İçeriğe geç
Home » I Got Bitten After Transmigrating into a Pseudo-Beta 44. Bölüm

I Got Bitten After Transmigrating into a Pseudo-Beta 44. Bölüm

Meşgul değildi…

Lin Li, Gu Wei’nin işkolik karakterine oldukça aşinaydı. Bu yüzden o an bu sözleri duyduğunda kulaklarına inanamamıştı. İşkolik olan Başkan Gu’ya bunu söyletmesi için Bay Yue’nin onun için çok özel olması gerekirdi.

Neyse ki Ge Xi gereğinden fazla bir şey yapmamıştı. Aksi takdirde, alfayı omegasının gözünün önünde baştan çıkarmaya çalışan bir omega konumuna düşmek çok utanç verici olurdu. Bay Yue, Ge Xi’yi orada küçük düşürmediğine göre, ailesi tarafından iyi yetiştirilmiş olmalıydı.

Gu Wei’nin telefonu hâlâ kapatmadığını gören Lin Li, sessizce Ge Xi’ye bir mesaj gönderdi.

Lin Li: Haklıymışsın. Başkan Gu ile birlikte gelen omega, sahiden de eşiymiş.

Ge Xi: Gördün mü işte, ben demiştim!

Lin Li: Şu andan itibaren çok çalışmaya başlamalı, zengin bir alfayla evlenmeyi aklından çıkarmalısın. Kendi ayaklarının üstünde durman gerek.

Ge Xi: Ben evliliği bir yatırım olarak görüyorum. Siz yaşlı moruklar bunu anlamazsınız.

Lin Li homurdandı. Bu çocuk giderken o çoktan dönüyordu.

Ge Xi, Lin Li’nin ağabeyinin oğluydu ve oldukça göz alıcı bir omegaydı. Çocukluğundan beri ailesi tarafından şımartılmıştı. Gelecekte zengin bir alfa bulmak istiyordu, çünkü gelecekte de hayatı hakkında endişelenmesi gerekmeyecekti ve ilaveten ailesine yardımcı olacaktı.

Ama en önemli sorun, Lin Li’nin ağabeyi sıradan bir balıkçı olmasıydı. Ge Xi, zengin ve bekar bir alfa ile nerede tanışabilirdi ki?

Ailede iyi durumda olan tek kişi Lin Li’ydi. Bu yüzden Ge Xi’yi doğrudan Matsu Adası’na göndermeye karar vermişti. Büyükanne ve büyükbabasına eşlik etme bahanesini kullanıyorlardı ama aslında Lin Li’nin ona zengin bir alfa bulmasını istiyorlardı.

Ağabeyi zamanında Lin Li’nin eğitim masraflarına yardım etmişti. Bu yüzden Lin Li onu reddedememişti.

Gu Wei ilk kez tatil için Matsu Adası’na gelmişti. Lin Li onun hem bekar hem de zengin olduğunu bildiğinden ikisinin arasını yapmaya karar vermişti ve Gu Wei’nin çoktan evlenmiş olduğunu hiç tahmin edememişti.

Akşamleyin, Bay Yue’den özür dilemek zorunda kalmıştı.

Lin Li, bir an düşündükten sonra Ge Xi’ye bir mesaj gönderdi.

Lin Li: Akşam, Başkan Gu ve Bay Yue için bir hoş geldin partisi hazırladım. Benimle partiye gel ve onlarla aranı düzelt.

Ge Xi: Tamam amca.

Belki de Yue Fei’nin telefondaki sesi yeni uyandığında pek enerjik gelmediği içindi ama Gu Wei, onunla biraz daha konuşmaya çalıştı ve onun herhangi bir rahatsızlık hissetmediğini onayladıktan sonra telefonu kapattı.

Ondan sadece yarım gün ayrı kalmıştı ama şimdiden onu çok özlemişti. Bu duygu onun için çok yeniydi ama rahatsız edici değildi. 

Aklında sevdiği kişi olan Gu Wei’nin belgeleri okuma hızı oldukça artmıştı.

Önerilen projeler hakkında kendi kararını verdikten sonra Gu Wei gözlerini kaldırdı ve Lin Li’ye baktı, “Bana kendi fikirlerinden bahset.”

Lin Li: “Aslında ben…”

İkili böylece toplantı odasında Yin Song’un son birkaç yıldaki gelişimini ve şirketi ilk kurdukları zamanları konuşarak eski günleri yad etti. Şirketi kurduktan sonra Gu Wei, Gu ailesine geri dönmüştü ve Yin Song tamamen Lin Li’ye kalmıştı.

