İçeriğe geç
Home » Alpha Predator 97. Bölüm

Alpha Predator 97. Bölüm

Kardeş Chen mutfaktan çıkarak ortamdaki tuhaf atmosferden onları kurtardı, “Bay Qu, malzemeler hazır, denemek ister misiniz?”

“Mn,” dedi Qu Moyu fısıldayarak, “Gidip mamayı hazırlayacağım. Mama yapma konusunda henüz çaylak bir öğrenciyim.”

Qu Moyu mutfağa girene kadar Shen Dai’nin zihninde hala önlük giyen görüntüsü duruyordu. Onun izlenimine göre çoğu zaman Qu Moyu takım elbise ve deri ayakkabı giyerdi ve sanki her an iş konuşmaya başlayacakmış gibi görünürdü. Evde bile pırıl pırıl bir ipek pijama giyiyordu. Sadece birkaç yüz yuan değerinde bir önlük giymiş olan Qu Moyu nasıl tarif edilebilirdi ki? Süpermarketlerden birinde üstüne ucuz bir etiket yerleştirilmiş bir Shizuoka kavunu* gibiydi.

ÇN: Çok pahalı bir kavun, tanesi $20.000 dolara bile satılıyormuş bir zamanlar.

Qu Moyu tüm bunlarla oldukça uyumsuzdu, öyleyse neden rol yapıyordu ki?

Bir süre sonra Kardeş Chen hazırladığı yemeği masaya getirdi ve Qu Moyu da elinde ayı şeklinde bir kaseyle çıktı.

“Bay Shen gelip akşam yemeği yiyin,” dedi Kardeş Chen.

“Ben ilk önce Qiu Qiu’nun karnını doyuracağım.”

“Sütünü ısıtmıştım, siz yemeğinizi yerken ben onun karnını doyururum.”

“Sorun değil, siz yiyin ben gelirim.”

Kardeş Chen ılık biberonu getirdi. Qu Moyu, Shen Dai’nin yanına oturdu ve elindeki kaseyi sallayarak beklentiyle Shen Dai’ye baktı, “Bak, bu mamayı az önce yaptım. Tahmin et bakalım içinde ne var.”

Shen Dai, Qiu Qiu’nun mama kasesine baktı. İçinde tarif edilemez bir renk yığını duruyordu.

Qu Moyu da zaten Shen Dai’nin cevap vermesini beklemiyordu, “Avokadolu karides püresi. Çok güzel kokuyor.”

Shen Dai biberonun emziğini Qiu Qiu’nun ağzına koydu, “Bu kadar çok mamayı yiyemez.”

“Sorun değil, kalanı ben yerim.”

Qiu Qiu biberonun emziğini emmek yerine fıldır fıldır gözleriyle Qu Moyu’ya baktı. Mama yemeye yeni başlamıştı ve kokusunun ne olduğunu anlayamıyordu ama kase ilgisini çekmişti.

Qu Moyu hemen fark etti ve kaşıkla mamadan büyük bir miktar aldı.

“Bu çok fazla, daha az almalısın,” diyerek uyardı Shen Dai.

Qu Moyu karides püresini kaseye geri dökmeye çalıştı ama mama çok yoğundu. Kontrolsüz bir şekilde kaşığı iki kez salladığı anda mama pantolonuna düştü ve kaşları seğirmeye başladı.

“…….” Shen Dai çaresizce, “Fazla yoğun değil mi?” diye sordu.

Kardeş Chen hemen bir mendil alıp Qu Moyu’nun pantolonunu silerken Qu Moyu cevapladı, “Sorun yok, tadına baktım. Yenilebilir bir kıvamda.”

Qu Moyu kaşığı tekrar alarak dikkatlice Qiu Qiu’nun ağzına yaklaştırdı.

Kocaman açılmış gözleriyle Qiu Qiu, Qu Moyu’ya baktı. Tereddüt ediyor gibiydi ama lezzetli yemeklerin cazibesine karşı koyamıyordu. Temkinli ve tereddütlü bir şekilde dilinin ucunu çıkararak tadına baktıktan sonra kaşıktaki mamanın tamamını yedi.

Qu Moyu’nun yüzünde bir şaşkınlık ifadesi belirdi, “Oğlum, lezzetli mi?”

Shen Dai de Qiu Qiu’ya baktı; minik ağzı cıvıldamaya devam ediyordu ve belli ki hoşuna gitmişti.

