İçeriğe geç
Home » I Got Bitten After Transmigrating into a Pseudo-Beta 52. Bölüm

I Got Bitten After Transmigrating into a Pseudo-Beta 52. Bölüm

Hâlâ farklılaşma döneminde olduğu için balayı gezisi erken bitmesine rağmen Yue Fei okula geri dönmemiş ve tatilin geri kalanını Nanwan Xiang bölgesinde geçirmeyi planlamıştı.

Ancak evdeki günlerinin rahat geçtiği de pek söylenemezdi. Tatil günlerinde çok fazla ders çalışmasının yanı sıra, Yue ailesinin ebeveynleri de Gu ailesinin işlerini sormak için aramışlardı ama Yue Fei onların sorularına üstünkörü cevaplar vermişti.

Ara sıra telefonunda son dakika haberlerinin bildirimlerini alıyordu ancak Gu Wei’ye inandığı için Yue Fei, bu olayın Gu Grubuna geri dönüşü olmayan bir darbe indirmeyeceğinden emindi. Bu yüzden haberleri umursamıyordu.

Gu Wei, evde sıkılırsa şirkete birlikte gidebileceklerini söylemişti ama Yue Fei bunu reddetmişti.

Çünkü Gu Wei ile beraber olursa, kesinlikle dersine konsantre olamazdı. Bursu kazanabilmek için gelebilecek tüm ayartmalara karşı direnmesi gerekiyordu.

O gün her zamanki gibi Gu Wei şirkete gittikten sonra Yue Fei ikinci kattaki çalışma odasına gidip ders çalışmayı planlıyordu. Tam televizyonu kapatıp merdivenlere yönelecekti ki, aniden yanlış bir tuşa bastı ve değişen kanalda kendi adını duydu.

“Oğlum Gu Wei’nin eşi bir beta. Adı Yue Fei ve üniversitede öğrenci. Onların evliliklerini kabul etmiş olmam, betalara karşı önyargılı olmadığımın bir kanıtı değil midir? O gün anlık  bir dil sürçmesinin kurbanı olmuştu. Asıl niyetimizi çalışanlarımızın anlamasını istiyorum ki, kazadaki her kim olursa olsun; alfa, omega, beta fark etmez, biz bu meseleyi oldukça ciddiye alıyoruz…”

Aniden, televizyon ekranı sinyalin kesildiğini gösterdi ve bir dakika sonra sinyal normale döndü, ama artık ekranda basın toplantısı düzenleyen Gu Tiansheng yoktu.

Yue Fei gözlerini kırpıştırdı ve bir süre nasıl tepki vereceğini bilemedi. O ve Gu Wei’nin evliliği az önce televizyonda…tüm dünyaya açıklanmış mıydı?

Masanın üzerindeki telefonu yüksek sesle çaldı ve Yue Fei kimin aradığına bakmadan yanıt verdi. 

“Televizyonu bir süre açma…”

Gu Wei cümlesini bitiremeden Yue Fei onun sözünü kesti, “Gördüm. Baban az önce evliliğimizi tüm kamuoyuna duyurdu.”

“…” Gu Wei bir müddet duraksadı, “Sorun yok, her şeyle ben ilgileneceğim. Sen evde sakince dersine odaklan sadece.”

“Tamam.”

Aramayı sonlandırdıktan sonra Yue Fei telefonuyla beraber ikinci kattaki çalışma odasına gitti.

Yaklaşık bir saat sonra telefonu mesaj ve arama bombardımanına tutuldu.

Tüm bilinmeyen aramaları reddettikten sonra, Yue Fei tereddüt ederek sınıfının grup sohbetini açtı.

“Cidden, Yue Fei alfa bir patronu kafeslemiş!”

“Yok artık, bence bu kadarı da saçmalığın daniskası.”

“Yue Fei burada mı? Gelip söylesene, haberlerdeki sen misin?”

“Muhtemelen odur. Yue Fei’ye iftira atan omega, Yue Fei’nin arkasında sağlam birinin olduğunu söylemişti ve hiçbiriniz inanmamıştınız. Gördünüz mü şimdi….hehehe….”

“İnanamıyorum ahhhhh ahhhhh birileri yine hayallerimi yaşıyor!!!”

“Diğer sınıflar bizim sınıfta Yue Fei diye biri olduğunu duymuşlar ve yarın gelip kim olduğuna bakacaklarmış.”

“Öyle mi? Duyduğuma göre yurtta Yue Fei’nin birkaç tane oda arkadaşı varmış.”

“Sınıf kapımızda sürekli sınıfı dikizleyen birileri var…”

“Bu tüyler ürpertici…”

“Gençler asıl noktayı kaçırmıyor musunuz? Şimdi bunlar evli olduklarına göre, Yue Fei her şeye sahip, değil mi?”

“Muhtemelen mezun olmadan boşanırlar…”

“Ahem, millet, lütfen tartışmanızın içeriğine dikkat edin. Burası sınıf grubu, yani tüm öğrenciler görebilir.”

En son bir dedikodu malzemesi olduğunda, Jian Yi onu aldatmıştı.

