İçeriğe geç
Home » I Got Bitten After Transmigrating into a Pseudo-Beta 27. Bölüm

I Got Bitten After Transmigrating into a Pseudo-Beta 27. Bölüm

Ertesi gün yemek masasında sanki dün gece hiçbir şey olmamış gibi mutlu mesut yemeklerini yediler.

Yue Fei yemekten sonra, “Danışmanım sabah bana mesaj gönderip soruşturmanın sonuçlandığını söyledi. Masum olduğum kanıtlandığı için istediğim zaman okula dönebilir ve derslerime devam edebilirim,” dedi.

Gu Wei başını salladı, “Ne zaman geri dönmek istiyorsun?”

Yue Fei: “Neredeyse hafta sonu geldi zaten. Gelecek pazartesi döneceğim.”

Gu Wei kaşlarını kaldırdı, “Derslerinden geri kalmış olmayacak mısın?”

“Ara sınavlarda epey ilerleme kaydettim. Ortalamam yetmişin üzerinde. Birkaç gün dersleri kaçırsam da bir şey olmaz. Zaten hocalar derste sürekli PowerPoint slaytlarını okuyorlar.” 

Yue Fei, Gu Wei’nin ona tepeden baktığını hissediyordu. Sonuçta kitaba ışınlanmadan önce bu dersleri hiç almamıştı. Bu yüzden son haftalarını hep derslere yetişmeye çalışmakla geçirmişti. Sonuçları fena sayılmazdı ama yine de onun için utanç vericiydi.

Gu Wei yetmiş puanın övgüye değer olduğunu düşünmüyordu ama Yue Fei sanki övgü bekliyormuş gibi bakıyordu. Böylece, “Önceki puanlarına göre gerçekten de gelişme kaydettin,” demeden edemedi.

Yue Fei’nin dudaklarının köşeleri kıvrıldı, “Bence de gelişme kaydettim.”

“Böyle kısa bir çalışmayla bu kadar başarılı olduysan final haftanda çok daha iyi sonuçlar alırsın. Hatta belki de burs bile kazanabilirsin,” dedi Gu Wei aniden.

Yue Fei bunu duyunca neredeyse boğulacaktı, “Ah… bu…duruma göre değişir.”

Gu Wei: “Kendine güvenmiyor musun?”

Bu, kendine güvenerek yapılabilecek bir şey miydi ki? Burs kazanmak okuldaki sıralamayla ilgiliydi ve sınıfındaki herkes oldukça rekabetçiydi.

Yue Fei, Gu Wei’nin kasten başına çorap örmeye çalıştığını hissediyordu.

Yue Fei’nin suspus olduğunu görünce Gu Wei hafifçe kıkırdadı.

Kaşları seğiren Yue Fei, Gu Wei’nin öğrenme yeteneğini küçümsediğinden şüpheleniyordu. İlaveten Gu Wei’nin önceki gece onunla alay ettiğini anımsadı ve kafa derisi anında karıncalanmaya başladı, “Sıkı çalıştığım sürece burs almak çocuk oyuncağı.”

Önceki sınav sonuçları kötüydü çünkü sıkı çalışmamıştı!

“O halde iyi haberlerini bekliyorum,” dedi Gu Wei.

Bunu söyledikten sonra yemek çubuklarını bıraktı ve ağzının kenarlarını peçeteyle sildi, “Şimdi şirkete gitmem gerek.”

Ancak Gu Wei işe gittiğinde Yue Fei’nin aklı başına gelmişti. Neden onun ders çalışma yeteneklerini hafife alıyordu ki? Bursu alıp almamasının Gu Wei ile bir ilgisi yoktu sonuçta, değil mi?

Gu Wei bilerek yapmış olmalıydı. Yue Fei, Gu Wei’ye kıyasla çok tecrübesiz olduğunu düşünüyordu….

Böyle düşünse de madem Gu Wei’nin önünde bursu kazanacağını söylemişti, o halde kazanacaktı. Burs almak o kadar da zor olamazdı zaten, değil mi? Ayrıca birinci olmak zorunda da değildi, üçüncü olsa da burs alabiliyordu.

