İçeriğe geç
Home » I Got Bitten After Transmigrating into a Pseudo-Beta 45. Bölüm

I Got Bitten After Transmigrating into a Pseudo-Beta 45. Bölüm

Esintiyi yüzünde hisseden Yue Fei nereye gittiğini bilmiyordu ve nereye gittiği umurunda da değildi.

Alışılmadık duygular göğsünde dalgalanarak bir süre düşüncelerini toparlayamamasına neden olmuştu.

Yue Fei, Gu Wei’nin bir omegayla ilgilenebileceğini hiç düşünmemişti; çünkü orijinal kitapta Gu Wei’nin aşk hayatından hiç bahsedilmiyordu. Bu yüzden Gu Wei’nin kariyerinden başka bir şeyle ilgilenmediğini varsaymıştı.

Ancak Gu Wei’nin az önce söylediği sözler ona durumun böyle olmadığını hatırlatmıştı.

Tıpkı bu meselede olduğu gibi, roman Yue Fei’nin bir omega olduğundan hiç bahsetmemişti ama bir omegaya dönüşmüştü.

Aklında tüm bunlar olan Yue Fei iskelenin sonuna doğru yürüdü. Karanlık gecede sessiz ve alçak sesle kükreyen dalgalar tam önündeydi.

Arkadan alfanın sesi geldi, “Daha fazla ileri gidemezsin.”

Aşina olduğu kolların arasına düşen Yue Fei’nin bir anlığına burnunun direği sızladı. Gu Wei’yi kaybedebileceği gerçeğini ne zamandan beri kabullenemediğini, kendisi de bilmiyordu.

Gu Wei’ye doğru dönüp ona sımsıkı sarılan Yue Fei gözlerini kapattı ve hiçbir şey söylemedi.

Gu Wei bir an şaşırdı ve eliyle sırtını okşadı, “Bir yerin mi ağrıyor?”

Yue Fei başını onun göğsüne gömdü, cevap vermedi ve sadece hafifçe başını salladı.

Gu Wei’nin sesi gece esintisinden daha yumuşaktı, “Hadi geri dönelim.”

Yue Fei geriye doğru çekildi, “Tamam.”

Kıyıya vuran dalgaların sesi kulaklarına ilişiyordu. Gu Wei, Yue Fei’yi rüzgârdan koruyarak arkasından yürüdü, ancak önde yürüyen Yue Fei onun ne yapmaya çalıştığından bihaberdi. Hatta neden yanında yürümediğini ve elini tutmadığını merak ediyordu.

Dönüş yolunda partinin olduğu yerden geçtiler ve Yin Song çalışanlarının onlara baktıklarını gördüler. Yue Fei gözlerini indirdi, yavaşladı ve birdenbire Gu Wei’nin elini tuttu.

Gu Wei şaşkınlıkla kaşlarını kaldırdı.

Yue Fei ona bakmadan, alçak sesle ve kendinden emin bir şekilde, “Çalışanların izliyor,” dedi.

“Ah.”

Gu Wei’nin dudaklarının kenarları kıvrıldı ve Yue Fei’nin elini avucunun içine aldı.

Ge Xi de onlara bakıyordu ve aralarındaki güzel ve gıpta edilesi ilişkiye içten içe hayranlık duyuyordu.

Tesadüf eseri, Yue Fei’nin bakışları ona kaydı ve Ge Xi ona sırıttı. Yue Fei bir an şaşırdıktan sonra Gu Wei’ye döndü ama beklediği gibi Gu Wei de Gu Xi’ye bakıyordu.

Yue Fei, Gu Wei’nin elini tuttu ve arkasını döndü, “Hadi gidelim.”

Gu Wei başını sallayarak Lin Li’ye selam verdikten sonra Yue Fei ile arabaya döndü.

Yue Fei’nin onu görmezden geldiğini gören Ge Xi, biraz sıkıntılı bir şekilde yanında duran Lin Li’ye seslendi, “Amca, görünüşe göre Bay Yue benden nefret ediyor.”

Lin Li çok sakindi, “Ne yaptığını unuttun mu? Bay Yue’nin senden nefret etmesi gayet normal değil mi?”

