Bir yıl sonra.
Shen Dai kütüphaneden döndüğünde, markete giderek bir orfoz balığı bir de dört kiloluk bir yengeç ve biraz da sebze aldı. Kuzeyde büyümüştü ve deniz mahsullerini çok seviyordu. Ancak şu anda olduğu yer kuzeybatıdaydı ve yerli halk deniz ürünlerini pek tercih etmiyordu. Tüm deniz ürünleri uçakla kargolanıyordu. Taze olsalar da oldukça pahalıydılar. Özel eğlenceler ya da kutlamalar için satın alınması makuldü. Shen Dai de zaten bir kutlama için satın almıştı.
Qiu Qiu’nun yüzüncü gününü ve tezini tamamlayışını kutlayacaktı.
Shen Dai elindeki iki torbayla kapıyı zar zor açmaya çalıştı ve eve girdi. İçeriden beta bir kız gelerek elindeki torbaları aldı, “Bay Shen, neden bu kadar çok sebze satın aldın? Bunlar çok ağır.” Kızın güzel, sade, yuvarlak bir yüzü vardı ve adı Xiaodie’ydi. Enstitüde stajyerdi ve aynı zamanda da Bai Xiangwan’ın öğrencisiydi. Shen Dai orada çalışmadığından sık sık enstitüye girip çıkamıyor ve ekipmanlara dokunamıyordu. Bai Xiangwan, bazı basit deneyler yapmasına ve veri toplamasına yardımcı olması için Xiaodie’yi onun yanına göndermişti. Kız hem aklı başında hem de çalışkandı ve Shen Dai’ye bebek bakımında yardımcı oluyordu. Shen Dai de onun kendi evinde kalmasına izin vermişti.
Şu anda kiraladığı ev de Bai Xiangwan’a aitti. Burası şirketin lojmanıydı. Bai Xiangwan birkaç yıllık kirayı peşin olarak vermişti ama Araştırma Enstitüsü’nün yurdunda kalıyordu ve Shen Dai’den cüzi bir miktarda kira alıyordu. Bu iki kişinin yardımları sayesinde Shen Dai’nin omuzlarındaki yük bir nebze de olsa hafiflemişti. Aksi takdirde, bebeğine bile bakamazdı.
Shen Dai gülümsedi, “Biraz deniz mahsulü almaya gitmiştim, onları pişirebilir misin?”
“İnternetten tarifine bakacağım. Ne kadar zor olabilir ki zaten?” dedi Xiaodie ve heyecanla poşette çırpınan balığa baktı, “Vay canına, ne kadar da büyük. Kesin çok pahalıdır.”
“Dışarıda yemek yemekten daha ucuz.”
Malzemeleri yerleştirdikten sonra Shen Dai saatine baktı, “Gidip bir Qiu Qiu’ya bakayım, sonra sana yardıma gelirim.”
“Olsun ben hallederim zaten Bay Shen çok fazla çalışıyor. Altı buçuk olmadan hazırlamış olurum.”
Shen Dai ellerini yıkadı ve sessizce odaya girdi. Beşiğin içinde minik, sevimli ve yumuş yumuş bir bebek yatıyordu. Parmağını emerek mışıl mışıl uyuyordu. Rüyasında kim bilir neler görüyordu.
Shen Dai minik alfasını görünce adeta eridi ve yumuşak bir ifadeyle bebeğine baktı.
Qiu Qiu otuz altı haftalıkken dünyaya gelmişti. Doktor bebeğin durumunun iyi olduğunu söylese de, bebek rahminde büyüdükçe kullanılan alternatif feromonların da etkisi azalmaya başlamıştı. Alfa babasının feromonları olmadan normal doğum riskli olacağından sezaryenle erken doğum tercih edilmişti. Qiu Qiu doğduğunda minnacıktı. Neredeyse on beş gün kuvözde kalmıştı. Shen Dai bu dönemde bir hayli endişeliydi ama çok şükür ki, bebek sağlıklı bir şekilde kuvözden çıkmıştı.
