İçeriğe geç
Home » Alpha Predator 84. Bölüm

Alpha Predator 84. Bölüm

Shen Dai, Xingzhou merkez binasının karşısındaki kafede oturmuş, hocasını ve Cheng Zimei’yi bekliyordu.

Sabahki kavga Qu Moyu’nun kapıyı çarparak çekip gitmesiyle sona ermişti ancak duygularında hala fırtınalar kopuyordu. Qu Malikânesi’ne dönmek zorunda kaldığı andan itibaren bedeni ve kalbi bir çamur birikintisine hapsolmuş gibiydi ve ne kadar çırpınırsa o kadar dibe batıyordu.

Aslında o gün birileriyle görüşmek için müsait değildi ama tezinde rehberlik yapması için hocasıyla görüşmesi gerekiyordu. Hocasının başka boş zamanı olmadığından Qiu Qiu’yu bakıcıya emanet ettikten sonra apar topar evden çıkmıştı.

Usulca oturup kahvesini yudumlarken büyük Fransız penceresinin arkasındaki aceleyle koşuşturan çalışanları izliyordu ve o anda çocuk yetiştirirken birinin yardımcı olmasının ne kadar iyi olduğunu fark etmişti.

Liu Xi ve Cheng Zimei geldiğinde, Shen Dai ayağa kalktı ve son günlerde yüzünde pek görülmeyen samimi bir gülümseme sergiledi.

Liu Xi karışık duygularla ona bakıyordu, “Otur otur, hiç kalkma.”

Hoca ve iki öğrencisi oturuyorlardı ama hiçbirinden çıt bile çıkmıyordu.

Atmosferin tuhaflığına dayanamayan Cheng Zimei sessizliği bozdu, “Qiu Qiu nasıl, iyi mi?”

“Çok iyi, hatta biraz kilo aldı.”

“Her ay değişecek,” dedi Liu Xi ve hafifçe öksürdü, “Şimdi ona kim bakıyor peki?”

“Bakıcı,” dedi Shen Dai, aslında onun ne sormaya çalıştığını gayet iyi biliyordu, “Bakıcıyı Qu Moyu tuttu. Şu an onun evinde kalıyorum.”

Yine bir ölüm sessizliği çöktü.

Shen Dai onların neden tuhaf hissettiklerini çok iyi anlıyordu. Qu Moyu ile olan ilişkisi ve Qiu Qiu’nun velayeti, konuşması oldukça nahoş mevzulardı. Ancak arkadaşı ve hocası onu çok önemsiyordu, bu yüzden onlara karşı dürüst olmak istiyordu, “Aslında Bai Shixiong’la beraber çalışmak istiyordum ama Qiu Qiu’yu da alarak gitmeme izin vermedi. Şimdilik başkentte kalacağım.” Bunları söyledikten sonra başını eğdi, “Tezime gelince de……”

“O halde işe geri dön,” dedi Liu Xi.

Shen Dai hocasına şaşkınlıkla baktı.

“Tezinde hala geliştirebileceğin kısımlar var. İyi bir deney ortamın olursa, daha sağlam veriler elde edersin. Şu anda senin ulaşmanı beklediğim seviyede değilsin. Geri dönüp tezini daha da ilerletmelisin.”

“Ben…..” dedi Shen Dai, dudakları hafifçe titriyordu. Sevdiği mesleğine geri dönmek istiyordu ama hayatı karmakarışıktı ve işe yaramaz birine dönüştüğünü hissediyordu, “Nasıl geri döneceğimi…bilemiyorum.”

“Nasıl mı geri döneceksin? Normal bir şekilde dön işte,” dedi Liu Xi, yüzünde doğal bir ifade vardı, “İstifan henüz onaylanmadı. Hâlâ Xingzhou Araştırma Enstitüsü’nün bir çalışanısın. Uzun bir hastalık izni almıştın, artık iyileştiğine göre de geri dönmende hiçbir sakınca yok.”

Yan taraftaki Cheng Zimei de başını salladı, “Evet, hastalık izni aldıktan sonra işe dönmen gayet mantıklı.”

Shen Dai çok duygulanmıştı. Qu Moyu’nun baskısı altında ellerinden geldiğince ona yardım etmeye çalışıyorlardı. Ondan vazgeçmeyen insanları nasıl yarı yolda bırakabilirdi ki? Fakat bu mesele sahiden de onların düşündüğü kadar basit miydi?

Liu Xi, Shen Dai’ye kararlı gözlerle baktı, “Ah Dai, bebeğini doğurduğuna göre işe dönme vaktin geldi. Ne olursa olsun, kariyerinden vazgeçmemelisin.”

“Evet.”

“Başkan Qu ile olan ilişkini sormak benim haddime değil ve bir yargıda da bulunamam. Kafanın çok karışık olduğunu ve çaresiz hissettiğini biliyorum. Sana sadece şunu söyleyebilirim ki, eğer önünü göremiyorsan, önce ayağının altındaki yolu yürü. Başkalarının ne düşündüğüne aldırmadan ne istiyorsan onu yap.”

