Akşamleyin Yue Fei, ebeveynlerinden yola çıktıklarına dair bir mesaj aldı, bu yüzden o da şoförü aradı ve kendisini almasını istedi.
Tang Yue sık sık Yue Fei’yi alsa da, en nihayetinde Gu Wei’nin sekreteriydi ve her daim müsait olamıyordu. Bu nedenle, Yue Fei’nin Gu Wei’den istediği tam zamanlı şoför her zaman beklemedeydi. Tang Yue meşgul olduğunda Yue Fei’yi şoför alıyordu.
Evden ayrılmadan önce Yue Fei, Tang Yue’den adresi istedi ve Gu Wei’nin hala bir toplantıda olduğunu öğrendi. Şirket yemek yiyecekleri yere yakın olduğu için toplantıdan sonra doğrudan oraya gidecekti. Tang Yue şoförün Yue Fei’yi almasını ayarlamayı planlıyordu ama ilk Yue Fei’nin aramasını beklemiyordu.
Gu Wei, iki ailenin buluşması için Yue Hua Malikânesi’ni ayarlamıştı.
Yue Fei şoförden orasının da Gu ailesine ait olan başka bir mülk olduğunu öğrendi.
Yue Fei bunu duyunca anında dondu ve hatta Nanwan Xiang bölgesinin de Gu Ailesinin malı olup olmadığını merak etmeye başladı.
Beklediği üzere şoför bu sorusunu da gururla yanıtlamıştı.
Yue Fei: …Ah!
Hayal gücünü bile aşan bir mal varlığıydı bu.
Yue Fei’nin ailesi aslında oldukça zengindi, ama kitaba ışınlandığından beri bu sefahatin keyfini hiç sürememişti. Bu yüzden Gu ailesinin zenginliğinden bir hayli etkileniyordu.
Nanwan Xiang Bölgesi, Yue Hua Malikânesi’nden çok uzakta değil ve Yue Fei oraya vardığında diğerleri henüz gelmemişti. Garson onu VIP odasına götürmek istedi ama kabul etmedi.
Yue Fei, Tang Yue’ye bir mesaj gönderdi ve yola çıkıp çıkmadıklarını sordu.
Bir süre sonra, ona mesaj gönderen kişi Gu Wei oldu.
Gu Wei: Çıkmak üzereyim. Sıkıldıysan üçüncü kattaki eğlence odasına gidebilirsin.
Yue Fei bir şey sorma niyetinde değildi: Tamam.
―
Gu Wei geldiğinde, Yue Fei eğlence odasındaki kanepede uzanmış halde matematik videosu izliyordu.
Gu Wei, özel ayırdıkları odada Yue Fei’yi görmemiş, bu yüzden onu aramak için eğlence odasına gelmişti, “Annen ve baban gelmiş. Sen neden içeri girmedin?”
Yue Fei videoyu kapattı ve, “Seni bekliyordum,” dedi.
Özel odada Gu ailesi ve Yue ailesi yüzlerinde bir gülümsemeyle karşılıklı oturuyorlardı.
Gu Wei, Yue Fei ile birlikte içeri girdiğinde, garson hemen masayı hazırladı.
Yue Fei, Baba Yue’nin yanına oturdu ve Gu Wei de hemen onun yanına oturdu.
Gu Wei, Yue Fei’yi ailesine tanıştırdı, “Anne, baba, bu Yue Fei, eşim.”
Gu Tiangsheng bir alfaydı ama şirket konusunda pek de becerili değildi. Büyükbaba Gu ölmeden önce bir vasiyet bırakmıştı. Gu Wei evlendikten sonra, Gu ailesinin tüm mirasını devralacaktı. Bu sayede babasının ne kadar yetersiz olduğu da gözler önüne serilmiş olacaktı.
Bu nedenle, Gu Tiansheng’in Gu Wei’yi hem sevdiği hem de nefret ettiği söylenebilirdi. Başarılı olduğundan dolayı gururlanıyor ama ailesinin tüm faydalarını kendi üstüne aldığı için de ondan nefret ediyordu. Lakin oğluna asla denk olamazdı.