Kahvaltıdan sonra, Yue Fei okul çantasını aldı, Chen Teyze’ye dışarı çıkacağını haber verdi ve derslere katılmak için okula geri döndü.

Okula varır varmaz oda arkadaşları hemen etrafını sardı.

Zhao Zhi en heyecanlısıydı, “Dostum, seni şikayet eden salağın dekanın oğlu olduğunu daha yeni öğrendim.”

Yue Fei: “Kimden duydun?”

“Jian Yi söyledi,” dedi başka bir oda arkadaşı, “Her gün yurt odamıza geliyor ve ne zaman döneceğini soruyor.”

“Bence de bu oldukça garip. Siz sevgiliyken onu hiç bu kadar sık görmemiştim. Ayrıldıktan sonra nedense çok ilgili davranıyor, hatta bize bir keresinde yemek bile getirdi.”

Yue Fei bunu duyunca kaşlarını çattı, “Kabul etmediniz, değil mi?”

Zhao Zhi: “Hayır tabii ki de, biz senin tarafındayız.”

Yue Fei güldü, “Teşekkürler, bugün öğle yemeği benden.”

Aniden arkalarından bir ses geldi, “Yue Fei.”

Yue Fei ilk başta duymadı ama yanındaki oda arkadaşı kolunu çekince birinin ona seslendiğini anladı.

Yue Fei, Tang Xi’yi hiç görmemişti, bu yüzden önündeki ufak tefek omegayı görünce tanıyamamıştı.

“Bana mı seslendin?”

Tang Xi bakışlarını kaçırdı ve yavaşça başını salladı, “Senden özür dilemek için buradayım. Kopya çektiğine dair sana iftira atmamalı ve forumda dedikodu yaymamalıydım. Özür dilerim, umarım beni affedersin.”

Onun dediklerini duyduklarında Yue Fei’nin yanında olan oda arkadaşları kollarını göğüslerinde kavuşturarak savunma pozisyonuna geçtiler, “Sen Tang Xi misin?”

Böylesine ufak tefek biri nasıl olur da öylesine kötü düşüncelere sahip olabilirdi ki?

Tang Xi ağzını büzdü ve hiçbir şey söylemedi.

Yue Fei de ona baktı.

Yue Fei ona yaklaştı, “Bir şeyi merak ediyorum, bunu neden yaptın?”

O yaklaşırken, Tang Xi bilinçsizce bir adım geri attı ve ancak o zaman Yue Fei durdu.

Tang Xi dişlerini gıcırdattı, “Ben Xinchen’in arkadaşıyım. Ona layık olmadığın halde hala Jian Yi’nin peşinden koşmana tahammül edemedim. Xinchen’i işaretlemiş olmasına rağmen kalbinde hala sen vardın.”

Yue Fei nedense onu anlayamıyordu, “Ondan ayrılan bendim, ne zaman peşinden koştum? Kalbinde hala benim olduğunu söyledin, bu o zaman onun kendi sorunu değil mi? Neden gidip Jian Yi’ye hesap sormak yerine hıncını benden çıkarmaya kalktın?”

Tang Xi başını eğdi, “Her neyse, artık çok daha iyi bir sosyal statüdesin. Babam senden özür dilemezsem mahvolacağımızı söyledi. Bu yüzden ben de senden özür dilemeye geldim. Eğer benimle ilgili bir rahatsızlığın varsa intikamını benden al, babamdan değil.”

Yue Fei’nin kafası soru işaretleriyle doluydu.

Zhao Zhi daha fazla dayanamayıp herkesin merak ettiği o soruyu sordu, “Kafanda bazı tahtalar mı eksik senin?”

Yue Fei o kadar sinirliydi ki, ağzından alev püskürecekmiş gibi hissediyordu, “Hala zeytinyağı gibi üste mi çıkıyorsun?”

Tang Xi: “Notların hep kötüydü ve derslerden zar zor geçiyordun. Fakat ortalaman bir anda on kat arttı. Senden şüphelenmem gayet normal değil mi?”

