik kartın yanındaydı, değil mi? Bazı imzaları atman için seni oraya götüreceğim.”
Shen Dai kendine geldi ama nasıl tepki vereceğini bilmiyordu. Telefonunu çıkarıp bir an önce Qu Moyu’yu aramak istiyordu. Qu Moyu’nun ona karşı olan nezaketi giderek artıyordu. Dört yıl önce onu kurtardığı andan itibaren her daim sanki hayatını ışığıyla aydınlatıyordu. Shen Dai’nin kalbi çeşitli duygularla dolup taşıyordu. Ama yine de, böyle bir iyiliği gönül rahatlığıyla kabul edebilir miydi ki? Büyükannesinin tedavisi dolayısıyla Qu Moyu’ya karşı kendisini zaten oldukça borçlu hissediyordu.
“Aslında bu meselede benim parmağım var. Bay Qu, bu ev için borç aldığını bilmiyordu. Sen o gün bana anlatınca ben de ona bahsetmiş bulundum. Bay Qu kredi işiyle alakadar olmamı istedi,” dedi Cheng Ruoze ve göz kırptı, “Bay Qu sana karşı çok nazik.”
Shen Dai içtenlikle cevapladı, “Asistan Cheng, teşekkür ederim. Bana gerçekten de çok fazla yardımın dokundu. Ancak bu meseleyi önce Bay Qu ile konuşmam gerekiyor.”
“Konuşacak ne var ki?” dedi Cheng Ruoze, Shen Dai’nin endişelerini görünce onu gülümseyerek ikna etmeye çalıştı, “Paranın tamamı ödendi zaten ve banka da para iadesi yapmıyor. Mühendis Shen, sebebi ne olursa olsun artık ikiniz evlisiniz. Bay Qu sana çok iyi davranıyor. Ayrıca elbette kendi omegasının sorunlarıyla ilgilenmek her alfanın görevidir. Bunu bu kadar kafana takmana hiç gerek yok.”
Shen Dai’nin kalbinde tarif edilemez bir mutluluk duygusu vardı. Qu Moyu’nun kendi alfası olup olmaması meselesini bir kenara bırakacak olursa, şu anda Qu Moyu’nun ona karşı olan nazik davranışlarının hepsi gerçekti. Hatta belki de Qu Moyu ondan hoşlanıyor bile olabilirdi. Bu yüzden ona karşı nazik davranıyordu, ona ihtiyacı vardı, yatak odasına girmesine izin vermişti ve büyükannesinin tedavisini üstlenmişti.
Ne de olsa insan birini sevdiğinde, ona karşı iyi davranmadan edemezdi.