Ancak Lin Li, pozisyonunun yüksek ama tehlikeli olduğunu açıkça biliyordu. Yin Song adına karar alma yetkisine sahip olsa da, en nihayetinde maaşlı bir çalışandı. Bir karar almadan önce projeleri Gu Wei’ye sunup onayını alması gerekiyordu. Ne de olsa Gu Wei her an onun yerini alabilirdi.

Bunca yıldan sonra, Lin Li de biraz yıpranmış hissediyordu. Çünkü her gün çok çalışıyordu ama karşılığında pek fazla mükâfat alamıyordu. Gu Wei’nin tatili için Matsu Adası’na yaptığı geziden yararlanan Lin Li, kendi çıkarları için küçük bir plan hazırlamıştı, bu yüzden Gu Wei ile buluşması için Ge Xi’yi getirmişti. 

Şansı yaver gitmezse Yin Song’a veda etmek durumunda kalabilirdi. 

Lin Li açıkça söylemese de, Gu Wei konuşma sırasında onun düşüncelerini anlamıştı. Her zaman astlarını nasıl adil bir şekilde ödüllendireceğini ve cezalandıracağını bilen bir patron olmuştu. Lin Li’nin projeler hakkındaki görüşleri kendisininkiyle neredeyse aynıydı ve ne olacağına karar vermişti.

“….Fikirlerine katılıyorum. Son birkaç yılda canla başla çalıştın. Yin Song’un bu kadar gelişmesinde büyük bir katkın var,” dedi Gu Wei gülümseyerek, “Yin Song’un yüzde beşlik payını hak ediyorsun.”

Bunu duyan Lin Li sevinçten havalara uçtu ve masanın elinde duran elleri titrerken tereddütle, “Başkan Gu, düşündüğüm şeyi mi kastediyorsunuz?” diye sordu.

“Aynı şeyi iki kez söylemeyeceğim,” dedi Gu Wei, ayağa kalktı ve toplantı odasının dışına çıktı, “Neredeyse vakit geldi. Ben eşimi almak için otele dönüyorum. Bana partinin yerini mesaj at.”

Lin Li: “Anlaşıldı, Başkan Gu!”

Otelde, Gu Wei’nin süitinden sorumlu yönetici onun için asansöre binmek üzere olduğunu görünce hemen ileri atıldı. Gu Wei ona baktı ve, “Uyandıktan sonra yemek yedi mi?” diye sordu.

Yönetici hemen rapor verdi, “Bay Yue oda servisini aramadı, ancak Bay Gu’dan emir aldıktan sonra yemekleri direkt odaya getirdik. Bay Yue biraz yedi ama görünüşe göre iştahı iyi değil.”

Yemekleri getirdiklerinde içerideki alfa feromonları yüzünden içeri girememişlerdi. Neyse ki beta bir çalışan onlardan önce içeri girip odanın havalandırmasını açmıştı.

Bu kadar güçlü bir feromonla karşılaşınca, oradaki herkes ikisinin önceki gece ne yaptıklarını anlamıştı.

Alfa ertesi gün kendi başına dışarı çıkmış ve omegasını yapayalnız bırakmıştı. Hal böyleyken omegası nasıl iyi bir ruh hali içinde olabilirdi ki?

Elbette, Bay Gu gibi başarılı bir kariyere sahip bir alfa, omegasına karşı pek de fazla düşünceli davranmazdı.

Gu Wei onların düşüncelerini bilmiyordu, bu yüzden raporu duyduğunda başını salladı, “Anlıyorum.”

Yue Fei pencerenin önünde dışarıyı seyrediyordu ve kontrol edilemeyecek kadar sinirli hissediyordu.

Sabah uyandığından beri böyleydi ve sebebini kendisi de bilmiyordu. Aslında etrafı dolaşmak için dışarı çıkmayı planlamıştı ancak o enerjiyi kendisinde bulamamıştı.

Kapı dışarıdan açıldı. Sesi duyduğunda Yue Fei başını çevirdi ve gelen kişinin Gu Wei olduğunu görünce etrafındaki havanın bir anda ışıldadığını hissetti.

“Nasıl erkenden geri döndün?”

Gu Wei gelişigüzel bir şekilde kravatını çıkararak Yue Fei’ye doğru yürüdü, “Seni partiye götürmek için geri geldim, burada tek başına ne yapıyorsun?”

Yue Fei: “…hiçbir şey.”

Yue Fei’nin feromonlarındaki dengesizliği fark eden Gu Wei, onun arkasına oturdu ve onu kollarının arasına çekti, “Sorun nedir?”

Bunun cevabını Yue Fei de bilmiyordu, “Hı?”

