İçeriğe geç
Home » I Got Bitten After Transmigrating into a Pseudo-Beta 33. Bölüm

I Got Bitten After Transmigrating into a Pseudo-Beta 33. Bölüm

Gu Wei son zamanlarda onun yanaklarını çimdiklemeyi epey seviyor gibiydi.

Yue Fei kaşlarını çattı, “Artık yanaklarımı çimdikleme.”

Gu Wei ona baktı, “Neden?”

Buna nasıl cevap verecekti ki? Yue Fei bir süre düşündükten sonra mantıklı bir sebep bulamadı, “Sürekli çimdiklediğin için yüzüm şekil değiştirdi.”

Gu Wei kaşlarını kaldırdı ve yukarı bakması için Yue Fei’nin çenesini tuttu. Yüzüne baktıktan sonra, “Bir değişiklik yok,” dedi.

“…” Yue Fei dişlerini gıcırdattı ve dezavantajlı olduğunu hissetti, “Sen neden yanaklarımı çimdikleyip duruyorsun?”

Gu Wei gözlerini kıstı, “Çok tombul, insanın çimdikleyesi geliyor.”

Şoför koltuğundaki Tang Yue kendini tutamadı, “Pfft.”

Gu Wei hafifçe önüne bir bakış attığı anda Tang Yue hemen dikkatini önündeki yola verdi ve araba sürmeye devam etti. Şu anda sadece bir şofördü ve hiçbir şey duymamıştı.

Yue Fei dudaklarını büzdü ve çenesini tutan eli aşağı indirdi. Ardından aynısını ona yapmak için elini Gu Wei’nin yanağına doğru uzattı. 

Onun hareketini fark eden Gu Wei’nin bakışları tekrar Yue Fei’ye kaydı ve Yue Fei o anda onun gözbebeklerinde kendi yansımasını gördü. Uzattığı eliyle Gu Wei’nin yanağını sert bir şekilde çimdikleme niyetindeydi ama bir süre tereddüt ettikten sonra yanlışlıkla yanağını okşadı.

“….” Yue Fei eline baktı ve hemen oracıkta kolunu kesmek istedi.

Gu Wei de biraz şaşırmıştı. Bir anlık şoktan sonra Yue Fei’nin öfkeli bakışlarını gördü ve dayanamayıp gülümsedi, “Dokunmak istiyorsan, doğrudan söyleyebilirsin.”

Yue Fei’nin ona karşı çıkacak enerjisi yoktu. Bu yüzden sadece pencereden dışarı bakmak için başını çevirdi ve dokunmak istemediğini hareketleriyle ima etti.

Üç günlük tatilin ardından Yue Fei Nanwan Xiang bölgesine döner dönmez aceleyle ders çalışmaya koyuldu.

Gu Wei de çalışma odasında kendi işlerini hallediyordu.

Gu Wei saat dokuzda çalışma odasından çıktı ve Yue Fei’nin çalışma odasındaki ışığın yandığını görünce kapıyı çaldı.

İçeriden Yue Fei’nin sesi geldi, “İçeri gelebilirsin.”

Gu Wei kapıyı açtı ve Yue Fei’nin kitaplara gömüldüğünü görünce, “Yüzmek ister misin?” diye sordu.

Yue Fei kitap yığınından başını kaldırdı, “Üst katta mı?”

Gu Wei omuzlarını kapı çerçevesine dayadı ve başını salladı.

Dönüş yolunda arabada olanları düşününce, yüzme konusunda biraz heyecanlı olmasına rağmen Yue Fei reddetmeyi seçti, “Hayır.” Gu Wei’ye bakmaktan hala biraz utanıyordu…

Yüzme bilmediği için yukarı çıkmak istemediğini düşünen Gu Wei yumuşak bir şekilde, “Sana öğretebilirim,” dedi.

Onun söylediklerini duyan Yue Fei, anında utancının üstesinden geldi, “Tamam, bekle geliyorum!”

Kalemi fırlatan Yue Fei, mayolarını ve gözlüklerini bulmak için odasına geri döndü. Ardından hazırlanır hazırlanmaz odasından fırladı.

“Hazırım!”

