Yue Fei, sanki onun gümbür gümbür atan kalp atışlarını duyuyormuş gibi çenesini kaldırdı. Bu, yalnızca işaretin taklit edilmesiydi ve buna bile zar zor dayanabiliyordu. Peki ya gerçekten işaretlenirse ne olacaktı?
Yue Fei’nin hala farklılaşma döneminde olduğunu bilen Gu Wei, onu daha fazla yormaya cesaret edemiyordu. Dişlerini onun feromon bezlerinden uzaklaştırdıktan sonra boyunluğunu çözdü. Ardından da kucağındaki kişinin yanaklarından ter damladığını görünce teri silmek için elini kaldırdı.
Şakaklarındaki saçları terden sırılsıklam olan Yue Fei elleriyle yatağın başucunu tutmuştu ve nefesini düzenleyerek sakinleşmeye çalışıyordu.
Artık sabrının sınırına ulaşan Yue Fei, Gu Wei’yi itti ve acımasızca, “Git bu gece kanepede uyu,” dedi.
Ses tonunun kararlı olduğunu zanneden Yue Fei henüz fiziksel gücünü geri kazanamamıştı ve sesi sanki bir bebeğin mırıldanması gibi çıkmıştı.
Onu fazla zorladığını düşünen Gu Wei nazikçe karşılık verdi, “Pekala, sen de erkenden uyu.”
Ardından Gu Wei ayağa kalktı, oturma odasındaki kanepeye doğru yürüdü ve bir düğmeye bastı. Kanepenin arkası yavaşça devrildi ve küçük bir yatak şeklini aldı. Gu Wei uzandı ve Yue Fei’nin daha önce çıkardığı ince battaniyeyle üzerini örttü. Tatmin olmuş bir aslan gibi Yue Fei’nin sırtına bakıyor ve avını memnuniyetle koruyordu.
Yue Fei yumuşak ve rahat bir yatağın üzerinde tek başına yatıyordu. Yalancı işaretleme Yalancı işaret tüm enerjisini tüketmiş olacak ki, çok geçmeden uykuya daldı.
Ertesi gün Gu Wei uyandıktan sonra Yue Fei’nin hala uyuduğunu görünce onu uyandırmaya kıyamadı. Gidip üstünü giyindikten sonra odadan dışarı çıktı.
Lin Li, sabahın erken saatlerinde Gu Wei’yi beklemek için otelin girişine gelmişti.
Gu Wei dışarı çıkıp onu görünce hiçbir şey söylemedi ve doğrudan arabaya bindi.
“Şirkettekiler geri döneceğinizi duyunca çok mutlu oldular. Öğlen için başka bir planınız var mı? Sizin için şirkette bir öğle yemeği tertip ettim,” dedi Lin Li. Aslında önceki gece Gu Wei için hoş geldin partisi hazırlamıştı ancak Ge Xi’nin Gu Wei’yi rahatsız etmesini hiç beklememişti.
Gu Wei: “Akşam yapalım bu yemek işini.”
Yue Fei’nin öğlene kadar uyanıp uyanmayacağını bilmiyordu, ama akşamleyin birini gönderip Yue Fei’yi otelden aldırabilirdi.
Gu Wei, telefonunu açarken Lin Li’ye, “Özel bir program var mı?” diye sordu.
Normalde böyle formalitelerle pek ilgilenmeyen Gu Wei ilk kez beklenmedik bir şekilde partideki programı sormuştu. Lin Li, yetkinliğini göstermek için artık bir fırsat bulmuştu.
“Endişelenmeyin, ben gerekli tüm hazırlıkları yaptım.”
Gu Wei usulca ekledi, “Henüz bir düğün yapmadık ama eşim de benimle beraber geldi. Adı Yue Fei ve bu akşam o da partiye gelecek.”
Lin Li bir an afallayıp kaldı. Ge Xi’nin tahmini doğruydu. Başkan Gu’nun sahiden de bir omegası vardı!
