Güneş battıktan sonra akşam soğuğu çöktüğünde, hastane odasının kapısını ve pencerelerini kapattılar.
Shen Dai’nin üstünde yalnızca ince bir kazak vardı. Aslında, şafaktan önce dışarı çıktığında hava daha soğuktu ama Qiu Qiu’nun sıcaklığından ötürü fark edememişti. Şu anda üşüyordu. Telefonuna bir bakış attığında hemşirenin Qiu Qiu’nun ateşini ölçme saatinin geldiğini gördü. Nedense artık çok fazla üşümüyordu.
Aniden omuzlarına bir ağırlık çöktü. Odunsu bir kokuyla ve sıcaklıkla çevrelenmişti. Etrafındaki soğukluk aniden kesilmişti. Aşağı baktı ve Qu Moyu’nun ceketinin kendi üstünde olduğunu gördü. Abanoz feromonunun artışı aniden onu telaşlandırdı.
Qu Moyu eğildi ve Shen Dai’nin ceketi çıkarmak isteyen elini tuttu, “Üstünde kalsın, incecik giyinmişsin.” Shen Dai’nin bileği öyle inceydi ki, sanki biraz baskı uygulasa kırılacak gibiydi. Bu yüzden Qu Moyu kaşlarını çattı.
Shen Dai elini geri çekti ve sessizce uyuyan Qiu Qiu’ya baktı. Qiu Qiu kendisini çok daha güvenli hissediyor olmalıydı çünkü önceki kadar rahatsız görünmüyordu.
“Ateşi düşmüş olmalı. Yine de her ihtimale karşı bu gece burada kalmalısınız,” dedi Qu Moyu, “Burada eksik bir şey yok ama olursa da hemşireden isteyebilirsin.”
Shen Dai başını salladı. Qiu Qiu’nun kaldığı VIP oda, beş yıldızlı otellerden bile daha lükstü. Bir gece daha orada kalmaları sahiden de daha iyi olacaktı. Ayrıca Qiu Qiu’yu Cheng Zimei’nin evine götürmek istemiyordu. Çünkü Cheng Zimei geceleri uykusuz kalıyordu ve ertesi gün işe hep geç kalıyordu.
“Hastaneden ayrılınca otele dönmeyin. Geçen sefer geldiğiniz eve taşının. Qiu Qiu daha iyi bir ortamda yaşamalı.”
Shen Dai, Qu Moyu’ya bakmak için yavaşça başını çevirdi, “Uzun zamandır otelde kalmıyoruz zaten. Cheng Zimei’nin evinde kalıyoruz.”
Qu Moyu biraz şaşırmıştı.
“Telefonu açmadığım için otele gittiğini söylemiştin,” dedi Shen Dai sakin bir tonla, “Artık beni takip ettiğine göre, istifamda net olduğumu biliyor olmalısın. Bay Qu aramızdaki ilişki bir yana, sıradan bir çalışan için işleri zora sokmaya çalışmak sence de fazla ucuz bir davranış değil mi?”
Ortam giderek daha da gerilirken Qu Moyu kaşlarını çattı, “Ben sadece istifanı ertelemeye çalışıyorum. Hayatını etkileyecek bir kararı böyle fevri şekilde almak yerine, biraz daha düşünmeni istiyorum.”
“Ben kararımı bir yıl önce verdim.”
“Ah Dai, Qiu Qiu’ya bak. İlk kez hasta oldu ama bu son olmayacak. Sen işe gittiğinde onunla kim ilgilenecek, nasıl bir ortamda büyüyecek, ne tür eğitimler alacak, hangi okullara gidecek ve hangi işte çalışacak? Onunla yeterince ilgilenemeyip evi geçindirmeye odaklandığın için yine kalabalık bir devlet hastanesine tıkılıp kalmasını, iyi bir yaşamdan ve eğitimden mahrum kalmasını mı istiyorsun?”
Qu Moyu insanları ikna etme sanatında usta biriydi ― müzakere masasındayken karşı tarafın ihtiyaçlarının her zaman farkında olurdu ve hamlelerini kendisi için en faydalı olacak şekilde yapardı. Ne yazık ki, şu anda Shen Dai onun ortağı veya rakibi değildi.
Shen Dai usulca karşılık verdi, “Devlet hastanelerinin şartları özel hastanelere göre daha kötü olsa da toplumun büyük bir kesimi orada tedavi oluyor. Bazı ailelerin çocukları özel arabalarla okula giderken bazıları otobüsle gidiyor ama bu iyi eğitim almayacakları anlamına gelmiyor. Kariyerime bir yıl ara vermiş olduğum için tekrar ayağa kalkamayacak da değilim. Kendime güveniyorum, Qiu Qiu’ya iyi bir hayat sunacağım.” Daha sonra sükûnetle Qu Moyu’ya baktı ve konuşmasını sürdürdü, “İkimizin ‘iyi’ anlayışı birbirinden farklı. Ailen savurgan bir servetin üzerinde oturuyor ama yine de seni görmezden geliyorlar. Baban seni varis yapmaya çalışıyor, annense çocuğunu kaybettiği için seninle içten bir şekilde ilgilenemiyor. Sen, iyi bir hayatın paraya ve güce dayandığını, sürekli zafer peşinde koşmaktan ibaret olduğunu zannediyorsun. Ne var ki, ben seninle aynı fikirde değilim. Ve çocuğumu seninki gibi bir anlayışla yetiştirmeyeceğim.”
