İçeriğe geç
Home » I Got Bitten After Transmigrating into a Pseudo-Beta 53. Bölüm

I Got Bitten After Transmigrating into a Pseudo-Beta 53. Bölüm

Gu Wei’nin ilişkilerinin nasıl kamuoyuna açıklandığını anlatmasını dinledikten sonra Yue Fei utançla kafasını kaşıdı. Gu Tiansheng kendi başına buyruk bir şekilde basın açıklamasını değiştirmişti.

“Anlıyorum. Zaten ilişkimizin açıklanması benim için bir problem değildi.”

Eğer Gu Wei yalnızca Gu Grubu’nun itibarını korumak uğruna bu açıklamayı yaptırmış olsaydı, o zaman Yue Fei hayal kırıklığına uğrayacaktı. 

“Neyse ki Gu Grubu’nun açıklamasını internetteki yorumlarda oldukça iyi bulmuşlar.”

Gu Wei ona baktı ve Yue Fei konuşmasını bitirdikten sonra elini kaldırıp onun başını okşadı, “Bu konuyu en kısa sürede çözeceğim. Ama sen, neden bugün aniden şirkete gelmiştin? Beni kontrol etmeye mi?”

Kontrol etmeye… Yue Fei başını çevirdi, “Öylesine, içimden geldi.”

Ne zaman şirkete Gu Wei’yi görmeye gitse sanki hep kötü bir şey oluyordu. Geçen sefer gittiğinde Ge Xi ile karşılaşmıştı ve bu kez de gittiğinde Gu Wei’nin konuşmalarını yanlış anlamıştı.

Gu Wei hafifçe kıkırdadı, “O halde bundan sonra ‘öylesine’den daha fazlası olsun.”

Yue Fei: “Şirkete sık sık gelmemi mi istiyorsun yani? Neden ki?”

“Tek başıma çalışmak çok sıkıcı,” dedi Gu Wei.

Herkesin gözünde süper bir işkolik olan Gu Wei az önce tek başına çalışmasının sıkıcı olduğunu mu söylemişti sahiden?

Yue Fei’nin kulakları kızarmıştı, “Madem öyle, zaman bulduğumda sana yiyecek bir şeyler getireceğim.”

Gu Wei, Yue Fei’nin yanağını çimdikledi, “Teşekkür ederim.”

Yue Fei ona kızgınmış gibi baktı, “Yine yanağımı çimdikledin.”

“Tamam, çimdiklemeyeceğim daha fazla,” dedi Gu Wei, ardından başını eğdi ve Yue Fei’nin yanağına bir öpücük kondurdu.

Feromon tedavisi ya da şehvetten ötürü değildi; basit ve masum bir buseydi bu.

“Bundan sonra ne zaman seni çimdiklemek istesem, sana bir öpücük konduracağım.”

Yue Fei’nin yüzü kızarmıştı, “O zaman çimdikleyebilirsin…” 

Gu Wei onu seviyor muydu?

Çalışma odasına geri döndüğünde Yue Fei’nin kalbi öylesine çarpıyordu ki, sakinleşmek için başını masaya dayamıştı.

Gu Wei ona âşık mıydı?

Eğer değilse, neden onu böyle öpüyordu ki?

Şimdiye kadar ne kadar yakınlaşmış olurlarsa olsunlar Yue Fei hiç bugünkü o masum öpücükten etkilendiği kadar etkilenmemişti.

Şehvet olmadan sadece birine yakın olmak istemek ve onu öpmek, âaşık olduğunda yaptığın bir şey değil miydi zaten?

Düşündükçe umudu artıyordu. Yue Fei ders kitabını açtı ve kalbini yatıştırmak için soru çözmeye çalıştı.

Fakat, herhangi bir gün duygularını itiraf etmeye çalışmasındansa, şimdi gidip her şeyi açıklaması daha mantıklı olmaz mıydı?!

Bunu düşünen Yue Fei ayağa kalktı, çalışma kitabını fırlattı ve kendinden emin bir şekilde yan taraftaki Gu Wei’nin çalışma odasına doğru yürüdü.

Kapıyı çaldıktan sonra iterek açtı ve gözlerini kapatarak derin bir nefes aldı.

