İçeriğe geç
Home » I Got Bitten After Transmigrating into a Pseudo-Beta 49. Bölüm

I Got Bitten After Transmigrating into a Pseudo-Beta 49. Bölüm

Gu Wei’nin neden aniden böyle bir şey yaptığını bilmese de Yue Fei zevk aldığını inkâr edemezdi. 

Gu Wei yeniden yukarı doğru çıktığında Yue Fei’yi sırtı dönük ve utançtan yüzünü yastığa gömmüş bir halde buldu. 

“Bir yerin falan ağrıyor mu?”

Gu Wei eğildi ve Yue Fei’nin yakasını aşağı doğru çekerek feromon bezlerini kontrol etti.

Parmaklarıyla nazikçe okşadı ve biraz şişmiş olduğunu fark etti. Feromon bezleri görünüşe göre yavaş yavaş olgunlaşmaya başlamıştı.

Sıcaklık ve feromon yoğunluğunun normal olduğunu onayladıktan sonra Gu Wei, Yue Fei’nin ensesini çimdikledi ve, “Hadi uyu,” dedi.

Tam da tahmin ettiği gibi, feromon bezlerini doğrudan uyarmadığı müddetçe Yue Fei onun tüm aşırılıklarını kabul ediyordu.

Yue Fei kızardı ve gözlerini kapattı.

Az önceki aktivitenin onu yorup yormadığını bilmiyordu. Uyumakta güçlük çekeceğini sanmıştı ama kısa süre sonra uykuya dalmıştı.

Her zamanki gibi, Yue Fei ertesi gün Gu Wei’nin kollarında uyandı.

Bir haftadan daha uzun bir süredir her uyandığında böyle bir manzarayla karşılaşıyordu. Her seferinde Yue Fei’nin kalp atışları hızlanıyordu ve utanmasına neden oluyordu. Ancak artık bu kadar günden sonra alışmıştı, üzerindeki kolu usulca kaldırdı ve duşa girmek için yataktan kalktı.

Uyandığından beri Yue Fei ne zaman Gu Wei’ye baksa önceki gece olanları anımsıyordu. Bu yüzden onunla göz göze gelmeye cesaret edemiyordu ve kahvaltısını da başı öne eğik şekilde etmişti.

Elbette Gu Wei, onda bir tuhaflık olduğunu fark etmişti ve yine de bir şey söylememişti. Alışkın olmadığından Yue Fei’nin böyle bir tepki vermesi gayet doğaldı. İkisi daha da yakınlaştıklarında mutlaka yavaş yavaş da olsa alışacaktı.

Kahvaltıdan sonra Yue Fei, Gu Wei’nin telefona cevap verdiğini gördü. Gu Wei’nin yüzündeki rahat ifade kaybolmuştu ve yerini çalışırken takındığı o ciddi ifade almıştı.

“İkinci Amca, artık şirketin işlerinden babam sorumlu, o yüzden ona ne yapacağını sorabilirsin.”

“Her sorunun bir çözümü vardır. Çözemiyorsan senin sorunun.”

Aramayı bitirdikten sonra, Gu Wei telefonu kapattı ama telefon tekrar çaldı.

Bu kez arayan He Yinyin’di.

Gu Wei telefonu açtı, “Alo, anne.”

“Mn, yemek yiyorum.”

“O da yanımda.”

“Az önce duydum.”

“Babam bu meseleyi çözebileceğini düşünüyorsa, o zaman benim gelmeme gerek yok.”

“Anne, balayımız hala bitmedi.”

Yue Fei sessizce kahvaltı ederken Gu Wei’yi dinliyordu.

Bu sefer karşı taraf uzun uzun konuşmuştu ve Gu Wei mırıldanmadan önce uzun süre duraksamıştı. 

“Pekâlâ, yarın geri döneceğiz.”

Telefonu kapattığında, Yue Fei ona bakmak için başını kaldırdı, “Ne oldu?”

Gu Wei: “Birkaç gün önce İkinci Amca’nın projesinde bir iş kazası olmuş. Mesele hiç de karmaşık değil. İfade verilmesi, iyi bir soruşturma yapılması ve gerekiyorsa da tazminat ödenmesi lazım. Ama babam, İkinci Amca’nın söylediklerine kulak asarak karşı tarafın tazminat koparmaya çalışan paragözler olduğuna inanmış. Böylece medya önünde uygunsuz açıklamalar yapmış. Kazada mağdur olanlar Gu Grubu’nun ana binasını çepeçevre sarmış. Babam herkesin önünde özür dilemedikçe ve herkesi tatmin edecek bir çözüm bulmadıkça oradan asla ayrılmayacaklarmış.”

Beklenmedik bir şekilde durum o kadar ciddiydi ki Yue Fei elindeki kaşığı bırakmıştı. 

“Annem geri dönüp bu meseleyle ilgilenmeni mi istedi yani?”

Gu Wei: “Bu meseleden etkilenen tek şey yalnızca Gu Grubu’nun itibarı değil.”

İnternette yoğun tartışmalar yükselmeye başlamıştı ve Gu Grubu’nun hisseleri giderek düşüyordu.

Yue Fei anlayışla başını salladı, “O zaman bugün geri dönelim. Bu durum bekleyemez.”

Gu Wei de başını salladı, “Ben de öyle planlıyordum aslında. Benimle geri dönmek mi istersin, yoksa birkaç gün daha kalıp tatil yapmayı mı tercih edersin?”