Cheng Zimei de araya girdi, “Ah Dai, kendine bu kadar yüklenme. Laoshi çok haklı, işe dönüp tezini yazman lazım. Hayatta kimse bütün sorunlarını bir anda çözemez. Şu anda ne yapmak istiyorsan onu yapmalısın.”

Shen Dai’nin göğsüne sanki bir cesaret iğnesi enjekte edilmiş gibiydi. Kariyerine kendini adayan benliğini özlemediği tek bir gün dahi yoktu. Özgüveni, idealleri ve hedefleri vardı. Hayatının umutla dolu olduğunu hissediyordu. Qiu Qiu’yu doğurduğu için pişman değildi ama Qu Moyu tarafından inşa edilen kafeste hapsolmak yerine kendi benliğini yeniden bulmayı arzuluyordu. Bu şekilde devam ederse hayatında kırgınlık ve hayal kırıklığından başka hiçbir şey olmayacaktı.

Bir gün Qiu Qiu ile oradan ayrılma fırsatı yakalarsa, en azından elinde iyi bir kariyeri olmalıydı.

Shen Dai’nin dizindeki eli sessizce yumruk haline geldi ve usulca başını salladı, “Laoshi, çok teşekkür ederim.”

Liu Xi, Shen Dai’nin omzunu okşadı, “Ah Dai, sen çok güçlü, zeki ve çalışkan bir öğrencisin. Hayatını yoluna koyabileceğin konusunda sana itimadım tam.”

Shen Dai güçlükle gülümsedi, “Umarım Laoshi’yi hayal kırıklığına uğratmam.”

Shen Dai Qu Malikânesi’ne döndüğünde, bakıcı ve Lan Teyze güneşlenmesi için Qiu Qiu’nun bebek arabasını bahçeye doğru itiyorlardı. Bütün bir öğleden sonra ayrı olduğu için Qiu Qiu’nun ağlayıp ağlayamayacağı konusunda bir hayli endişeliydi. Fakat Qiu Qiu hiç ağlamamış, güzelce beslenmiş ve enerjik bir şekilde kendince oyunlar oynamıştı. Shen Dai rahatlamış hissetse de aslında biraz hayal kırıklığına uğramıştı.

Qiu Qiu’nun yeni çevreye bu kadar çabuk uyum sağladığını ve başkalarının bakımını kabul edebildiğini görmek, artık işe gidebileceği anlamına geliyordu. Ama henüz Qu Moyu’ya söylememişti ve Qu Moyu’nun nasıl tepki vereceğini bilmiyordu.

Aslında Qu Moyu “seninle evleneceğim” dediğinde biraz etkilenmişti. Her ne kadar kısa bir süre de olsa, zamanında hayalini kurduğu ve özlemini çektiği o anın yanılsamasına kapılmıştı. Gerçi artık istemiyordu. Qu Moyu ile mücadelesinin ne kadar süreceğini bilmiyordu. Bir yıldan fazla zaman geçmişti ancak hala Qu Moyu’nun getirdiği aşağılama ve acıdan kurtulamamıştı. Şimdi ise tekrar maruz kalıyordu. Geçmişte, o cendereden kaçmasına Bayan Qu yardım etmişti. Gelgelelim şu anda onu kurtarabilecek tek kişi ne yazık ki kendisiydi.

Qu Moyu akşam yemeğine gelmemiş, hatta Shen Dai uyumaya gidene kadar eve geri dönmemişti. Geri döndüğünde ise üzerinde yoğun bir alkol kokusu vardı.

Shen Dai yüzünü yastığa gömdü ve tek kelime etmeden uyuyormuş numarası yaptı.

Qu Moyu yatağa yürüdü, eliyle Shen Dai’nin saçını hafifçe okşadı ve ardından kalkıp banyoya gitti.

Shen Dai ayak seslerini, kapının kapanmasını ve suyun şırıltısını duyabiliyordu. Uyuyamıyordu çünkü, karanlıkta Qu Moyu’nun her adımını fark edebiliyordu.

Qu Moyu banyodan çıktı ve kalın pelüş halının üzerinde yürürken çıt bile çıkarmadı. Ancak görünmez bir baskı duygusu yüzünden Shen Dai onun yaklaştığını algılayabiliyordu. Yorganı kaldırıp yatağa uzandı, büyük ellerini Shen Dai’nin beline doladı, omegasını kollarına aldı ve alçak bir sesle, “Uyumadığını biliyorum, rol yapmayı bırak,” dedi.

Qu Moyu’nun vücudunda hala hafif bir şarap kokusu vardı ama abanoz feromonlarının soğuk, odunsu aromasıyla birleşerek eşsiz bir tat oluşturuyordu ― sert, ihtiyatlı, soğuk ve adeta Shen Dai’yi katman katman çevreleyen karanlıkla bütünleşmiş gibi.

Qu Moyu elini Shen Dai’nin pijamasının içine soktu, “Bu öğleden sonra nereye gittin?”

O soğuk el Shen Dai’yi titretiyordu, “Hocamı görmeye.”

“Hocanla neden görüştün ki?”

Shen Dai tereddütle, “İşe geri dönmek istiyorum,” dedi.

