İçeriğe geç
Home » I Got Bitten After Transmigrating into a Pseudo-Beta 16. Bölüm

I Got Bitten After Transmigrating into a Pseudo-Beta 16. Bölüm

Kısa süre sonra ziyafetin düzenlendiği otele geldiler. Tang Yue şoförle birlikte arabada kaldı, Yue Fei ise Gu Wei’yi ziyafet salonuna kadar takip etti.

Yue Fei bunun kendi yanılsaması olup olmadığını bilmiyordu. Gu Wei’yi salona kadar takip ettiği anda, salondaki kalabalığın aniden duraksadığını fark etmişti. Ama sadece kısa bir an sürmüştü ve herkes sohbet etmeye devam ediyordu.

Gu Wei, dosdoğru salonun ortasına doğru yürüdü.

Yue Fei alt dudağını büzerek ona yetişmeye çalıştı.

Salonun köşesinde güzel bir genç adam, salona giren ikiliye baktı; sol küpesi salonun ışıklarının altında soğuk bir şekilde parlıyordu. İkisinin kıyafetlerinden dolayı mıydı yoksa etrafa yaydıkları hava yüzünden miydi bilinmez, diğer insanlar onlara yaklaşmaya cesaret edemiyorlardı.

Güzel genç adam içinden, Beta mı? diyerek alay etti.

“San Ge, hoş geldin.”

“San Ge.”

“San Ge, uzun zaman oldu.”

ÇN: San – Üç, Ge-Ağabey

Gu Wei salonun ortasına yaklaşırken, çevresindeki insanlar onu selamlıyorlardı. Gu Wei sadece başını salladı ve durmadan yoluna devam etti.

Yue Fei bu sahneye ilgiyle bakıyordu.  

Açıkçası, Gu Wei orada en çok göze çarpan kişiydi. 

Onlarca metrelik mesafe çabucak bitmişti. Salonun ortasında tekerlekli sandalyeli yaşlı bir adam gülümseyerek onların yaklaşmasını bekliyordu.

“Bu, Xiao Fei demek.”

Yue Fei, kendi adını söyleyen yaşlı adama baktı.

“Evet, Büyükbaba Lu. Benim eşim Yue Fei,” dedi Gu Wei, gülümsedi ve Yue Fei’nin elini tuttu, “Artık benim kiminle evleneceğim konusunda endişelenmene gerek yok.”

Lu Zhenye’nin ve Gu Wei’nin büyükbabası yakın dostlardı. Bu yüzden Lu Zhenye Gu Wei’yi kendi torunuymuş gibi görüyordu. Bu sözleri duyunca, “Bu yaşlı adamı unuttuğunu sanıyordum,” diyerek homurdandı.

“Nasıl unutabilirim ki? 25-30 yaş arasındaki tüm gençleri Haitang Salonu’ndaki sergiye çağırdın ve herkese partnerlerini getirmelerini söyledin. Bu ziyafet belli zaten Xiao Fei içindi ve ben de onu seninle tanıştırmaya getirdim.”

Lu Zhenye bunu kabul etmeyi reddetti ve yaşlı olmasına rağmen çocuk gibi ondan şikayet etmekten kendini alamadı, “Bu kadar abartma sadece yeni tablolar almıştım ve siz gençlerin de görmesini istemiştim. Ayrıca evliliğin konusunda çok ketumsun kimse bir şey öğrenemiyor. Eğer baban ağzından kaçırmasaydı, evlendiğini öğrenemeyecektim.”

Gu Wei hiçbir şey söylemeden sadece gülümsedi.

Lu Zhenye, Yue Fei’ye baktı, “Xiao Fei, bu çocuk sana iyi davranıyor mu?”

Yue Fei başını salladı, “Çok iyi davranıyor.”

Lu Zhenye, Gu Wei’ye şüpheyle bir bakış attı, “Eğer gelecekte sana zorbalık ederse, hemen bana söyle, ona güzel bir ders veririm.”

Yue Fei: “Ah, tamam, teşekkür ederim büyükbaba.”

Gu Wei hafifçe gülümsedi ve yaşlı adamın tekerlekli sandalyesini desteklemek için elini kaldırdı, “Burası çok gürültülü. Bir süre dinlenmen için sana eşlik edeceğim.”

Lu Zhenye yakınmaya devam etti, “Sadece Xiao Fei ile konuşmamı istemiyorsun.”

Gu Wei: “Acele etmene gerek yok, başka bir gün evine gelip seni ziyaret edeceğiz.”