Qiu Qiu, bebeğin göbek adıydı. Büyükbabası ona Taishan Dağı’ndan gelen Dai adını vermişti ve o da kendi bebeğine Xiao Shanqiu adını vermişti. Yani kendisi büyük Tai Dağı’yken bebeği küçük Tai Dağı’ydı.
ÇN: Taishan Dağı’nın adı iki karakterden oluşuyor 泰 ve 山. Büyükbabası ona 泰 (Dai) adını verince o da bebişe diğer yarısını 山(Shan) adını vermiş. Önündeki Xiao minik anlamında, adına dahil değil. Qiu Qiu’nun okunuşu çuu çuu 💌
Shen Dai yavaşça eğildi ve parmaklarıyla Qiu Qiu’nun yumuşak saçlarını okşadı. Ardından başını eğdi ve hafifçe burnunun ucuyla onu kokladı. Qiu Qiu’nun feromon kokusu çam ağacıydı ve kokusu oldukça eşsizdi. Biraz ilacı andıran bir kokusu vardı ama kesinlikle kötü değildi. Ayrıca insana değişik bir tazelik veriyordu. Lakin yeni doğmuş olduğundan feromon bezleri henüz gelişmemişti ve feromonlarının kokusu zayıftı. Shen Dai zaman zaman onun feromonlarını koklardı. Süt gibi kokan bebeğinin kendi kokusuyla birleştiğinde ona huzur veriyordu.
Shen Dai gülümsedi ve nazikçe Qiu Qiu’nun yanağını öptü. Çocuk sahibi olmanın nasıl bir şey olduğunu hiç tahmin edemiyordu. Ne kadar severse sevsin sanki yeterli değilmiş gibi hissediyordu. Qiu Qiu yerinde duramayan bir bebek olsa ve çocuk yetiştirmek hayatındaki en yorucu şey olsa da, halinden oldukça memnundu.
Üçüncü aydan itibaren, vücudu yavaş yavaş iyileşmişti. Altı aylık olduğunda Qiu Qiu’yu alıp büyükannesini ve hocasını ziyaret etmeyi planlıyordu. Hocası onunla ilgilenmeseydi ve Bai Shixiong’u ona yardım etmeseydi, enstitüye elini kolunu sallayarak girip çıkamazdı. Orada onu tanıyan ve geçmişini soran kimse yoktu. Böylece hayatının en zor dönemini herhangi bir sorun çıkmadan atlatmıştı.
Geçmişte olanları konuşmaya ya da arkasına bakmaya cesaret edemese de, Qiu Qiu’ya her baktığında yaptığı her şeyin buna değdiğini hissediyordu.
Xiaodie’ye akşam yemeği için yardım etmek üzere mutfağa geri döndü ve ikisi Qiu Qiu hakkında sohbet ederek gülüştüler.
“Bu arada Bay Shen, dün popüler bir bilim makalesi okudum. Qiu Qiu’nun üç yaşına gelmeden önce onu sakinleştirebilmek için alfa feromonuna ihtiyacı olduğunu ama sentetik feromonların uygun olamayacağı yazıyordu.”
“Biliyorum, bunu bana doktor da söylemişti…ama endişelenme, şu anda durumu gayet iyi,” dedi Shen Dai. Xiaodie’nin ne demek istediğini biliyordu. Bebek doğduktan sonra da iki ebeveyninin feromonlarına ihtiyaç duyardı. Aksi takdirde gelişme geriliği yaşayabilirdi. Lakin yine de feromonlara olan ihtiyacı anne karnındayken duyduğu kadar çok olmayacaktı. Eğer etrafında güvende hissetmesini sağlayan birileri varsa, onların feromonları da işe yarayabilirdi. Şu anda Qiu Qiu ile sık sık temasa geçen tek alfa Bai Xiangwan’dı. Ama bunun münasip olmayacağını düşünüyordu. Bai Shixiong’u ona çok fazla yardım etmişti ve ona daha fazla yük olmak istemiyordu. Bir de tüm bunlardan sonra nasıl ondan feromon sıvısını bir tüpün içine koyarak ona vermesini isteyebilirdi ki?
