İçeriğe geç
Home » Alpha Predator 78. Bölüm

Alpha Predator 78. Bölüm

Qu Moyu tarafından işe alınan bakıcılar oldukça deneyimlilerdi. Qiu Qiu’nun karakterini ve günlük bakımıyla ilgili ana hatları çabucak kavramış ve güvenini kazanmışlardı.

Lakin bu alfa bebek kendi babasının feromonları yerine başka bir alfanın feromonlarını tercih ediyordu. Daha önce böyle bir durumu hiç görmemişlerdi ve görünüşe göre epey zorlu bir süreç olacaktı. Patronlarının karanlık ifadesini görünce Qiu Qiu’nun mümkün olan en kısa sürede babasının feromonlarına adapte olması için yardım etmeye karar vermişlerdi. Nedenini ayrıntılı olarak sormaya cesaretleri yoktu, bu yüzden bebeğin bir geçiş döneminde olduğuna ve biraz zamana ihtiyacı olduğuna kanaat getirmişlerdi.

“Bu geçiş süresi ne kadar zaman alacak?”

Bai Xiangwan’ın feromonlarının evinde, eşinde ve bebeğinin üstünde olduğu düşüncesine Qu Moyu bir dakika bile tahammül edemiyordu. Ancak feromonları bırakması için Qiu Qiu’yu zorlayacak hali de yoktu. Daha önce hiç çocuk yetiştirmemiş olsa da, bebekler için ebeveynlerinin feromonlarının ne kadar gerekli olduğunun bilincindeydi.

Bu, hayatında karşılaştığı en zor sorun olabilirdi!

“Kestirmesi güç Bay Qu,” dedi bakıcı kadın, yüzünde tuhaf bir gülümseme vardı, “Önce adım adım sizi kabul etmesine izin verin. Sonuçta onun öz babasısınız. Ne kadar çok etkileşime girerseniz, genetik olarak sizi o kadar çok anımsar.”

Shen Dai tek kelime etmedi ama kara kara nasıl Qiu Qiu’nun Qu Moyu’nun feromonlarını kabul etmesine engel olacağını düşünüyordu. Qiu Qiu’nun ateşinin nasıl bir anda düştüğü göz önüne alınınca, genlerin aslında ne kadar güçlü olduğu anlaşılıyordu. Bakıcı kadının da söylediği gibi Qiu Qiu er ya da geç öz babasını kabul edecekti. Bir gün Qiu Qiu, Qu Moyu’nun feromonlarına bağlanırsa, onu daha sonradan nasıl götürebilirdi ki?

Qu Moyu memnuniyetsizlikle, “Tamam, siz işinizin başına dönebilirsiniz,” dedi.

“Tamam,” dedi iki bakıcı ve ardından kendi odalarına döndüler. Orada kalacakları için eşyalarını yerleştirmeleri gerekiyordu.

Shen Dai de odadan çıkmak üzere kapıya yöneldi.

“Ah Dai,” dedi Qu Moyu, ayağa kalktı ve Shen Dai’nin bileğini tuttu, “Qiu Qiu uyuyor. Lütfen bana eşlik eder misin?”

Shen Dai elini geri çekemediği için onun tutmasına izin verdi.

Qu Moyu, Shen Dai’nin beline arkadan sarıldı, narin yanaklarını okşadı ve feromon bezlerini kokladı, “Bundan sonra Qiu Qiu’yla tek başına ilgilenmek ve geceleri uyanmak zorunda değilsin. Bakıcılar bebekle ilgilenirken sen ne istersen onu yapabilirsin.”

Shen Dai sessiz kaldı.

Qu Moyu kollarındaki kişinin ince bedenini hissetti ve Shen Dai’nin boynunu öptü, “Çok zayıflamışsın. Geçen yıl çektiğin tüm acıları telafi edeceğim. Ama sen de vücuduna çok iyi bakmalısın. Tamamen iyileşince işine de geri dönebilirsin. Profesör Liu’nun yanına dönmeyi ya da kendi laboratuvarının başına geçmeyi düşünürsen, iki durumda da seni destekleyeceğim.”

