İçeriğe geç
Home » I Got Bitten After Transmigrating into a Pseudo-Beta 12. Bölüm

I Got Bitten After Transmigrating into a Pseudo-Beta 12. Bölüm

Yue Fei cuma günü sınavı bitirdikten sonra konferans salonundan çıktı. Ardından oda arkadaşına veda etti ve tek başına okul kapısına yürüdü.

Evi yakın olduğundan hafta sonları sık sık eve giderdi, bu yüzden oda arkadaşları buna alışmıştı.

Okul kapısındayken Yue Fei hemencecik, Tang Yue’nin arabasını fark etti.

Tang Yue de onu görmüştü, arabadan indi ve ona el salladı.

Yue Fei, Tang Yue’nin olduğu yöne doğru ilerlerken okul kapısından onunla aynı anda çıkan Jian Yi’yi fark edememişti.

Elini kaldırıp Tang Yue’ye doğru salladı, ama beklenmedik bir şekilde yanından tanıdık bir ses geldi.

Jian Yi de arabanın yanında bekleyen Tang Yue’ye bakıyordu, “Yeni sevgilin mi?”

Yue Fei başını çevirdi ve Jian Yi’yi gördü. Kısa bir şaşkınlıktan sonra karşılık verdi, “Sana ne?”

Jian Yi tuhaf davranıyordu ve onunla tartışmaya meyilliymiş gibi görünüyordu, “En azından gidip başka bir alfa bulursun diye düşünmüştüm. Ama görüyorum ki sen gidip beta bulmuşsun.” 

Yue Fei: “…O bir alfa.”

Bu sözleri duyan Jian Yi homurdandı, “O mu alfa?”

Yue Fei artık onunla uğraşmak istemiyordu, “O benim arkadaşım ve de benim eski sevgilimsin. Kiminle arkadaş olduğum seni artık hiç ilgilendirmez. Bana saçma sapan konuşmak yerine bu boş vaktini Yin Xinchen’le ilgilenmek için kullan.”

Betadan bahsetmişken, kendisi de bir betaydı ve Jian Yi karşısına geçip betaları aşağılamaya kalkmıştı. Ne dediğini kulakları duyuyor muydu?

Jian Yi dudaklarını büzdü ve hiçbir şey söylemedi.

Tang Yue hala nasıl bir kavganın ortasına düştüğünden habersizdi. Yue Fei’nin ifadesindeki tuhaflığı fark etmişti ve oraya doğru gitmek üzereydi ki, çoktan Yue Fei kendisine yaklaşmıştı.

Yue Fei, Tang Yue’nin açtığı araba kapısından içeri girdi, “Hadi gidelim.”

Tang Yue onayladığını belirttikten sonra yan taraftaki alfa öğrenciye döndü ve ayağını denk alması için sert bir bakış attı. 

Jian Yi sessizce arabanın uzaklaşmasını izlerken elindeki çikolatalı kek yere düştü ve ifadesiz bir şekilde okula geri döndü.

Geçmişte, sınavlardan sonra Yue Fei kötü bir ruh halinde olurdu ve rahatlamak için beraber çikolatalı kek yerlerdi. Ama şimdi bu çikolatalı kek yüzünden küçük duruma düşmüştü.

Yue Fei’nin neden bu kadar kararlı ve inatçı olduğunu anlayamıyordu. Geçmişteki aşkları bir oyundan ibaret olabilir miydi?

Bir ilişkide vazgeçemeyen taraf kaybetmeye mahkumdu. Ancak bu ilişkide Jian Yi kaybedenin kendisi olduğunu asla kabullenemezdi.

Arabada, Tang Yue endişeyle, “Bay Yue, az önce bir problem mi oldu?” diye sordu.

Yue Fei: “Hayır, bir şey olmadı.”

“Tamam o zaman. İleride herhangi bir sorunla karşılaşırsanız bana söyleyebilirsiniz, çözmek için elimden geleni yaparım.”

