Otelden ayrıldıktan sonra ikisi Nanwan Xiang bölgesine döndü.
Yue Fei’nin aslında doğru düzgün bir şey yiyememişti. Gu Wei’nin de ziyafette yemek yemeye vakti yok gibiydi. Eve geldiklerinde Gu Wei yukarı çıkmadan önce Yue Fei onu durdurdu, “Hiçbir şey yemedin, değil mi? Biraz erişte yapsam beraber yer miyiz?”
Gu Wei o anda Yue Fei’yi ziyafete götürse de yemek yememiş olduklarını fark etti.
“Aç mısın? Tang Yue’den yiyecek bir şeyler getirmesini isteyeceğim.”
Yue Fei: “Gerek yok, kendim bir şeyler hazırlayacağım. Birlikte yemek ister misin?”
Yue Fei nezaketten ötürü soruyordu ama Gu Wei’nin kulaklarına Yue Fei sanki onunla birlikte yemek yemek istiyormuş gibi geliyordu.
“Olur,” dedi Gu Wei, yemek odasına gidip oturdu ve Yue Fei’nin erişteleri pişirmesini bekledi
Bunu gören Yue Fei burnuna dokundu ve tek başına mutfağa gitti.
Geçen sefer yaptığı yumurtalı erişteden pişirmişti ve on beş dakikadan daha kısa süre içinde hazırlamıştı.
Gu Wei bir süre kasedeki berrak çorbaya baktı ve bir duraksamanın ardından yemek çubuklarını kaldırdı.
Böyle beraberce aynı ışığın altında, aynı odada, aynı çatı altında yemek yerken gerçekten bir aile gibi görünüyorlardı.
Sadece ikisinin baş başa oluşu Gu Wei’ye o gece kokusunu aldığı omega feromonunu hatırlattı.
Yue Fei’nin bir omega olmadığını doğrulamıştı, bu yüzden geriye tek bir olasılık kalmıştı…
Yue Fei o gece odada omega feromonu içeren bir şey kullanmış olmalıydı.
Gu Wei aniden, “Neden yalnızca beta olan biriyle evlenmek istediğimi biliyor musun?” diye sordu.
Yue Fei başını kaldırdı, “Neden?”
“Omega feromonlarının kokusunu sevmiyorum,” dedi Gu Wei.
Bu yüzden alfaları cezbeden omega feromonları içeren parfümleri, duş jellerini ve şampuanları kullanma…
“Ah.”
Yue Fei, Gu Wei’nin ne demek istediğini bilmiyordu ve sadece onunla konuşabileceği bir konu bulmaya çalışıyordu.
Aslında kitapta Gu Wei’nin omega feromonlarını sevmeme nedeninden kısaca bahsediliyordu.
Kendi mükemmelliği ve Gu ailesinin itibarı nedeniyle, Gu Wei bir alfaya dönüştüğünden beri sayısız omegayla karşılamıştı. Her gün çeşitli feromonlar tarafından cinsel tacize uğrayan Gu Wei, hiçbir şekilde kapısına gönderilen omega çetesinin tuzağına düşmemişti. Onların yüzünden aslında, omegafobiden muzdaripti. Omega feromonları tarafından cinsel olarak uyarılmak şöyle dursun, hatta tiksiniyordu da.
Tabii ki, Gu Wei hafif omegafobisini diğer insanlara itiraf etmeyecekti, bu yüzden omegalarla ilgilenmiyormuş gibi yapıyordu.
Kitapta Yin Xinchen, Gu Wei’nin nefret etmediği nadir omegalardan biriydi. Çünkü hiçbir zaman feromonlarını kullanıp onu baştan çıkarmaya çalışmamıştı.
Yue Fei gözlerini açtı ve kayıtsızca, “Bana söylemezsen bilemem,” dedi.
Gu Wei, Yue Fei’nin neyi ima ettiğini anladığını düşünüyordu. Çorbanın son yudumunu içtikten sonra yemek çubuklarını bıraktı, “Geç de olsa öğrendin işte. Ben doydum, o yüzden yukarı çıkacağım.”
Yue Fei başını salladı, “Tamam, iyi geceler.”
Gu Wei ayağa kalktı ve iki adım sonra aniden duraksayarak, “….Erkenden yat,” dedi.
Bulaşıkları yıkayan Yue Fei, bu cümleyi duyunca afalladı. Geriye baktığında, Gu Wei çoktan yukarı çıkmıştı.