Qu Moyu’nun yavaş yavaş yüzünün rengi atıyordu.
“Bana para ve iyi bir hayat verirsen senin metresin olmayı kabul edeceğimi ve oğlumla beraber bu aşağılık etiketi taşıyacağımı zannediyorsun,” dedi Shen Dai ve alaycı bir şekilde güldü, “Sen neyin iyi neyin kötü olduğunu bile bilmiyorsun.”
“Ben….”
Ona konuşma fırsatı sunmadan, “Bay Qu,” dedi Shen Dai, “Kızışma dönemindeyken beni hatırladığın için beni ‘sevdiğini’ zannediyorsun ama bu yalnızca işaretin etkisi. Kimse sevdiği birine senin bana davrandığın gibi davranmaz. Senin için doğru olduğunu düşündüğün o eşle evlenip onu işaretlediğinde, bana ihtiyacın kalmayacak.”
Shen Dai’nin berrak ve kayıtsız gözlerine baktığında Qu Moyu’nun kalbine bir acı saplandı. Shen Dai’nin bir zamanlar kendisine nasıl hayranlıkla baktığını düşündükçe, karşısındaki yabancı bakışlara dayanamıyordu.
Evet, Shen Dai’ye olan arzusu işaretin etkisiydi ve zaten kendi kendine de hep bunu söylüyordu. Lakin kızışma döneminden önceki bir yılda Shen Dai’yi düşünmediği tek bir gün dahi olmamıştı. Shen Dai gittiği için kızgındı, onu çok özlüyordu ve onun için endişeleniyordu. Bu hissi açıklamak için hangi kelimeyi kullanmalıydı? Seküler dünyada bu hissi tanımlamak için tek bir kelimeye güvenebilirdi ― sevgi.
Duygularından tamamen arınması gerektiğini düşünmüyordu aslında. En nihayetinde o da bir insandı ama duygularının kararlarını etkilemesine izin vermiyordu. Duygularını altüst eden kişinin, yani Shen Dai’nin kendisini kontrol etmesine izin veremezdi. Yine de şu anda Shen Dai’ye ihtiyacı vardı ve onu geri almalıydı.
Gelgelelim Shen Dai, ne kadar sert davranırsa davransın, ne kadar taviz verirse versin ve ne kadar söz verirse versin onu tekrar tekrar reddeden bir omegaydı. Neden bu kadar inat ederek onu itibarsızlaştırıyordu ki?!
Shen Dai’nin kendisinin üzerindeki etkisi o denli büyüktü ki, Qu Moyu bu duygudan korkuyordu. Her şeye rağmen, Shen Dai’nin tekrar gitmesine nasıl izin verebilirdi?
Tam o esnada hemşire kapıyı çalıp içeri girdi.
Shen Dai yüzünü çevirerek ayağa kalktı.
Hemşire Qiu Qiu’nun ateşini ölçtükten sonra gülümsedi, “Beklendiği gibi ateşi düşmüş. Süt içti mi peki?”
“Evet, içti.”
“O halde yakında tamamen iyileşmiş olur. Birkaç kez daha düzgünce beslenirse, eski enerjisini geri kazanır. Çocuklar böyle işte.”
Shen Dai rahat bir nefes verdi, “Çok teşekkürler.”
Hemşire birkaç şey daha söyledikten sonra odadan çıktı.
Shen Dai, Qu Moyu’nun ceketini üstünden çıkarıp ona geri verdi, “Sen geri dönebilirsin. Ben bu gece Qiu Qiu’yla burada kalacağım.”
Qu Moyu, Shen Dai’ye baktı; gözlerinde karanlık bir ifade vardı, “Ben de yanında kalacağım. Beni kabul etti artık, feromonlarım Qiu Qiu’yu yatıştırabilir.”
“Hasta olduğu içindi. İyileştiğine göre biz seni rahatsız etmeyelim daha fazla,” dedi Shen Dai kayıtsızca, “Bugün için teşekkür ederim ama lütfen artık geri dön.”
Qu Moyu’nun gözlerinde keskin bir ışıltı belirdi. Ceketi tuttuğu gibi Shen Dai’yi de kendisine çekerek ona sıkıca sarıldı. Gecenin Kraliçesi Çiçeği’nin narin kokusu sayesinde yeniden kalbinde çiçekler açıyordu. Shen Dai’yi kollarına alan Qu Moyu, artık ondan kopmak istemiyordu.