Araştırma Enstitüsü’nü duyan Shen Dai’nin ifadesi değişti ve kalbi sıkıştı.

On yıl önce mesleğine yeni adım attığında, ilk olarak Xingzhou Grubu’nun adını duymuştu. Her sektörde mutlaka insanların hayallerini süsleyen bazı şirketler bulunurdu. Hepsi Xingzhou’nun yetenek planına seçilmeyi ve yüksek maaş, itibar, istikrar ve geniş gelişim alanı anlamına gelen Nadir Toprak Enstitüsü’nde çalışmayı hedefliyordu. Evde bir problem çıksa ve ailesini geçindirmek için fazladan çalışmak istese bile aylık on beş bin yuanlık staj ücretinin üzerine çıkamazdı. Bu süre zarfında, yorgunluk ve endişe doluydu. Ama en nihayetinde başarılı olmuş ve Araştırma Enstitüsü’nde kalabilmişti. İş teklifini aldığı gün, mutluluktan dolayı lavaboya gidip sevinç gözyaşları döktüğü dün gibi hatırlıyordu.

Bu tatmin edici işi her zaman yapacağını, akıl hocasının peşinden gideceğini ve akademik ideallerini gerçekleştirmeye çalışırken düzgün bir hayat kuracağını düşünüyordu. Bu iş onun için çok önemliydi ancak hayatında işinden daha önemli insanlar vardı ve işinden vazgeçmek zorundaydı.

Araştırma Enstitüsü’nde çalışmak istemediği tek bir gün dahi yoktu lakin şu anda geri dönmeye hiç cesareti yoktu.

Oraya başı dik bir şekilde nasıl tekrar geri dönebileceğini bilmiyordu.

Doğru ve yanlışın birbirine karıştığı söylentiler göklere kadar ulaşmıştı. Herkes onun Qu Moyu’nun metresi olduğunu ve hatta çocuğunu doğurduğunu öğrenecekti. Qu Moyu’ya güvenerek canı isterse gelip isterse gidebilir, canı isterse bir yıllık izin alabilir, istemezse de geri dönebilirdi. Hatta akıl hocası ile aynı konuma yükselebilir ve hiç nitelikli olmasa bile kendi laboratuvarının başına geçebilirdi.

Başkalarının ona nasıl bakacağını, onun hakkında konuşacağını, onu hor göreceğini ve kıskanacağını, ona tepeden bakacağını ve pohpohlamaya çalışacağını şimdiden gözünde canlandırabiliyordu.

Cinsiyeti yüzünden görmezden gelinmek yerine kendi çabaları, başarıları, itibarı ve kazandığı ödüllerle tanınmak istiyordu. Herkesin hayalini kurduğu şeyleri başarmış ve peşinden koşmak için aralıksız çaba sarf etmişti. Ancak şimdi ne yaparsa yapsın hep “Qu Moyu’nun metresi” olduğu için elde etmiş gibi görünecekti.

Shen Dai’nin tepkisini gören Qu Moyu nihayet onun tepki verebileceği bir şeyi keşfetmiş gibi hissediyordu, “Yapmak istediğin bir şey var mı? Yeni yazdığın makalenin yeni bir arıtma yöntemi ile ilgili olduğunu hatırlıyorum. Bu konuda daha derin çalışmak ister misin? Sana bir şoför, bir de öğle yemeklerini rahat rahat yiyebileceğin bir ofis ayarlarım, böylece…”

Shen Dai, “Gerek yok,” diye fısıldadıktan sonra Qu Moyu’yu itti.

Qu Moyu kayıtsızca Shen Dai’ye baktı, hayal kırıklığını gizleyemiyordu, “Sorun ne, enstitüye geri dönmek istemiyor musun?”

“Şu an uygun bir zaman değil,” dedi Shen Dai ve başını eğdi, “Şimdi odadan çıkabilir miyim?”

Shen Dai’nin tavrı Qu Moyu’nun kalbinin sıkışmasına neden oluyordu, “Hayır.”

“…….”