Ge Xi: “…” 

Otele döndüğünde Gu Wei, Yue Fei’ye gidip duş almasını ve ardından da erkenden uyumasını söyledi. Ancak Yue Fei biraz oturup dinleneceğini söyledi ve Gu Wei’den kendisinden önce duş almasını istedi.

Aslında balkonda bir açık hava küveti vardı ama ikisi de üstü kapalı bir şekilde onu görmemiş gibi davranıyorlardı.

Kanepede tek başına otururken getirdiği ders kitabını çıkardı ve sayfaları çevirdi ama Yue Fei’nin dikkati ders kitabında değildi.

Gu Wei’yi kaybetmek istemiyordu. Gu Wei’nin başka birine âşık olabileceği fikri onu son derece rahatsız ediyordu. O halde bu, Gu Wei’ye âşık olduğu anlamına mı geliyordu?

Kalbi şiddetle atıyordu. Yue Fei daha önce hiç kimseye âşık olmamıştı ve Gu Wei’yi tekeline alma arzusunun onu sevmek olarak kabul edilip edilmediğini dahi bilmiyordu. Bu tür şeyler hakkında konuşabileceği bir arkadaşı yoktu. Aniden, çözülmesi çok zor bir sorunla karşılaşmıştı ve aklına sadece eski oda arkadaşları gelmişti.

Bu yüzden dudaklarını büzerek grup sohbetini açtı ve bir mesaj gönderdi.

Yue Fei: Şimdi benim bir arkadaşım var ve bir nedenden ötürü bir alfayla gece gündüz berabermiş. Başlangıçta alfayı karşılıklı fayda sağladığı bir arkadaşı olarak görüyormuş, ancak tesadüfen, alfanın diğer insanlara âşık olabileceğini kabul edemediğini fark etmiş. Bu durumda, bu arkadaşım o alfaya âşık mı?

Çok geçmeden Zhao Zhi yanıtladı.

Zhao Zhi: Arkadaşın bir beta mı?

Yue Fei: Omega.

Bu cevap gelir gelmez diğer iki oda arkadaşı da cevap vermeye başladı.

Oda arkadaşı 1: Kesinlikle alfaya âşık olmuş. Bu alfanın bir omegası var mı? Eğer yoksa, arkadaşına tereddüt etmemesini söyle, alfayı kafeslesin hemen!

Oda arkadaşı 2: O kadar açık ki, sormasına bile gerek yok. Arkadaşın da yalnız mı?

Zhao Zhi: Arkadaşının omega olduğunu söylediğinde o kadar rahatladım ki, bunun yine “Bir arkadaşımın başına falanca şeyler gelmiş” konuşması olacağını sanmıştım.

Oda arkadaşı 1: Gece gündüz beraberler ve birbirlerinden çıkar sağlıyorlar demek…

Oda arkadaşı 2: Arkadaşın epey ilginç birine benziyor.

Zhao Zhi: Bir omeganın bir alfaya kur yapması çocuk oyuncağı. Zaten birlikte yaşıyorlarmış. Su akar yatağını bulur demişler, arkadaşına söyle o alfayı kaçırmasın!

Oda arkadaşı 1: Evet, alfayı kaçırmasın!

Oda arkadaşı 2: Evet, alfayı kaçırmasın!

Yue Fei: Size burada ciddi bir şey soruyorum!

Zhao Zhi: Biz de sana ciddi şekilde cevap veriyoruz işte.

Oda arkadaşı 1: Aynen öyle!

Oda arkadaşı 2: Aynen öyle!

Yue Fei: O zaman arkadaşıma öyle diyeceğim…ama bu tek bir adımla yapılamaz, değil mi?

Zhao Zhi: Olur mu canım, elbette tek adımda halledilebilecek bir şey değil.

Oda arkadaşı 1: Bir adım,

Oda arkadaşı 2: İki adım,

Zhao Zhi: Üç adım ve dört adım~

Yue Fei: 👊

Efsanevi, “Aşinalık sevgiyi doğurur” deyiminden mi bahsediyorlardı?

ÇN: 日久生情 [rì jiǔ shēng qíng] Çince bir deyim, iki insan uzun zaman vakit geçirirse, aralarında mutlaka bir sevgi başlar anlamına geliyor. 