Yaşlı adamın sandalyesini içeri doğru itti ama Yue Fei’nin takip etmesini istemedi.

Yue Fei bir süre yalnız konuşmak istediklerini düşündü. Bu yüzden masaya kendi başına yürüdü, bir tabak aldı ve Gu Wei’nin dönmesini beklerken yemek için biraz atıştırmalık koydu.

Öğleden beri hiçbir şey yememişti, bu yüzden gerçekten acıkmıştı.

Gu Wei ile birlikte geldiği için çok geçmeden biri gelmiş ve onunla sohbet etmeye çalışmıştı.

Ancak Yue Fei sadece yemeğiyle ilgileniyordu ve etrafındaki insanları görmezden geliyordu.

Oradaki kimseyi tanımıyordu…Gu Wei de yoktu ve ne yapması gerektiğini ona açıklamamıştı, bu yüzden sosyalleşmeye zahmet etmeyecekti.

Gu Xing köşede durmuş, kardeşinin eşine bakıyordu. Küçüklüğünden beri burnu düşse yere almayan kardeşinin evlenmesi epey ilgisini çekmişti.

Hep başarılı olan Gu Wei bir betayla kör randevuya çıkmış ve hatta evlenmişti. Bu güne kadar, hala bunun doğru olduğuna inanamıyordu.

Başlangıçta Gu Xing’in adını kullansa da, Gu Wei daha öncesinde ona kötü giden projesinde yardım etmiş ve onun adını kullanmayı teklif etmişti. 

Yue Fei’nin kayıtsızlığı birçok insanı geri adım atmaya zorlamıştı ama çember büyüdükçe Yue Fei’nin varlığından rahatsız olan insan sayısı da artmıştı.

“Bana baksana sen, hangi ailedensin? Kiminle birliktesin? Buraya davetsiz giremeyeceğini bilmiyor muydun?”

Yue Fei mutlu bir şekilde yemek yerken önüne aniden bir gölge düştü. Yue Fei başını kaldırdığında, sol kulağında narin bir küpe olan güzel bir genç adam gördü.

Arkasında iki tane adam vardı ve onlar da küçümseyerek bakıyorlardı.

Orada olan herkes onun Gu Wei ile geldiğini biliyordu, bu yüzden kimse gidip böyle bir soru sormaya cesaret edememişti.

Ve bu genç adamın soruları fazlasıyla seviyesizdi.

Yue Fei karşısındaki genç adamla gerçekten de uğraşmak istemiyordu.

Ama karşı taraf belli ki az önceki insanlar gibi gülümseyerek onu kendi haline bırakmayacaktı.

“Gu Wei’yle beraber geldim,” dedi Yue Fei.

Güzel genç adam: “Bunu nasıl kanıtlayacaksın? Davetiyen var mı?”

“……”

Yue Fei başını kaldırdı ve etrafına baktı. Az önce onunla konuşmaya çalışan insanlar çoktan kafalarını ondan çevirmişlerdi.

Şaka mıydı bu?

Yue Fei sırıttı, “Davetiyem yok, inanmıyorsan güvenlik kamerasına bakabilirsin.”

Güzel genç adam geriye doğru çekildi, “Senin buraya girip ortalıkta dolanmana kim izin verdi?!”

Yue Fei: “?”

“Davetiyen bile yok. Bu kadar yüzsüz olma ve yerini bilerek çabuk buradan git,” dedi güzel genç adam soğukça.

Yue Fei: “Peki sen kim oluyorsun?”

Güzel genç adam çenesini kaldırdı, “Bu ziyafeti benim büyükbabam düzenledi.”

Yue Fei: “Demek öyle. Gu Wei onunla beraber içeride. Gidip ondan teyit edebilirsin.”

“Böyle önemsiz meselelerle San Ge’nın canını sıkmaya gerek yok. Eğer kendi rızanla gitmezsen, seni dışarı her halükarda dışarı attırırım.”

Güzel genç adam daha sonra bir adım geri attı ve arkasındaki iki uzun adamın ilerlemesine izin verdi.

Yue Fei elindeki küçük kaşığı bıraktı ve iç çekti, “Senin derdin nedir?”

Uzun boylu adamların kendisini yaka paça tutup dışarı atmak üzere olduğunu görünce Yue Fei aniden bağırdı, “Gu Er Ge, öylece izleyecek misin?”

ÇN: Er- İki, Ge- Ağabey

Salon sessizliğe büründü ve kalabalığın gözleri aniden köşedeki kişiye odaklandı.