Tang Yue aslında Yue Fei’yi okul kapısında durduran kişiyi tanıyordu. Bu, Yue Fei’yi aldatan eski erkek arkadaşıydı. Yue Fei’nin bilgilerini patronu için araştırırken öğrenmişti. Ama tabii ki de bunu söyleyemezdi.

Yue Fei diğerinin kafasında neler döndüğünden bihaberdi ama Jian Yi’nin az önce söylediklerini anımsamıştı, “Şey…”

Tang Yue onun tereddüt ettiğini gördü, “İstediğiniz her şeyi sorabilirsiniz.”

Yue Fei tereddütle, “Alfa mısınız?” diye sordu.

Tang Yue şaşırmıştı, “…Evet.”

Yue Fei: “Ah şey, öylesine meraktan sormuştum.”

Tang Yue oldukça şaşkın görünüyordu, ama Yue Fei çoktan pencereden dışarı bakmak için kafasını çevirmişti ve konuşmaya devam etmek niyetinde değildi.

Uzun yıllardır hayatını alfa olarak sürdüren bu adamın az önce başka bir alfa öğrenci tarafından nasıl küçümsenmiş olduğundan hiç haberi yoktu.

Yue Fei’yi Nanwan Xiang bölgesine geri gönderdikten sonra Tang Yue oradan ayrıldı.

Yue Fei birkaç gündür oraya gelmemişti, bu yüzden bu evde olmak biraz garip hissettiriyordu. Neyse ki Chen Teyze yemeği önceden hazırlamış ve onun için masaya koymuştu. Gu Wei de evde değildi.

Yue Fei yemeğini bitirdikten sonra bulaşıkları ve yemek çubuklarını kolayca yıkadı, kalanları buzdolabına koydu ve odasına döndü.

Bu sefer ileri matematik ders kitaplarını yanında getirmişti. Final sınavında başarısız olmamak için derslerine daha çok çalışmak zorundaydı.

İnternette ileri matematik öğretim videoları buldu ve ciddiyetle incelemeye başladı.

Yatak odasındaki masa biraz kısaydı, Yue Fei uzun bir süre sonra boynunun ağrıdığını hissetmişti.

Telefonu açtığında saatin dokuz buçuk olduğunu gördü ama nasıl geçtiğini fark etmemişti. Yine de kapıda hiç ses yoktu, yani Gu Wei geri dönmemişti.

Ertesi gün Gu ailesiyle akşam yemeği yiyecekti. Yue Fei başlangıçta Gu Wei ile bu konuyu akşamleyin konuşma niyetindeydi ama onun bu kadar gecikeceğini hiç düşünmemişti.

Ortalığı toparladıktan sonra, Yue Fei kıyafetlerini aldı ve duş almak için banyoya gitti. Banyodan çıktıktan sonra bile Gu Wei hala geri dönmemişti.

Artık saat on olmuştu.

Yue Fei telefonu aldı ve önce Tang Yue’ye bir mesaj gönderdi.

Yue Fei: Bay Gu’nun bugün iş yemeği mi vardı?

Tang Yue: Bildiğim kadarıyla yoktu. Bugün başka bir sekreter Bay Gu’yu takip ediyor. Sorun nedir? İsterseniz diğer sekretere sorabilirim.

Yue Fei: Sorun değil, sormanıza gerek yok. Teşekkür ederim.

Tang Yue: Rica ederim.

Yue Fei masaya yürümeden önce parmağıyla telefonuna dokundu, saçını kurutmak için havluyu diğer eline aldı ve doğrudan Gu Wei’ye bir mesaj gönderdi.

Yue Fei: Bugün Nanwan Xiang bölgesine geri dönecek misin?

Gu Wei mesajına yanıt verene kadar Yue Fei iki ileri matematik problemini bitirmişti.

Gu Wei: Birazdan geleceğim, ne oldu?

Yue Fei: Hiçbir şey. Sadece yarın ailenle yiyeceğimiz yemek hakkında konuşmak istemiştim.

Gu Wei: Yarın orada kendin gibi ol ve başkalarını önemseme.