Yaklaşık iki ay sonra başka bir dedikodunun odak noktası olmuştu.

Böylece Yue Fei telefonunu kapattı ve ders kitabını açtı.

Oku, oku, sadece oku…

Çok geçmeden Yue Fei ders kitabını bir kenara fırlattı.

….Odaklanamıyordu.

Gu Wei’yle arasında olan evlilik tüm kamuoyuna duyurulmuştu, ki bu da onu hazırlıksız yakalamıştı.

Aslında Yue Fei aynı isim ve soy isme sahip birinin olduğunu ve kendisinin o kişi olmadığını söyleyerek bunu inkâr edebilirdi.

Lakin inkâr etmemişti ve inkâr etmek de istemiyordu zaten.

Herkesin Gu Wei’nin ona ait olduğunu bilmesi aslında hiç de fena sayılmazdı.

Sağ elini yanağına dayayıp sol eliyle kalemi çevirirken, zihninden bir sürü düşünce geçiyordu.

Derince iç çeken Yue Fei başını eğdi. Gu Wei’ye sahip olma arzusu giderek güçleniyor gibiydi.

Aniden Gu Wei’yi görmek istediğini fark etti, hiçbir şey yapmadan yanında kalmak yeter de artardı bile.

Evden ayrılmadan önce Qiao Si’yi aradı ve Gu Wei’nin şirkette olduğundan emin oldu, ardından şoförden kendisini şirkete götürmesini istedi.

Şirketin önünde grev yapan çalışanlar dağılmışlardı, bu yüzden Yue Fei şirketin kapısından her zamanki gibi geçmişti.

Otoparktan başkanın ofisine asansörle çıkan Yue Fei, oraya gideceğini Gu Wei’ye söylememişti ama Qiao Si biliyordu.

O gün oldukça karmaşık geçtiğinden Qiao Si, Gu Wei’ye haber vermeyi tamamen unutmuştu.

Tang Yue, Yue Fei’yi koridorda gördüğünde oldukça şaşırdı, “Bay Yue, neden buradasınız?”

Yue Fei elindeki kutuyu gösterdi ve gülümsedi, “Başkan Gu’ya bir şeyler getirdim.”

Tang Yue de gülümsedi, “Başkan Gu çok mutlu olacaktır. Şu anda ofisinde, ben size eşlik edeyim.”

Yue Fei başıyla onayladı.

Tang Yue ve Yue Fei arasındaki konuşmayı dinledikten sonra sekreterlik ofisindeki herkes, gelen kişinin patronlarının efsanevi beta eşi olduğunu anlamıştı ve ofise girene dek gözlerini ondan ayırmamışlardı.

“Patrona yemek getirdiğine göre bu beta epey ilgili, değil mi? Başkan Gu çok şanslı.”

Sekreterler kendi aralarında dedikodu yapmaya başlamışlardı.”

“Şanslı olup olmadığından emin değilim, ama aralarındaki ilişkide tatmin olmayabilirler.”

“Ne?”

“Aptal olmayın, bir beta alfayı omega gibi tatmin edebilir mi?”

Sekreterlerin müdürü ofistekileri süzdü, “İşyerinde dedikodu yaptığınıza göre kovulmayı umursamıyorsunuz herhalde?”

Çalışanlar anında çenelerini kapattılar.

Öte yandan Yue Fei kapıyı açıp içeri girmişti ancak odada kimse yoktu.

Yemek kutusunu sehpanın üzerine koyan Yue Fei etrafına bakındı ve yan tarafta kapısı açık olan bir diğer ofis olduğunu gördü.

İçeriden Gu Wei’nin sesinin geldiğini duyunca Yue Fei oraya doğru yürüdü.

Elini kapının koluna koyar koymaz tesadüfen kendi adını duydu.

“Gu Wei bu plana sen de katılmadın mı?”

“Şirket açısından Yue Fei’nin beta durumunu kullanmanın mevcut ikilemi çözmenin en hızlı yolu olduğunu hepiniz görmüş olmalısınız. Daha ilk günden şirketin kapısındaki çalışanlar dağıldılar.”

“Halkın dikkatini etkili bir şekilde başka yöne çektik. Bu yöntemin muntazam olduğu yadsınamaz.”

“Bunca yıldır Gu Grubu’na verdiğin emeklerin farkındayız.”

“Gu Grubu’nun işlerini tamamen devralacağından emin olmak için bir hissedarlar toplantısı düzenlemeyi teklif etmeyi planlıyoruz.”

“Gu Grubu ancak senin yönetimindeyken daha hızlı gelişebilir.”

Zaman zaman bu garip sesler uzaktan geliyordu. Bu bir video konferans olmalı, diye düşündü Yue Fei.

Elini kapının kolundan çeken Yue Fei arkasını döndü ve sessizce oradan ayrıldı.

Gu Wei’nin işlerine mâni olmak istemiyordu.

Gu Wei kulaklık takıyordu ve video konferansta diğer projelerin raporlarını dinliyordu. Dışarıdaki ayak seslerini fark etmesine rağmen, çok hafif olduklarından sekreterlerden birinin girip çıktığını düşünmüştü.