Yue Fei: “Sence bir insan sınavlarını geçebilmek için gecesini gündüzüne katıp çalışmış olamaz mı yani? Ayrıca, neden benim notlarımla bu kadar ilgileniyorsun? Geçen dönem notlarım kötüydü, değil mi? Ama Yin Xinchen ve Jian Yi’nin olayı bu dönem gerçekleşmedi mi? Neden ta geçen dönemden beri benimle bu kadar ilgileniyorsun?”

Tang Xi’nin yüzünde bir panik belirdi, “Ben, ben ancak araştırdıktan sonra öğrendim.”

Orijinal kitapta Tang Xi, Yin Xinchen’in arkadaşı olarak sadece birkaç kez ortaya çıkıyordu. Yue Fei’nin zihninde bu karakterle ilgili herhangi bir izlenim yoktu. Ancak o anda bunu düşününce, birden Tang Xi’nin her ortaya çıkışının, genellikle Yin Xinchen ve Jian Yi’nin tartıştığı zaman olduğunu fark etti.

“Yoksa sen aslında Jian Yi’ye mi aşıksın?” dedi Yue Fei ve o anda etrafta onları izleyen öğrencilerin fısıltıları sessizleşti.

Tang Xi, yüzünde karmaşık bir ifadeyle donakaldı. İlk başta gerçeğin ortaya çıkması endişesiyle paniklese de hemen öfkelendi. Acımasız gözlerle Yue Fei’ye doğru yaklaştı, “Saçmalıyorsun! Sana kopya iftirası attım diye beni dava etmeye kalktın ama aslında yaşlı bir adamın metresisin ve bunu kimse bilmiyor, değil mi? Burada dikilip bana gururluymuşsun gibi ders verme hakkını nereden buluyorsun? Senden özür falan dilemiyorum. Dava edeceksen de, et gitsin.”

Tang Xi konuşmasını bitirdikten sonra arkasını döndü ve gitmek istedi ama sınıfın kapısında duran kişiyi görünce afallayıp kaldı. Birkaç saniye sonra kendisine geldi ve kaçarak uzaklaştı.

Kapıda duran Yin Xinchen, diğerlerinin söylediklerini duyduktan sonra oraya koşarak gelmişti.

Diğerleri de Yin Xinchen’in gelişini fark ettiler ve hiçbir şey olmamış gibi davranarak bakışlarını başka yöne çevirdiler.

Yue Fei hala Tang Xi’nin ona söylediği yaşlı adamın metresi olma lafından dolayı şoktaydı ve Yin Xinchen’i gördüğünde tepki verememişti.

Başkalarının gözünde Yin Xinchen’e karşı kayıtsızmış gibi görünüyordu.

Yin Xinchen, Tang Xi’nin peşinden gitmek yerine Yue Fei’ye yaklaştı, “Az önce öyle söylemek istemedi. Ben senden onun adına özür dilerim. Özür mektubunu sosyal medyadan yayınlamasını sağlayacağım. Lütfen onun kusuruna bakma.”

Konuştuktan sonra, Yin Xinchen döndü ve oradan ayrıldı.

Zhao Zhi iç çekerek Yue Fei’nin kolunu dürttü, “Yin Xinchen’in böyle davranmasını hiç beklemiyordum….yani….”

Bir anlığına doğru kelimeleri bulamamıştı.

Yanındaki oda arkadaşı aniden, “Hassiktir,” dedi.

Zhao Zhi: “Cidden hassiktir, ne diyeceğimi bilemiyorum.”

“Tang Xi cidden Jian Yi’ye aşıksa, o zaman Yin Xinchen’e biraz acırım.”

“Zaten epey acınası durumda. Kızışma döneminde Jian Yi tarafından işaretlenmiş olsa da Jian Yi onu sevmiyor.”

“Dostum, o konuyu hiç açma bile. Fei Fei’mizin Jian Yi’den ayrılma sebebi o.”

Yue Fei: “Yin Xinchen’in hatası değildi, onu suçlamıyorum.”

Zhao Zhi afallamıştı, “Neden bir anda etrafına ilahi bir ışık yayılmaya başladı?”

“Kaybol.”