“Artık burası senin odan, burada birlikte kalacağız.”

Shen Dai aniden başını kaldırdı ve Qu Moyu’ya baktı, “Qiu Qiu’yla aynı odayı paylaşmak istiyorum.”

“Qiu Qiu’nun iki ayrı bakıcısı var. Geceleri uyanmana gerek yok ve o oda da tamamıyla bebek odasına dönüştürülecek,” dedi Qu Moyu, öne doğru bir adım attı ve kollarını tekrar Shen Dai’nin beline sardı, “Bebeğimizle gün içinde yeterince vakit geçireceksin zaten ama bana eşlik etmek için de zaman ayırmalısın.” Daha sonra yavaşça eğildi.

Shen Dai, Qu Moyu’nun göğsüne dokundu ve iki elinin de ısınmaya başladığını hissetti. Ama Qu Moyu’nun başını eğip dudaklarını öpmesine ve feromon salgılamasına engel olamadı. Hafifçe mücadele etse de, en sonunda bu alfa feromonları karşısında dizlerinin bağı çözüldü.

Qu Moyu, Shen Dai’nin dudaklarını nazikçe emdi, dilinin ucuyla dudaklarını yaladı ve onun dilini kendi ağzına aldı. İlk başta, Qu Moyu şefkatle öpüyordu ama öpücük derinleştikçe dilinin hareketleri daha da sertleşiyordu. Shen Dai’yi kucağına alıp masaya oturttu ve yükselen arzusunu bu öpüşmeye aktardı.

Öpücük o kadar derin ve uzundu ki Shen Dai neredeyse nefes nefese kalmıştı. Kendinden geçtiği anda ensesindeki feromon çıkartması çıkarılıp atılmıştı. Qu Moyu’nun sıcak avucu feromon bezlerini okşadı ve Gecenin Kraliçesi Çiçeği’nin narin kokusunu serbest bırakması için kendi feromonlarını kullandı.

İşareti sildirdiğinden beri Shen Dai’nin feromon bezleri eskiye nazaran daha az hassastı. Hamilelik nedeniyle bir yıldan fazla bir süredir kızışma dönemine girmemişti. Hatta bazen ikinci cinsiyetini unutur duruma gelmişti. Qu Moyu feromon bezlerine şehvetle dokunduğunda, adeta şimşek çakmış gibi yaşadığı o acıyı hatırladı. Bir balık gibi ameliyat masasına yatırılmıştı ve soğuk neşter etini kesiyordu… Bedeni şiddetle sarsıldı ve anında Qu Moyu’yu uzaklaştırdı.

Qu Moyu duygulara dalmıştı ve hazırlıksız bir anında itilmişti. Bu yüzden dengede kalabilmek için biraz sendeledi.

Shen Dai’nin göğsü şiddetle inip kalkıyordu; nemli gözleri Qu Moyu’ya dehşet içinde baktı ve eliyle ensesini kapadı.

Qu Moyu’nun kolları masayı destekledi ve Shen Dai’yi vücuduyla sardı. Shen Dai’ye kalbinde bir acıyla bakarak fısıldadı, “Ah Dai, korkma.”

Shen Dai derin bir nefes aldı, “Qiu Qiu’yu görmeye gideceğim.”

“Ama Qiu Qiu şu anda uyuyor.”

“O….”

“Ah Dai,” dedi Qu Moyu vurgulu bir tonla, “Er ya da geç benimle yüzleşmen gerekecek.”

Shen Dai şaşkınlıkla başını kaldırdı ve doğrudan Qu Moyu’nun gözlerine baktı, “Taleplerin nedir?”

“Nasıl yani?”

“Evlilik için anlaşırken bana taleplerimin ne olduğunu sormuştun. Şu anda Qiu Qiu’nun velayetini kullanarak beni bir şeylere mecbur bırakmaya çalışıyorsun. Ben de sana taleplerini soruyorum,” dedi Shen Dai, gözleri yavaş yavaş kan çanağına dönüyordu, “Muhtemelen seninle sevişmemi, hatta kızışma dönemini birlikte geçirmemizi istiyorsun. Ama bana bir zaman sınırı vermelisin.”

