İçeriğe geç
Home » Alpha Predator 64. Bölüm

Alpha Predator 64. Bölüm

​​Shen Dai, Qu Moyu’dan çok da uzakta oturmuyordu. Bir zamanlar sevdiği, kalbini verdiği ve en karanlık dönemlerinde onu aydınlığa çıkaran kişiyi sükûnetle izliyordu. Bazen onu kurtaran kişinin onu neden kendi elleriyle uçurumdan ittiğine hiç anlam veremiyordu.

Artık bu sorunun cevabının pek bir önemi yoktu. Bu sefer kimsenin eline ihtiyaç duymadan kendi başına ayaklarının üzerinde duruyordu.

Shen Dai’nin ses tonu sakindi, “Açıklamam bir anlam ifade edecek mi ki?”

Qu Moyu biraz şaşırmıştı. Söyleyecek çok şeyi vardı ama önce hangisini söyleyeceğini bilmiyordu. Öfkesi durulunca bir terslik olduğunu anlamış ve çocuğun doğum tarihini araştırmıştı. Otuz altı haftalık olarak prematüre doğan bir bebek kendisinden başkasının olamazdı.

O an kalbindeki sevinç, gizli bir gayrimeşru çocuğu olması tehlikesinden çok daha ağır basıyordu.

Gelgelelim ev, Bai Xiangwan’ın feromonlarıyla dolup taşıyordu. Evet bebek onundu ama bu, Shen Dai’nin ona ihanet etmediği anlamına gelmiyordu. Shen Dai’nin yaptığı her şeyi neden yapmış olduğunu sürekli zihninde düşünüyordu.

Shen Dai’nin en çok saklamak istediği sır ortaya çıkmıştı. Bir bardağın yere düşüp kırılması gibiydi bu; artık geri dönüşü yoktu. Ama çocuğu doğurmuştu bir kere, Qu Moyu ona ne yapabilirdi ki?

Qu Moyu gözlerini kıstı, “Sözleşmeyi ihlal ettin.”

“Shen Yue’nin velayeti bende. Babalık testi yapmayı kabul etmiyorum. Beni zorlasan da hukuki olarak hiçbir şey yapamazsın,” dedi Shen Dai, gözleri oldukça kararlıydı, “Benim çocuğumun seninle hiçbir ilgisi yok.”

Qu Moyu’nun ses tonu soğuktu, “Nasıl bir oyun peşindesin? Bu çocuğu nasıl doğurdun bilmiyorum ama bayağı çaba sarf etmiş olmalısın. Söyle bana, ne istiyorsun?”

“Hiçbir şey istemiyorum, özellikle de senden.”

“Daha önce çok gördüm böyle numaraları,” dedi Qu Moyu alaycı bir tavırla gülerek, “İnsanlar küçük kârlar peşinde koşmazlar. Daha büyük bir planları vardır hep. Açıkça düşünürsen, gayrimeşru bir çocuğun sana getireceklerinin sınırlı olduğunu anlarsın. Ama şimdi her şeyi telafi etmeye hazırım, sadece kabul et.”

Shen Dai de gülümsedi. Qu Moyu’nun söylediklerine hiç şaşırmamıştı. Qu Moyu’nun etrafındaki ilahi ışık söndüğünde karşısında duygusuz bir güç makinesi olduğunu anlamıştı. S-seviyesi alfaların dünyasında her şey kâr ve zarardan ibaretti. Herkesin her şeyi yalnızca kâr için yaptıklarını düşünürlerdi. Bu yüzden Qu Moyu’nun onu anlayabilmesinin hiçbir yolu yoktu.

Böyle acınası bir insan nasıl var olabilirdi ki?

Shen Dai, Qu Moyu’ya kayıtsızca baktı, “Hiçbir şey istemiyorum. Bu çocuğun seninle hiçbir ilgisi olmayacak. Ona bir kuruş vermen bile gerekmeyecek. Hukuk departmanın var zaten, en iyi avukatlara sahipsin. Sana ve gelecekteki çocuklarına karşı herhangi bir tehdit oluşturamayacağını biliyor olmalısın. Yani endişeleneceğin hiçbir şey yok.”

Qu Moyu’nun gözbebekleri titredi. Shen Dai’nin yüz ifadesine bakarak bir şeyleri anlamaya çalışıyordu ama ne yazık ki hiçbir şeyi anlamıyordu. Shen Dai söylediği her kelimeyi ciddiyetle söylemiş gibiydi.

Bu omeganın çocuğunu doğurmuş olmasına rağmen hiçbir şey istemiyor oluşuna inanamıyordu. Shen Dai’nin ondan yüklü bir çek istemesini beklemişti. Eğer istemiş olsaydı, bunu “işareti sildirmek” ve çocuğu doğurmak için bir tazminat olarak kabul edebilirdi. Bu sayede çocuğu yanına alır ve sonsuza dek onlarla yakından ilgilenebilirdi. Shen Dai çoktan başka bir alfayla beraber olmuş ya da onun feromonlarını kendi oğlu üzerinde kullanmış olsa bile, Qu Moyu ikisini de geri almak istiyordu.