Yue Fei: Ah…

Yue Fei, masasındaki ileri matematik ders kitabına baktı ve başka bir mesaj göndermeden önce bir süre bekledi.

Yue Fei: Bir çalışma odası istiyorum.

Gu Wei uzun süre cevap vermedi.

Yue Fei uykuya dalmak üzereyken, evin kapısının açılıp kapanma sesi geldi ve cep telefonu titredi.

Gu Wei eve dönmüş ve mesajına yanıt vermişti.

Yue Fei okumak için tıkladı.

Gu Wei: Tang Yue’ye söyle.

Yue Fei başını kaşıdı. Önemsiz meselelerle Gu Wei’nin zamanını alıyor gibiydi.

Yue Fei: Tamam.

Gu Wei’nin mesajına cevap verdikten sonra, Yue Fei telefonu tekrar komodinin üzerine koydu ve uyumak için gözlerini yumdu.

Yue Fei rüyasında bir tavşan deliğine düşmüştü ve çevresi zifiri karanlıktı. Birinin ona seslendiğini duyuyordu ve o sesi takip ediyordu.

Yürürken aniden ayakları boşa düştü ve vücudu aşağı doğru düşmeye başladı. Bir süre sonra etrafı ışıkla doldu ve uçsuz bucaksız bir ovaya düştüğünü fark etti.

Yumuşak çimlerin üzerine herhangi bir yara almadan düşmüştü. Bu yüzden pantolonundaki tozu silkeledikten sonra hemen ayağa kalktı.

“Krallığıma hoş geldin, bundan sonra benim kulum olacaksın.”

Kulaklarında tanıdık bir ses çınladı ve Yue Fei, karanlıkta ilerlemesini sağlayan sesin bu olduğunu hatırladı.

Arkasını döndü ve pileli şort* giyen bir adam gördü. Adam elinde bir asa tutuyordu ve gözleri kibirle bakıyordu.

ÇN: Şu sdkjhfsdkjfnsdkfg

Yue Fei adama, “Senin kulun olmak falan istemiyorum,” dedi.

 Bunu söylediğini duyan adam alaycı bir şekilde sırıttı. Aniden bir kağıt parçası çıkardı ve Yue Fei’nin önündeki çimenlerin üzerine fırlattı.

“Bir saat içinde bu sınavı tamamla. Eğer geçersen seni geri gönderirim. Başarısız olursan sonsuza kadar burada kölem olarak kalırsın.”

Yue Fei aşağı baktığında kağıttaki ileri matematik problemlerini gördü ve aniden çok çaresiz hissetti.

İki veya üç soruyu halledebilirdi. Lakin bu yirmi soruyu bir saatte bitirmek onun için çok zor olurdu. Hepsini nasıl çözecekti?

Yue Fei itiraz etti, “Çok fazla soru var ve bu hiç adil değil.”

Adam göğsünden bir cep saati çıkardı, Yue Fei’nin itirazını görmezden geldi, “Süren başladı.” 

Yue Fei’nin elinden gelen bir şey yoktu. Etrafına bir bakış attıktan sonra, “En azından bana bir masa ver!” dedi.

Adam ona baktı, “Tang Yue’ye söyle.”

Ding ding ding ding…

Gökyüzünden bir zil sesi yükseliyordu. Yue Fei yukarı baktığında çalar saatini gördü.

Karanlık çöktü ve Yue Fei tekrar uyandığında tepesindeki boş tavana baktı.

Çimen, göl ve pileli şort giyen adam yoktu.

Yorgun bir şekilde iç çekti, yorganı kaldırdı ve az önce gördüğü garip rüyayı hatırlarken başını tutarak ayağa kalktı.

Biraz garip olsa da, rüyasında onu ileri matematik problemleri yapmaya zorlayan adam Gu Wei’ye benziyordu…

Ne biçim bir rüyaydı bu böyle? Pileli şort giyen Gu Wei’yi düşününce Yue Fei bir kahkaha patlattı.

