İçeriğe geç
Home » Alpha Predator 47. Bölüm

Alpha Predator 47. Bölüm

Shen Dai uzun ve derin bir uykuya dalmıştı. Kızışma dönemi sona erdiğinde, hormon seviyesi yeniden dengelenmişti. Bu dönemde edindiği tüm fiziksel gücün acısı sonradan çıkmıştı. Tabii kızışma dönemindeyken S-seviyesi bir alfayla başa çıkmaya çalışması da cabasıydı.

Uyandığında odadaki karartma perdeleri hala kapalıydı, bu yüzden Shen Dai’nin gece mi yoksa gündüz mü olduğuyla ilgili hiçbir fikri yoktu. Yan tarafına doğru dönerek hep yaptığı gibi yatağı yokladı, “Moyu…”

Yan tarafı boştu.

Shen Dai gözlerini açtı ve yanının boş olduğunu gördü. Yatağa dokunan avuçları soğukluğu hissedebiliyordu. Qu Moyu kalkalı uzun zaman olmuştu. Uyandığı için kalkmış olduğunu bilmesine rağmen Shen Dai kaybolmuş hissetmekten kendini alamıyordu. Ne de olsa, geçen hafta her dakika Qu Moyu ona yapışmıştı; birlikte yemek yemiş, duş almış ve uyumuşlardı. Qu Moyu onu bir an olsun bile yalnız bırakmamış, gittiği her yerde onu takip etmişti.

Shen Dai yaşananların gerçekliğini hala idrak edememişti. Elini uzattı ve ensesine dokundu. Hemostatik çıkartma çoktan çıkarılmıştı ve feromon bezlerinin üstündeki ısırık izi ömür boyu silinmeyecek şekilde kabuk bağlamıştı. Abanoz feromonunun varlığını açıkça hissedebilen bedeni, bundan böyle kendisine ait değildi. Pek çok kanıt olmasına karşın yine de bir rüyanın içinde olduğunu düşünüyordu.

Qu Moyu onu işaretlemişti.

Qu Moyu onu işaretlemiş miydi?!

Shen Dai elini karnına koymadan edemedi. Orada bir bebek mi olacaktı? Kızışma döneminde gebelik oranı son derece yüksekti. Doğum kontrol yöntemleri kullanılmadığı sürece hamile kalınması kesin gibi bir şeydi. Onun ve Qu Moyu’nun bebeği…Düşüncesi bile kalp atışlarının hızlanmasına yetmişti.

Uzunca bir süre düşüncelere dalmıştı. Ancak zihni ve mantığı yavaş yavaş yerine geliyordu. Kızışma dönemine zorla girmiş olduğunu anımsadı. Muhtemelen Heng Amca onun yerine şirketten izin almıştı. Omegaların aniden kızışma dönemine girmeleri olağandı ve iş kanunlarına göre izin alma hakkına sahipti. Büyükannesi onu aramış mıydı? O halde…durun bir dakika! Shen Dai aniden cep telefonunun Qu Moyu tarafından ezildiğini hatırladı.

Shen Dai yatakta doğruldu. O gece olan tüm sahneler aklına geldi ama garip zil sesini Qu Moyu’nun ani değişimiyle bağdaştıramamıştı. Sonuçta, bu onun bilişsel sisteminin ötesindeydi. Bu yüzden bir an önce gerçekliğe dönebilmek için duş almaya karar verdi.

Hem bacakları hem de beli dayanılmaz derecede ağrıyordu. Temizlenmiş olan oda yine de önceki haftanın şehvetini yansıtıyordu. O dönemde olanları düşününce Shen Dai’nin yüzü kızardı.

Yavaşça banyoya doğru ilerledi ve kıyafetlerini çıkarıp aynada kendisine baktığında bedeninin aşk izleriyle kaplanmış olduğunu gördü. Fazlasıyla…nahoştu. Hızla bakışlarını kaçırdı ve duşa girdi.

Duş aldıktan sonra saçlarını kurulayarak dışarı çıktı. Oda hala karanlıktı ve sadece banyodan yayılan ışık hafif bir parlaklık sağlıyordu. Yatağa gidip ışığı yakmak üzereydi ki aniden köşedeki kanepede birini gördü. Karanlık ve uzun bir insan silueti vardı.