“Ancak, bence mevcut alternatif feromonlar Qiu Qiu’yu sakinleştirmede artık yeterli değil. Qiu Qiu çok enerjik bir bebek. Bazen onu uyutmakta zorlanıyorum ama yeterince yorgun düşmediği için değil. Muhtemelen kendisini güvende hissetmediğinden,” dedi Xiaodie iç çekerek, “Memleketteyken iki alfa kardeşime ben bakmıştım ama onlar Qiu Qiu kadar hareketli değillerdi. Sanıyorum ki, Qiu Qiu’nun feromon seviyesi çok yüksek.”
“Bilmiyorum henüz feromon seviyesine baktırmadım,” dedi Shen Dai ve içinden, alternatif feromonlar sahiden de işe yaramıyor olabilir mi? diye geçirdi. Doktorun dediğine göre bebek doğduktan sonra artık dünyayı algılamak için annesine ya da babasına güvenmiyordu, çünkü kendi duyu organları vardı. Doğal olarak en yakınında kim varsa, ona bağlılık geliştiriyordu. Açıkçası, Qiu Qiu artık o sıkıcı alternatif feromonları istemiyor ve Bai Xiangwan’ın feromonlarını tercih ediyordu.
“Feromon seviyesi hiç test edilmedi mi?” dedi Xiaodie şaşkınlıkla, “Neden ki?”
Genellikle feromon seviyesi, bir çocuğun doğumundan hemen sonra test edilirdi. C-seviyesi olanlar genellikle gelişme geriliği yaşayanlardı ve en fazla B-seviyesi bulunuyordu. A-seviyesiyse akrabalarla kutlanacak kadar harika bir olaydı, elbette S-seviyesi olması hayal dahi edilemezdi.
Shen Dai gülümsedi, “Yeni doğmuş bir bebeğin feromonlarına göre sınıflandırılmasına karşıyım. gelecekte nasıl bir insan olacağı ve ne tür başarılar elde edeceği ailesine, eğitimine, karakterine ve kendi yeteneklerine bağlıdır. Tek bir veriyi kullanarak kimse hakkında çıkarımda bulunmamalıyız. Dahası, ben bebeğimin feromon seviyesini ölçtürmeyeceğim. Sağlıklı olduğu sürece hangi seviye olduğu umurumda değil.”
Xiaodie, Shen Dai’ye hayranlıkla baktı, “Bay Shen, ne kadar da mükemmel şeyler söyledin. Kendi başına bu kadar başarılı olabilmene şaşmamalı.”
“Gayretle çalışan herkes bir gün başarının kapısını aralayacaktır. Benim hocam Profesör Liu Xi bir beta ama birinci sınıf bir nadir toprak uzmanı.”
Xiaodie heyecanla başını salladı, “Profesör Liu benim idolüm, onun gibi olabilmek için elimden geleni yapacağım!”
Lezzetli bir akşam yemeği hazırladılar. Akşam saat tam yedi olduğunda kapı çaldı.
Shen Dai kapıyı açmak için ayağa kalktı ve gülümsedi, “Eve gelince neden zili çalıyorsun ki? Bugün yarım saat geç kaldın.”
Kapının dışında, olağanüstü görünüşe sahip uzun ve yakışıklı bir alfa duruyordu. Soğuk beyaz bir tene, düzgün bir burna ve karakteristik bir yüze sahipti. Mizacı son derece ölçülü görünüyordu. Ancak laboratuvar kıyafetlerine ve buruşuk gömleğine ne olduğu belli olmayan lekeler bulaşmıştı. Bu, bilimsel araştırmaya takıntılı olan bir mühendisin görüntüsüydü.
Bu kişi Shen Dai’nin Shixiong’u olan Bai Xiangwan’dı. Otuz iki yaşındaydı ve Lancheng Üniversitesi’nin en genç doktora danışmanıydı. Xingzhou Grubu’nun Gansu’daki madencilik alanındaki Araştırma Enstitüsü’nün başkanı ve Liu Xi’nin en yetenekli öğrencisiydi.