―
Ertesi gün, Yue Fei okula döndü. Bu ay ara sınavlarının başladığı aydı. Çeşitli derslerdeki profesörler art arda ara dönem değerlendirmeleri düzenliyorlardı. Yue Fei’nin çok fazla çalışması gerekiyordu ve stres seviyesi de bir hayli yükselmişti.
Geçen hafta yapılan ilk ara sınav sonuçları belli olmuştu. Yue Fei sonuçları görünce parmağını ısırdı ve Tang Yue’ye mesaj göndermek için telefonunu açtı.
Yue Fei: Sekreter Tang, Çin’deki en iyi ikinci yüksek lisans öğrencisi olduğunuzu duydum?
Çok geçmeden Tang Yue yanıtladı: Evet, yardım edebileceğim bir şey var mı?
Yue Fei: [Resim] Sizce kurtarılabilecek durumda mıyım?
Tang Yue’ye Gu Wei tarafından ödeme yapılıyordu. Yue Fei’nin onun eğitim geçmişini biliyor olma nedeni patronu olmalıydı, yani…
“Bay Gu, Bay Yue sınavlarında biraz sorun yaşıyor gibi görünüyor.”
Tang Yue, Yue Fei’nin kendisine gönderdiği resmi sundu ve incelemesi için patronuna gösterdi.
Büyük ve kırmızı şekilde 58 yazıyordu.
Gu Wei: “Tam puan nedir?”
Tang Yue: “100…”
Gu Wei: “…….”
Hayatında daha önce hiç bu kadar düşük bir puan görmemişti.
Tang Yue, Yue Fei’yi savunmaya çalıştı, “Belki de Bay Yue…sınava çok iyi hazırlanamamıştı.”
Gu Wei, 58 yazan resmi işaret etti, “Bu ay tüm işlerden kurtul, odak noktan artık bu konu.”
Aslında, Yue Fei için iyi bir özel öğretmen tutabilirdi ama Gu Wei, daha fazla insanın bu kötü sınav sonucunu görmesini istemiyordu.
Anlaşmalı olarak evlenmiş olsalar da Gu Wei eşinin böyle bir puan almasını kabul edemezdi.
Bu kadar basit bir sınavdan çalışmayan kişiler bile 80-90 alabilirdi. Tam not almak çok kolay değil miydi? Bir insan nasıl bu kadar düşük puan alabilirdi ki?
Yue Fei’nin birinin şu anda işinin odak noktası haline geldiğinden haberi yoktu. Tang Yue’den kendisine yardım edeceğine dair bir mesaj aldığında rahat bir nefes verdi.
Dersten sonra Yue Fei, Gu Wei’nin okula yakın olan dairesine döndü. Yemek yedikten sonra Tang Yue’nin ona ders çalıştırmasını beklerken internetten ders videosu izlemeye başladı.
Videodaki öğretmen ileri düzey cebir anlatıyordu ama Yue Fei sanki masal anlatıyormuş gibi dinliyordu.
Temeli zayıf olmasına rağmen, şimdiye kadar beyninin hiç bu kadar zorlandığını hissetmemişti.
Acaba bir şeyleri öğrenmemek üzere yaratılmış olabilir miydi?
Kapının dışında hafif bir ses duydu. Gelen kişi ona ders çalıştıracak olan Tang Yue olmalıydı. Yue Fei hemen onu karşılamak için kapıyı açtı.
“Gu….Bay Gu?”
Yue Fei ilk bakışta Gu Wei’nin ciddi ifadesini gördükten sonra arkasında ona dostça gülümseyen Tang Yue’yi fark etti.
“Bundan sonra ben de burada kalacağım,” diyerek açıkladı Gu Wei.
Yue Fei, Gu Wei’ye, ardından Tang Yue’ye baktı ve başını salladı, “Tamam!”
Zaten başka ne diyebilirdi ki?
Gu Wei kapıdan girdikten sonra her zamanki gibi çalışma odasına girdi. Yue Fei de ders kitabını çıkardı ve oturma odasının halısına oturdu.
“Sekreter Tang, burada çalışalım.”
Tang Yue: “Tamam.”
Yue Fei: “Bu ay ara sınavlar için çok fazla konu var. Şu anki notlarımla hangilerini geçebileceğimi belirlersen en azından çalışıp geçmeye çalışırım.”
