Qu Moyu annesine boş boş baktı.
S-seviyesi alfaların çoğu gücü doğuştan elde ettiklerine inanırlardı. Böylece güçlerini kullanarak sınıfsal bariyerleri inşa ederlerdi. Daha sonraki nesiller aynı yasaları benimsemeli ve bu duvara tuğlalar eklemeli, nesilden nesile sınıfsal bariyerlerin çıkarlarını gözetmeli ve otoritesini sağlamlaştırmalılardı. Ancak bu şekilde bu alfa grubu mutlak konumunu koruyabilirdi.
Gücün her şeyin üzerinde olduğuna inanırlar ve genellikle yanıltıcı duyguları görmezden gelirlerdi. Bu nedenle Qu Moyu bir süre annesinin ne dediğini anlayamamıştı.
Lakin her şeye rağmen bu alışık olduğu gücün Shen Dai üzerinde hiçbir etkisi olmadığını da fark etmişti. Shen Dai, Qiu Qiu’yu ona getirmiş olsa da mümkün olan tüm şekillerde ona karşı direniyordu. Shen Dai’yi kontrol ediyor gibi görünse de aslında durum tam tersiydi. Tıpkı daha önce de sayısız kez olduğu gibi, bu sefer de kazanan tarafın kendisi olacağını sanıyordu. Bir omegayla girdiği herhangi bir oyunu kaybetmesi için hiçbir neden yoktu ama Shen Dai onu buz gibi bakışları, sessiz sözleri ve uyanık tavrıyla çoktan mağlup etmişti.
Kokusu kısa ömürlü olsa da şaşırtıcı derecede etkileyici olan Gecenin Kraliçesi Çiçeği, artık onun için açmıyordu.
Sahiden de çaresizdi ve yapabileceği hiçbir şey olmadığını, Shen Dai’nin hayatındaki dönüm noktası olduğunu kabul ediyordu.
Bayan Qu, oğlunun yüzündeki karışık ifadeleri görmüştü. Normal insanların duygularını anlaması için Qu Moyu’ya nasıl rehberlik edeceğini bilmiyordu. Oğlunun buna ihtiyacı olmayacağını düşünüyordu ama aşktan kim kaçabilirdi ki? Shen Dai’nin ortaya çıkışı, Qu Moyu için geç gelen bir kurtuluştu ve birçok şeyi düzeltmesi için de hayatının şansı olabilirdi.
Uzun bir süre sonra Qu Moyu boğuk bir tonla, “Ona onu sevdiğimi söyledim,” dedi.
“Ama seviyormuş gibi davranmadın,” dedi Bayan Qu yumuşak bir tonla, “Ne yapacağını bilmiyorsan, önce ona saygı duymakla başla.”
“……”
“Artık onu zorlama. Ne söylediğini dinle ve onu kendi bakış açısıyla değerlendir. Omegalar genlerinden ötürü alfalara boyun eğiyorlar ama aslında bunu istemiyorlar,” dedi Bayan Qu ve nazikçe oğlunun saçını okşadı. Uzun zamandır hiç bu kadar yakın olmamışlardı, “Onu ne kadar çok zorlarsan, kendinden de o kadar uzaklaştırmış olursun.”
Qu Moyu kederli bir şekilde başını eğdi. Kuşların kanadını andıran kirpiklerinin gölgesinde mürekkep kadar yoğun bir acı gizlenmişti.
“Shen Dai’nin benim evime taşınmasına izin ver, böylece onunla ve Qiu Qiu’yla ilgilenmeye devam edebiliriz.”
Qu Moyu kalbinde isteksizlik duyuyordu. Shen Dai’nin yanından ayrılmasını hiç mi hiç istemiyordu. Shen Dai’nin kendisine yalan söylediğini öğrendiğinde daha dikkatli davranmalıydı. Omegası geçici olarak başka bir alfa tarafından işaretlense de yine kötü olan kendisi olmuştu.
Ama artık başka yolu yoktu ve geri çekilmek zorundaydı, “Tamam, sen her şeyi ayarla lütfen.”
“Baban hala çok kızgın. Ona sakın bir şey söyleme ve bir an önce iyileş.”
“Tamam.”
Tam o esnada odanın kapısı çalındı.
“Girin.”
Hemşirenin serumunu değiştirmeye geldiğini sanmıştı ama beklenmedik bir şekilde aniden içeri üç tane doktor girmişti. Gelenler hastanenin başhekim yardımcısı ve iki müdürüydü. Hepsi bir devlet hastanesinde çalışırken Qu ailesi tarafından yüksek maaş teklif edilerek işe alınmışlardı.