Herkesin teker teker ayrıldığını görünce dedikodu için gelen seyirciler de yavaş yavaş dağıldı.

Zhao Zhi, Yue Fei’ye, “Tang Xi sana yaşlı bir adamın metresi derken neyi kastediyordu?” diye sordu.

Yue Fei ona baktı, “Sence?”

Zhao Zhi: “Yoksa babanı sugar daddy falan mı sanıyor? Ailenin varlıklı olduğunu hatırlıyorum.”

Yue Fei gözlerini devirdi, “Bilemiyorum artık, bana kopya itirafı atan birinin söylediği saçmalıkları neden ciddiye alıyorsun ki?”

“Sırrı açığa çıktı diye öfkelenmemiş miydi? Zhao Zhi, cidden ona inandın mı?”

“Salak.”

“Sikeyim ya, ben sadece bazı aptalların bunu Yue Fei’miz hakkında dedikodu yaymak için kullanmasından korkuyorum!”

“O salağın sözlerine inanan da salaktır.”

“Aynen öyle.”

Yue Fei gülümseyerek bir kenarda durdu ve bir süre yaygara koparmalarını izledi. Ardından kapıya doğru döndü ama kalbinde tarif edilemez bir duygu vardı.

Öyle görünüyordu ki Tang Xi sahiden de Jian Yi’ye aşıktı. Ona karşı kötülük yapma nedeni aslında Yin Xinchen değil, kendi bencilliğiydi. Buna rağmen Yin Xinchen, Gu Wei’den alacağı iyilik borcunu Tang Xi için harcamıştı.

Gu Wei gece Nanwan Xiang bölgesine döndü. Ev tamamen karanlıktı. Işığı açtıktan sonra mutfağa gitti ve gayet düzenli olduğunu gördü. Belli ki evde kimse yoktu.

Gu Wei güldü, “Cidden sıkı çalışmak için okula geri mi dönmüş?”

Oturma odasındaki ışığı yaktı, kanepeye oturdu, kravatını gevşetti ve telefonu açtı. Ne yazık ki hiç mesaj gelmemişti.

Yue Fei haber bile vermeden okula geri dönmüştü.

Gu Wei, Yue Fei’ye bir mesaj gönderdi.

Gu Wei: Neredesin?

Cevap beklerken, Gu Wei kanepeye uzandı ve dinlendirmek için gözlerini kapadı.

Çok geçmeden telefonuna bildirim geldi.

Yue Fei: Okuldayım, kütüphanede çalışıyorum

Gu Wei hafifçe güldü: Kolay gelsin.

Yue Fei: 🤗

Açıkça kendi mezarını kazdığını gören Gu Wei bu kez taktik değiştirdi: Nanwan Xiang bölgesine geldim ama evde yiyecek yemek yok.

Yue Fei: Ah, Chen Teyze bana yemek yapmak için gelmişti.

Gu Wei:

Yue Fei: Tang Yue’den sana yiyecek bir şeyler getirmesini iste.

Gu Wei: Mesai saatleri dışında çalışanımı rahatsız edemem.

Tang Yue bu cümleyi görseydi muhtemelen otobüste gençlerin telefon ekranlarına bakan dedeler gibi şaşırıp kalırdı.

Yue Fei: O zaman dışarıdan sipariş edebilirsin.

Yue Fei umursamıyordu bile, Gu Wei acınası davranmanın faydasız olduğunu biliyordu: Pekala, sana kolay gelsin madem. Derslerine sıkıca çalış.

Yue Fei: 😊 Tamam

Konuşmayı bitirdikten sonra, Gu Wei yiyecek bir şeyler bulabilmek için mutfağa gitmek yerine ikinci kattaki çalışma odasına çıktı ve çalışmaya devam etti.

Yaklaşık yarım saat sonra, cep telefonu aniden çaldı. Ekranda tanımadığı bir numara vardı.

“Alo, yemek siparişinizi getirmiştim?”

“……” Gu Wei bir anlığına şaşırmıştı, “Sanırım yanlış numarayı aradınız, ben yemek sipariş etmemiştim.”

