İçeriğe geç
Home » Alpha Predator 86. Bölüm

Alpha Predator 86. Bölüm

Qu Moyu gittikten sonra Shen Dai öğle yemeği kutusuyla ofisinde saklandı. Tabii ki de öğle yemeği özenle hazırlanmıştı. Şef Qu, hafif, besleyici ve tadı güzel olan yemekler yapıyordu ama şu anda hiç iştahı yoktu. Yemeği israf etmek istemediğinden birkaç lokma yedi ve çok kötü hissettiği için öğürerek lavaboya koştu.

Böylece Shen Dai neredeyse tüm öğleden sonrayı ofiste geçirdi.

Öncelikle fiziksel ve zihinsel durumunu yeniden ayarlaması, sonrasında da Qiu Qiu için endişelendiğinden bakıcıyı görüntülü olarak araması gerekiyordu.

Qiu Qiu doğduğundan beri, ikisi ilk defa bu kadar uzun süre ayrı kalmışlardı. Başta ağlayarak yaygarayı koparmıştı ve görüntülü arama da işe yaramamıştı. Bu yüzden bakıcı onu Shen Dai’nin kıyafetlerinin arasına koymuştu. Lakin yine de etkisi sınırlıydı. Shen Dai sıkıntılı ve endişeli görünüyordu, ama bu “ayrılma” meselesi er ya da geç halledilmeliydi. Qiu Qiu için hastaneye gidip feromon sıvısı çıkarttırıp çıkarttırmama konusunda kararsızdı.

Shen Dai, mesai saati biter bitmez çantasını alıp işten çıktı. Trafik yoğun olduğu için önce metroya binmeyi, ardından da taksi tutarak hızlıca eve varmayı planlıyordu.

Sıkışık bir şekilde metroya binmişken telefonu çaldı, arayan Qu Moyu’ydu. Telefonu sessize aldı ve uzun bir süre çalsa da duymazdan geldi.

Metro insan doluydu, yukarıdaki tutma yerlerine tutunarak kapıya doğru ilerlemek istedi ama birkaç adım attıktan sonra vazgeçti. Aslında havalandırma çalışıyordu fakat çok fazla insan olduğundan alfa ve omega feromonları birbirine karışmıştı. Doğal olarak hiç de iyi kokmuyordu ve yeniden midesi bulanmaya başlamıştı.

Metro istasyonundan ayrıldıktan sonra Shen Dai bir kutu mide ilacı almak için en yakın eczaneye gitti ve hemen oracıkta içti. Qu Malikânesi’nde her türden ilaç vardı ancak Lan Teyze ve diğerleri midesinin bulandığını öğrenirlerse anında yaygara koparırlardı.

Taksiye bindikten sonra tekrar cep telefonunu açtı ve Qu Moyu’nun beş altı kez aradığını, nerede olduğunu soran mesajlar gönderdiğini gördü. Ardından telefonunu çantasına geri attı.

Shen Dai eve varıp odaya koştuğunda Qiu Qiu hala katıla katıla ağlıyordu ve şiş gözkapakları ne kadar ağlamış olduğunu açıkça gösteriyordu.

Shen Dai’nin adeta içi daralıyordu, Qiu Qiu’ya sarıldı ve onu birkaç kez öptü. Qiu Qiu’ya bugün neden dışarı çıktığını, neden çalışmak istediğini ve işinin ne hakkında olduğunu fısıldadı. Qiu Qiu’nun, söylediklerini değil de duygularını anlayabileceğini hissediyordu. Böylece yavaşça anlayıp kabul edebilirdi.

Yarım saatten kısa bir süre sonra Qu Moyu geri döndü. Shen Dai bahçedeki motorun tanıdık sesini duyunca nedense gerilmişti.

Çok geçmeden kapının dışından ayak sesleri geldi ve kapının çalınma tarzı da epey sabırsız görünüyordu. Üç kez “Bam bam bam” sesi duyulduktan sonra Qu Moyu yüzünde bastırılmış bir öfkeyle kapıyı iterek açtı.

Qiu Qiu hemen mırıldanmayı bıraktı, iri gözleri etrafı süzdü ve ifadesi gerginleşti.

Shen Dai, “Çocuğu korkutma,” diye fısıldadı.

Qu Moyu’nun işaretiyle beraber bakıcı anında Shen Dai’nin yanına geldi, “Bay Shen, izin verin Qiu Qiu’yu bahçedeki balıkları görmeye götüreyim.”

Shen Dai en ufak bir hareket bile etmedi. Bakıcı tuhaf bir şekilde Qu Moyu’ya baktı ve odayı nazikçe terk etti.

Qu Moyu kapıda duruyordu ve kalbinde büyü bir huzursuzluk baş göstermişti. Omegası ona karşı soğuk ve dirençli davranıyordu, oğlunun yanına ise dilediği gibi yaklaşmaya cesaret edemiyordu. Tanrı aşkına, her şey bu duruma nasıl gelmişti? Ciddiyetle söze girdi, “Akşam seni işten alacağımı söylemiştim.”

