İçeriğe geç
Home » Alpha Predator 70. Bölüm

Alpha Predator 70. Bölüm

“Özür dilerim.”

Shen Dai afallamıştı. Qu Moyu’nun ilk cümlesinin bir özür olacağını hiç beklemiyordu. Qu Moyu’nun söyleyebileceği veya yapabileceği herhangi bir zararla yüzleşmek için savunma mekanizması çoktan harekete geçmişti.

“Lancheng’deyken bazı aşırı sözler sarf ettim ve uygunsuz davrandım. Niyetim bu değildi. Çok fazla öfkelendiğimden gözüm dönmüştü,” dedi Qu Moyu ve samimi bir şekilde Shen Dai’ye baktı.

Bir müddet düşündükten sonra Shen Dai başını salladı. Kuru bir özür diledi diye gardını düşürmeyecekti. Qu Moyu’nun ona yaptığı şey bir “özür”le silinemezdi. Ama onu öfkelendirmemek için bir şey demedi.

“Daha sonra kontrol ettim. Bai Xiangwan genellikle şirketin yatakhanesinde kalıyor. Her ne kadar onun evinde kalıyor olsan da, onun eşyaları orada değildi. O gün anlamam lazımdı…” dedi Qu Moyu, o gün yaptığı aptallık yüzünden kendisine çok sinirliydi. Ama Shen Dai’nin odasında başka bir alfanın feromonlarının kokusunu aldığında çileden çıkmıştı ve kontrolü kaybetmişti.

Shen Dai de rahat bir nefes aldı, en azından Qu Moyu artık Bai Xiangwan’ı utandırmayacaktı. Bai Xiangwan ona zaten çok fazla yardım etmişti ve onun yüzünden daha fazla geriye çekilmemeliydi.

“Qiu Qiu’nun onun feromonunu kullanma meselesi yavaş yavaş düzeltilmeli. İçin rahat olsun, çoktan bir doktora danıştım. Hala gelişme sürecinde olduğu için düzeltilebilirmiş.”

Shen Dai ve Bai Xiangwan arasında bir ilişki olmasa bile, bir alfanın bir omegaya bu şekilde yardım etmesinin arkasında başka sebepler olmalıydı. Ayrıca başka bir alfanın kendi oğluna babasıymış gibi davranmasına nasıl tahammül edebilirdi ki?

Shen Dai hafifçe kaşlarını çattı, “Düzeltilecek bir şey yok. Doktor, bebeklerin iki ya da üç yaşına geldiklerinde feromonlara olan bağlılıklarından kurtulduklarını söyledi.”

“Şu an daha üç aylık. O zamana kadar sürekli Bai Xiangwan’ın feromonlarını mı kullanacak? Ben onun alfa babasıyım, benim feromonlarım onun için en iyisi.”

“Feromonların onu sadece korkutuyor ve ağlatıyor.”

Qu Moyu’nun ifadesi değişti, “O gün onu korkuttuğum için hatalıyım ama aramızda bir kan bağı var. Hamilelik sürecindeyken benim feromonlarım olmasa da, onunla yakınlaşırsam kesinlikle feromonlarımı hatırlayacaktır.”

Shen Dai alçak sesle, “Gerek yok,” dedi.

“….’Gerek olmayan’ nedir?”

Shen Dai sakince Qu Moyu’ya baktı, “Qiu Qiu, Bai Shixiong’un feromonlarına alıştı. Düzeltmeye çalışmaya ve onu daha da huzursuz etmeye hiç gerek yok. Qiu Qiu sadece benim oğlum ve soyadı da Shen. Yani seni ilgilendiren bir şey yok.”

Qu Moyu, ciddi bir ifadeyle Shen Dai’nin gözlerinin içine baktı, “Ah Dai, yeterince açık değil miyim? Seni çok özledim, bebeğimizi de alıp bana geri dönmeni istiyorum. Size en iyi hayatı sunacağım. Qiu Qiu’nun alfa bir babaya da ihtiyacı var.”

Shen Dai’nin kalbi sıkışıyordu. En başta Qu Moyu, ondan ve Qiu Qiu’dan kurtulmaya çalışmıştı. Şimdi böyle söylemesinin nedeni neydi? Qu Moyu’nun gerçek amacını tahmin edemiyordu ama kendi duyguları yüzünden söylemediği kesindi. Sonuçta bu adamın duyguları yoktu. Uzun bir sessizliğin ardından yanıt verdi, “Bay Qu, tam olarak ne yapmak istiyorsunuz?”

Qu Moyu derin bir nefes aldı ve aniden Shen Dai’nin elini tuttu, “Seni seviyorum.”