Telefonu kapattı ama telefon tekrar titredi.

“Doğru numarayı aradığımdan eminim, Bay Yue değil misiniz?”

“……” Bu evde sadece bir Bay Yue vardı, Gu Wei hemen anlamıştı, “Bir dakika bekleyin.”

Yemeği aldığında Gu Wei bir fotoğraf çekti ve Yue Fei’ye gönderdi.

Gu Wei: Siparişin.

Yue Fei: Ah, sipariş verirken adresi yanlış girdim herhalde. Sen ye de bari ziyan olmasın. Ben tekrar sipariş veririm.

Gu Wei: Chen Teyze sana yemek yapmamış mıydı?

Yue Fei: Geç saatlerde karnım acıkırsa diye sipariş etmiştim.

Gu Wei paketteki yiyeceklere baktı. Yue Fei bu kadar yemeği tek başına bitiremezdi. Ona akşam yemeği sipariş etmişti ve bir bahane uydurmaya çalışıyordu.

Fast food yeme gibi bir alışkanlığı yoktu. Ama bazen zamanı dar olduğunda sekreteri onun için yemek kutusu sipariş ederdi.

Paketi büyük bir ilgiyle açan Gu Wei, yemeğin fotoğrafını çekip gruba gönderdi.

Gu Wei: Akşam yemeği [Resim]

Gu Wei gruba nadiren günlük yaşamında resim çekip atardı. Bu yüzden gruptaki kişiler bu mesajı gördüklerinde yanlış gördüklerini düşünmüşlerdi.

Birisi hızlıca cevap verdi.

Gu Weî : Gu Grubu iflas mı ediyor?

Gu Qiao: Olamaz, olamaz, San Ge neden böyle bir yemek yiyorsun?

Tang Yue: Patron bizi de acıktırmaya çalışıyor, aniden midem kazındı

He Yinyin: Xiao Fei mi aldı?

Kişi 1: Resme iki kez baktım, bu sokak yemeği satan dükkanlardan birinin yemeği

Kişi 2: Bu, yarın bazı borsaların yükseleceği anlamına mı geliyor?

Kişi 3: Gu Grubu yatırımlarını değiştirecek mi?

Gu Wei mesajları okumadı ve akşam yemeğini bitirip bir süre çalıştıktan sonra doğruca üçüncü kattaki açık yüzme havuzuna gitti.

Gu Wei: [Resim]

Yue Fei hemen cevap vermedi.

Gu Wei, havuzda iki tur yüzmeyi bitirdikten sonra Yue Fei’den bir mesaj aldı.

Yue Fei: Şu anda ders çalışmaya çalışıyorum, neden bana böyle resim atıp duruyorsun?

Gu Wei: Çok çalışıp çalışmadığını ve telefonla oynayıp oynamadığını kontrol ediyordum.

Yue Fei onu pataklamak istiyordu: ……..

Yue Fei’ye sataştıktan sonra, Gu Wei duş aldı ve iyi bir ruh hali içinde ikinci kattaki çalışma odasına geri dönerek çalışmaya devam etti.

Gece geç vakte kadar kendisini işe gömdü ve tam uyumak üzereyken, Yue Fei’nin bir mesaj daha göndermiş olduğunu fark etti.

Yue Fei: Üçüncü katta mı duş alıyorsun?

Mesaj iki saat öncesine aitti. Gu Wei, onun bu mesajla ne demek istediğini anlamasa da yine de cevap verdi.

Gu Wei: Evet. Bir şey mi oldu?

Yue Fei çabucak cevap verdi: Hayır.

Gu Wei: Bundan sonra eğer yüzmek istersen buraya gelebilirsin.

Yue Fei: Yüzme bilmiyorum.

Gu Wei hemen hatırladı: Unutmuşum, şimdi uyuyacak mısın?

Yue Fei: Uyumak üzereyken senin mesajın yüzünden uyandım.

Gu Wei: O zaman mesajlarına daha fazla cevap vermeyeceğim, hadi gidip uyu. 

Yue Fei:

Gu Wei daha fazla cevap vermedi.