Shen Dai şaşırmıştı. Uzun bacaklara baktı, “Moyu? Neden ışığı açmadın?”

Sehpanın üzerindeki lambaya bir el uzandı. İnce parmak uçları hafifçe düğmeye bastı. Hareketleri yavaş ve zarifti, tıpkı bir piyano tuşuna düşen başlangıç hareketi gibiydi. Lambanın ışığı Qu Moyu’nun ifadesiz yüzüne vuruyordu. İfadesi o kadar karanlıktı ki, ne düşündüğünü anlamak imkansızdı. Gözleri adeta Bahamalar’da her şeyi yutabilecek derinlikteki o mavi denize benziyordu.

Kemikleri donduran bir soğuk, tüm omurları boyunca ilerleyerek kafatasına kadar işledi. Shen Dai’nin vücudu hafifçe titriyordu. Qu Moyu’nun ruh halindeki değişimleri eskisinden daha net hissedebiliyordu. Bu da demek oluyordu ki, ondaki değişimlerden artık daha kolay etkileniyordu.

Çok korkuyordu.

Yine de kalbindeki beklentilerin peşinden giderek, kendisini memnun etmek istercesine çabaladı ve “Kocacığım” diye seslendi. Qu Moyu’nun kendisine son günlerdeki gibi coşku ve sevgiyle karşılık vermesi için can atıyordu.

Qu Moyu’nun yanıtı, çattığı kaşlarıyla beraber gizlenmemiş tiksintisini ifade etmek oldu. Sehpadan, içinde ezilmiş bir cep telefonu bulunan şeffaf bir plastik torbayı aldı, “Bu şeyin nasıl çalıştığını biliyor musun?”

Shen Dai telefonuna boş boş baktı, Qu Moyu’nun sorusunu anlayıp anlamadığından emin değildi.

“İnfrason dalgaları yayan bir cihaz var. Bu cihazın tetik mekanizması özel zil sesleridir. İnsanlar zil sesini duyabilirler ama kızılötesi dalgaları algılayamazlar. Bu kızılötesi dalgalar insanın endokrin sistemini etkileyebilir,” dedi Qu Moyu ve alaycı bir ifadeyle devam etti, “Ne o, Qu Chengchen sana bu cihazın nasıl çalıştığını anlatmadı mı yoksa? Neyse, sorun değil. Bu cihaz ordu tarafından S-seviyesi alfalarla başa çıkmak için özel olarak geliştirilmişti. Yaşattığı işkence o kadar güçlüdür ki, sıradan insanların eline geçmesi imkansızdır.”

Shen Dai’nin zihni bomboştu. Hayatında düşünme yetisini yitirdiği çok nadir anlar vardı. Çoğu zaman, sorun ne kadar karmaşık olursa olsun çözebilecek cesareti de o denli büyük olurdu. Ama şu anda öyle değildi. Şu anda, panikten aklını kaçırmak üzereydi.

Qu Moyu ayağa kalktı ve adım adım Shen Dai’ye doğru yürüdü.

İliklerine kadar işleyen soğuk Shen Dai’nin iki adım geriye sendelemesine neden oldu ama sonrasında hareket edememişti ― çünkü Qu Moyu hareket etmesine izin vermiyordu.

Qu Moyu, Shen Dai’ye doğru yürüdü, güzel ve yakışıklı yüze baktı; kalbi kontrolsüz bir şekilde titriyordu. Ne de olsa son yedi gün içinde dünyanın en ateşli aşkını yaşayarak sayısız hatıra bırakmışlardı. Kızışma dönemindeyken omegasını korumak için tereddüt etmeden ölüme dahi gidebilirdi. Ancak kızışma dönemi sona ermişti ve artık bilinci yerine gelmişti. Plastik torbadaki cep telefonunu Shen Dai’nin yüzüne doğru yaklaştırırken, içinden kendisini bu masum ve güzel yüze kanmaması için uyarıyordu. Ses tonu buz gibiydi, “Bana açıklayacak bir şeyin var mı?”