Gu Wei, eşinin ortağının bir omega olduğunu söylemese de, Lin Li’ye göre Gu Wei gibi yüksek statüdeki biri ancak bir omegayla evlenirdi. Bu nedenle üstünde fazla düşünmeden Yue Fei’nin omega olduğuna kanaat getirmişti.
“Sorun değil, Bay Yue’nin de memnun olması için bazı düzenlemeler yapacağım.”
Gu Wei başını salladı. Lin Li’ye hâlâ güveniyordu, aksi takdirde tüm Matsu Adası’nı yönetmesine izin vermezdi.
Lin Li, küçük bir balıkçı köyündeki fakir bir aileden geliyordu; ancak kendi çabalarıyla, eğitimi ve becerileri sayesinde Gu Wei tarafından kabul görmüştü. Dürüstlüğünden hiçbir şey kaybetmeden çalışmaya devam etmiş ve köydeki anne babasını rahatça yaşamaları için Matsu Adası’na getirmişti. Gu Wei’nin Matsu Adası’nın yöneticisi olarak birçok yetenek arasından Lin Li’yi seçmesinin nedeni tam olarak buydu.
Havaalanındaki olaydan sonra Lin Li’yi iki yıldır görmediğini fark etmişti. Bu iki yılda Lin Li yavaş yavaş hırslarına yenik düşmeye başlamıştı anlaşılan. Gu Wei sinirlenmediğini ve hatta Lin Li’yi görevinden bile almamayı düşündüğünü söylese yalan söylemiş olurdu. Ama hislerine dayanarak bir şeylere karar verecek türden bir insan değildi, bu yüzden bugün şirkete yaptığı bu gezi Lin Li’nin ikinci şansıydı.
Yin Song Şirketi aslen adanın merkezindeki Qinquan’da bulunuyordu. Yenilikçi ve avangart dış tasarıma sahip şirket binası bugün Matsu Adası’nda vazgeçilmez bir turistik cazibe merkezi haline gelmişti.
Matsu Adası’nın son yıllardaki gelişiminden Gu Wei, Lin Li’nin çalışma azmini fark etmişti ve bu yüzden Lin Li’ye daha fazla fırsat vermeye istekliydi.
Şirketteki insanlara Başkan Gu’nun geleceği önceden bildirilmişti ve herkes hızlı adımlarla hazırlık yapmaktaydı.
Gu Wei asansörden indiği anda, ofisteki tüm çalışanlar ayağa kalkıp bir ağızdan, “Günaydın, Başkan Gu,” dediler.
Gu Wei gözlerini dahi kırpmadan dosdoğru toplantı odasına ilerledi ve kayıtsız bir tonla, “Asker taliminde değilsiniz, hepiniz işinizin başına dönün,” dedi.
Bu cümleden sonra ayakta olan çalışanların hepsi kaçacak delik aramaya başladı.
Lin Li, Gu Wei’yi takip etti ve çalışanlara elleriyle oturmalarını işaret etti, “İşinize devam edin. Departman müdürleri raporlarını sunmak için toplantı odasına gelsinler.”
Bir grup insan toplantı odasına geldikten sonra Gu Wei de yerine oturdu, “Vakit kaybetmeden toplantıya başlayabiliriz.”
―
Toplantı öğleden sonra saat üçe kadar bitmedi.
Beklendiği gibi, Gu Wei’nin Lin Li’nin yetenekleri hakkında endişelenmesine gerek yoktu. Tüm raporları dinledikten sonra, Gu Wei’nin yüzünde nihayet bir gülümseme belirmişti.
“Çabalarınızı takdir ediyorum,” dedi Gu Wei, ardından sandalyesinde doğruldu ve ellerini masaya koydu, “Geçen yıl elde ettiğiniz başarılar için minnettarım. Umarım bundan sonra da böyle azimle çalışmaya devam edersiniz.”