“Gu Wei, seni seviyorum!”

Sesi odada yankılandıktan sonra her şey yeniden sessizliğe büründü.

Kalbi nihayet biraz sakinleşen Yue Fei gözlerini açtı ve odada kimse olmadığını gördü.

….Gu Wei nerede?

Ne kaçırdığını bilmeyen Gu Wei, en üst kattaki havuzda yüzüyordu.

Yue Fei’nin hislerinin değişimindeki yavaşlığa biraz sinirlenen Gu Wei o esnada sınırlarını biraz daha zorlayıp zorlamamayı düşünüyordu.

Daha önceleri hiç bu kadar sabırsız olmamıştı ve sonuç almakta hiç bu kadar zorlanmamıştı.

Havuzdan çıkan Gu Wei banyo havlusunu aldı ve açık hava banyosuna girdi. Panjurları kapatmak için düğmeye basmak üzereydi ki, o anda camın yansımasından Yue Fei’yi merdivenlerden çıkarken gördü.

Yue Fei’nin de yüzmek istediğini zanneden Gu Wei duş alma fikrinden vazgeçti ve Yue Fei’yle beraber yeniden yüzmeyi düşündü. Lakin Yue Fei havuza girmek yerine dosdoğru ona yürüdü.

Duşa kabinin sürgüsünü çeken Gu Wei, Yue Fei’nin yüzünde sanki savaşa hazırlanıyormuş gibi bir ifade olduğunu gördü.

Gu Wei kaşlarını kaldırdı ve tam ona neler olduğunu sormak üzereydi ki, Yue Fei gözlerini kapatıp dudaklarını hafifçe hareket ettirdi.

“Gu Wei, ben sanırım…Seni seviyorum. Sen de beni seviyor musun?”

Bu sözler dudaklarından döküldükten sonra tıpkı çalışma odasındaki gibi bir sessizlik çökmüştü.

Yue Fei elini sıktı, tırnakları avucuna saplanıyordu.

Ret mi edilmişti?

Beyni karman çorman olan Yue Fei bu durumu nasıl düzelteceğini bilemiyordu.

Çok fevri davranmıştı ve şimdi pişmanlıkla dolup taşıyordu.

Yue Fei alt dudağını ısırarak başını eğdi. Gu Wei’nin yüzündeki ifadeye bakmaya cesaret edemiyordu.

Neden şu anda bir fantezi romanının içinde değildi ki? Böylece zamanı geri alabilirdi.

“Şey…” dedi Yue Fei. Tam itirafını fevri bir şekilde yaptığını söyleyecekti ki görüş alanına Gu Wei’nin ayakları girdi.

Gu Wei onun çenesini tutup başını yukarı doğru kaldırdı ve Gu Wei’nin kendisini azarlayacağını sandığından Yue Fei’nin omuzları titremeye başladı.

Beklenmedik bir şekilde Gu Wei kocaman elleriyle Yue Fei’nin omuzlarını kavradı. Yue Fei’nin sırtı doğrudan soğuk cam kapıya yaslandı ve göğsüne su damlaları düşmeye başladı.

Gu Wei ona cevap vermek yerine eğildi. Bir çift buz gibi dudak ve bir çift kurumuş dudak birbirine dokundu; bu öpüşme sıcacıktı ama sanki yağmur damlalarının hafiften büyüyüp fırtınaya düşünmesi gibi şiddetleniyordu.

Avuç içleri hâlâ ıslak olan Gu Wei bir kolunu omeganın beline doladı diğer eliyle de onun ensesini kavradı.

Yue Fei titreyerek elini Gu Wei’nin omzuna koydu ve hafifçe inledi.

Temiz kıyafetleri Gu Wei’nin üzerinden akan su damlalarıyla ıslanıyordu ama Yue Fei neler olup bittiğinin farkındaydı.

Alfanın dudağını sertçe ısıran Yue Fei usulca geri çekildi. Derin derin nefesler alarak bir daha, “Beni seviyor musun?” diye sordu.

Gu Wei ona baktı. Az önceki öpüşmeleri ne kadar sert ve vahşiyse, şu anda ses tonu da bir o kadar nazik ve sevgi doluydu, “Seni sevmiyor olmama imkan var mı?”