Yue Fei’nin beyaz teni ışığın altında göz kamaştırıcı görünüyordu ama havuz gözlüğü taktığından karşısındaki adamın göz bebeklerinin titrediğini görememişti. Gu Wei’nin onu izlediğini ama tek bir kelime bile etmediğini fark edince Gu Wei’nin gözlerine doğru elini sallamadan edemedi, “Ne oldu?”

Yue Fei bir kez daha o tanıdık çam kokusunu aldı. Bu adam yüzerken bile mi parfüm sıkıyordu…Yue Fei, Gu Wei’nin bu zarifliğini bir türlü anlayamıyordu.

Yabani reçine feromonları kontrolünü kaybetmeden önce Gu Wei hiçbir şey söylemeden alt dudağını yaladı ve Yue Fei’nin yanından geçerek onun odasına girdikten sonra dolaptan bir tane tişört çıkardı.

“Hava soğuk, üstüne bunu giy.”

Beyaz tişört başının üzerinden uçtu ve Yue Fei’nin çıplak vücudunu kapladı.

Açık yüzme havuzu geceleri gerçekten de çok soğuktu ve çıplak ayakla zemine basan Yue Fei aniden pişman olmuştu.

Işığın altında rüzgarla hafifçe dalgalanan havuz suyu, biraz başının dönmesine neden oldu.

Yue Fei, havuz suyuna bakarak başının döneceği bir gün olacağını asla düşünmemişti.

Gu Wei, sahiden de Yue Fei’nin yüzme koçu olmuş gibi görünüyordu, “Önce biraz ısınalım.”

Yue Fei: “Tamam.”

Isındıktan sonra Gu Wei tişörtünü çıkardı ve havuza daldı. Ardından havuzun kenarına doğru yüzerek elini Yue Fei’ye doğru uzattı, “Hadi gel.”

Yue Fei havuza gelmeden önceki tüm pozitifliğini kaybetmişti, “Yüzme bilmiyorum, nasıl gelebilirim ki?”

Onun direnişinin farkında olan Gu Wei bir süre düşündü ve sabırla ikna etmeye çalıştı, “Yüzme bu şekilde öğrenilir. Kendini rahat hissetmiyorsan önce ayaklarını suya sok ve alışmaya çalış.”

Yue Fei: “Peki sen ne yapacaksın?”

Gu Wei: “Ben önce bir tur yüzeceğim.”

Böylece Yue Fei havuzun yanına oturdu, bacaklarını aşağı sarkıttı ve ayaklarını suya soktu.

Su son derece soğuktu. Yue Fei, Gu Wei’nin tişört giymesini istemesinin ne kadar mantıklı olduğunu anlamıştı.

Suda bir süre kaldıktan sonra, Yue Fei gerginliğini üstünden attı ve ilgili bir şekilde ayaklarını çırpmaya başladı. 

Eğlenirken aniden havuzun dibindeki bir şey ayak bileğine dolandı ve Yue Fei aniden şaşkınlıktan çığlık atacaktı.

Neredeyse aynı anda, Gu Wei havuzun dibinden çıktı. Su sıçradığı için Yue Fei gözlerini kapadı ve gözlerini açtığı anda ayak bileğini tutan şeyin Gu Wei’nin büyük eli olduğunu fark etti. Gu Wei’nin elleri ayak bileğine göre çok büyüktü ve sanki azıcık güç uygulasa ayak bileğini kırabilecekmiş gibiydi.

Ayın mehtabı havuza yansırken, Gu Wei’nin suyla ıslanan çehresi göz kamaştırıyordu. Havuzun içinden çıkarken vücudu tıpkı Poseidon gibi görünüyordu.

Yue Fei onun görünüşüne aldanmamıştı. Yüzündeki suyu siler silmez yakınmaya başladı, “Neden beni korkutuyorsun?”

Bir tur yüzdükten sonra Gu Wei’nin nefesi biraz ağırlaşmıştı. Fakat Yue Fei’nin bileğini bırakmak yerine, aniden onu sertçe çekiverdi.

Yue Fei hazırlıksız yakalanarak öne doğru çekildi ve Gu Wei de havuzun kenarına doğru yaslandı.