Gu Tiansheng, Gu Wei’yi umursamıyor gibiydi, “Bu senin hayatın ve kendi hayatından sadece kendin sorumlusun. Umarım miras için aptalca bir seçim yapmıyorsundur.”
Bunu duyduğunda Yue Fei’nin yüreği hopladı. Her ne kadar baba ve oğulun aralarının limoni olduğunu bilse de, buna doğrudan şahit olmayı hiç beklemiyordu.
Gu Wei, Gu Tiansheng’e baktı ve güldü. Etrafındaki öfkeli aura yüzünden tüm oda sessizliğe gömülmüştü.
Yue Fei tekrar yabani reçine kokusunu aldı. Aradaki fark, bu sefer reçine kokusu sakinleştirici değil, adeta insanın tenine diken gibi batan bir buz gibiydi. İnsanların kalbine korku salıyordu.
Onun elini rahatsız bir şekilde sıktı ve Gu Wei’ye bakmak için başını eğdi.
Gu Wei ona baktı ve “Baba, endişelenmene gerek yok,” dedi.
Gu Tiansheng: “Umarım öyledir.”
He Yinyin, baba ve oğlunun birbirleriyle iyi anlaşamadığını görünce kalbinin derinliklerinden sessizce iç çekti ve ortamın havasını yumuşatmak için harekete geçti.
“Xiao Fei, oğlumuzla nasıl tanıştınız?”
Yue Fei kendisine Xiao Fei diye seslendiğini idrak edene kadar afallayıp kalmıştı.
Gülümseyerek yanıt verdi, “Kör randevuda tanıştık.”
Gu ailesinin ikinci çocuğu Gu Xing, bir kenara oturmuş önündeki oyunu izliyordu. Bu cümleyi duyduğunda neredeyse ağzındaki şarabı tükürecekti.
“Kör randevu mu?”
Yue Fei başını salladı, “Kör randevu, ilk görüşte aşk, karşılıklı anlayış, karşılıklı yeminler ve ardından da evlilik.”
Gu Xing: “…”
He Yinyin hala gülümsüyordu. Yue Fei’nin söylediklerinden hiç şüphe duymamıştı ve artık Yue Fei’nin aile büyüklerine yönelmişti.
“Yue Fei iyi bir çocuk, Bay Yue ve Bayan Yue tarafından iyi yetiştirildiği çok açık.”
Baba Yue garip bir kahkaha attı, “İltifat ediyorsunuz. Xiao Fei’nin de çok fazla eksiklikleri var. Gelecekte umarım dünürlerimiz oğlumuza müsamaha gösterirler. Xiao Fei’nin bir hatası olursa lütfen bana söyleyin. Ben ona gereken dersi veririm.”
Bunun anlamı şuydu: Çocuğumuzun tutumlarını yalnızca biz düzeltiriz. Başkalarının disipline etmeye hakkı yok.
Yue Fei, Baba Yue’nin böyle şeyler söylemesine biraz şaşırmıştı, belki de sebebi Gu Tiansheng’in tavrıydı.
Sonuçta hepsi alfaydı ve ne zenginlik ne de güç konusunda diğerinin üstün gelmesini istemiyorlardı.
“Çok ciddisiniz, Xiao Fei iyi bir çocuğa benziyor,” dedi He Yinyin. Omega olduğu için daha nazik bir mizaca sahipti ve Gu Tiansheng’le evlendiğinde bir aşk evliliği yapmamıştı. Dolayısıyla, oğlunun iyiliğini kocasından daha çok istiyordu, “Ona kendi oğlum gibi davranacağım.”
Kimseyi mutlu etmeyen bir akşam yemeğiydi bu. Aceleyle yemeğin bitmesinin ardından üç aile evlerine geri döndüler.
Arabada, Yue Fei kafasını çevirdi ve pencereden dışarı baktı, fakat aslında camın yansımasından Gu Wei’yi dikizliyordu.