Shen Dai bir anlığına donakaldı. Kalbi, bariz bir acının eşlik ettiği çeşitli duygularla doluydu. Daha önce sayısız kez bu adamın kendisine bu kelimeleri sarf ettiğinin hayalini kurmuştu. Bu cümleyi ikinci kez duyuyordu. İlkinde duymazdan gelmişti ama ikincisinde Qu Moyu kalbindeki yabani otları temizleyip çiçeklerle süslemeye çalışıyordu. Lakin bu adamın ağzından çıkan “Seviyorum” kelimesi aslında bir küfür gibiydi. Kalbi öfkeyle dolup taşarken kendisine hakim olmaya çalıştı, “Sen ‘sevginin’ nasıl bir şey olduğunu bilmiyorsun.”

Shen Dai’nin buz gibi bakışları Qu Moyu’yu son derece rahatsız etmişti, “Hiç kimseye sana davrandığım gibi davranmadım ve kimseyi senin kadar istemedim. ‘Sevginin’ bir tanımı yoktur. Hayatımın geri kalanında seninle ilgileneceğimi söylememin gerçekten de bir anlamı yok mu?”

Shen Dai’nin göğsündeki baskı giderek artıyordu. Celladıyla yüzleşeceğini ya da biraz sonra sarf edeceği cümleleri söyleyebileceğini hiç düşünmemişti. Celladı şu anda karşına geçerek yaralarına tuz basmak istiyordu, böylece dişlerini gıcırdatarak yanıt verdi, “Başkalarını bilemem ama sen kesinlikle bu kelimeleri söylemeye layık değilsin. Sana güvenmediğimi tekrar tekrar söyledim. İşareti sildirmem ve bebeğimi öldürmem için beni zorladın. Qiu Qiu’ya hamileyken üzerimde feromon baskısı kullandın…”

“Ah Dai!” dedi Qu Moyu yüksek sesle ve Shen Dai’nin lafını kesti, “….Özür dilerim, sana öyle davranmamalıydım.” Shen Dai’ye karşı duyduğu özlem arttıkça, bir yıl önce onu ne kadar incittiğini hatırlamaya olan cesareti de o denli azalıyordu. Çocukluğundan beri hep artıları ve eksileri tartmıştı, nadiren yanlış kararlar vermişti. Başlangıçta, tüm seçimlerini mevcut durumu gözeterek yapmıştı. Kalbinde asla doğruyu veya yanlışı düşünmemiş, yalnızca kendini düşünmüştü. O zamanlar, Shen Dai’nin yeri doldurulabilir biri olduğunu sanıyordu. En çok umursadığı kişi olsa bile, aşk uğruna çıkarlarının etkilenmesine izin vermeyecekti. İşaretin etkisinin bu kadar büyük olmasını ya da Shen Dai’nin gitmesini istemeyeceğini hiç düşünmemişti. Bugünkü özrü kendine olan saygısını düşürerek hayatında verdiği en büyük tavizdi.

Shen Dai hafifçe titreyerek yumruklarını sıktı.

“Sonrasında Qu Chengchen’le yüzleştim,” dedi Qu Moyu ciddiyetle, “Kızışma dönemindeyken bana tuzak kurduğunu kabul etti. Seni yanlış anladığımı biliyorum. Sen ve Qiu Qiu, ikiniz de masumsunuz. Bırak da ikinizle ilgilenme sorumluluğunu üzerime alayım, tamam mı?”

Shen Dai bir zamanlar masumiyetini kanıtlamayı çok istemişti ve şu anda kolayca kanıtlanmıştı. Ama tıpkı o zamanlar Qu Moyu’nun hissettiği gibi hissediyordu ― artık bir önemi yoktu. Hiç önemi yoktu. Qu Moyu’nun onayına ihtiyacı yoktu, çünkü artık Qu Moyu’ya ihtiyacı yoktu. Gri bir sis tabakasıyla kaplanmış gibi görünen gözleriyle Qu Moyu’ya baktı, “En başından bilseydin, sonuç farklı olur muydu?”

Qu Moyu afallayıp kalmıştı. Onun bu halinden faydalanan Shen Dai elini geri çekerek onun ellerinden kurtardı.

“Ben hala senin işaretini hak etmeyen değersiz bir omegayım. İyi bir aileye sahip değilim ve feromon seviyem de düşük. Sana S-seviyesi bir alfa çocuk doğuramam,” dedi Shen Dai, iyileşmeyen yarasının kabuğunu yavaş yavaş söküyormuş gibiydi, “Her şeye rağmen sana layık bir omegayla evlenip çocuk sahibi olacaksın. Sırf S-seviyesi olmadığım için benimle boşandın, işareti sildirmem ve bebeğimi öldürmem için beni zorladın, değil mi?”