Qu Moyu kaşlarını çattı. Bu insanlar kör falan mıydı? Şu anda bariz bir şekilde hem fiziksel hem de ruhsal olarak birileriyle görüşecek durumda değildi.
Başhekim yardımcısı elinde bir belge tutuyordu ve yüzü heyecandan hafifçe kızarmıştı, “Tebrikler Hanımefendi, tebrikler Başkan Qu!”
Anne ve oğul şaşkınlıkla birbirlerine baktılar.
Başhekim yardımcısı elindekileri salladı, “Başkan Qu, birkaç gün önce test için bize gönderdiğiniz feromon sıvısının sonuçları çıktı. Bebeğiniz S-seviyesi, S-seviyesi bir alfa!”
Qu Moyu gözlerini kıstı.
Bayan Qu da afallamıştı, “Ne? Kim?” diyerek sorgularken hemen idrak etti ve, “Qiu Qiu mu?” diye sordu.
Qu Moyu’nun kalbi çılgınca atmaya başladı ve bir süre duyduklarına inanamadı. Bu, onun için oldukça büyük bir sürprizdi. Shen Dai’nin S-seviyesi bir alfa doğurmuş olduğuna şimdiye kadar ihtimal dahi vermemişti.
Bayan Qu ayağa kalktı, tıbbi kayıt defterini başhekim yardımcısının elinden aldı ve dikkatlice okumak için açtı, “Bay Wang, bir yanlışlık olamaz, değil mi?”
“Hanımefendi, merak etmeyin, Başkan Qu’nun bebeğinin testinde nasıl hata yapabiliriz ki? Üç ayrı testle S-seviyesi olduğu kesin olarak doğrulandı.”
S-seviyesi bir alfanın doğuşu, her aile için muazzam bir hadiseydi ve varlıklı aileler için ne kadar kıymetli olduğunu açıklamaya gerek bile yoktu. Dahası bu müjdeyi ileten başhekim yardımcısının geleceğinin parlak olacağı şimdiden belliydi.
Qu Moyu biraz sersemlemiş haldeydi, “Ama babası B-seviye bir omega.”
“Omegaların doğurganlıklarında feromon seviyelerinin büyük bir payı olsa da Bay Shen’in genleri çoğu insana göre daha iyi,” dedi başhekim yardımcısı gülümseyerek, “İlaveten sizden aldığı S-seviyesi alfa genleriyle beraber bebeğiniz olağanüstü biri olacak. Tebrikler Hanımefendi, Tebrikler Başkan Qu!”
Qu Moyu bir an donakaldıktan sonra kolundaki serum iğnesini söküp attı ve yataktan çıkmaya çalıştı.
Hemşire irkildi ve hemen ona engel oldu, “Başkan Qu, nereye gidiyorsunuz? Serumunuz daha bitmedi…..”
“Shen Dai’ye söyleyeceğim,” dedi Qu Moyu ve yüzünde eşsiz bir gururla annesine baktı. Yüzünde onun omegası ve onun oğlu olduğunu herkese haykırmak istiyor gibi bir ifade vardı!
Bayan Qu’nun ruh hali de çok karmaşıktı. Mutluydu ama aynı zamanda endişeliydi de.
Qu Moyu kalkar kalkmaz bir baş dönmesi hissetti. Mecburen yatağına geri döndü ve rahatsızlığın geçmesini bekledi. Bir müddet sonra duyguları da sakinleşti.
“Başkan Qu, ne kadar mutlu olursanız olun, vücudunuza dikkat etmelisiniz,” dedi başhekim yardımcısı, “Önce iyileşmeniz gerek, bu mutlu haberi ailenizle daha sonra paylaşabilirsiniz.”
Qu Moyu başını eğip bir süre düşündükten sonra keskin gözbebekleriyle başkan yardımcısına baktı, “Bunu tam olarak kaç kişi biliyor?”
Başhekim yardımcısı Qu Moyu’nun ruh halindeki ani değişimi fark etti ve aniden panikledi, “Ah, şey, bizim dışımızda iki kişi daha biliyor.”
“Onlara söyleyin, kimseye söylemesinler,” dedi Qu Moyu ciddi bir şekilde, “Başhekim yardımcısı Wang, bu haber hastane dışına asla çıkmamalı. Size bu konuda güvenebilir miyim?”
Bayan Qu tereddütle kaşlarını çattı.
Başhekim yardımcısı nedenini bilmiyordu ama yine de, “Elbette, endişelenmeyin,” dedi. Ondan sonra diğer iki müdür de aynı fikirde olduklarını belirtmek üzere başlarını salladılar.
“Bay Wang, teşekkür ederim. Annem ve benim şimdi konuşmamız gereken özel bir mesele var.”