Bai Xiangwan elindeki pastayı gösterdi, “Bunu almam yirmi dakika sürdü, o yüzden geciktim.”
“Bay Bai, ben alırım,” dedi Xiaodie ve memnuniyetle Bai Xiangwan’ın elindeki pastayı aldı.
Bai Xiangwan, Xiaodie’ye başını salladı ve ardından Shen Dai’ye “Ah Dai, Qiu Qiu nerede?” diye sordu. Gözleri o esnada evdeki şenliğin sebebi olan miniği arıyordu.
“Şş, az önce uyudu,” dedi Shen Dai ve arkadaki odayı işaret etti, “Uyutmak çok zor oldu, biz önce yemeğimizi yiyelim.”
Xiaodie o anda araya girdi, “Bay Bai, Bay Shen ve ben beraber çok lezzetli yemekler hazırladık. Bay Shen’in aldığı yengeç çok büyüktü. Üç kilodan fazlaydı.”
“O halde o güzel yemeklerin bir an önce tadına bakmalıyım,” dedi Bai Xiangwan, gülümsedi ve nazikçe Shen Dai’ye baktı, “Bugün kutlamaya değer bir gün.”
Üçü masaya oturdular ve Shen Dai bir şişe şarap açtı. Ardından kadehini kaldırarak derin bir nefes aldı, “Bugün çok mutluyum. Tezimin düzeltilmesi gereken noktaları olsa da, bitirmiş sayılırım. Ayrıca bugün Qiu Qiu’nun da yüzüncü günü. İkinizi de teşekkür etmek istiyorum. Sizin yardımlarınız olmasaydı şu anda bu durumda olmazdım.” Son kelimeleri söylerken hafifçe gözleri kızarmıştı, “Gerçekten, çok teşekkür ederim.”
Shen Dai geçen yılki hayatına dönüp baktığında, yaşadığı zorlukların kelimelerin çok ötesinde olduğunu düşünüyordu. Birbiri ardına acı, endişe, yorgunluk ve kendinden şüphe duyma hislerine katlanmak zorunda kalmıştı. Qu Moyu’nun gölgesinden hala kurtulmuş değildi ama en azından her geçen gün daha da iyiye gidiyordu. Her şeye rağmen Qiu Qiu’yu düşündüğünde kalbi güçle dolup taşıyordu. Bai Shixiong’un ve Xiaodie’nin desteği sayesinde hayatta kalabilmişti. Oldukça şanslı hissediyordu. İnsan hayatında kaç kere böyle insanlarla tanışabilirdi ki?
Xiaodie sırıttı, “Bay Shen, senin yanındayken kalacak yerim, yiyecek yemeğim var ve ayrıca senden çok fazla şey öğreniyorum. Qiu Qiu’yu da çok seviyorum üstelik. Teşekküre hiç gerek yok, asıl ben teşekkür etmeliyim.”
Bai Xiangwan da gülümsedi, “Rica ederim.”
Shen Dai ikisine minnetle baktı, “O zaman kadehimi size kaldırıyorum.”
“Hadi soğumadan yemeğimizi yiyelim,” dedi Xiaodie ve heyecanla ellerini çırptı, “Qiu Qiu doğalı tam yüz gün oldu. Umarım sağlıklı, mutlu olur, daha çok uyur, daha az ağlar ve büyüyüp yakışıklı bir adama dönüşür!”
Shen Dai’nin yüzünde mutlu bir gülümseme belirdi.
― ― ―
ÇN: Bu arada Shen Dai harika bir baba olmamış mı? Ayrıca Bai Xiangwan 🔥Eee Qu Moyu efendi, sen şimdi bitmedin mi? İKİSİNİ GÖRSE KEŞKE DE ONLARIN BEBEKLERİ ZANNEDİP KAHROLSA
Şuraya birkaç bebiş fanartı bırakalım:
Cr: Sağ alttaki weibo hesabı
Anom bal bal yerim