Yue Fei kızardı ve telefonu kapattı. Banyo kapısının açılma sesini duyunca ciddi bir şekilde çalışıyormuş gibi yaparak yüzünü gizlemek için aceleyle ders kitabını kaldırdı.

Banyodan çıkan Gu Wei, Yue Fei’nin kitaba daldığını gördü.

“Hani kendini iyi hissetmiyordun? Hadi kalkıp banyonu yap ve erkenden uyu. Yarın okursun kitabını,” dedi Gu Wei, kıkırdadı ve ardından Yue Fei’nin elindeki kitabı almak için ona doğru yaklaştı.

Yue Fei: “Ah.”

Banyodayken zihinsel olarak kendini hazırlayan Yue Fei duştan çıktığında, Gu Wei’yi oturma odasında oturmuş ders kitabına göz gezdirirken buldu.

Yue Fei kanepeye doğru yürüdü, “Ders kitabımla ne yapıyorsun?”

Gu Wei, nadiren taktığı gözlüğü burnunun üstüne indirdi ve ona baktı, “Sana ders verebilmek için bir göz atıyordum.”

Yue Fei eğildi ve Gu Wei’nin daha önce ona yaptığı gibi kitabı elinden alıverdi, “Bu biraz bekleyebilir.”

Bunu görünce Gu Wei kanepeye yaslandı ve derin gözleri aklında başka düşünceler olduğu belli olan kişiye kilitlendi.

“Dinlenmek istemiyor musun?”

Yue Fei hafifçe başını salladı ve çok alçak bir tonda, “Ama önce…bugünün on dakikası,” dedi.

Aslında Gu Wei akşam geldiklerinde feromon tedavisini yapmıştı ama Yue Fei o zamanı tamamen görmezden gelmişti. Çünkü on dakikadan az olan feromon tedavisini hiç olmamış sayıyordu.

Gu Wei onun isteğini reddetmedi, elini uzattı ve Yue Fei’yi kanepeye çekti. Ancak o daha çekemeden Yue Fei dizlerini bükerek kanepede onun kucağına oturdu. Âdem elması aşağı yukarı yuvarlandı ve bir süre ne yapacağını bilemedi.

Bu kez her şey Yue Fei’nin hâkimiyetindeydi.

Yue Fei başını eğdi ve dudaklarını hareket ettirerek, “Başlayalım bakalım,” dedi. Narin beyaz parmakları Gu Wei’nin uzun burnunu takip etti, gözlüğünü çıkarıp kenara attıktan sonra başını eğdi ve Gu Wei’nin soğuk dudaklarına bir öpücük kondurdu.

Burunlarının ucu birbirine dokundu, nefesleri birbirine karıştı ve dudakları birbirine kenetlendi.

Alfa, sanki her şey onun kontrolündeymiş gibi sakince karşılık veriyordu ancak sıktığı yumrukları duygularındaki dengesizliği açıkça ortaya koyuyordu.

Doktorun sözleri Gu Wei’nin kulaklarında yankılanmaya devam ediyordu; kendine hâkim ol, kendine hâkim ol, kendine hâkim ol…

Yue Fei’nin öpücüğüne karşılık veriyor olsa da Gu Wei kendisini güçlükle zapt ediyordu.

Bedenlerinin temas ettiği yerler ateş gibi yanıyordu, ancak karşı tarafın belirli bir bölgesindeki değişimi fark edince Yue Fei hızlıca geri çekildi. Alnında ince bir ter tabakasıyla kaplandı, kızardı ve gözlerinde bir şaşkınlık iziyle biraz uzaklaştıktan sonra, “Hoşuna gitmedi mi?” diye sordu.

Hoşuma gitmedi mi? Nasıl gitmesin ki? Hatta o kadar çok hoşuma gidiyor ki, kafayı sıyırmak üzereyim.

Gu Wei kontrolünü kaybetme korkusuyla ona dokunmaya cesaret edemedi, bu yüzden sesinde kendini bastıran güçlü bir arzuyla kendini tutarak iç çekti, “Çok fazla kafa yoruyorsun.”