Shen Dai saate baktı, “Bay Qu saat epey geç olmuş…”

“Shen Dai,” dedi Qu Moyu yüksek bir sesle, “Rol yapmayı bırak.”

Shen Dai başını salladı, “Söylediklerimden nasıl emin olabilirsin? İstersen bir gizlilik sözleşmesi imzalarım. Geri dönersem yahut itibarına ya da mülklerine zarar verirsem, benden istediğin miktarda tazminat alabilirsin.”

Qu Moyu, Shen Dai’ye boş boş baktı. Shen Dai’nin gerçekten ondan hiçbir şey istemediğine inanamıyor ve bunu kabul edemiyordu. Bir omeganın çocuğunu doğurmasının tek sebebi para ve güç olmalıydı. Aksi takdirde, başka ne sebep olabilirdi ki?

Bai Xiangwan yüzünden olabilir miydi?

Qu Moyu kıskançlıkla dolup taşıyordu. Dişlerini gıcırdatarak yanıt verdi, “Bai Xiangwan yüzünden mi? Burada kalmak istemenin sebebi o mu? Boşanmış ve bir “işaret”ten kurtulmuş bir omegayla birlikte olmaya razı olacak mı? Yoksa başkalarının oğullarını büyütmeyi mi seviyor?”

Shen Dai’nin dudakları titredi. Qu Moyu’nun aşağılayıcı sözlerinin karşısında direnebileceği hiçbir silahı yoktu. Bu yüzden bu sözler onu etkilememiş gibi davrandı, “Seni hiç alakadar etmiyor. Evimden çık ve git.”

“Oğlum yan odada uyuyor. Ve sen de benim omegamsın. Nasıl beni alakadar etmiyor?”

“Ben senin omegan değilim!” diyerek kükredi Shen Dai, “Qiu Qiu sadece benim oğlum. Bu hayatta seninle bir daha asla işimiz olmayacak!”

Qu Moyu’nun yüzü renkten renge girdi. Sanki kalbi dumanla dolmuş da nefes alamıyormuş gibi hissediyordu.

Shen Dai ayağa kalktı ve titreyen sesiyle devam etti, “Haklısın. Bai Xiangwan, boşanmış ve bir “işaret”ten kurtulmuş bir omegayı istemeyecektir. Zaten aramızda bir şey yok. Onu kasten küçük düşürmeye çalışmana gerek de yok. Şimdi, gitsen iyi olur.”

“Oda onun feromonlarıyla dolu, hatta oğlum ve senin odan bile. Buna inanacağımı mı sanıyorsun?”

“İnanman ya da inanmaman umurumda değil. Git buradan.”

Qu Moyu tüm kelimeleri vurgulayarak, “Shen Dai, umarım pişman olmazsın,” dedi.

Shen Dai yürüdü ve kapıyı açtı. Qu Moyu’ya gözlerinde sadece kızgınlık ve düşmanlıkla bakıyordu.

Qu Moyu, ezilen gururu yüzünden gitmemek için bir neden bulamıyordu. Daha önce hiç böyle muamele görmemişti. Bu kişi için defalarca kez prensiplerinden vazgeçmesine ve ona sözler vermesine rağmen, Shen Dai nasıl bu kadar kibirli olabilir ve ona bu şekilde davranabilirdi ki?!

Qu Moyu kapıya doğru yürüdü. Ama Shen Dai’nin yanından geçerken uzun zamandır hasret kaldığı o koku burnuna ilişti ve bedeni kaskatı kesildi.

O gün, Shen Dai’nin işaretlenip işaretlenmediğini doğrulamak için gelmişti ama ona huzur veren feromonların kokusunu alamamıştı. Koca bir yıl, bu kokuya karşı duyduğu özlemi bastırmak için elinden geleni yapmıştı. Kızışma döneminde yoğunlaşan baştan çıkarıcı o kokuyu her düşündüğünde, Shen Dai’ye dokunduğu ve onunla seviştiği anıları anımsıyordu.

Bu duygunun geçeceğini düşünüyordu. Bunun sadece fiziksel olarak duyduğu bir arzu olduğunu sanıyordu. Bedensel ihtiyaçları yüzünden aklının karışmasına izin vermemesi gerektiği kanaatindeydi.

Ancak aradan bir yıl geçmesine rağmen bu hislerden kurtulamamıştı.

Qu Moyu kapı kolunu tuttu ve bir gürültüyle kapattı. Shen Dai’nin tepki vermeye fırsatı bile olmamıştı ki, aniden Qu Moyu tarafından duvara bastırıldı. Duvar ile Qu Moyu’nun arasında kalan Shen Dai’nin dudaklarına sert bir öpücük kondu. Qu Moyu, Shen Dai’nin dudaklarını şiddetle öpüyor, hatta ısırıyordu.