Yumuşak dudaklar Yue Fei’nin dudaklarına dokundu; Gu Wei, Yue Fei’nin feromonundaki olumsuz duyguları fark edince dudaklarını daha şiddetli öpmekten kendini alamadı.

“Neden moralin bozuk?”

Onun öpücüklerine alışmaya başlamıştı. Yue Fei itaatkar bir şekilde başını kaldırdı ve reçinenin tatlı baharı nazikçe sarmasına izin verdi. Önceden tatlı bahar feromonları mutlu bir şekilde etrafı sarardı ama bugün, Yue Fei’nin feromonu daha önce hiç olmadığı kadar sessizdi. 

Onda bir sorun olduğunu anlayan Gu Wei endişeyle Yue Fei’nin alnına dokundu ama neyse ki ateşi çıkmamıştı, “Bir yerin ağrıyor mu?”

Yue Fei gözlerini kapattı ve başını Gu Wei’nin omzuna gömdü, “Ensem biraz acıyor.”

Bunu duyan Gu Wei elini uzattı ve onun yakasını aşağı çektiği anda önceki gece ısırdığı yerin biraz kızarıp şiştiğini gördü. 

Gu Wei, soğuk parmaklarıyla dokunduğunda, Yue Fei’nin ensesindeki sıcaklık karşısında afallayıp kaldı, “Doktora bir sorayım.”

Yue Fei’nin gecikmiş farklılaşma dönemini bilen doktor şu anda başka bir ülkedeydi, durum ciddiyse Gu Wei doktoru doğrudan Matsu Adası’na getirtmeyi planlıyordu. Böylece doktoru aradı.

Gu Wei’nin açıklamasını dinledikten ve ona birkaç soru daha sorduktan sonra doktor kısa bir sessizliğe büründü.

Gu Wei biraz endişeliydi, “Onun nesi var?”

Evli olduklarını bilen doktor öksürdü, “Bu mesele ne büyük ne de küçük ve Bay Yue’nin ruh hali muhtemelen yarın düzelecek. Ancak henüz farklılaşma dönemini tamamlamış değil. Bu ay yatak aktivitelerinizi biraz kısıtlamanızı öneriyorum. Aksi takdirde Bay Yue’nin farklılaşma dönemi etkilenebilir.”

Gu Wei, “Anlıyorum,” dedikten sonra telefonu kapattı ve Yue Fei’ye baktı. Ancak Yue Fei başını onun omzuna gömmüştü ve yalnızca kızaran kulaklarını görebiliyordu.

İkisi çok yakın bir pozisyondaydı ve Yue Fei, doktorun telefonda söylediklerini duymuştu.

Gu Wei kasıtlı olarak ona sataşmaya başladı, “Duydun mu? Bu ay yatak aktivitelerimizi kısıtlamamız gerekiyormuş.” 

Yue Fei öfkeyle baktı, “Dün gece, senin yüzünden…”

Cümlesinin geri kalanına gerçekten de devam etmek istemiyordu.

Suçluluk duyan Gu Wei onu öptü, “Üzgünüm.”

Bu öpücük feromon tedavisi için değildi ve Gu Wei onu şefkatle öpmüştü. Bu sebeple Yue Fei beceriksizce tekrar yüzünü onun omzuna gömdü.

Gu Wei ona sımsıkı sarıldı, eğildi ve çenesini onun omzuna dayadı, Akşam otelde dinlenelim, partiye gitmene gerek yok, ben de gitmeyeceğim.”

Yue Fei: “Olmaz, bizim için bir sürü hazırlık yaptılar. Ben de iyiyim zaten. Sen yokken çok halsiz hissediyordum ama sen dönünce enerjim yerine geldi.”

Gu Wei hafifçe kıkırdadı, “Yoksa senin ilacın ben miyim?”

Yue Fei feromon tedavisine gerçekten de ihtiyacı olduğunu düşünerek onun kollarına sokuldu, “Bir nevi.”

Batan güneşin son ışıkları pencerenin önüne düşerken ikisi yerde oturuyor ve birbirine aşık bir çift gibi birbirine sımsıkı sarılıyordu.

Hoş geldin partisi sahildeydi. Gu Wei, Yue Fei ile birlikte parti alanına geldiğinde, orada bulunan tüm insanların çiftler halinde olduğunu gördü. Açıkçası, Lin Li şirket çalışanlarından eşlerini ya da sevgililerini partiye getirmelerini istemişti.

Bu durumda, o ve Yue Fei fazla göze batmayacak ve Yue Fei kendini garip hissetmeyecekti.

Gu Wei, Lin Li’nin düzenlemesinden oldukça memnundu.