“Tamam, beni terk etmediğin sürece istediğini yapabilirsin,” dedi Qu Moyu, burnunun ucunu Shen Dai’nin feromon bezlerine sürttü ve o büyüleyici kokuyu ciğerlerine kadar çekti, “Ah Dai, çok güzel kokuyorsun.”

Shen Dai, Qu Moyu’nun alfa feromonlarının bedenine hücum etmesine engel olamıyordu. Bu koku gizemli, şehvetli ve son derece çekiciydi. Bir alfa ne kadar güçlüyse, feromonları da o kadar büyüleyici olurdu. İnsanlara sadece cinsel değil; aşk, güzellik, güç ve baskınlık hakkında sonsuz fanteziler yaşatabilirdi. S-seviyesi alfaların dünyanın zirvesinde olmalarını nedeni de tam olarak buydu; insanları feromonlarıyla envai çeşit hülyaların içine sevk edebilirlerdi.

Shen Dai kendini sertçe çimdikledi ve acıyı kullanarak zihnini ayık tutmaya çalıştı.

Hafızasında kaldığı kadarıyla Qu Moyu parmaklarını hareket ettirdi ve Shen Dai’nin karnındaki sezaryen izini bularak parmaklarını üstünde gezdirdi.

Shen Dai’nin vücudu birden kaskatı kesildi.

Qu Moyu, Shen Dai’nin kulağına, “Çok canın yandı mı?” diyerek fısıldadı. Bu acıları çaresizlik içinde yaşarken Shen Dai’nin yanında olmadığını hatırlayınca kalbinde büyük bir suçluluk duygusu yükseldi. Tam da onun yokluğu yüzünden Shen Dai’nin karnında böyle bir iz kalmıştı. Çünkü alfa feromonları olmadan gerçekleşen doğum, çok riskli ve zor olurdu.

Shen Dai cevap vermedi. Anestezi verilmiş olsa da elbette canı çok yanmıştı.

“Gelecekte canının yanmasına asla izin vermeyeceğim. Senin için en iyi doktorları tutacağım ve hep yanında olacağım,” dedi Qu Moyu, dudakları neredeyse Shen Dai’nin kulağına değiyordu, “Ah Dai, birkaç tane daha çocuğumuz olsun.” Bu cümlelerde belirgin bir vurgu vardı. Ancak bunların aksine önceki cümleleri daha kısaydı ve sarhoş olduğunu gizlemeye çalışıyormuş gibiydi.

Shen Dai kafa derisinin karıncalandığını hissetti. Arkasındaki bir şey giderek sertleşiyordu, böylece panik içinde mücadeleye etmeye başladı.

“Kıpırdama,” dedi Qu Moyu, Shen Dai’nin beline sıkıca sarıldı ve acıya dayanmaya çalışarak hafifçe kıvrandı. Hayatında hiç kendini tutması gerekmemişti, sıktığı dişlerinin arasından, “Eğer şimdi tekrar hamile kalırsan, bu seni öldürebilir,” dedi.

ÇN: Qu Moyu’nun fiziksel acısının nedenini bilmeyen varsa buraya yorum atsın bilgilendirme yapacağım dfjhs ya da blue balls yazarak öğrenebilirsiniz

Shen Dai hareket etmeye cesaret edemiyordu ve elleriyle çarşaflara sıkıca sarılmıştı.

Qu Moyu’nun nefesi giderek daha da ağırlaşıyordu. Gözlerini kapadı ve hayallere dalmasını sağlayan, kollarındaki Gecenin Kraliçesi Çiçeği’ne sıkıca sarıldı. Arzusu her zamankinden daha güçlüydü. İstediğini yapabilecek durumdaydı ama yine de kendisine hakim olmayı seçti.

Bir süre sonra Qu Moyu bu dürtüyü bastırdı ve Shen Dai’nin feromon bezlerine bir öpücük kondurdu, “Ciddiyim. Qiu Qiu’muzdan başka çocuklarımız da olsun. Senin gibi bir omegaya sahip olmak benim için fazla iyi.”

Shen Dai gözlerini sıkıca kapattı; bunu muhtemelen zihnini susturmak için yapmıştı, çünkü kulaklarını kapatamıyordu. Şu anda tüm duyularını kapatmak ve Qu Moyu’dan gelen her şeyin onu işgal etmesini engellemek istiyordu.

“Evleneceğiz, aile kuracağız ve birkaç tane daha çocuğumuz olacak. Bu hiç de kötü değil,” dedi Qu Moyu, kısık sesinde bariz bir keder vardı, “Ah Dai, hiç de kötü değil, değil mi?”

Shen Dai’nin gözleri alev alevdi ve kalbi adeta kelebek gibi çırpınıyordu. Neden, neden bu kişinin söylediği hiçbir söze inanmadığı halde kalbi hala deli gibi çarpıyordu?


 

5 1 vote
Article Rating
Subscribe
Bildir
guest

0 Yorum
Eskiler
En Yeniler Beğenilenler
Inline Feedbacks
View all comments

You cannot copy content of this page

0
Would love your thoughts, please comment.x