Shen Dai, usulca Qu Moyu’ya baktı, “Telefonu duymamışım. Qiu Qiu’yu görmek için aceleyle eve gelmeye çalışıyordum.”

“….Neden sana karşı olan şefkatime karşı koyuyorsun?”

Shen Dai aninden şakaklarının zonkladığını hissetti. Kan beynine sıçramıştı ama ne söylerse söylesin veya ne yaparsa yapsın Qu Moyu’nun anlayamayacağını veya onu değiştiremeyeceğini biliyordu.

“Öğle arasında seni görmeye geldiğim için mi?” dedi Qu Moyu ve gözlerini kıstı, “İşe döndüğünde uyum sağlayamayacağından endişeleniyordum ve sana daha fazla saygı göstermelerini istiyordum. Ben özel hayatımı hiçbir zaman işimle karıştırmadım. Fakat konu sen olunca…..”

“Konu ben falan değilim,” dedi Shen Dai ve Qu Moyu’ya baktı, “Hala bir nişanlın olduğunu sen unutmuş olabilirsin ama şirkettekiler unutmadı.”

Qu Moyu kaşlarını çattı.

“Tabii ki de Bay Qu hep metresi olduğum için minnettar olmamı bekliyor. Üst düzey bir alfa olarak bana verdiğin her şey bir hediye niteliğinde ne de olsa. Meslektaşlarım bana değil sana saygı duyuyorlar,” dedi Shen Dai, dudakları öfkeyle titriyordu.

Qiu Qiu bu duygusal değişiklikleri fark etti ve hemen gerginleşti.

Qu Moyu kalbine yumruk atılmış gibi hissediyordu, “Sana nişanı attığımı söyledim. Haberler birkaç gün içinde yayılacak. Sadece herkesin senin benim omegam olduğunu bilmesini istemiştim. Yaptığım her şeyi kötü bir niyetle yapmışım gibi görmek zorunda mısın?!”

Shen Dai derin bir nefes aldı, “Herkesin senin metresin olduğumu bilmesini istiyorsun. Hiç kimse eğitimim için, Araştırma Enstitüsü’ne girmek için ve başarılı olabilmek için ne gibi bedeller ödediğimi görmeyecek. Hatta kazandığım ödülleri bile senin desteğinle kazandığımı düşünecekler. Sen metresine iyi bir hayat sunduğun için gururlanıyor olabilirsin ama benim bu zamana kadarki tüm emeklerim çöp olacak!”

Qu Moyu put gibi donup kaldı. Shen Dai’nin böyle düşüneceğini hiç beklemiyordu. Onun için şirket gibi bir yerde halka açık bir şekilde omegası olduğunu insanlara göstermek, konuşmadan verdiği bir sadakat yemini gibi bir şeydi.

Qiu Qiu korkudan titreyerek ağlamaya başladı. En çok güvendiği kişinin bu kadar büyük bir öfkeye sahip olduğunu ilk kez hissediyordu. Yüksek sesle ağlamaya bile cesaret edemiyordu ve sadece hafifçe hıçkırıyordu.

Shen Dai kendine geldi ve çabucak Qiu Qiu’yu sakinleştirmeye çalıştı, “Bir şey yok, bir şey yok, baba bu kadar bağırmamalıydı bebeğim…” Burnunun direği sızlıyordu ve kalbindeki acı tarif edilemezdi.

Qu Moyu aniden kendini çok güçsüz hissetti. Yüreğinde çok büyük bir acı vardı ama bunu Shen Dai’ye hiçbir şekilde gösteremiyordu. Görünüşe göre hiçbir şeyi doğru yapamıyordu; hatta Shen Dai’yi el üstünde tutmaya çalıştığında bile yanlış anlaşılıyordu.

Bir insanı memnun etmek için hiç bu kadar hevesli olmamıştı. Ona çok yakın olmak istemesine rağmen neden böyle bir sonuç alıyordu? Kırgındı, haksızlığa uğramıştı, çaresizdi ve üzgündü. Hayatında hiçbir zorlukla başa çıkmanın bu kadar canını acıttığını hatırlamıyordu.

Ne ondan vazgeçebiliyor ne de ona sıkıca sarılabiliyordu. Shen Dai ile ne yapacağını bilmiyordu.

Qu Moyu’nun omuzları düşmüştü ve ses tonu boğuktu, “Niyetim bu değildi.”

Shen Dai, Qu Moyu’nun bu şekilde büyütülmüş olduğunu biliyordu ama bir nebze bile umursamıyordu. Bulutların arasında asılı duran gözleri, zavallı bir omeganın itibarını, ideallerini, başarısını ve değerini göremiyordu. Omegaları asla kendisiyle eşit görmüyordu ve ancak iyi olduğunu düşündüğü kişi gerçekten “iyi”ydi.

Shen Dai, Qiu Qiu’ya sarıldı ve hafifçe titreyerek arkasını döndü.

Uzun bir sessizlikten sonra Qu Moyu tekrar söze girdi, “Yaptıklarımdan memnun değil misin?”

Shen Dai sessiz kaldı, Qu Moyu bir süre onun sırtına baktıktan sonra kapıyı açtı ve odadan çıktı.