Qu Moyu bir kaşık daha verdi ve Qiu Qiu ağzını kocaman açarak mutlu bir şekilde yedi.

“Ah Dai, baksana,” dedi Qu Moyu heyecanla, övgü bekliyormuş gibi görünüyordu, “Qiu Qiu karides püresini beğendi.”

Shen Dai salya bezlerinden birini alıp Qiu Qiu’nun ağzının kenarlarını sildi, “Şu anda çok fazla mama yiyemiyor. Sadece iki kaşık daha ver.”

“Bir dahaki sefere başka mama tarifleri de deneyeceğim,” dedi Qu Moyu. Şimdiye dek kazandığı tüm paralardan ve bitirdiği projelerden farklı bir başarı duygusu hissediyordu. Qiu Qiu’nun yavaş yavaş kendisini kabul etmesini ve yaptığı şeyi beğenmesini izlemek ona bambaşka bir tatmin yaşatıyordu. Ve böylece Qiu Qiu onu kabul ederse, belki Shen Dai de ördüğü duvarları yıkabilirdi.

Shen Dai, karides püresiyle neredeyse doymakta olan Qiu Qiu’ya biberonu uzattı ama Qiu Qiu hiç memnun olmamıştı. Yine de isteksizce biberonun emziğini emmeye başladı.

Ara sıra Shen Dai gözlerini kaldırdı ve yanındaki Qu Moyu’ya baktı. Lakin Qu Moyu’nun Qiu Qiu’ya bakan gözlerinin çok narin ve nazik olduğunu görünce afallayıp kaldı. Çünkü Qu Moyu sanki kırılgan bir hazineye bakıyormuş gibiydi.

Qu Moyu’nun tüm gerçekliğini ve taktığı maskeleri gördüğünü sanıyordu ancak bu yanını daha önce hiç görmemişti. Bir insan ne kadar soğuk olursa olsun, kendi evladını içgüdüsel olarak seviyordu en nihayetinde.

Cumartesi sabahı Shen Dai, Qiu Qiu’yu görmesi için büyükannesine götürecekti.

Qiu Qiu’nun karnını doyurup onu giydirdikten sonra barbunya lapasını termoslu bir yemek kutusuna koydu ve bazı günlük ihtiyaçları da yanına aldı. Bakıcının kendisiyle gelmesini istemedi ve bebek arabasını dışarı doğru itti.

Hastaneye vardığında büyükannesi yeni uyanmıştı. Ruh hali gayet iyi olsa da, bedeni giderek daha da zayıflıyordu. Son birkaç ayda hızlı bir şekilde kilo kaybetmiş ve bir deri bir kemik kalmıştı.

Büyükannesi Qiu Qiu’yu görünce sevinçten havalara uçtu ve onu kucağına alıp bol bol sevdi.

Shen Qin de çok heyecanlanmıştı. Sürekli Qiu Qiu hakkında sorular soruyordu ve onu kucağına alabilmek için Shen Dai’ye yalvarıyordu. Shen Dai, büyükannesini üzmek istemediğinden kabul etmek zorunda kalmıştı. Lakin Qiu Qiu çok hassas bir bebekti ve Shen Dai’nin duygularını hissedebiliyor gibiydi, bu yüzden Shen Qin kucağına aldıktan sonra hemen ağlamaya başlamıştı.

Shen Dai, Shen Qin’in Qiu Qiu’yu gerçekten sevdiğini görebiliyordu. Gelgelelim bu sevginin sebebi kendi torunu olması değil, Qu Moyu’nun çocuğu olmasıydı. Belki de Shen Qin, onunla elde edemediği zenginliği Qiu Qiu’yla elde edeceğini zannediyordu.

Neredeyse güneş en tepeye çıktığında, hemşire öğle yemeğini getirdi ve Shen Dai de barbunya lapasını çıkardı. Termoslu yemek kutusundaki lapa hala sıcacıktı.

Büyükannesi kokusunu alır almaz güldü, “Barbunya lapası, okula giderken sana çok yapardım.”

“Aslında çorba yapmak istemiştim ama şu anda yağlı şeyler yiyemezsin,” dedi Shen Dai, “Büyükanne, hadi tadına bak.”

Hemşire çıkar çıkmaz biri kapıyı çaldı ve içeri girdi. Shen Dai bakmak için başını çevirdiği anda oda sessizliğe gömüldü.

Elinde bir demet pembe karanfil ve bir kutu vitamin takviyesi tutan Qu Moyu, yüzünde sakin bir gülümsemeyle içeri girdi.

