Shen Dai enstitüye tam bir yıl sonra dönerken psikolojik olarak kendisini hazırlamaya çalıştı.
Profesör Liu Xi’nin eğitmek için en çok odaklandığı öğrenciydi ama bir yıl hastalık izni almıştı. Dolayısıyla kariyeri ağır bir darbe almıştı. Döndüğünde ise istifasını vermeye gelmişti. Eski meslektaşlarıyla görüştüğünde onların şaşkın bakışları ve meraklı sorularıyla nasıl yüzleşeceğini gerçekten bilmiyordu.
Laboratuvardaki bir Shixiong olarak herkesi bir veda yemeğine davet etmeliydi ama biraz düşündükten sonra sessizce ayrılmaya karar vermişti.
Tüm malzemeler hazırlanmıştı. Cheng Zimei, bazı prosedürlere eşlik etmek üzere personelin yanındaydı. Prensip olarak Liu Xi, personel atama ve işten çıkarma konusunda en yüksek yetkiye sahipti. Liu Xi onayladığı sürece istifa etmesinin önünde hiçbir şey yoktu. Ancak hastalık izni şirketin onayından geçmişti. Bu yüzden önce izni iptal etmesi gerekiyordu, internet üzerinden bir başvuru yapmıştı ve onaylanması birkaç gün sürecekti.
Cheng Zimei’nin yardımı sayesinde, Shen Dai personel bölümündeki meslektaşları dışında tanıdığı kimseyi görmemişti. Lakin tam ayrılmak üzereydi ki, dışarıdan yeni gelen Zhou Lan’la karşılaştı.
Shen Dai yüzünü kısmen kapatan bir şapka takıyordu ama Zhou Lan onu bir bakışta tanımıştı, “Shen Shixiong?”
Shen Dai şaşırmıştı ama hemen sonrasında hafifçe gülümsedi, “Zhou Lan, görüşmeyeli uzun zaman oldu.”
“Nasılsın? Geri mi döneceksin?” dedi Zhou Lan ve hızlıca Shen Dai’ye baktı. Shen Dai’nin hastalık izninin Qu Moyu ile ilgili olduğuna dair birçok söylenti duymasına rağmen, Shen Dai’nin hasta gibi olan halini görünce çok kötü hissetti.
“İstifa etmek için geri döndüm.”
Cheng Zimei usulca iç çekti.
Zhou Lan’ın ifadesi karanlık bir hal aldı ve bir müddet ne diyeceğini bilemedi.
Shen Dai sakince Zhou Lan’a baktı, “Resmi olarak araştırma görevlisi olmuşsun. Tebrik ederim. Gelecekte Cheng Shijie’n ve hocanla birlikte gayretle çalışmalısın.”
Zhou Lan başını salladı, “Mm, elimden geleni yapacağım. Shen Shixiong, sana yemek ısmarlamak istiyorum.”
“Aslında seni benim davet etmem gerekirdi ama bugün yapmam gereken çok önemli şeyler var. Kusura bakma.”
“…Gelecekte tekrar görüşebilir miyiz?” diye fısıldadı Zhou Lan.
“Evet, sonuçta sadece iş değiştiriyorum, çalıştığım alanı değil,” dedi Shen Dai gülümseyerek, “İşe girdiğimde sana haber vereceğim.”
Zhou Lan isteksizce gülümsedi. Söyleyecek başka bir şeyi vardı ama en nihayetinde vazgeçti.
Shen Dai araştırma enstitüsünün kapısından çıkarken derin bir nefes aldı, arkasını döndü ve yedi yıldır çalıştığı yere baktı. Burası sektördeki herkesin hayalini kurduğu yerdi. Bir zamanlar buraya ne hayallerle gelmişti. Yıllarca çalışmış çabalamıştı ve bir gün gönülsüzce ayrılmak zorunda kalacağını hiç düşünmemişti. Yüreği gelecek kaygısıyla doluydu ama bu yolu kendisi seçmişti ve devam etmekten başka çaresi yoktu.
Cheng Zimei de çok üzgündü, “Ah Dai, gitmek zorunda mısın?” diye fısıldadı.
Shen Dai başını salladı, “Zimei, hocamıza benim yerime iyi bak. Demli çay içmesin ve sigarayı da azaltsın.”
Cheng Zimei’nin gözleri kızarmıştı, “Endişelenme,” dedikten sonra gözlerini kırpıştırarak gülümsedi, “İleriye doğru bakmalısın. Nereye gidersen git başarılı olabileceğine inanıyorum.”
Shen Dai de gülümsedi, “Ben de kendime inanıyorum. Aynı şirkette olmasak da gelecekte yollarımız kesişebilir.”
“Aynen öyle!” dedi Cheng Zimei ve Shen Dai’nin kolunu tuttu, “Hadi hadi hadi, hemen bana yeğenimi göster.”