Neredeyse suya düşecek olan Yue Fei, Gu Wei onu tekrar çekmeden önce ayaklarını geri çekti, “Bırak beni.”

Ancak Gu Wei onu bırakmadı, “Yüzme öğrenmek istemiyor musun? Havuz başında oturarak nasıl öğrenebilirsin ki?”

Yue Fei: “İyi de, hiçbir şey öğrenmeden suya atlarsam boğulmaz mıyım?”

Bunu duyan Gu Wei’nin elleri kaşındı ve Yue Fei’nin yanaklarını çimdiklemek istedi. Fakat onun ayak bileklerini bırakmak istemiyordu, “Ben yanındayım, boğulmana izin vermeyeceğim.”

Ne söylerse söylesin nafileydi. Yue Fei derin bir nefes aldı ve sağ ayağını kaldırdı, “Önce beni bırak.”

Kısa bir tereddütten sonra Gu Wei onun ayak bileğini serbest bıraktı.

Ne de olsa gerçekten de yüzmeyi öğrenmek istiyordu. Bu şekilde diretmesi onu yalan söylemiş gibi gösterecekti. Yue Fei dirsekleriyle havuzu destekledi ve kendini yavaşça suya bıraktı.

Yue Fei havuzun alt basamağına çıktı ve Gu Wei’ye, “Girdim işte!” dedi.

Onu gören Gu Wei’nin dudaklarının kenarları yukarı doğru kıvrıldı, “Aferin.”

Artık suda olduğu için tişört giymesinin bir anlamı yoktu. Yue Fei aniden tişörtünü çıkardı ve enerjik bir şekilde kenara doğru fırlattı.

“Evet, şimdi ne yapıyoruz?”

Gu Wei onun hareketlerinden dolayı çok eğleniyordu ama yine de ciddi bir şekilde öğretmeye başladı, “Önce derin bir nefes al, sonra çömelerek suyun içine gir ve nefesini tutabildiğin kadar tuttuktan sonra geri çık.”

Hiç de zor görünmüyordu. Yue Fei itaatkar bir şekilde derin bir nefes aldı, gözlerini kapadı ve ardından suyun içine daldı.

Lakin birkaç saniye sonra az önce suya dalan kişi aniden yukarı zıpladı ve gözleri kapalı şekilde öksürmeye başladı.

Kendisini buna psikolojik olarak hazırlamamıştı ve suya girer girmez nefesini bıraktığı için su yutmuştu.

Yumuşak saçları ıslanmış olan Yue Fei utanarak havuzun kenarına yaslandı.

Gu Wei ona doğru hareket etti ve sırtını sıvazlamak için elini kaldırdı ama Yue Fei’nin tenine dokunmadan elini geri çekti.

Yue Fei’nin tenindeki kristalimsi su damlaları boynundan sırtına, sırtından da hafif kalkık olan kalçalarına doğru kaydı. Gu Wei hemen bakışlarını başka yöne çevirdi, “Yüzmeyi öğrenirken birkaç yudum havuz suyu yutmak kaçınılmazdır. İlk kez başlayan herkes su yutar.”

Yue Fei’nin öksürmekten gözleri dolmuştu, “Öhö öhö öhö, cidden mi?”

Yue Fei’nin omuzlarında hafif bir titreme algılayan Gu Wei onu teselli etmeye çalıştı, “Evet. Bugünlük bu kadar yeter. Akşamları su çok soğuk oluyor. Başka bir gün yine öğretmeye devam edeceğim.”

Yue Fei yerinden kıpırdamadı, “Bir kere daha deneyeceğim.”

Gu Wei kaşlarını çattı.

Öksürüğü neredeyse yatışmış olan Yue Fei Gu Wei’ye baktı ve tekrarladı, “Bir kere daha deneyeceğim.”

Gu Wei, Yue Fei’nin kristal berraklığındaki gözlerine baktığında kendi yansımasını gördü, “Pekala.”

Birkaç denemeden sonra, Yue Fei artık havuzun dibinde iki dakika kalabiliyordu.

Sudan çıkan Yue Fei, biraz dinlenmek için havuzun kenarına uzandı. Gu Wei ona bir bakış attıktan sonra banyodan bir bornoz alıp geldi.