Toplantı salonunda alkış sesleri yükseldi.
“O halde bugünlük bu kadar.”
Lin Li ayağa kalktı, “Emeklerinize sağlık. Başkan Gu, herkes için yemek sipariş etti. Yemek yemek için ofise geri dönelim. Çalışmaya devam etmek için biraz enerji toplayalım.”
Toplantı nedeniyle mesai bitene dek aç karnına çalışmak zorunda kalacaklarını düşünüyorlardı. Bu yüzden Gu Wei’nin onlar için yemek sipariş ettiğini duyunca herkes sevinmişti.
“Teşekkürler Başkan Gu…”
Çalışanlar gittikten sonra Gu Wei, Lin Li’ye döndü, “Bu ay boyunca çalışanlara ikindi çayı ısmarlamak istiyorum. Oteli bilgilendir, her şeyi benim hesabıma yazsınlar.”
Lin Li başının arkasını kaşıdı, “Başkan Gu, bir ay çok fazla değil mi? Bir hafta da yeterdi.”
Gu Wei gülümsedi. Lin Li’nin uçaktan indikten sonraki performansından duyduğu memnuniyetsizlik tamamen kaybolmuştu, “Bunca yıl geçmesine rağmen hala cimrisin.”
Lin Li: “Para sizin cebinizden çıkacak olsa da, üzülmeden edemiyorum. Son birkaç yıldır tüm projeler için aynı fikirdeyim. Bazı projelerin oldukça iyi olduğunu düşünüyorum, ancak yatırımlarının büyük meblağlar olduğunu ve geri ödeme döngüsünün çok uzun sürdüğünü düşünüyorum. Fakat size bunlardan bahsetmeye cesaret edememiştim. Aynı parayı başka projelere yatırsanız, iki katı kar yapabilirsiniz. Gelgelelim Matsu Adası’na yatırım yapmak daha riskli…”
Kendi teklif planını sunmak üzere bu konuyu açtığını bilen Gu Wei gülse mi ağlasa mı bilemiyordu, “Tamam, herhangi bir projen varsa, inceleyeceğim. Ama projen uygun değilse, boşuna sunma.”
Lin Li: “Birkaç projem var. Rapor vermek için Çin’e döndüğümde size sunmayı planlıyordum. Buraya gelmeniz büyük şans, dosyaları sunmak için hemen ofisime gideceğim.”
Gu Wei: “O zaman ofisine gidelim.”
―
Yue Fei uyandığında öğle yemeği vakti çoktan geçmişti. Kaşlarını çatarak yataktan kalktı ve telefonundaki bildirim ışığının sürekli yanıp söndüğünü görünce telefonu açtı.
[Gu Wei’den üç cevapsız arama.]
Gu Wei: Akşam bir hoş geldin partisi olacak. Şoförden seni almasını isteyeceğim ve oraya birlikte gideceğiz.
Gu Wei: Hala kalkmadın mı?
Gu Wei: Yoksa iyi hissetmiyor musun?
Gu Wei: Uyanınca bana mesaj at.
―
Yue Fei, doğrudan Gu Wei’yi geri aramayı seçti.
Bip sesi yalnızca bir kez duyuldu ve karşı taraf hemen telefonu açtı.
Gu Wei kasıtlı olarak sesini alçalttı, “Uyandın mı?”
Yue Fei: “Evet.”
“Bir yerin ağrıyor mu?”
“Hayır.”
“Öyleyse oda servisinden odamıza yiyecek bir şeyler getirmesini isteyeceğim, aç mısın?”
“Birazcık.”
“Tamam oda servisini arayacağım.”
“Meşgulsen ben resepsiyonu ararım.”
“Meşgul değilim.”
O esnada Lin Li, Gu Wei’nin elindeki belgeleri aceleyle yere fırlatıp telefonla konuşmak için pencereye doğru yaklaştığını görmüştü.