“Sen gidersen ben burada ne yapacağım ki?”

Bu cümle Gu Wei’nin kulağına sanki ikisi tek bir beden olarak doğmuş ve her yere beraber gidiyorlarmış gibi gelmişti ve kalbini yumuşacık yapmıştı.

Gu Wei’nin dudaklarının kenarları yukarı doğru kıvrıldı, “Mn, ben işe gidince sen de ders çalışırsın madem.”

Yue Fei bir süre düşündükten sonra, “İkimiz sahiden de zorluklara beraber göğüs geren kan kardeşleriyiz,” dedi.

Kan kardeşi mi? Gu Wei onun cümlesini düzeltti, “Zorluklara beraber göğüs geren evli bir çiftiz.”

Yue Fei: “…”

Geri dönmeleri gerektiğine karar verildikten sonra, havaalanı otoparkındaki özel jet hemen kalkış için hazırlanmıştı.

Öğleden sonra geri dönmek için özel jete bindikleri anda Yue Fei oraya gelirken uçakta yaptıkları feromon tedavisini hatırladı.

Önceki gece deneyimlediği aktiviteden sonra, o gün olanlar Yue Fei’nin yanaklarının kızarması için yeterli değildi.

Düşüncelere dalan Yue Fei içini çekti.

Yanında oturan Gu Wei onun iç çekişini duydu, Gu Grubu için endişelendiğini düşündü ve onu teskin etmeye çalıştı, “Şirket meseleleri için endişelenme.”

Yue Fei ona boş gözlerle baktı, “Sen varken endişelenmeme gerek bile yok.”

Yue Fei’nin ciddi bir ifadeyle böyle tatlı bir şey söylediğini gören Gu Wei kıkırdadı, onun çenesini kavradı ve başını eğdi.

Yumuşak dudaklar birbirine dokunduğu anda Yue Fei gözlerini kapadı.

Bu öpücüğün durgun ve nazik bir tadı vardı.

Yue Fei kollarını Gu Wei’nin boynuna doladı ve tatlı bahar feromonlarının yabani reçineyle birleşmesini sağladı.

Gu Wei doğruldu ve dudaklarını onun dudaklarından ayırdı, “Önce bir şeyler yemek ister misin?”

Gökyüzü kararmıştı ve Yue Fei akşam olduğunu fark etmemişti.

Yue Fei tatsız bir şekilde akşam yemeğini yedi ve kısa bir süre sonra battaniyesini alarak daha önce oturduğu yere uzandı.

Gu Wei onun tavırlarından tamamen bihaberdi ve elindeki tabletteki belgelere bakmakla meşguldü.

Bacağını kasıtlı olarak Gu Wei’nin bacağına bastıran Yue Fei konuşup konuşmama konusunda tereddüt ediyordu ama en sonunda Gu Wei’nin dikkatini çekmeyi başarmıştı.

“Bana bir dakika müsaade et,” dedi Gu Wei.

Yue Fei, yatar koltukta yatıyordu. Sıcak, büyük bir el biraz güçle sırtına konduğunda, hiç tepki vermedi ama hemen sonrasında poposuna atılan şaplak yüzünden bir anda irkildi.

Gu Wei yumuşak bir tonla, “Acıdı mı?” diye sordu ama ses tonunda bir parça bile suçluluk yoktu.

Yue Fei onun elinden kaçınmak için önünü ona doğru döndü, “Hiç de acımadı.”

“Demek ki çok az güç uygulamışım,” dedi Gu Wei, elini kaldırdı ve Yue Fei’nin poposuna bir kez daha şaplak attı.

!

Yue Fei ona dik dik baktı, Gu Wei kavga etmeye mi çalışıyordu?

Gu Wei kıkırdayarak başını eğdi ve Yue Fei’nin dudaklarını ısırırken eliyle az önce şaplak attığı yeri okşadı.

“Acıdı mı?”

Bu derin ve baştan çıkarıcı ses yüzünden Yue Fei titremeye başladı.

“Neden vurdun bana?” dedi Yue Fei. Asıl niyeti Gu Wei’yi sorgulamaktı ama ses tonu oldukça yumuşaktı.

Gu Wei özür dilemişti ama ses tonu kulağa hiç de üzgün gelmemişti.

Dudaklarındaki öpücük yavaş yavaş derinleşti ve Yue Fei ne sorduğunu bile unuttu.

Yue Fei’nin az önce sarıldığı battaniye bir köşeye atılmıştı ve iki sıcak beden birbirine çok yakın durumdaydı.

“Ah….”

Sonunda uzun öpücük sona erdi ve Yue Fei, Gu Wei’nin kollarında gözlerini kapattı. Feromonları su kadar dingindi ve farklılaşma süresi boyunca herhangi bir dengesizlik olmadan artık nazikçe havada süzülüyordu.

Gu Wei elini kaldırıp Yue Fei’nin feromon bezlerine bastırdı ve aynı anda çenesini onun başına dayadı. Gözlerinde derin bir ifade vardı.

Acele et ve olgunlaş.

Böylece artık ona tamamen sahip olabilecekti.


 

0 0 votes
Article Rating
Subscribe
Bildir
guest

0 Yorum
Eskiler
En Yeniler Beğenilenler
Inline Feedbacks
View all comments

You cannot copy content of this page

0
Would love your thoughts, please comment.x