Shen Dai kaşlarını çattı ve Qu Moyu’ya baktı, “Neden buradasın? Sekreter Cheng mi söyledi?”

Qu Moyu onun sorusuna yanıt vermek yerine, “Büyükannemi görmeye geldim,” dedi.

Shen Dai büyükannesine baktı, ancak hem büyükannesinin hem de Shen Qin’in normal bir şekilde göründüklerini fark etti. Sıradan insanlar S-seviyesi bir alfayla karşılaştıklarında afallayıp kalırlardı. Üst düzey bir alfanın güçlü aurası ve üstün görünümü, herhangi bir basit yaşam sahnesini hikayelerle dolu hale getirirdi. Ve böylesine uzun, güzel ve eşsiz bir yaratığa çok yakın olan herkes gerginlikle dolup taşardı.

Qu Moyu çiçeği büyükannesine verdi, “Merhaba büyükanne, ben Shen Dai’nin alfası Qu Moyu, bugün sizi ziyarete geldim.”

Shen Dai, Qu Moyu’ya baktı.

Qu Moyu da Shen Dai’ye bakarak gülümsedi.

Büyükannesi kafası karışmış bir halde Shen Dai’ye döndü ama Shen Dai’nin de gerginlikten kafa derisi karıncalanıyordu. Ayağa fırladı ve Qu Moyu’ya gitmesini işaret etmek için göz kırptı.

Lakin ilk tepki veren Shen Qin oldu. Ayağa kalktı ve heyecanla Qu Moyu’ya elini uzattı, “Merhaba Bay Qu, ben Ah Dai’nin babasıyım.”

Qu Moyu, Shen Dai’nin omega babasından derinden nefret ettiğini biliyordu. İlaveten Shen Qin para karşılığında Qu Chengchen’le birlik olup onlara komplo kurmuştu. Bu yüzden Shen Dai’yi yanlış anlayarak onu suçlamıştı. Yine de sakinliğini koruyarak Shen Qin’le el sıkıştı.

“Bay Qu, oturun,” dedi Shen Qin ve sandalyeyi itti, “Ah Dai’nin büyükannesini ziyarete gelmenizi hiç beklemiyordum. Ne kadar da nazik ve düşüncelisiniz.”

Büyükanne de, “Teşekkür ederim,” diye fısıldadı ve gözleriyle Shen Dai’yi sorguladı. Shen Dai ile bu S-seviyesi alfa arasındaki ilişki hakkında hiçbir şey bilmiyordu. Shen Dai’nin endişelenmesin diye ona söylemediğinin farkındaydı. Fakat Shen Dai bu adam yüzünden çok sevdiği işini bırakıp Qiu Qiu’yu doğurmak için uzaklara gitmişti. Bu yüzden içinde ne kadar çok keder ve acı biriktiğini hayal edebiliyordu.

Bu alfanın Ah Dai’ye iyi davranmadığını biliyordu.

“Qiu Qiu,” dedi Qu Moyu, elini uzattı ve hızlıca Qiu Qiu’nun başını okşadı, “Babanı özledin mi?”

Elinde yumuşak bir barbunya tutan Qiu Qiu babasından gelen tatlı koku tarafından etkilenmişti. Qu Moyu’nun kendisine dokunduğunu fark ettiği anda Qu Moyu elini çoktan çekmişti. Bu yüzden nasıl tepki vereceğini bilemeden ona boş boş baktı.

Shen Dai yakınlarının önünde, Qu Moyu’nun Qiu Qiu’nun alfa babası olarak sakin bir şekilde ortaya çıkmasından rahatsız oldu ve ona, “Çık dışarı,” diye fısıldadı.

Qu Moyu duymazdan geldi, ardından nazik ve huzurlu bir gülümsemeyle büyükannesine baktı, “Büyükanne, Başhekim Xu bu alandaki en yetkili doktor. Sizin için elimizden gelenin en iyisini yapacağız. Hiçbir şey için endişelenmenize gerek yok, sadece iyileşmenize bakın. Ah Dai ve ben Qiu Qiu’ya güzelce bakacağız.”

Büyükanne utanarak, “Teşekkür ederim,” dedi.