Tang Yue: “Tamam. Önce sınavların zorluklarını ve sınav dönemlerini yazalım önce. Ardından sizin için genel bir plan oluşturacağım. İlerledikçe planı gözden geçiririz.”
Yue Fei: “Tamam. Bu arada, yemek yediniz mi? Size bir kase erişte hazırlayayım mı?”
Tang Yue: “Teşekkür ederim ama ben gelmeden önce şirkette yemiştim.”
“Ah, peki madem.”
―
Burada nadiren kalıyordu ve çalışma odasında su sebili yoktu. Chen Teyze de çoktan evine döndüğünden Gu Wei su içmek için odadan çıkmak zorunda kalmıştı.
Oturma odasında Tang Yue başını eğmiş, matematik problemlerini Yue Fei’ye açıklamaya çalışıyordu. Yue Fei oturduğu yerden problemin çözümü doğru düzgün göremiyordu. Böylece Tang Yue’ye doğru yaklaşmıştı ve problemi beraber incelemeye başlamışlardı.
Hem o hem de Tang Yue probleme o kadar odaklanmışlardı ki, ne kadar yakın olduklarının farkında değillerdi.
Bu nedenle Gu Wei dışarı çıkar çıkmaz ikisinin birbirine çok yakın olduğunu gördü.
Kaşlarını çattığı anda, yabani reçine hafif bir soğuk rüzgarla beraber odaya yayıldı.
Tang Yue kendisine doğru gelmekte olan tehdidi sezince tüyleri diken diken oldu ve bakmak için başını çevirdiğini anda patronunun buz gibi gözleriyle karşılaştı.
Yue Fei neler olduğunu bilmiyordu. Tang Yue’nin tuhaflığını fark edince o da arkasını döndü ve Gu Wei’yi gördü. Gu Wei’nin elinde boş bir bardak vardı. Belli ki su içmek için odadan çıkmıştı. Böylece Yue Fei ayağa kalktı ve bardağı elinden aldı.
“Su mu içecektin? Ben sana koyarım.”
Yue Fei mutfağa girdi. Oturma odasında sadece iki alfa kalmıştı ve Gu Wei’nin feromonları Tang Yue’nin üzerinde büyük bir baskı oluşturuyordu.
Tang Yue dikkatli bir şekilde, “Başkan Gu?” dedi.
Bay Gu’yu en son bu kadar kızgın gördüğünde, altı ay önceydi ve bir anlaşma sırasındaydı.
Biraz aşırıya kaçtığını fark etmiş gibi görünüyordu, Gu Wei feromonlarını geri çekti ve Tang Yue’ye, “Bugünlük geri dönebilirsin,” dedi.
Tang Yue: “Tamam, o zaman görüşürüz Başkan Qu.”
Yue Fei odaya geldiğinde su almaya gittiği sırada öğretmeninin ortadan kaybolduğunu gördü.
Yue Fei, Gu Wei’nin bardağını tutarken, “Sekreter Tang neden gitti?” diye sordu.
Gu Wei: “Acil bir işi çıktı.”
Yue Fei yaklaştı ve bardağı ona verdi.
“Tamam o halde, ben kendim ders çalışırım.”
Gu Wei bardağı aldı ama çalışma odasına geri dönmedi.
Yue Fei halının üzerine oturdu ve arkasında hiçbir hareket olmadığını fark edince arkasına döndü. Gu Wei’nin olduğu yerde durduğunu görünce, “Ne oldu?” diye sordu.
“Önümüzdeki ay, Uluslararası Berlin Üniversitesi Mezunlar Derneği beni okula davet edecek,” dedi Gu Wei aniden.
“Ah!”
“Çünkü Berlin’deki en genç doktora mezunuyum.”
Yue Fei şaşırmıştı, bunu gerçekten bilmiyordu!
“Seninle gelmeli miyim?”
Gu Wei: “Eğer istersen.”
Yue Fei aniden tepki verdi, Gu Wei, Tang Yue’den daha iyi bir öğretmen seçimi olmaz mıydı?
Yue Fei, gözlerinde parıltıyla Gu Wei’ye baktı, “Şu anda müsait misin? Anlamadığım birkaç soru var da, çözmeme yardım edebilir misin?”
Gu Wei elini cebine koydu, tükürüğünü yuttu ve sakin olmaya çalıştı, “Tabii.”