Kar beyazı bornoz Yue Fei’nin üstüne düştü ve vücudunu örttü.

“Gidip hemen duş al, ardından da erkenden uyu.”

Bornozun altından Yue Fei’nin sesi geldi, “Tamam.”

Yue Fei’nin hala hareket etmediğini gören Gu Wei kaşlarını kaldırdı, “Gitmediğine göre, benimle mi duş almak istiyorsun yoksa?”

Bunu duyan Yue Fei anında doğruldu, “Hemen gidiyorum.”

O anda Yue Fei’nin bakışları bir anlığına şeffaf camlı duşakabine yöneldi.

“Neden buraya böyle bir duşakabin yaptırma gereği duydun ki?” 

Gu Wei: “Böyle derken? Nasıl yani?”

“….Şeffaf,” dedi Yue Fei.

Gu Wei doğal bir tavırla açıkladı, “Çünkü buranın manzarası çok güzel.”

Yue Fei onu anlamaya çalışıyordu, “Çıplak ihtişamını sergilemek istemene yetecek kadar güzel yani, öyle mi?”

“…” Gu Wei sonunda onun ne düşündüğünü anladı ve gülmeden edemedi, “Ne o? Çıplak görünmekten mi korkuyorsun?”

Yue Fei bu soruya yanıt vermedi. Sonuçta vücudunu çıplak bir şekilde görebilecek tek kişi Gu Wei’ydi, neyden korkuyordu ki?

Ona sataşmaktan epey keyif alan Gu Wei, yanağını çimdiklemek için elini kaldırdı, “O zaman hayal kırıklığına uğrayacaksın. Çünkü duşakabinin perdesi var. Görünmek istemiyorsan perde moduna geçirebilirsin.” 

Yue Fei birdenbire kızardı ve parmakları bornozun köşesini sıkıca kavradı. Utançtan ayak parmakları bile kıvrılmıştı, “….Demek öyle.”

Gu Wei belirsiz şeylerden hiç hazzetmezdi. Bu nedenle miras meselesi çözülmeden önce kendisine başka belirsizlikler eklememekte kararlıydı. 

Tıpkı Yue Fei’nin beta olmasının bir zayıflık haline gelmesi gibi, Gu Wei bir zayıflığı kazanca dönüştürmekten kendini alıkoymuyordu.

ÇN: Burada bahsedilen zayıflık meselesi, Gu ailesindeki akrabaların beta olduğu için evliliklerini kabul etmeme durumları

Az önce onun beyaz ve ince tenini görüp, ayak bileklerine dokunduğunda kendisini dizginlemiş ve bornozu getirerek giymesine yardım etmişti.

Yabani reçine kokusunun etrafa ne zaman yayıldığını bilmeyen Yue Fei kalp atışlarının açıklanamaz bir şekilde hızlandığını hissetti. Sanki bu parfüm su ile karışınca daha güçlü bir hale gelmişti.

Yue Fei, “Ben odama gidip duş alacağım,” dedikten sonra Gu Wei’nin elinden bornozunun kuşağını çekti ve kaçıyormuşçasına yalın ayak bir şekilde aşağı indi.

Belki de kendi yanılsamaydı ama Gu Wei’nin gözlerinde bir arzu görmüş gibiydi.

Gu Wei duşunu alıp aşağı indiğinde Yue Fei’nin ona seslendiğini duydu.

“Erişte yaptım, hadi gel de ye.”

Aşağı inen Gu Wei, bir bakışta yemek masasındaki iki kase erişteyi gördü.

Elinde yemek çubuklarıyla mutfaktan çıkan Yue Fei, onun aşağı indiğini gördü ve gülümsedi, “Acıkmış olmalısın. Yüzme dersi için borcumu ödeyeyim dedim.”

Gu Wei kaşlarını kaldırdı. Yüzme dersi için istediği karşılık bu değildi.


 

0 0 votes
Article Rating
Subscribe
Bildir
guest

0 Yorum
Eskiler
En Yeniler Beğenilenler
Inline Feedbacks
View all comments

You cannot copy content of this page

0
Would love your thoughts, please comment.x