―
Shen Dai şirkete istifa etmek için gittiğinde, büyükannesi bütün sabah Qiu Qiu’yla ilgilenmişti. Shen Dai oldukça endişeliydi. İlk olarak, Qiu Qiu’nun büyükannesine karşı yabancılık duyarak sorun çıkaracağından, ikinci olarak da büyükannesinin çok fazla yorulacağından korkuyordu. Sürekli durumlarını öğrenmek için WeChat mesajı gönderip duruyordu. Beklenmedik bir şekilde, Qiu Qiu babası otele dönene dek uslu durmuştu ve büyükannesini hiç yormamıştı.
Cheng Zimei, Qiu Qiu’yu gördüğünde sevinçten havalara uçtu ve onu bol bol öpücüklere boğdu, “Aiya, Qiu Qiu misler gibi kokuyor. Bu alfa bebek de kimmiş bakayım? Zimei halan seni ham yapsın mı?”
Shen Dai, Cheng Zimei’nin kırmızı zarfını ve bir yığın hediyesini aldıktan sonra mahcup olmuştu, “Çok fazla şey almışsın, bunları uçakla nasıl götüreceğim? Maaşın artınca hemen harcadın tabii.”
“Büyütmem gereken bir çocuğum yok henüz, yeğenime feda olsun,” dedi Cheng Zimei gülerek, “Qiu Qiu o kadar tatlı ki, eminim gelecekte de çok yakışıklı bir delikanlı olacak. Halan on sekizine kadar büyümeni bekleyecek.”
“Ama bebek kıyafetleri birkaç kez giydirdikten sonra hemen küçülüyor,” dedi Shen Dai, küçük bir zıbını aldı ve Qiu Qiu’nun üstüne doğru tuttu. Gerçekten de çok sevimli bir zıbındı.
“Sorun değil, giydirdiğinde bana mutlaka fotoğrafını gönder,” dedi Cheng Zimei ama sonra yüzü düştü, “Lancheng’e sahiden de gitmek istiyor musun? Neler yapacağını düşündün mü? Burada kalamaz mısın?”
Büyükannesi de çaresiz gözlerle Shen Dai’ye baktı ama onu ikna etmeye cesaret edemiyordu. Son çaresi olmasaydı, kim memleketinden ayrılırdı ki? Shen Dai’ye kalmasını söylerse onu utandıracağından korkuyordu.
Shen Dai acı acı gülümsedi, “Bai Shixiong bana bir iş verecek. Burada da birkaç şirkete CV’mi gönderdim ama maaşları Xingzhou’nunki kadar iyi değil. Burada her şey oraya göre daha pahalı üstelik. Ayrıca bir bakıcı tutmam lazım ve burada bakıcı ücretleri Lancheng’dekinin tam iki katı.” Daha kirasını söylememişti bile. Başkentte bir evi vardı ama o evde sadece büyükannesi ve Shen Qin kalabilirdi. Dolayısıyla bir ev kiraladığında, bakıcı tuttuğunda ve bebeğine iyi bir hayat sunmaya çalıştığında maddi olarak yükü çok fazla olacaktı.
Cheng Zimei iç çekti, ilk önce Shen Dai’ye ve ardından da Qiu Qiu’ya baktı. Çocuk ilk bakışta Shen Dai’ye benziyordu ama dikkatli incelerse Qu Moyu’yu daha fazla andırıyordu. Bu bebek sayesinde Qu Moyu’dan milyonlarca yuan alabilirdi. Shen Dai için gerçekten üzülüyordu ama Shen Dai’nin karakterini de biliyordu. Shen Dai’nin en son isteyeceği şey, nefret ettiği omega babasına dönüşmek olurdu. Cheng Zimei’nin Shen Dai’ye söyleyecek çok şeyi vardı ama yarasına tuz basmaktan korktuğundan içinde tutuyordu.
Öğle yemeğinden sonra büyükannesi eve döndü. Cheng Zimei ise şirketten öğleden sonrası için izin alarak Shen Dai ve Qiu Qiu ile kaldı. İkisi arasındaki sohbet sayesinde Shen Dai geçirdiği zorlu yılı bir yılı bir nebze de olsa unutmuştu. Sektörden, araştırmalardan ve Shen Dai’nin daha önce katıldığı projelerden konuştular. Bu tür konular Shen Dai’nin gözlerinin ışıltısını geri kazanmasını sağlamıştı.
Konuşurlarken aniden Shen Dai’nin cep telefonu çaldı.
Numarasını değiştirdikten sonra sadece birkaç kişiye vermişti. Shen Dai, CV gönderdiği şirketlerden birinin aradığını sanmıştı ama ekrandaki numaraya baktığı anda tanıdı. Bu numarayı hafızasına kazımıştı, nasıl unutabilirdi ki? Hiç tereddüt etmeden aramayı reddetti.
Cheng Zimei başta umursamamıştı, çünkü sürekli yabancı numaralar reklam amacıyla insanları arıyor ve taciz ediyordu.
Ancak telefon tekrar çaldı. Shen Dai bu kez reddetmekle kalmadı ve numarayı kara listeye almaya karar verdi.