Qu Moyu boş avuç içine baktı, Shen Dai’nin sıcaklığı az da olsa kalmıştı ama Shen Dai onun tekrar dokunmasına izin vermeyi reddediyordu. Ağzını açtı, kendini savunmak istedi ama Shen Dai’nin sanki içini görüyormuş gibi bakan gözlerini görünce en nihayetinde hiçbir şey diyemedi.

Qu Moyu başını eğerek nefesini düzenlemeye ve defaatle reddedilmenin utancını bastırmaya çalıştı. Asla sabırsız olmaması, sorunları çözmek için aklını kullanması ve istediğini elde etmek için çabalaması konusunda kendini sürekli uyarıyordu. Başını kaldırdığında bakışları netleşmişti, yumuşak bir tonda karşılık verdi, “Ah Dai, ikimiz farklı insanlarız. Farklı geçmişlere, deneyimlere, eğitime ve ideallere sahibiz. Ama ben sen seviyorum, sen de beni seviyorsun. Bir çocuğumuz var. Birlikte olmanın bir yolunu bulmalıyız. Sence de öyle değil mi?”

Shen Dai, Qu Moyu’ya soğuk bir şekilde baktı, Qu Moyu’nun ne söyleyeceğini zaten tahmin ediyordu.

“Konumum sebebiyle evliliğim sevgi evliliği değil, mantık evliliği olmak zorunda. Nişanlım da bunu çok iyi biliyor. Bu evlilik bana ihtiyacım olan şeyleri verecek,” dedi Qu Moyu ve Shen Dai’ye baktı, “Aramızda işarete ya da evliliğe gerek yok. Ama söz veriyorum ki sana ve Qiu Qiu’ya hayallerinin ötesinde bir yaşam sunacağım. Medeni durumumun ne önemi var ki?”

Bu sefer Shen Dai, Qu Moyu’ya uzun uzun baktı. Sanki aynı evrende yaşadıklarını teyit etmeye çalışıyordu ama ne yazık ki, birbirlerine çok uzaklardı. Kalbi acıyla sızlarken güldü, “Bay Qu, haklısın. Farklı insanlar farklı yaşamlar sürerler. İsteğinin peşinden koşarken kimse sana engel olamaz. Ama ben de kendi isteğimin peşinden gitmek istiyorum.”

Qu Moyu sabrının hızla tükendiğini hissediyordu, “Ne istiyorsun?”

Shen Dai ciddi bir şekilde şunları söyledi, “Paranı istemiyorum, işaretini istemiyorum, bana verdiğin hiçbir şeyi istemiyorum. Seni istemiyorum.” Söylediği her şeyi tane tane ve yavaş bir şekilde söylüyordu, çünkü Qu Moyu’nun onun söylediklerinin tamamını anlamasını istiyordu.

Göz açıp kapayıncaya dek Qu Moyu’nun beti benzi attı. Hayatında daha önce hiç bu şekilde reddedilip, hor görülmemişti. Gururunu bir kenara bırakıp bir omegaya karşı hatasını kabul etmişti ama verdiği tüm tavizlere karşı aldığı karşılık koca bir aşağılamaydı! Shen Dai’ye bakarken dişlerini sıktı, “Neden bu kadar dikbaşlısın? Kendini on milyon yuana bir yabancıya satmıştın. Şimdi neden aşkı her şeyin üstünde tutuyorsun? Hal böyleyken kendini ağırdan satmaya çalıştığından nasıl olur da şüphe duymam?”

Shen Dai bu zehirli sözlere karşı hissizleşmiş gibi görünüyordu. Qu Moyu’nun ise ifadesi değişmişti. Shen Dai hiç şaşırmamıştı, S-seviyesi alfaların ne denli kibirli olduklarını çok iyi biliyordu. Onun sözlerine inanırsa, dersini hala almamış demek olurdu. Dolayısıyla kararlılıkla ayağa kalktı, “Benim ya da Qiu Qiu için en ufak bir suçluluk duyuyorsan, lütfen bir daha karşımıza çıkma.”

Qu Moyu, Shen Dai içeri girip kapıyı kapatana dek arkasından bakakaldı.


5 1 vote
Article Rating
Subscribe
Bildir
guest

0 Yorum
Eskiler
En Yeniler Beğenilenler
Inline Feedbacks
View all comments

You cannot copy content of this page

0
Would love your thoughts, please comment.x