“Burada ne yapıyorsun?” dedi Gu Wei kaşlarını çatarak, Yue Fei’nin davetsiz gelişinden hiç memnun kalmamıştı.
Yue Fei onun hoşnutsuzluğunu hissetmişti ama tam olarak nedenini anlayamamıştı, “Ah, Sekreter Tang ile görüşmek için buradayım.”
Yue Fei’nin kendisi için geldiğini zanneden Gu Wei arkasına döndü. Tang Yue, yüzünde özür dileyen bir gülümsemeyle arkasında duruyordu, “Bay Gu, Bay Yue şahsen görüşmek istediğini söylemişti.”
“Demek siz Sekreter Tang’sınız. Genç Efendi Gu’dan sizi aramasını isteyecektim,” dedi Yue Fei, ayaklarının üzerinde durarak Gu Wei’nin omuzlarının üzerinden arkasındaki adama baktı ve sonra tekrar duruşunu düzeltti, “Genç Efendi Gu sekreterinizin bugün işi bitti mi? Eğer meşgul değilse görüşmek için bir yerlere gideceğiz.”
Gu Wei olduğu yerde öylece duruyordu.
Tang Yue adamın sırtına korkuyla baktı, bu beta nasıl İblis ile böyle konuşmaya cesaret edebilirdi ki?!
Tang Yue’nin beklentisi dışında, Gu Wei ne sözleşmenin imzalanmaması gerektiğini söyledi ne de güvenlikten bu adamı oradan götürmesini istemişti. Bunun yerine doğrudan ona bakıyordu, “Qiao Si’ye beni bulmak için ofise gelmesini söyle.”
Qiao Si, Gu Wei’nin bir diğer sekreteriydi. Gu Wei’nin Qiao Si’yi çağırması demek, sözleşmeyle Tang Yue’nin ilgileneceği anlamına geliyordu.
“Anlaşıldı, Bay Qu,” dedi Tang Yue başını sallayarak.
Patronunun gidişini izledikten sonra, Tang Yue’nin bakışları patronunun formaliteden eşi olmak üzere olan betaya takıldı.
Tang Yue nazikçe gülümsedi, “Bay Yue, tanıştığımıza memnun oldum, benim adım Tang Yue.”
Yue Fei de nazik bir şekilde gülümsedi, “Tanıştığımıza memnun oldum.”
Tang Yue’nin yüzündeki gülümseme kayboldu, “Bay Yue, kararlaştırılan saatten daha erken geldiniz. Yukarı çıkıp konuşalım.”
Yue Fei terliklerini işaret etti, “Başka bir yere gitmek ister misiniz? Bu şekilde içeri girmem uygun değil.”
Tang Yue: “Sorun değil, Feng Mao Gu ailesine ait bir bina. Resmi olmanıza gerek yok.”
Böylece Tang Yue, Yue Fei’ye önderlik etmek için önden yürüdü ve ikisi engelsiz bir şekilde binaya girdi.
Yue Fei’yi az önce durduran güvenlik görevlisi kapıda duruyordu ama dümdüz ileriye bakarak Yue Fei’yi görmemiş gibi yapıyordu.
Yue Fei binaya girerken duraksadı.
“Sekreter Tang, kavşaktaki kafeye gidelim, ben ısmarlayacağım.”
Tang Yue ona şaşkınlıkla baksa da üstelemedi ve, “Tamam,” dedi. Ne de olsa, Başkan Gu’nun kağıt üstünde de olsa gelecekteki eşiydi ve ona saygı duymak zorundaydı.
Kafeye vardıklarında ikisi karşı karşıya oturdular.
Tang Yue çantasından sözleşmeyi çıkardı, “E-postayı kontrol ettiniz mi? Herhangi bir soru sorabilir veya sözleşmede herhangi bir değişiklik talep edebilirsiniz. Bay Gu, pazarlık yapılabileceğini söyledi.”
Yue Fei: “Sadece üç şartım var. Her şeyden önce, babamın şirketindeki mevcut finansmanla ilgili bir sorun var. Umarım Bay Gu, şirkete bu zor zamanda yardımcı olabilir. İkincisi, fiziksel hizmetler sunmayacağım. Sonuncu olarak da düğün, ben mezun olduktan sonra yapılacak. Ne de olsa hala bir öğrenciyim ve göze batmak istemiyorum.”
Tang Yue’nin yüzündeki gülümseme değişmedi, “Birinci koşulda hiçbir sorun yok. İkinci ve üçüncü koşul için Bay Gu’ya danışmam gerekiyor.”
Yue Fei başıyla onayladı, “Pekala.”