Dudakları birbirine dokunduğu anda Qu Moyu, bu tadı düşündüğünden daha çok özlemiş olduğunu fark etti. Elbette bu düşünceleri pantolonundaki kabarıklıktan da belli oluyordu.

“Yapm…” dedi Shen Dai, kelimeyi tam olarak söylememişti bile. Qu Moyu tarafından öyle şiddetli şekilde öpülüyordu ki, nefessizlikten başı dönüyordu. Kendine geldiğinde ise çoktan kanepeye taşınmış olduğunu fark etti.

Qu Moyu’nun büyük eli, Shen Dai’nin pürüzsüz teninin her santimini hissederken bu tanıdık dokunuş yüzünden heyecanlanmış ve onun ne kadar kilo kaybettiğini anlayınca aniden sarsılmıştı.

“Bırak beni!” dedi Shen Dai, yüzü kağıt gibi bembeyaz olmuştu. Gözleri korku ve utançla doluydu. Qu Moyu neden ona böyle davranıyordu ki? Neden onu tekrar tekrar incitiyordu?!

Qu Moyu dizlerini Shen Dai’nin bacaklarının arasına soktu. Zihni kıskançlıktan ötürü uyuşmuştu ve bağırıyor olduğunun farkında bile değildi, “Bana aşık olduğunu söylemiştin. Ama benim çocuğumu karnında taşırken geriye bile bakmadan çekip gittin. Başka bir alfayla beraber olursan, benim oğlum ona baba mı diyecek?!!”

“Qu Moyu!” diyerek haykırdı Shen Dai, “Seni şerefsiz! Sana aşık falan değilim. Senden nefret ediyorum!”

Qu Moyu’nun gözleri kan çanağına dönmüştü ve vücudundaki çılgın alfa feromonları sanki patlayacakmış gibiydi. Altındaki kişiyi yiyip bitirmek istiyordu. Zihninde bu kişiyi işgal etmesini, saldırmasını, fethetmesini ve tamamen ele geçirmesini haykıran bir ses vardı. Sadece avına sahip olmak, kalbindeki huzursuzluğu yatıştırabilirdi. Shen Dai’nin kıyafetlerini çıkardı ve kendisine tarif edilemez bir acı hissettiren bu omeganın kendisini teslim etmesini istedi.

Ta ki, Shen Dai’nin karnındaki yara izini görene kadar.

Shen Dai’nin karnı eskiden ince ve kusursuz beyaz bir duvar gibiydi. Tek koluyla sarabileceği ince bir beli vardı. Doğumdan üç ay sonra karnı eskiye dönmüştü ama yara izi hala pembe rengiyle duruyordu. Bu haliyle daha da göz kamaştırıcı görünüyordu.

Qu Moyu’nun kalbi sert bir darbe almış ve bu darbe, tüm hareketlerini durdurmasına sebep olmuştu.

Shen Dai’nin çıplak bedeni kıvrılmıştı; şiddetle titriyor ve yerin dibine girmeyi diliyordu.

Shen Dai’ye bakan Qu Moyu aniden ne yapıyor olduğunu fark etti, üstündeki takım elbisesinin ceketini çıkardı ve dikkatlice Shen Dai’nin vücuduna örttü.

Tam o anda bebeğin ağlaması ikisinin de kulaklarını delip geçti. Ses kulak zarına girdi ve Shen Dai’yi kendini koruma mağarasından gerçekliğe geri çekti.

Qu Moyu’nun kıyafetlerine sarılı olan Shen Dai titreyerek ayağa kalktı ve tökezleyerek odaya doğru yöneldi.

Qiu Qiu’nun ne zaman ağlamaya başladığını bilmiyordu. Shen Dai’nin yüzü kızarmıştı ve elleri hala titriyordu.

Qu Moyu içeri girdi. Shen Dai’nin vücudu takım elbisesinin altında daha ince görünüyordu ve titreyen sırtı kalbinin sıkışmasına neden oluyordu. Tam bir şey söylemek üzereydi ki, aniden Qiu Qiu daha yüksek sesle ağlamaya başladı.

Shen Dai karanlık bir ifadeyle başını çevirdi, “Çık dışarı. Senden korkuyor.”

Shen Dai’nin gözlerindeki nefret ve yüzündeki yaşlar Qu Moyu’yu iliklerine kadar dondurmuştu. Hayatında karşılaştığı herhangi bir zorlukta, mücadele etmenin heyecanı duyduğu kaygıya karşı hep galip gelirdi. Ama bu kez her şey farklıydı. Shen Dai ile yüzleşmeye cesaret edemiyordu. Shen Dai’nin suçlayıcı bakışları karşısında kendini kaybolmuş hissediyordu.

En nihayetinde, kaçmayı seçti.


ÇN: Moyu bayıl bir de Feriha gibi tam olsun 

5 1 vote
Article Rating
Subscribe
Bildir
guest

0 Yorum
Eskiler
En Yeniler Beğenilenler
Inline Feedbacks
View all comments

You cannot copy content of this page

0
Would love your thoughts, please comment.x