Bu cevabı aldıktan sonra, sevinçten havalara uçması gerekirken Yue Fei’nin gözleri kızarmıştı, “Gerçekten mi?”

Gu Wei alnını onun alnına dayadı, “Gerçekten.”

Yue Fei: “Benim neyimi seviyorsun peki?”

Gu Wei duraksadı, “Gerçekten bilmek istiyor musun?”

Yue Fei dudaklarını büzdü, “Söylemesi bu kadar mı zor?”

Gu Wei gülümseyerek başını salladı ve ardından Yue Fei’nin alnına bir buse kondurdu, “Evet, zor.”

Sonrasında burnunun ucunu öptü,

“Çünkü….”

Yanağını,

“Çok fazla…”

Dudaklarının kenarını,

“O kadar fazla ki, hepsini tek tek sayamam.”

Akabinde, yeniden dudaklarıyla omeganın dudaklarının tadına baktı.

Hafifçe arkaya doğru hareket ederken gömleğinin düğmeleri usulca açılıyordu.

Duşa kabinin içinde, arzuların alevleri giderek daha da harlanıyordu…

Beyaz gömlek yere düştü ve Yue Fei, Gu Wei’nin kollarının arasına sokuldu.

“İnsanlar görebilir.”

Şeffaf duşa kabinin panjurları henüz kapanmamıştı.

Gu Wei el yordamıyla duvardaki düğmeye basmaya çalıştı, büyük eliyle Yue Fei’nin kolunu tuttu ve sırtını kapalı panjurlara yaslamasını sağladı.

“Böylece kimse göremez.”

Dudaklar ve diller iç içe geçmişti; yabani reçine duşa kabinin her köşesinde kendinden emin bir şekilde egemenliğini ilan etmiş ve tatlı bahar feromonlarını istila etmişti…

Gu Wei çömeldiği anda, Yue Fei bir elini kaldırmaktan kendini alamadı, ince parmaklarını cama dayadı ve panjurları sıkıca kavradı.

Diğer eli alfanın başının arkasına bastırılmıştı ama gevşekçe duruyordu ve hareket edemiyordu.

Alışılmadık olmayan zevkler denizin dip akıntıları gibi, katman katman üst üste gelir ve en uç noktaya kadar biriktikten sonra, çalkantılı dalgalar yaratırdı.

“Ah…”

Duşa kabinde olsalar da aşina olduğu yabani reçineyle çevrili olan Yue Fei kendini güvende hissediyordu.

Ayağa kalkıp omeganın kırmızı ve nemli gözlerine bakan Gu Wei’nin bakışları derinleşti.

Yue Fei aniden Gu Wei tarafından çevrildi ve ellerini duşa kabinin panjurlarına dayadı. 

Sıcacık bir beden arkasından ona yaklaşıyordu.

Dışarıda, akşam esintisi havuzun çarşaf gibi olan yüzeninin dalgalanmasına neden olurken uzaktaki kara bulutlar yaklaşıyordu ve rüzgarla beraber yağmur damlaları havuzun içine çiseliyordu.

Duşa kabinin içindeki Yue Fei başını çevirdi ve Gu Wei’nin dudaklarını ısırdı.

“İçime gir….”

Gu Wei duraksadı ve elini panjurlara bastırarak hafifçe doğruldu.

“Beni kışkırtma, hâlâ farklılaşma dönemindesin.”

Yue Fei tam karşılık verecekti ki, omzundaki büyük el dudaklarını kapattı.

Aynı anda panjurlar tekrar şiddetle açılıp kapandı.

Yue Fei ince parmaklarıyla ağzını kapatan büyük eli çekti, gözlerini kapattı ve inlemesine engel olarak başını kaldırdı.

Duşa kabinin panjurları ancak gece olduğunda açıldı ve geriye yalnızca yerdeki ıslak kıyafetler kaldı.

 


 

0 0 votes
Article Rating
Subscribe
Bildir
guest

0 Yorum
Eskiler
En Yeniler Beğenilenler
Inline Feedbacks
View all comments

You cannot copy content of this page

0
Would love your thoughts, please comment.x