Tang Yue kalktı ve Gu Wei’yi aramak için dışarı çıktı.
Yue Fei yavaşça kahvesinden bir yudum alırken dışarıdan geçen insanlara ve arabalara baktı.
Tang Yue telefonda Gu Wei’ye Yue Fei’nin fiziksel hizmetler sağlamayacağını söylediğinde, Gu Wei’nin duraksadığını fark etmişti.
“Tüm şartları kabul ettiğimi söyle,” dedi Gu Wei ve duraksadıktan sonra ekledi, “Ayrıca ona numaramı da ver.”
Tang Yue: “Tamam.”
Masaya geri dönen Tang Yue, Gu Wei’nin söylediklerini aktardı, “Dün gece Bay Gu ile görüştüğünüzde, aslında ona bu koşulları şahsen söyleyebilirdiniz.”
Yue Fei: “Dün sizinle iletişime geçmemi söylemişti. Sözleşme ile ilgili olarak özellikle sizinle görüşmemi istediğini düşündüğüm için ona koşullarımdan bahsetmedim.”
Tang Yue söyleyeceği şeyleri geri yuttu, “Sahiden de sözleşmeden ben sorumluyum. Öyle düşünmekte haklıydınız.”
Yue Fei gülümsedi.
Tang Yue: “Başka bir şey yoksa, sözleşmeyi revize edeceğim ve son taslağı size tekrar göndereceğim.”
Yue Fei: “Emekleriniz için teşekkürler.”
Tang Yue: “Ben sadece işimi yapıyorum. Şirkette yapmak gereken başka şeyler olduğundan şimdi geri dönmem lazım.”
Yue Fei: “Gitmeden önce bir kahve için.”
Tang Yue elini salladı, “Teşekkür ederim. Daha sonra görüşürüz Bay Yue.”
Yue Fei de böylece daha fazla üstelemedi.
Kahve dükkanından ayrılan Yue Fei doğrudan eve gitmek yerine bir park buldu ve yol kenarındaki bir banka oturdu.
Park hafta içi pek hareketli değildi, ara sıra bebek arabasını iten bir kadın geçiyordu ya da kır saçlı yaşlı bir adam usulca yürüyordu.
Burası canlı bir dünyaydı.
Yue Fei rahat bir nefes verdi. Ne de olsa yarım aydır bu dünyadaydı.
Gerçek dünyada böyle iyi akrabaları yoktu; anne ve babası boşandıktan sonra babasıyla birlikte kalmıştı. Babasının çok fazla borcu vardı ve bir anda ortadan kaybolmuştu. Ailesinin tüm borçlarını tek başına üstlenmek zorunda kalmıştı.
Şu anda içinde yaşadığı dünya çok rahattı. Mutlu bir ailesi, cana yakın dostları ve istikrarlı bir hayatı vardı…
Şimdiye kadar Yue Fei hala buna inanamıyordu.
Ya hep aslında bu dünyaya aittiyse ve kitabın dışındaki hayatı aslında bir rüyadan ibaretse?
Tam düşüncelere dalmıştı ki, tanıdık bir ses yüzünden düşünceleri bölündü.
“Xiao Fei? Burada beni mi bekliyorsun?”
Yue Fei başını kaldırdı ve seslenen kişinin günlerdir görmediği Jian Yi olduğunu gördü.
Neden orada karşılaşmışlardı ki?
“Evim çok yakında, biliyorsun sık sık buraya yürüyüşe gelirdim ve sen de hep beni burada beklerdin…”
Jian Yi sözünü bitiremeden Yue Fei onun lafını kesti.
“Senin okulda olman gerekmiyor muydu?”
Okulda olması gereken kişi aniden orada belirmişti. Şaşırması gereken kişi Yue Fei’ydi. Ayrıca Jian Yi’nin de sık sık oraya geldiğini hatırlamıyordu, yoksa kesinlikle buraya gelmezdi!
Bunu duyan Jian Yi aniden bir şey fark etti, “Bugün burada olmayacağımı bildiğin için mi geldin? Birbirimizden kopamazken neden ayrıldık ki?”
Yue Fei onun ne demeye çalıştığını anlayamadan önce Jian Yi ona doğru eğildi ve elini arkasındaki banka koyarak onu kollarının arasına kilitledi.
“Kendine mi yoksa bana mı işkence ediyorsun?”
“?”
Yue Fei onu uzaklaştırdı, “Konuşmak için ağzını kullan, kollarını değil.”
Bu erkek kahraman sahte bir senaryoya mı sahipti de böyle saçma şeyler yapıyordu?
ÇN: Ayrılığı kabullenemeyen eski sevgili kadar itici bir şey yok ya