Shen Dai, Qiu Qiu’yu beşiğe geri koydu ve yan tarafına oturdu. Nedense birdenbire, fiziksel ve zihinsel olarak bitkin hissetmeye başlamıştı.

Telefonu titredi ve eline aldığında mesaj gönderenin Bai Xiangwan olduğunu gördü: Xiaodie’yi Pekin’deki akademik seminere getireceğim.

Sonrasında bir mesaj daha geldi: Seni ve Qiu Qiu’yu görebiliriz diye düşündüm.

Shen Dai, nasıl yanıt vereceğini bilemeden uzun süre iletişim kutusuna baktı. Bai Xiangwan ve Xiaodie’yi çok özlüyordu. Özellikle Xiaodie uzun zamandır onlarla ilgilendiği için Qiu Qiu’nun Xiaodie ile derin bir ilişkisi vardı. Yakında geri döneceğini düşündüğünden onlara veda etmemişti. Ama şu anda karşılarına çıkacak yüzü yokmuş gibi hissediyordu.

Ama tamamen ortadan kaybolması imkansızdı, uzun süre düşündükten sonra yanıt verdi: Harika, haftaya görüşürüz.

Bu sırada kapı çalındı ​​ve Lan Teyze yemeğini getirdi.

“Ah Dai, Genç Efendi Qiu Qiu’yla ilgilendiğin için yemeğini buraya getirmemi söyledi.”

Shen Dai kendisine çekidüzen verdi ve gülümsedi, “Teşekkür ederim Lan Teyze.”

Lan Teyze tepsiyi masaya koydu ve Qiu Qiu’yu görmek için onlara doğru yürüdü, “Ben bir süre onunla ilgilenirim, sen yemeğini ye. İşten gelir gelmez ağzına lokma koymadan Qiu Qiu’yla ilgilenmek zorunda kaldın. Karnın aç, değil mi?”

Shen Dai hiç aç olmadığını söylemek istiyordu. Sadece aç değildi, iştahı da yoktu. Ama yemek yemezse, kesinlikle diyetisyenin veya Qu Moyu’nun abartılı ilgisine maruz kalacaktı. Canı istemese de bir şeyler yemek için kendisini zorladı….

Eyvah!

Shen Dai aniden soğuk terler dökmeye başladı. Yoksa vücudu yaklaşan kızışma dönemi yüzünden mi böyle tepkiler veriyordu?!

Hamilelik zamanından Qiu Qiu’nun doğumuna dek, bir yıldan fazla bir süredir kızışma dönemine girmemişti. İşaret silinirken feromon bezleri hasar aldığı için hiç arzu duymuyordu ve bu yüzden iştahsızlığın kızışma döneminin habercisi olduğu aklına gelmemişti.

Doktor bir keresinde doğumdan üç ay sonra kızışma dönemine girmezse tedavi için hastaneye gelmesi gerektiğini söylemişti ama bu hiç umurunda değildi. Hatta sonsuza dek kızışma dönemine girmemesinin kendisi için daha iyi olacağını düşünüyordu.

Ancak Qu Moyu’nun feromonları onu etkiliyordu ve feromon bezlerini derin uykusundan uyandırıyordu.

Shen Dai’nin yüzü bembeyaz oldu. Kızışma dönemine girdiğinde saklanacak hiçbir yeri yoktu. Kızışma döneminde alfasına itaat edeceğinden Qu Moyu fazla çaba harcamadan onun teslim olmasını sağlayabilirdi.

Lan Teyze Shen Dai’nin yüzünün renkten renge girdiğini görünce endişeyle, “Ah Dai, senin neyin var?” diye sordu.

“Hiç, hiçbir şey,” dedi Shen Dai, masadaki yemeklere baktı ve midesinin daha da rahatsız olduğunu hissetti, “Lan Teyze, akşam yemeğini daha sonra yiyeceğim. Önce Qiu Qiu’yu uyutmak istiyorum.”

“Sen yemeğini ye, ben uyuturum.”

“Qiu Qiu beni bütün gün görmedi. O yüzden benim uyutmam daha iyi olur,” dedi Shen Dai gülümseyerek, “Sen gidip işlerini halledebilirsin.”

“Tamam, bol bol ye ama. Bence bu günlerde daha iyi görünüyorsun. Gıda takviyeleri demek ki işe yarıyor.”

Lan Teyze gittikten sonra, Shen Dai çalışma grubunda gün içinde yeni yayınlanan akademik seminerin programını açtı. Bai Xiangwan ve Xiaodie’nin Pekin’e geldiği zaman muhtemelen kızışma dönemine girmiş olacaktı. Şimdi tek yol Xiaodie’den Qiu Qiu’ya bakmasını ve kendisine inhibitör getirmesini istemekti. Böylece bir iki gün içinde kızışma döneminin üstesinden gelecekti.

Kızışma döneminde Qu Moyu’nun onu kontrol etmesine asla izin vermeyecekti.


5 1 vote
Article Rating
Subscribe
Bildir
guest

0 Yorum
Eskiler
En Yeniler Beğenilenler
Inline Feedbacks
View all comments

You cannot copy content of this page

0
Would love your thoughts, please comment.x