Görüntülü görüşmedeki birkaç yönetici kendini beğenmiş şeyler söylemeye devam ediyordu ve bu da Gu Wei’nin kaşlarını çatmasına neden oluyordu.

Çok geçmeden sabırsızca birkaç kişinin sözünü kesti.

“Millet, bir şeyi yanlış mı anladınız? Bu acil durum video konferansında tartışılan konu, Gu Tiansheng’in basın toplantısında yaptığı yanlış konuşmanın ele alınmasıyla ilgili önlemlerdi. Kamuoyunda Gu Grubu adına konuşacak niteliklere sahip olduğunu sanmıyorum. Siz ne düşünüyorsunuz?”

Kısa konferans video görüşmesi sona erdikten sonra Gu Wei küçük odadan ayrıldı ve ofisine döndü. Gözleri masaya iliştiğinde elleriyle alnını ovuşturdu.

Yemek kutusu mu? Kim getirdi?

Gu Grubu’ndan ayrılan Yue Fei arabaya bindi ve Nanwan Xiang bölgesine döndü.

Yol boyunca Yue Fei’nin zihninde, o küçük ofisten kulak misafiri olduğu karmaşık cümleler dönüp dolaşıyordu.

Şirket için onun beta cinsiyetini kullanmak, kamuoyunun dikkatini başka yöne çekmek, halkla ilişkiler yöntemleri…

Görünüşe göre bir plana göre kimliği ifşa edilmişti ama bu onun farkında bile değildi.

Gu Wei’ye göre bu tür haberler sadece halkın dikkatini başka yöne çekmek için miydi?

Şirket meseleleri için onun rızasını almadan ve fikirlerini dinlemeden ilişkilerini kamuoyuna duyurmuştu.

Veya belki de Gu Wei, fikirlerini ifade edecek konumda bile olmadığını düşünüyordu?

Yue Fei şu anda ne hissettiğini bilmiyordu. İlk duyduğunda paniğe kapılsa da aslında gizliden gizliye heyecanlanmış ve mutlu olmuştu…

Duyguları karmakarışıktı.

Gu Wei için ilişkilerini bir pazarlık kozu olarak kullanmak gayet normaldi, değil mi?

Hatta evlilik anlaşmaları, işaret anlaşmaları, farklılaşma dönemi bile…

Yue Fei teklif etmiş olmasaydı, Gu Wei onunla işaret konusunda anlaşma imzalamayı düşünmüyordu.

Başka bir deyişle, onun omega olduğunu öğrendikten sonra bile onu işaretlemeyi düşünmemişti.

Sözleşmeyi bozacağından ve Gu ailesinden mirası devralma planı sekteye uğrayacağından ötürü mü Yue Fei’nin sunduğu işaret anlaşmasını kabul etmişti yoksa? 

…Evet, bu oldukça akla yatkındı. 

Ama Gu Wei neden onunla bazı özel aktiviteler yapacak kadar yakınlaşmıştı ki? Neden ona bu kadar iyi davranıyordu?

Yoksa…evli oldukları için olabilir miydi?

İkinci kattaki çalışma odasına geri dönen Yue Fei kapıyı kapattı, perdeleri örttü ve kendini küçük kanepeye attı.

Rahatlamak için bir film açtı, çünkü düşünmeye devam ederse yine başı ağrımaya başlayacaktı.

Çalışma odasının kapısı çalınana kadar ne kadar zaman geçtiğini bilmiyordu, Yue Fei uykusundan uyandı ve ekrandaki filmin yarısından fazlasının geçtiğini gördü. 

Tık tık tık…

“Yue Fei kapıyı açar mısın?”

Bu, Gu Wei’nin sesiydi.

Yue Fei kanepeden kalktı, kapıyı açtı ve boğuk bir sesle, “Neden bu kadar erken döndün?” diye sordu.

Onun uykulu olduğunu görünce Gu Wei’nin bakışları anında yumuşadı, “Çalışma odasında uyuya mı kaldın?”

Yue Fei: “Evet, kısa bir şekerleme yaptım.”

Gu Wei: “Bugün şirkete mi geldin?”

“Evet, seni göremeyince yemek kutusunu masaya bıraktım ve eve döndüm.”

Yue Fei bu cümleyi sanki kalbinde birkaç kez çalışmış gibi hızlı ve akıcı bir şekilde söylemişti.

Ancak başı eğikti ve Gu Wei’nin gözlerine bakmıyordu.

Gu Wei onun tavırlarından hemen ne olduğunu anlamıştı, “Bana kızgın mısın? Eğer öyleysen, konuşmanın yarısını dinledikten sonra kaçmışsın demektir.”

Bunu duyan Yue Fei bir an şaşırdı ve aniden başını kaldırdı. Gu Wei dudaklarında çaresiz bir gülümsemeyle ona bakıyordu.


 

0 0 votes
Article Rating
Subscribe
Bildir
guest

0 Yorum
Eskiler
En Yeniler Beğenilenler
Inline Feedbacks
View all comments

You cannot copy content of this page

0
Would love your thoughts, please comment.x