Tam o sırada yukarıdan bir mesaj bildirimi göründü: Otelin alt katındayım.
Kalbi sıkışırken Shen Dai dişlerini gıcırdattı.
Cheng Zimei, Qiu Qiu’nun minik elini sallarken, “Sorun nedir? Kimdi o?” diye sordu.
“Zimei, aslında seni yemeğe davet etmek istemiştim ama yapmam gereken bir şey var. Seninle yarın için haberleşiriz, tamam mı?”
“Tamam, hiç sorun değil. Ama sen hiç iyi görünmüyorsun,” dedi Cheng Zimei ve onun telefonuna şüpheyle baktı, “Kötü bir haber mi aldın?”
Shen Dai durumu nasıl açıklayabilirdi ki? Qu Moyu şu anda aşağıdaydı.
Daha sonra tekrar bir mesaj geldi: Aşağı in ya da ben yukarı çıkacağım.
Shen Dai derin bir nefes aldı ve telefonunu tutarak ne yapacağını düşündü. Ne Qu Moyu’yu görmeyi ne de Cheng Zimei’nin öğrenmesini istiyordu.
“Ne oldu?” dedi Cheng Zimei ve telefonun ekranına baktı, “….O kim?”
“…..”
“Yok artık!” dedi Cheng Zimei ve anında kim olduğunu tahmin etti, “Veliaht Prens demek!” Qiu Qiu’yu kucağına aldı ve pencereye doğru yürüdü. Aşağıda Qu Moyu’nun arabasının olduğunu görünce tekrar Shen Dai’ye baktı.
Shen Dai ayağa kalktı, “Zimei, bir süre Qiu Qiu’yla ilgilenebilir misin? Ben…aşağı ineceğim.” Qu Moyu’nun dediğini yapacağını biliyordu. Bu yüzden onun kapıya gelmesindense Shen Dai’nin aşağı inmesi daha iyi olacaktı.
“Git git sen,” dedi Cheng Zimei ve endişeyle Shen Dai’ye baktı, “İyi…misin?”
Shen Dai hafifçe başını salladı.
Merdivenlerden inen Shen Dai, kapının dışındaki siyah Phantom arabaya uzaktan baktı. Kalbi titrese de çaresizce arabaya doğru yürüdü.
Yaklaşır yaklaşmaz arabanın kapısı açıldı. Bir ceket ve beyaz eldiven giyen Lao Wu arabadan indi, Shen Dai’ye saygıyla başını salladı ve onun için arka kapıyı açtı.
Tanıdık sahneler zihninde canlanmaya başladı. Örneğin, Qu ailesiyle yemek yiyeceği için özel bir takım elbise giymişti ve işten sonra Qu Moyu’yu bulmak için otoparka gizlice gitmişti. Arabaya her bindiğinde hislerinde bazı dalgalanmalar olmuştu ama her seferinde Qu Moyu’ya duyduğu hisler daha da derinleşmişti.
Lakin bu kez açılan araba kapısı onu yutmak üzere olan bir kara delik gibiydi ve kapının arkasında vahşi bir canavarın olduğunu hissediyordu.
Ne yazık ki kaçacak bir yeri yoktu.
Cesaretini toplayarak arabaya bindi.
Qu Moyu hâlâ takım elbise ve deri ayakkabılar giyiyordu; uzun bacaklarını üst üste atmıştı ama bu kez elinde hiçbir belge yoktu. Parmaklarını dizlerinin üzerine koymuştu ve usulca Shen Dai’ye bakıyordu.
Lancheng’deki haline kıyasla Qu Moyu daha fazla kilo kaybetmişti ve çok daha bitkin görünüyordu. S-seviyesi alfaların dayanıklılıkları sıradan insanlarla kıyaslanamazdı ve bu yorgunluğunun sebebi iş olamazdı.
Shen Dai oturur oturmaz, Lao Wu arabanın kapısını kapattı ve bir sigara yakarak uzaklaştı.
Qu Moyu, yanındaki Shen Dai’ye bakarken Gecenin Kraliçesi Çiçeği’nin hafif kokusu burnuna ilişti. Parmaklarını acıyana kadar büktü ve onu kollarının arasına alma dürtüsüne direnmeye çalıştı. Kızışma dönemindeyken cehennem azabını tatmıştı ve Shen Dai’yi korkutup kaçırmak istemiyordu.
Shen Dai ise Qu Moyu’ya bakmak yerine başını eğmişti, “Bir şey mi oldu?”
Qu Moyu alçak bir tonla, “Bebek nerede?” diye sordu.
“Odada.”
“Annem onu görmek istiyor.”
“….”
Shen Dai reddetmek için bir neden bulamıyordu. Bayan Qu’nun yardımı olmasaydı, Qiu Qiu’yu doğuramazdı. Bu yüzden bu gayet makul bir istekti.
ÇN: Kendin görmek istiyorsun da anneni bahane ediyorsun dimi şapşik seni…Ayy bebek sevesim geldi benim, bebişi olan var mı?
Bebiş için koca lazım…