Shen Dai başını salladı ve “Bilmiyorum,” diye fısıldadı. Qu Moyu’nun neden bahsettiğini bilmiyordu. Cep telefonunda nasıl… kızılötesi dalgalar olabilirdi ki?” Birden o gün öğleden sonra büyükannesini görmeye gittiği aklına geldi. Büyükannesinin kendini iyi hissetmediği gerekçesiyle Shen Qin onu eve çağırmıştı. Daha sonra alışverişe çıktığında telefonu da yanına almıştı ve yanlışlıkla aldığını söylemişti. Bir saatten fazla bir sürede, Shen Qin… Hayır, Shen Qin bunu tek başına yapmış olamazdı. Bu işin arkasında kesinlikle Qu Chengchen vardı!

Shen Dai’nin gözbebekleri titriyordu. Ancak Qu Moyu’nun gözünde bu tepki yalnızca suçundan kaçmaya çalışmak anlamına geliyordu.

Shen Dai, Qu Moyu’ya baktı ve panik içinde konuşmaya başladı, “Ben değildim. Telefonuma ne oldu bilmiyorum… O gün eve gittim ve babam telefonumu alıp gitti. İnfrason’un ne olduğunu bile bilmiyorum!”

Shen Dai, böyle bir açıklamanın çok yetersiz olduğunu biliyordu. Ama tüm gerçek buydu. Qu Moyu’nun ifadesinin giderek daha da kasvetli hale geldiğini görünce onun koluna sarıldı ve alfasını yatıştırmak için feromon salgılamaya başladı. Ses tonu yumuşacıktı, “Moyu, dinle beni. Şu an bir karmaşa içindeyim. İzin ver…”

Qu Moyu’nun gözleri şiddetle parlıyordu. Shen Dai’nin kolunu itti ve kocaman eliyle ince beyaz boynu tutarak Shen Dai’yi duvara yasladı. Dişlerini sıkarken her kelimesi kulağa acımasızca geliyordu, “Bana tuzak kurdun. Bana karşı tuzak kurdun.” En yakınındaki kişi tarafından ihanete uğramanın hayal kırıklığı onu oldukça öfkelendirmişti. Bu omeganın nazik ve barışçıl görünümüyle kafası karışmış, defalarca kuralları çiğnemiş ve onu mutlu etmek için çabalamıştı. Hiçbir omegaya bu kadar takıntılı olmamıştı. Hatta onun uzun süre yanında kalmasını bile istemişti. Ama bu omega gizlice düşmanıyla işbirliği yapmıştı!

Shen Dai’nin soğuk, gülümseyen ve duygusal halleri sürekli gözünde canlanıyordu. Birlikte oldukları o güzel resimler, zihninde oynayan ve önündeki Shen Dai ile örtüşen sessiz bir sinemaya dönüşüyordu. Hayır, hafızasındaki her şey yalandı. Bu omega açgözlü, sinsi ve kurnazdı!

Qu Moyu’nun kalbi görünmez bir el tarafından sıkılıyormuş gibiydi. Böyle bir acıyı daha önce hiç tatmamıştı. Hayatında kendisini hiç bu kadar aciz hissetmemişti. Bu hislerden öylesine nefret ediyordu ki, elinden gelse Qu Chengchen’i öldürürdü!

“Ahh….”

Shen Dai nefes alamadığı için acıyla bir inilti çıkardı. Ayakları havada çırpınıyordu. Qu Moyu ona kan çanağına dönmüş gözleriyle vahşice bakıyordu. Yüzündeki ifadeye bakılırsa, nefretle dolup taşıyormuş gibiydi. Bu adam daha dün kendisine sevgiyle sarılan ve ona ait olan alfasıydı. Bu kişi onun alfasıydı!

Berrak gözyaşları yanaklarından aşağı süzülürken Shen Dai bir anda cennetten kovulup cehenneme sürgün edilmenin acısını hissediyordu.

Shen Dai boğulmak üzereyken Qu Moyu onu yere attı.