Yurtta, Yue Fei yatakta kıvrılmış şekilde telefonunun ekranına bakıyor ve daha önce çekmiş olduğu havuz fotoğraflarını inceliyordu. Oradaki camdan duşa kabinin de fotoğrafını çekmişti. Gu Wei’nin içinde duş aldığını hayal etmekten kendini alamıyordu.

Şeyyyyyyyy…..Neden böyle bir şeyin hayalini kuruyordu ki???

Yue Fei hafta sonu Nanwan Xiang bölgesine döndü ama Gu Wei bir iş gezisindeydi. Kimse onun ne yaptığını görmese de Yue Fei burs kazanacağını söylediği için üstünde bir sorumluluk hissediyordu ve gönlünce takılamıyordu. Bu yüzden kendisini zorladı ve çalışma odasında ders çalıştı.

Aslında, Gu Wei’nin gazlaması olmasa da iyi notlar almak istiyordu. Bu yüzden zamanının çoğunu ders çalışmak için harcıyordu.

Bayağıdır ailesinin evine gitmediğinden Yue Luo ve Yue Ling onu çok özlemişlerdi ve ders çalıştığını duyunca ikisi de oraya gelmek için yaygara koparmıştı.

Onlara karşı koyamayan Yue Fei, Gu Wei’nin rızasını aldıktan sonra gelmelerine izin verdi.

Cumartesi akşamı, Chen Teyze önceden bazı atıştırmalıklar yapmış ve onları mutfağa koymuştu. Ardından da Yue Fei’ye bu atıştırmalıkları kardeşleri için yaptığını söylemişti.

Onun bu ince davranışından etkilenen Yue Fei’yse, maaşına zam yapsın diye Gu Wei’yi ikna etmeye çalışmıştı.

Yue Fei: Chen Teyze benim için yemek pişiriyor, bu yüzden maaşına yapılacak zammı ben ödeyeceğim

Gu Wei: Anladım, Tang Yue’ye söyleyeceğim, bunun için endişelenmene gerek yok.

Eskiden Yue Fei ne zaman Gu Wei’den bir şey istese, karşılığında sürekli Tang Yue’ye söylemesi gerektiği cevabını alıyordu ama şu anda durum tam tersiydi. Yue Fei, neden Tang Yue’nin uzaklaştırıldığını merak ediyordu. Belki de aralarında oluşacak bir şüpheden kaçınmak içindi, aksi takdirde bunu açıklayacak başka bir şey bulamıyordu.

Tang Yue ondan hoşlanıyordu ve Gu Wei de bunu fark etmişti. Aralarındaki anlaşmayı bozacağından korktuğu için de Tang Yue’yi uzaklaştırmıştı. Yue Fei yerini biliyor olmasaydı, bu düşüncesinin doğru olup olmadığını Gu Wei’ye sorabilirdi.

Yue Fei: Gerçekten de benim ödememi istemiyor musun?

Gu Wei: Hayır, doğum günüm yaklaşıyor. Paranı ona sakla

Yue Fei: ……

Nasıl bu kadar açık sözlü olabilirsin, en azından ima etmeye falan çalışsaydın?

Yue Fei nezaketten ötürü yanıt verdi: Pekala. Benim doğum günüm….

Gu Wei: 23 Kasım.

Yue Fei biraz şaşırmıştı: Nereden biliyorsun?

Gu Wei: Kimliğinde yazıyordu.

Yue Fei: Ah, doğru ya!

Ne tesadüftür ki, kitaptaki Yue Fei’nin ve kendisinin doğum günü aynıydı.

23 Kasım; Yue Fei ilk kez doğum gününü dört gözle bekliyordu.

Önceki doğum günlerinde hep yarı zamanlı işlerinde çalışıyor olurdu. Bir yaş daha büyüdüğünü fark etmesi genellikle birkaç gün sürerdi.

Ve bu yıl, her şey farklı olacaktı.

 


 

0 0 votes
Article Rating
Subscribe
Bildir
guest

0 Yorum
Eskiler
En Yeniler Beğenilenler
Inline Feedbacks
View all comments

You cannot copy content of this page

0
Would love your thoughts, please comment.x