“Bay Qu,” dedi Shen Qin ve minnettar bir bakış attı, “Size son derece müteşekkirim. Siz olmasaydınız annem bu kadar iyi bir odada kalamaz ve böyle iyi bir tedavi alamazdı. Başhekim Xu bize karşı son derece ilgili. Ailemize karşı sahiden de oldukça naziksiniz. Ah Dai böyle harika bir alfayla tanıştığı için onun adına çok mutluyuz.”

Shen Dai Shen Qin’e soğuk bir şekilde baktı. Bu ayılıp bayıldığı harika alfanın kendisine ve Qiu Qiu’ya neler yaptığını bilseydi, aynı şekilde davranır mıydı? Evet, muhtemelen aynı şekilde davranırdı. Çünkü onların neler yaşadığı umurunda bile değildi. Shen Qin’in umursadığı tek şey, S-seviyesi bir alfayla evlenerek çok yükseklere tırmanmasıydı.

Qu Moyu gülümsedi, “Rica ederim, biz bir aileyiz, yapmam gerekeni yaptım sadece.”

Bu “aile” kelimesi Shen Qin’i sevindirmişti, “Bay Qu, geçmişte herhangi bir yanlış anlaşılma olduysa mutlaka çözülür. Ah Dai ve siz ne zaman evl…..”

Shen Dai aniden ayağa kalktı, “Bay Qu, konuşmak istediğim bir şey var. Dışarı çıkalım.”

Qu Moyu, Shen Dai’ye nazik ve sabırlı gözlerle baktı, “Sadece bir demek çiçek getirmek ve büyükanneme acil şifalar dilemek için buraya gelmiştim. Şimdi gidiyorum, sizi daha fazla rahatsız etmeyeceğim.”

Shen Dai doğruca kapıya giderek açtı ve Qu Moyu’nun çıkmasını bekledi.

Qu Moyu büyükannesine kibarca eğildi, “Tekrardan çok geçmiş olsun.”

İkisi odadan çıkar çıkmak Shen Dai kapıyı kapattı ve Qu Moyu’ya baktı, “Ne yapıyorsun?”

“Sadece gelip büyükannemi görmek istemiştim.”

Shen Dai’nin kafası karışmıştı, “Bunu tam olarak ne için yapıyorsun?” Bu süre zarfında Qu Moyu’nun anormal davranışlarının nedenini bir türlü çözememişti. Qu Moyu’nun duygularına inanmıyordu, çünkü bu adamın duyguları yoktu. Duygusal bir amacı olmadığına göre mutlaka bir çıkarı olmalıydı. Qu Moyu’nun neden böyle davrandığını anlayamadıkça daha da endişeleniyordu. Onun gizli planları olmasından korkuyordu ve ona karşı temkinli davranıyordu.

Shen Dai’nin yüzündeki tahammülsüzlüğü gördüğünde Qu Moyu’nun kalbinde bir huzursuzluk belirdi ve gözleri karanlık bir hal aldı, “Ah Dai, ne yaparsam yapayım hep seni mutsuz mu edecek? Büyükanneni iyi niyetle ziyarete gelmiştim sadece, tek istediğim….ailenin de beni kabul etmesiydi.”

Shen Dai başını iki yana salladı, “Ailemde bir tek büyükannem var. Yaşlı ve hasta olduğundan endişelenmemesi gerekiyor. Faydalanmak için onu bir daha rahatsız etme lütfen.”

Qu Moyu derin bir nefes aldı, “Seni memnun etmek için neden ondan faydalanayım ki? Evet, ailene karşı iyi davranmak, sana karşı iyi olmak, sorunlarını olabildiğince çözmek ve seni mutlu etmek istiyorum. Seni yorgun görmek istemiyorum. Bu da mı yanlış?”

Shen Dai, Qu Moyu’nun gözlerine bakarak gerçek düşüncelerini bulmaya çalıştı ama Qu Moyu’nun gözbebekleri dürüst olduğunu kanıtlar şekilde ışı ışıl parlıyordu. Başını eğdi ve boğuk bir sesle,” Bir daha buraya gelme,” dedi. Ardından odaya döndü ve kapıyı kapattı.

Kapalı kapıya bakan Qu Moyu’nun yüzü bembeyaz kesildi. İyi niyetle yaptığı şeylerden bile şüphe duyuluyordu. Bu da çok tatsız ve acı verici hissettiriyordu.


5 1 vote
Article Rating
Subscribe
Bildir
guest

0 Yorum
Eskiler
En Yeniler Beğenilenler
Inline Feedbacks
View all comments

You cannot copy content of this page

0
Would love your thoughts, please comment.x