Gu Wei, yemek bittikten sonra rahatlamış görünüyordu. O anda, düzgünce taranmış saçlarından birkaç tutamı alnının önüne düşmüştü. Gu Wei saçını geriye doğru atmak yerine rahat bir şekilde arka koltuğa yaslandı ve gözlerini kapadı.
Yue Fei gözlerini bile kırpmadan ona bakıyordu. Aniden Gu Wei gözlerini açtı ve pencere camındaki yansımadan Yue Fei’nin bakışlarıyla karşılaştı.
“Bana niye bakıyorsun?” diye sordu Gu Wei. Muhtemelen gözlerini yeni açtığından bakışları bıçak gibi keskindi.
Yue Fei yavaşça gözlerini kırptı ve zihni bir anlığına uyuşup kaldı, “Güzel ve lezzetli.”
Biri bir soru sormuş, diğeri ise bambaşka bir şeye cevap vermişti. Arabanın içine ansızın ölüm sessizliği hakim oldu.
Bir süre sonra Gu Wei’nin dudakları usulca yukarı doğru kıvrıldı.
“……”
Yue Fei’nin yüzü kıpkırmızı kesilmişti ve o an arabadan atlayıp kaçmak istiyordu. Az önce ne demişti öyle?!
Araba Nanwan Xiang bölgesine vardığında Yue Fei, hayatında daha önce bir arabadan hiç o kadar hızlı inmemiş olduğuna yemin edebilirdi.
Gu Wei onu asansöre kadar takip ediyordu ve kızaran kulaklarını gayet net bir şekilde görmüştü. İçeri girene dek dudaklarının köşeleri kıvrılmaya devam etti.
Yue Fei’nin başını eğdiğini ve odaya geri dönmek üzere olduğunu görünce Gu Wei, “Karnın aç mı?” diye sordu.
Yue Fei duraksadı, “…Bugün Chen Teyze’nin tatil günü.”
Gu Wei’nin niyeti fikir almak olsa da, ses tonunda bariz bir emir emaresi vardı, “Sen bir şeyler yapabilir misin?”
Bu ses tonu Yue Fei’nin hiç zoruna gitmemişti. Dosdoğru mutfağa gitti.
Gu Wei kaşlarını kaldırdı.
On beş dakika sonra, Yue Fei iki kase sebzeli yumurtalı erişte ile geldi.
Bu çok nadir görülen bir manzaraydı. Çünkü Gu Wei işle ilgilenmek için çalışma odasına geri dönmek yerine yemek masasına oturmuş ve sabırla Yue Fei’yi beklemişti.
Gu Wei’nin önündeki masanın üzerine eline yumurtalı erişte kasesini koyarken Yue Fei’nin gözleri ışıldıyordu, “Var olan malzemelerle kafama göre bir şeyler yaptım. Bir tadına bak, eğer beğenmezsen çöpe dökeriz.”
Gu Wei yemek çubuklarını aldı ve tadına baktıktan sonra, “Şey, gayet iyi,” dedi.
Yue Fei de kendi eriştesini yemeye başladı, “Değil mi? Eskiden sık sık yemek yapardım, diğer yemeklerde bir iddiam yok ama yumurtalı eriştem lezzetlidir.”
Gu Wei başını sallayarak onun aşçılık yeteneklerini onayladığını belirtti, “Sen de yemeğini bitir. Sonuçta güzellik karın doyurmuyor.”
“…..”
Yue Fei hiçbir şey duymamış gibi başını erişte yemeye gömdü.
Erişteleri bitirdikten sonra ikisi de kendi odalarına geri döndüler.
Banyo yaptıktan sonra Yue Fei kendini yatağa attı, o günkü performansı yüzünden derin bir iç çekti ve çabucak uykuya daldı.
Güzel bir uyku çekerek her şeyi unutmak istiyordu.
ÇN: Resmen bu kitap benim güvenli bölgem gibi. Diğer kitaplardaki angst beni fazla bunalttığında hemen bunu çevirmeye geliyorum çünkü ÇOK TATLI FLÖRTLEŞİYORLAR