Shen Dai afallamıştı ama çabucak Qiu Qiu’nun uyumakta olduğunu anımsadı ve geri çekilmek için çabaladı, “Bırak beni!” Qu Moyu’nun kolları demir kadar sertti. Sıkışık bir kafeste kapana kısılmış gibiydi. Ne kadar dirense de serbest kalamıyordu. Nasıl ondan kurtulabilirdi ki?!
“Ah Dai,” dedi Qu Moyu. Sesi o kadar alçaktı ki, tarif edilemez bir acıyı sessizce haykırıyormuş gibiydi, “İnadı bırakıp bana geri dön, olur mu? Eskisi gibi olalım.”
“Ben eskisi gibi olmak istemiyorum.” O günlerde sen tüm faydalardan zevk alırken, ben tüm acılara katlanmak zorunda kalmıştım.
Qu Moyu’nun gözlerinde korkunç bir soğukluk ve aynı zamanda da acı vardı. Tüm uzuvları yavaş yavaş kaskatı kesiliyordu. En sonunda Shen Dai’yi serbest bıraktı. Omegasına ve oğluna bir bakış attıktan sonra ceketini aldı ve arkasına bakmadan uzaklaştı.
―
Shen Dai hastanede birkaç saat aralıklı olarak uyudu. Qiu Qiu biraz hareket etse, anında uyanıyordu ama sonrasında tekrar uykuya dalıyordu.
Sabahleyin Qiu Qiu’nun ateşi ölçüldükten sonra Shen Dai onu kucağına alarak hastaneden çıktı.
Cheng Zimei’nin evine döndüğünde, onun çoktan işe gitmiş olduğunu gördü. Qiu Qiu’yu bir kenara koyduktan sonra Bai Xiangwan ve Xiaodie’nin mesajlarına cevap vermeye başladı. Başkente döndüğünden beri iletişimde olsalar da, onlara Qiu Qiu’nun ateşlendiğini söylemek istemedi. Her zamanki gibi uyurken Qiu Qiu’nun fotoğrafını çekti ve güvende olduklarını bildirdi.
Bir süre sonra Bai Xiangwan aradı.
Shen Dai, Bai Xiangwan’ın istifa hakkında soru soracağını biliyordu. Bir süre düşünse de gerçeği söylemekten başka çaresi yoktu. Eğer kötü bir şekilde işten ayrılırsa, gelecekte iş bulması çok zor olacaktı. Yetenek avcıları her şeyi öğrenebilirlerdi ama işveren umursamadığı sürece sorun olmazdı.
ÇN: Yetenek avcılarını duymuşsunuzdur illaki ama hiç duymayanlar için açıklayayım; yetenekli insanları keşfederek şirketlere önerirler.
Onu dinledikten sonra Bai Xiangwan çok öfkelenmişti, “Bu ne boktan bir mantık? Qu Moyu’nun kendisi vermedi mi hastalık iznini? Niye seni böyle kasten utandırmaya çalışıyor?”
“Aramızda bazı tatsız şeyler yaşandı,” dedi Shen Dai, bu konu hakkında daha fazla konuşmak istemiyordu ama yine de umursamıyormuş gibi davranıyordu, “Her neyse, nihayet istifa etmiş bulunuyorum. Ama hala halletmem gereken bazı şeyler var. Lancheng’e iki gün sonra döneceğim.” Tekrar uçağa binmeden önce Qiu Qiu’nun tamamen iyileştiğinden emin olması lazımdı.
“Tamam, herhangi bir zorluk yaşarsan, doğrudan bana söyle. Buradaki pozisyonu senin için ayırdım.”
“Teşekkür ederim Bai Shixiong.”
“Lafı bile olmaz. Qiu Qiu nasıl, iyi mi? Özledim onu,” dedi Bai Xiangwan gülümseyerek, “Onun sesine o kadar alışmışım ki, şimdi ev çok sessiz geliyor.”
“Gayet iyi, büyükanneme de hemen kanı ısındı,” dedi Shen Dai, “O da seni ve Xiaodie’yi özledi.”
Bai Xiangwan duraksadıktan sonra nazik bir şekilde, “Ah Dai, çabucak geri dön,” dedi.
Shen Dai’nin kalbi sıcacık olmuştu, “Tamam.”
Telefonu kapattıktan sonra Shen Dai bir sonraki hamlesini planlamaya başladı.
Önceki yıl Pekin’den aceleyle ayrılmıştı ve yanında çok fazla şey götürememişti. Fakat bu kez geride kalan eşyalarını almak için yeterli vakte sahipti. Büyükannesiyle önceden iletişim kurması ve Shen Qin evde yokken eşyalarını toplaması gerekiyordu. Büyükannesi, Shen Qin’in erkek arkadaş bulduğunu ve sık sık dışarı çıktığını söylemişti. Neyse ki Qu Chengchen’den aldığı parayla iki tane bakıcı tutmuştu. Büyükannesi onunla Lancheng’e gitmek istemediğinden dolayı mecburen ondan ayrılması gerekiyordu.
Evinden ayrılması acı verici olacaktı ama Qiu Qiu’yla beraber olabildiği sürece her yer onun yuvasıydı.