Giyinip odasından çıktıktan sonra Chen Teyze’nin kahvaltıyı çoktan hazırlamış olduğunu gördü. Oturma odasına doğru yürüdüğü esnada kanepede oturan ve kendisine bakan Gu Wei’yle karşılaştı.

Gu Wei’ye bakan Yue Fei gördüğü tuhaf rüyayı hatırladı ve gülümsemeden edemedi, “Demek hala işe gitmedin?”

Gu Wei sadece bir “Mn” ile karşılık verdi.

Yue Fei’nin yüzündeki gülümsemenin çok açık olduğunu gören Gu Wei ona, “İyi bir ruh halinde misin?” diye sordu.

Yue Fei: “Beni ileri matematik problemlerini çözmeye zorlamazsan daha da iyi olabilirim.”

Gu Wei: “Ha?” 

Yue Fei onun acelesi yokmuş gibi sakince kanepede oturduğunu görünce kendisi de karşısındaki kanepeye oturdu ve gece gördüğü rüyadan bahsetti.

Yue Fei’yi dinledikten sonra, Gu Wei kilit noktayı kavramıştı, “…Yani ileri matematik dersinde çuvallıyorsun?”

Yue Fei: “….Evet.”

Gu Wei, “Tang Yue en iyi ikinci öğrenciydi,” dedi.

Bunun anlamı, “Yardıma ihtiyacın olursa Tang Yue’ye söyle,” demekti.

Tang Yue’nin bu kadar başarılı olmasını beklemiyordu. Yue Fei anlayışla başını salladı ve, “Tamam,” dedi.

Biraz sohbet ettikten sonra Chen Teyze mutfaktan seslenerek kahvaltının hazır olduğunu söyledi.

Yue Fei ayağa kalktı, “Bay Gu, kahvaltı yaptın mı, birlikte yiyelim mi?”

Gu Wei saatine baktıktan sonra cevap olarak başını salladı, ardından ayağa kalktı ve yemek masasına doğru yürüdü.

Yue Fei arkasından onu takip ediyordu.

Gu Wei’nin de kahvaltıya kaldığını görünce Chen Teyze biraz şaşırmıştı ama bir şey söylemedi. Özenle iki tabak daha hazırladı.

“Bay Gu, Çin usulü kahvaltı mı yoksa Batı usulü kahvaltıyı mı daha çok seviyorsun?” 

“Çin Usulü,” dedi Gu Wei.

“Ah, ben de Çin usulünü seviyorum. Çünkü tüm hayatım boyunca hep öyle beslendim.”

Gu Wei başını salladı.

Yue Fei masadaki olağandışı göz kamaştırıcı yeşilliği fark etmişti, “Chen Teyze, sabahın erken saatlerinde neden acı kabak kızarttın?”

Chen Teyze ellerini önlüğüne sildi ve mutfaktan çıktı, “Bay Yue acı kabağı sevmiyor muydu? Sizin için özel yaptım, acı kabak vücut ısısını dengelemek içindir.”

Yue Fei başını salladı, acı kabağı sevdiğinden neden kendisinin haberi yoktu?

Gu Wei ona baktı ve Yue Fei’nin yüzündeki şüpheli ifadeyi görünce dudaklarının kenarları memnuniyetle kıvrıldı. Kasesindeki pilavı bitirdikten sonra yemek çubuklarını bıraktı, “Ben doydum, şimdi şirkete gitmem gerek. Sen güzelce yemeğini ye.”

Yue Fei bu sözleri duyduğunda onu kapıya kadar geçirmek için ayağa kalkmaya niyetlendi ama Gu Wei onu eliyle durdurdu.

Bu yüzden sadece başını sallamakla yetindi, “Tamam, o zaman kolay gelsin şimdiden.”

 


ÇN: Bu kitap beni çok güldürüyor dskjhfsdkj

 

0 0 votes
Article Rating
Subscribe
Bildir
guest

0 Yorum
Eskiler
En Yeniler Beğenilenler
Inline Feedbacks
View all comments

You cannot copy content of this page

0
Would love your thoughts, please comment.x