Başhekim yardımcısı, iki müdür ve hemşireyle birlikte hızla odadan ayrıldı.
Qu Moyu uzunca iç çekti, gözlerini kapadı ve kalbinde karışık duygularla yatağın başına yaslandı. Her zaman istediği S-seviyesi varise, hiç beklemediği bir şekilde sahip olmuştu. Haberi duyduğunda bir an için kendinden geçmişti, ancak kısa süre sonra bu meseleyi hem babasının hem de şimdilik Shen Dai’nin bilmemesi gerektiğinde karar kılmıştı.
Babası, Zhou ailesiyle nişanı attığı için çok öfkeliydi. Eğer Qiu Qiu’nun S-seviyesi olduğunu öğrenirse kesinlikle velayetini almak için elinden geleni ardına koymayacaktı ve Shen Dai buna asla dayanamazdı. Dahası Shen Dai, Qiu Qiu’nun S-seviyesi olduğunu öğrendiğinde, Qu Moyu’nun şimdiye dek yaptıklarının sebebinin bu olduğunu düşünecekti ve ona inanmayacaktı.
Bu inişli çıkışlı psikolojik baskı yüzünden başı çatlayacak gibiydi.
Bayan Qu da onunla aynı fikirdeydi. Çaresizce, “Qiu Qiu’nun S-seviyesi olması olağanüstü bir şey ama şu anda bunun ortaya çıkmasına izin veremeyiz,” dedi.
Qu Moyu ağrıyan alnını parmaklarıyla ovalarken mırıldandı, “Ah Dai’nin öğrenmesine izin veremem……”
―
Bayan Qu, Shen Dai’yi hastaneden çıkardı ve arabasıyla onu şehir merkezindeki dairesine götürdü.
Shen Dai telefonunu elinde tutuyordu ve kara kara Bai Xiangwan’ın az önce gönderdiği mesaja nasıl cevap vereceğini düşünüyordu.
Bai Xiangwan’ın mesajı şuydu: Ah Dai, olan oldu artık. Hepimizin bir süre kafasını toplaması gerek. Xiaodie’yi suçlama, sana bir şey olacağından korktuğu için beni aramıştı. Sana yardım mı etti yoksa sana zarar mı verdi bilmiyorum. Sen ve Bay Qu arasındaki sorunun hala çözülmesi gerekiyor. Qiu Qiu için bile olsa sana tavsiye vermek benim haddime değil. Ama ne olursa olsun yardıma ihtiyacın olduğunda biz buradayız.
Shen Dai son derece kötü hissediyordu. Bilincinin en bulanık olduğu zamanlarda Qu Moyu, Bai Xiangwan üzerinde feromon baskısı kullanmış olabilirdi. Hafızası karışık olsun ya da olmasın, ikisi arasında bir kavga çıkmış olduğu kesindi. Daha ciddi olansa, bu olayın Bai Xiangwan ve Xiaodie’nin kariyerlerini etkileyebileceğiydi. Her halükarda, kendisine yardım eden insanları kendi sorunlarıyla aşağı çekemezdi.
Uzun bir süre kaskatı oturduktan sonra Shen Dai telefonu açtı ve cevapladı: Çok üzgünüm. Lütfen benim adıma özürlerimi Xiaodie’ye ilet.
Qu Moyu’yu her düşündüğünde kalbi titriyordu. Qu Moyu onu işaretlememişti ancak kızışma dönemindeyken girdiği o bahar esintisine benzeyen rüyadayken umutsuzca bastırdığı anıları uyandırmıştı. Kendini korumak ve daha fazla acıyla paramparça olmamak uğruna, ameliyat masasına yattığı anda Qu Moyu ile ilgili tüm güzel anıları derinden mühürlemiş ve bir daha su yüzüne çıkmalarına izin vermemişti. Qiu Qiu sayesinde her türlü zorluğa dayanabileceğini düşünüyordu lakin, bir zamanlar sahip olduğu o kısacık mutluluğa doğrudan bakmaya cesaret edemiyordu.
İnsanlar karanlığa mahkum olduklarında önce uyuşur, ardından da karanlıkta olduklarını unuturlardı. Gelgelim, en ufak bir ışık huzmesi bile karanlıkta olduklarını hatırlatmaya yeterdi.
Eğer Qu Moyu onun anılarını uyandırmasaydı ve o anda onu işaretlemiş olsaydı, kesinlikle onunla beraber derinlere batacaktı. Öyle ki şu anda işareti sildirmesinin verdiği acının, üzerinde ömür boyu sürecek bir gölge bırakmasından memnun bile olabilirdi. Çünkü bu sayede kızışma dönemindeyken birazcık da olsa akıl sağlığını koruyabiliyordu.