Masaya otururken Gu Wei, şirketteki yöneticilere Yue Fei’yi tanıttı. Lin Li aracılığıyla herkes evlendiklerini öğrenmişti ve kutlamak için kadehlerini kaldırmışlardı.

Partideki herkes bir tur içki içtikten sonra gelişigüzel bir şekilde etrafta dolaşmaya başladı. Bazı insanlar barbekünün başına gitti, bazıları yeteneklerini göstermek için eline bir gitar aldı ve bazıları da Gu Wei’yle Yue Fei’ye kadehini kaldırdı.

Gu Wei, Yue Fei’nin alkol içmesini istemediğinden kadehleri engellemek için elini kaldırmıştı ancak Yue Fei’nin burnunun dibinde gizlice bir iki yudum almasını engelleyememişti.

Gu Wei biraz şaşkına dönerek elindeki kadehi kaptı, “İçmek mi istiyorsun?”

Yue Fei alt dudağını yaladı, “Sadece bir yudumcuk içtim.” Sonuçta böyle bir partide herkes biraz da olsa içmeliydi.

Gu Wei bir şey diyemeden, Lin Li ve Gu Xi yanlarına geldi.

Onların geldiğini görünce Yue Fei gözlerini kırpıştırdı ve kadehi Gu Wei’nin elinden kapma planından vazgeçti.

İnsanların arasındayken, bu tür şeyler yapmak utanç verici olurdu ne de olsa.

“Başkan Gu, Bay Yue. Bu, küçük bir balıkçı köyünde büyüyen yeğenim Ge Xi. Bu yıl on dokuz yaşına girdi ve hala çok toy. Dün havaalanında yaptığı şey çok uygunsuzdu, bu yüzden sizden özür dilemesi için onu getirdim. Umarım onu mazur görürsünüz,” dedi Lin Li. 

Gu Wei onu utandırmak istemediğinden başını salladı, “Geçti gitti artık. Şurada barbekü yapılıyor, hadi gidip bir şeyler yiyelim.”

Ge Xi onlara utanarak gülümsedikten sonra ikisine de teşekkür ederek yan tarafa doğru geçti.

Ge Xi’nin enerjik görünümü, Yue Fei’nin her seferinde bir kez daha bakmaktan kendini alamamasına neden oluyordu. Kendisi de öyle olmak isterdi fakat geçmiş deneyimleri onu bir hayli yıpratmıştı. Yue Fei bu tür bir hayalin oldukça abartılı olduğunun farkındaydı.

Ge Xi’ye baktığını fark eden Gu Wei elini kaldırdı ve onun ensesini çimdikledi. Yue Fei başını çevirip ona suçlarcasına baktığında ise, “O da bir omega,” dedi.

Bunu söylerken aslında ima ettiği şey şuydu; aklından bile geçirme.

Yue Fei anlamamış gibi yaparak onu alaya aldı, “Hm, peki senin onunla ilgili bir fikrin var mı?”

Gu Wei kıkırdadı, “Varsa ne yapacaksın?”

Onun bu sözlerinin karşısında Yue Fei afalladı, “Omegaları istemediğini söylememiş miydin?”

Gu Wei içinden, Eskiden öyleydi, artık öyle değil dedi.

İlk başta, Yue Fei laf olsun diye ona sataşmıştı ve ondan böyle bir yanıt duymayı asla beklememişti. Bu yüzden Gu Wei’nin Gu Xi’den etkilendiğini sanıyordu. Bir anda bedenindeki tüm kanın çekildiğini hisseden Yue Fei başını eğdi ve elindeki kaşığı kaseye geri attı, “Sözleşmeyi istediğin an feshedebilirsin. Kendimi biraz rahatsız hissediyorum, bu yüzden otele döneceğim.”

Konuşmasını bitirdikten sonra Yue Fei, Gu Wei’nin onu götürmesini beklemeden ayağa kalktı ve geldikleri yöne doğru gitti.

Onun arkasından bakan Gu Wei’nin dudaklarının kenarları neşeyle kıvrıldı.

Yue Fei’nin sahiden de arkasına bakmadığını görünce, Gu Wei sadece ayağa kalktı ve Lin Li’ye partiden ayrılacağını söyledi. Ardından farkında olmadan aslında otelden daha da uzağa yürüyen Yue Fei’yi belirli bir mesafeden takip etti.


 

0 0 votes
Article Rating
Subscribe
Bildir
guest

0 Yorum
Eskiler
En Yeniler Beğenilenler
Inline Feedbacks
View all comments

You cannot copy content of this page

0
Would love your thoughts, please comment.x