“….Ne sınırı?”

“O zamanlar evliliğimizin beş yıldan fazla sürmeyeceğine dair bir madde vardı,” dedi Shen Dai, dudakları hafifçe titriyordu, “Bay Qu, gitmeme izin vermen ne kadar sürer?”

Qu Moyu göğsündeki ani ağrıyı dindirmek için geçici olarak eğilmek zorunda kaldı, “Shen Dai, ya yeterince açık konuşmadım ya da sen beni anlamamakta kararlısın. Ne süre sınırından bahsediyorsun? Biz bir aileyiz, bir oğlumuz var. Hayatımın sonuna dek sizi koruyup gözeteceğimi söyledim.”

“Biz asla bir ‘aile’ olmayacağız,” dedi Shen Dai, gözyaşları yanaklarından süzülüyordu, “Senin başka bir ailen ve çocukların olacak. Çocuklarının hepsi Qiu Qiu’dan daha iyi olacak ama benim bir tek Qiu Qiu’m var…Benden çalmaya çalıştığın bebeğim.”

“Onu çalmaya falan çalışmadım,” dedi Qu Moyu sertçe ve Shen Dai’nin yüzünü tuttu, “Yalnızca yanımda kalmanı istiyorum. Daha önce sana karşı iyi davranmamış olduğumun farkındayım. Seni yanlış anlayarak işareti sildirmen ve bebeğimizi aldırman için zorladım. Çok zor bir yıl geçirdiğini biliyorum.” Ağzından çıkan her bir kelimede kalbi tekliyor ve boğazı düğümleniyordu. Çünkü daha önce hiç hatalı olduğunu dile getirmemişti ve kimseden af dilememişti. Ancak Shen Dai’nin çektiği acılarla kıyaslandığında bu sözlerin hiçbir anlam ifade etmediğinin de farkındaydı, “Ah Dai, senden özür dilerim ama seni gerçekten seviyorum. Yanımda kalırsan elimden geldiğince telafi etmeye çalışacağım. Sana iyi bir hayat sunacağımı kanıtlamama izin ver.”

Shen Dai bir zamanlar derinden sevdiği kişiye, kibirli bir aslan gibi olan S-seviyesi alfaya baktı. Aynı kişi az önce başını eğip kendisiyle bağdaşmayan yumuşak sözler sarf etmişti. Kafası karışmıştı. Bunun Qu Moyu’nun kendi lehine yönelik bir amaç için hesaplanmış bir hamle olup olmadığını kestiremiyordu. Şimdiye kadar çok acı çekmişti ve daha fazla acı çekmekten korkuyordu, “Biz ayrı dünyaların insanıyız. Sana gereğinden fazla yaklaştım ve bunun bedelini de çok ağır ödedim.”

“İki ayrı dünya bir araya gelemez mi? Birbirimizi sevdiğimiz sürece, biz…”

“Ben sadece değersiz bir omegayım.”

“Öfkemden ötürü söylemiştim!” dedi Qu Moyu aceleyle.

“Söylediğin her kelimeyi hatırlıyorum. Her kelimenin bir amacı vardı. Kızgınlıkla söylenen bir şey değil, senin gözünde gerçekten öyleyim,” dedi Shen Dai yumuşak bir tonla, “Qu Moyu, bana bir süre sınırı ver.”

Qu Moyu yumruğunu ahşap masaya vurdu, “Sen her zaman benim olacaksın.”


ÇN: Kafayı sıyırdım artık. Moyu aptalı, NEDEN NİŞANI BOZDUĞUNU SÖYLEMİYORSUN???? Shen Dai hala kendini metres sanıyor deliricem. Ayrıca adam olmaya başladı ufaktan ama yine bir hata yapacak diye aşırı geriliyorum

5 1 vote
Article Rating
Subscribe
Bildir
guest

0 Yorum
Eskiler
En Yeniler Beğenilenler
Inline Feedbacks
View all comments

You cannot copy content of this page

0
Would love your thoughts, please comment.x