Yue Fei şaşkınlıkla gözlerini kırpıştırdı.

“On dakika doldu, sen…”

Gu Wei konuşmasını bitirmeden önce Yue Fei alt dudağını büzdü, başını eğdi ve tekrar onun dudaklarını öptü.

Düşünceleri nefesi kadar kaotik olan Yue Fei zaman algısını yitirmişti. Yalnızca bedenini Gu Wei’ye sıkıca yapıştırmaya çalışıyordu ve onun da kendisine tutkuyla karşılık vermesini diliyordu…

Yue Fei daha önce hiç bu kadar atılgan olmadığından Gu Wei de çıldırmanın eşiğindeydi.

Sonunda elini kaldırmadan edemedi ve Yue Fei’nin başını kendine doğru bastırdı. Derin bir nefes aldıktan sonra onun dudaklarını vahşice öpmeye başladı. 

Yabani reçine havada asılı kaldı ve tatlı bahar kokusunu dizginledi. Ancak önceki gibi onu istila etmeye ve onunla karışmaya cesaret edemedi.

“Ding ding, ding ding….”

Çalan Gu Wei’nin telefon alarmıydı ve on dakika çoktan geçmişti.

Gu Wei, avucunun altında olan boynu hafifçe sıktı ve Yue Fei’nin alt dudağını ısırdıktan sonra başını onun omzuna koydu. Yue Fei’nin daha fazlasını isteyeceğinden korkuyordu ve kendisini daha ne kadar tutabilir bilemiyordu.

“On dakika doldu,” dedi alfa arzulu bir ses tonuyla.

Yue Fei gözlerini açtı ve nefes nefese bir halde onun kollarına yaslandı. O da ne diyeceğini bilemiyordu.

Kısa süre sonra Gu Wei, kucağında olan Yue Fei’yi yatağa nazikçe koydu. Tekrar banyoya gitti, duş başlığını açtı ve sakinleşmek için soğuk bir duş aldı.

Sırılsıklam alnından aşağı soğuk su aktı ve alfa dudaklarını yukarı doğru kıvırdı. Kalbi ilk kez böyle dayanılmaz şekilde çarpıyordu ve vücudundaki tüm kan adeta kaynıyordu.

Ama acele edemezdi… Avını başarıyla avunun içine düşürmesi gerekiyordu ve en ufak bir hatayı dahi kabul edemezdi.

Banyodaki suyun sesini dinleyen Yue Fei, az önceki öpücüğü anımsayarak dudaklarına dokundu. Başlangıçta Gu Wei nazikçe karşılık verse de, sonrasında arzularına yenik düşmüş ve dudaklarını tutkuyla öpmüştü. Ne yazık ki, çok geçmeden alarm çalmıştı.

Gu Wei onun ensesindeki feromon bezlerini yaladığında, kendini zayıf hissetmiş ve ona karşı koyamamıştı. Yue Fei bunun hiç de adil olmadığını hissediyordu. Alfalarda omegalardaki gibi bir feromon bezi yoktu ve omegalar alfaların arzularını kontrol edemiyorlardı.

Yue Fei içini çekerek telefonuna dokundu ve grup sohbetini açtı.

Yue Fei: Arkadaşım alfayı elde etmeye çalıştı ama bazı teknik sorunlarla karşılaştı.

Zhao Zhi: ?

Yue Fei: Eğer alfa iş birliği yapmazsa, omega alfayı nasıl elde edebilir?

Bu cümleden sonra grup sohbeti bir müddet sessizliğe gömüldü. Ardından, ilk mesaj gönderen kişi Zhao Zhi oldu.

Zhao Zhi: Yue Fei, biz alfanın peşinden koşmasını kastetmiştik. Sen bunu ne olarak yorumladın?

Yue Fei: !!!

Oda arkadaşları: ???

[Arkadaşınız Yue Fei grup sohbetinden ayrıldı]

 


 

0 0 votes
Article Rating
Subscribe
Bildir
guest

0 Yorum
Eskiler
En Yeniler Beğenilenler
Inline Feedbacks
View all comments

You cannot copy content of this page

0
Would love your thoughts, please comment.x