Shen Dai boynunu kapattı ve şiddetle öksürdü. Kızaran yüzü gözyaşlarıyla kaplanmıştı. Yavaşça başını kaldırdı ve boğuk bir sesle, “Yapmadım, ben bir şey yapmadım,” dedi.

Qu Moyu takım elbisesinin pantolonunu hafifçe yukarı çekerek yere çömeldi ve Shen Dai’nin çenesini kavradı, “Hiçbir şey yapmadın mı? Yatağıma girmek için kızışma dönemini kullanmadın mı? Düşmanımla işbirliği yaptıktan sonra benim kızışma dönemimi kullanıp istediğini elde etmedin mi?”

Shen Dai’nin kalbi öylesine sızlıyordu ki, karşılık verecek hali bile yoktu.

“Gerçekten akıllısın. Kendini gizlemede çok iyisin. Sanırım o kadar kitabı boşuna okumamışsın,” dedi Qu Moyu ve çenesini sertçe sıktı, “Düşünsene bir. Nasıl her şey tesadüf olabilir ki? Dört yıl önceki laboratuvar kazasında bile bana kasten tuzak kurdun ama ben yine de kendime hakim oldum. Hissedarlar toplantısında kızışma dönemine girerek yeniden şansını denedin. Seni yalnız bırakmayacağımdan emindin çünkü. Tebrik ederim, sana aşık olmam için çok emek vermişsin.”

Shen Dai titreyerek başını salladı. Qu Moyu ilk günlerde ona karşı ihtiyatlı olduğunda bile, ağzından tek bir kötü söz çıkmamıştı. Qu Moyu mesafeli olsa da kibar bir adamdı. Kendisiyle ilgili bu zamana dek en ufak kötü bir şey söylememişti. Ancak şu anda Shen Dai karşısındaki adamı tanıyamıyordu. Belki de gerçek Qu Moyu bu kişiydi.

“Son yedi günde ne kaybettiğimi biliyor musun? Hiç hak etmeyen bir omegaya işaretimi verdim. Hatta şu anda benim bebeğime hamile olabilir,” dedi Qu Moyu ve bıçak gibi keskin olan bakışları Shen Dai’nin karnında gezindi, “İnfrason dalgaları yüzünden kızışma dönemine erken girdim ve işleri hala yoluna koyamadım. Qu Chengchen bu dönemden faydalanarak, önce hisse fiyatlarının düşmesine sebep oldu, sonra da kendisi hisseleri satın aldı. Haberim yokken her şey değişti ama ben bir canavar gibi evde saklanıyor ve çiftleşmekten başka hiçbir şey yapmıyordum. Eğer babam işe el atmasaydı Qu Chengchen amacına ulaşmış olacaktı!”

Shen Dai, gözleri panik ve umutsuzlukla dolu bir şekilde Qu Moyu’ya bakıyordu.

Güzel bir rüya kabusa dönüşmüştü.

Qu Moyu ayağa kalktı ve yerde hareketsiz duran Shen Dai’ye küçümseyici bir bakış attı. Yakın zamana kadar şefkat ve sevgiyle dolu olan o gözler şimdi ona pis bir şeye bakar gibi bakıyordu, “İstediğini aldığını sanıyorsun. İşaretimle beni kontrol edebileceğini sanıyorsun. Beni kimse kontrol edemez. Beni kimse kandıramaz. Bedelini ödeyeceksin.”


5 1 vote
Article Rating
Subscribe
Bildir
guest

2 Yorum
Eskiler
En Yeniler Beğenilenler
Inline Feedbacks
View all comments
Garon’un Piposu
Garon’un Piposu
1 ay önce

Her şey karıştı ya. Qu Mo Yu’ya kızamıyorum çünkü adamın etrafı çakal dolu ve herkesten şüpheleniyor. Shen Qin nasıl bir insan ya bir insan oğlunu hiç mi düşünmez anlamıyorum. Olan Shen Dai’ye oldu üzüldüm

Innerchild
Innerchild
17 gün önce

Gel de çık şimdi bu işin içinden çocuğun suçsuz olduğu nasıl kanıtlanacak ki çok kötü her şey

You cannot copy content of this page

2
0
Would love your thoughts, please comment.x