Seyirci olarak izlemeyi planlayan ancak başarısız olan Gu Xing, Yue Fei’nin onu açık etmesini hiç beklemiyordu. Ayağa kalkarken içinden küfrediyordu.

Gu Xing onlara yaklaştı ve güzel genç adama doğru seslendi, “Lin Lin, sorun çıkarmayı bırak.”

Lin Lin mi? Lu Lin mi?

Yue Fei bu ismi çabucak hatırladı; bu kitapta Gu Wei için en iyi eş adayı olarak görülen kişiydi. Gu Wei bir omegayla evlenmemekte kararlı olmasaydı eğer, Lu Lin ve Gu Wei iki ailenin ortaklığı için evlenebilirlerdi.

Yue Fei elindeki küçük tabağı masaya koydu, ayağa kalktı ve hafifçe gülümsedi, “Demek sen Lin Lin’sin. Gu Wei’den seni sık sık duyuyorum.”

Bir cümle ve sert bir darbe.

Lu Lin’in gözleri bir anda kırmızıya döndü. Gu Wei bu betayla onun hakkında ne konuşmuştu ki? Onunla evlenmek  istediğini mi? Yoksa başka bir şey mi?

Lu Lin’in utançla kızardığını görünce Gu Xing’in yüzünde buz gibi bir ifade belirdi, “Yue Fei, çok konuşuyorsun.”

Yue Fei bir şey söyleyemeden, alçak bir ses araya girdi, “Neden hepiniz buradasınız?”

Yue Fei arkasını döndü, bu Gu Wei’ydi.

Gu Wei’nin ortaya çıktığını gören Gu Xing’in ağzının kenarları seğirdi.

Gu Xing’in yanında duran Lu Lin, Gu Wei’nin gözlerinin parladığını gördü ve Gu Wei’nin yanına birkaç adım yürürken gülümsedi, “San Ge, küçük bir şaka yapmıştım ama galiba bu kişi bana kızdı.”

“……”

Yue Fei gülümsüyor gibiydi ama gülmüyordu. Bu cümlesiyle beraber ondan yeşil çay kokusu almıştı.

ÇN: Yeşil çay Çincede çok fazla anlamda kullanılıyor. Gold digger tiplere de yeşil çay diyorlar ya da buradaki gibi masum rolü yapan sinsilere de yeşil çay diyorlar.

Lu Lin yaklaşırken, Gu Wei kaşlarını çattı ve bir adım geri attı, “Feromonlarını benden uzak tut.”

Bu yoğun feromon hedefini sarıp sarmaladığı anda Gu Wei tiksintiyle dolmuştu.

Sevdiği adamın önünce omega feromonlarını bilinçsizce salgılayan Lu Lin herkesin önünde açıkça reddedilmişti ve gururu kırılmanın eşiğindeydi.

“Üzgünüm, dün feromon baskılayıcıyı almayı unutmuşum. Ben gidip büyükbabama bakayım.”

Böylece, ucuz bir bahaneyle beraber Lu Lin oradan kaçtı.

Gu Wei’nin Lu Lin’in peşinden gitmek istemediğini gören Gu Xing kaşlarını çattı ve Lu Lin’in arkasından gitti.

Sadece Yue Fei ve Gu Wei, bir de onları pürdikkat izleyenler kalmıştı.

Gu Wei gözlerini soğuk bir şekilde salonda gezdirdi ve dedikodu peşinde olan herkes çabucak dağıldı.

Yue Fei bir süre düşündükten sonra, “Hmm… Kızmamıştım aslında,” dedi.

Gu Wei onun açıklamasını görmezden geldi ve, “Neden Gu Xing’den yardım istesin?” diye sordu.

Bizi ne zamandan beri dinliyordun?

“Burada tanıdığım tek kişi oydu çünkü,” dedi Yue Fei.

Gu Wei ona karmaşık gözlerle baktı.

Yue Fei bir an afalladıktan sonra çabucak tepki verdi, “Şey…haklısın…Senin yanına gelmeliydim!”

Verdiği cevaptan memnun olan Gu Wei, bakışlarını Yue Fei’den uzaklaştırdı, “Hadi eve gidelim.”

“Tamam.”

Yue Fei, Gu Wei’yi takip ederken ona baktı ve içinden şöyle dedi: Efsanevi alfalar kazanmaya ve üstün gelmeye bu kadar çok arzu mu duyuyor?

 


 

0 0 votes
Article Rating
Subscribe
Bildir
guest

0 Yorum
Eskiler
En Yeniler Beğenilenler
Inline Feedbacks
View all comments

You cannot copy content of this page

0
Would love your thoughts, please comment.x