İçeriğe geç
Home » I Got Bitten After Transmigrating into a Pseudo-Beta 59. Bölüm

I Got Bitten After Transmigrating into a Pseudo-Beta 59. Bölüm

Ertesi gün Yue Fei çalışma odasında tek başına duruyor ve ders kitabına şaşkınlıkla bakıyordu.

Bu soruları hiç çözebilmiş miydi?

Şimdi problemi dahi anlayamıyordu…

Gu Wei’nin kendisine ders vereceğini söylediğini hatırlayan Yue Fei ders kitabını aldı ve yan taraftaki çalışma odasının kapısını çaldı.

Çalışma odasından Gu Wei’nin sesi geldi, “İçeri gel.”

Yue Fei kolu çevirerek kapıyı açtı ve kafasını içeri doğru uzattı, “Meşgul müsün?”

Gu Wei bilgisayarı kapattı, “Meşgul değilim, ne oldu?”

Yue Fei kucağında bir kitapla masaya yaklaştı, “Bana ders çalıştıracaktın.”

Gu Wei kaşlarını kaldırdı, “Film izlemek istemiyor muydun?”

Tabii ki izlemek istiyorum… Yue Fei alt dudağını yaladı, kalp atışları biraz hızlanmıştı, “Ders çalışmam lazım.”

Gu Wei’nin yanında kalması için ders çalışmayı bahane olarak kullanmasının film izlemekten daha geçerli bir sebep olacağını düşünmüştü.

Yalnız kalmak istemediğini ona doğrudan söylemeye cesaret edemiyordu ve üstüne bir de Gu Wei’den yanında kalmasını istemesi daha da zordu.

Gu Wei onun orada olma bahanesinden şüphe duymamıştı; Yue Fei’nin ödevlerini yetiştiremeyeceği için endişelendiğini zannediyordu, bu yüzden ayağa kalktı ve bir sandalye alarak kendi masasının yanına koydu.

“Buraya otur.” 

Yue Fei oturdu.

“Nereden başlayalım?”

Yue Fei bir an donakaldı. Doğru ya, hafızasını kaybetmişti! Bir artı birin kaç olduğunu bile unutmuş olması oldukça muhtemeldi.

Gu Wei hâlâ onun cevabını bekliyordu.

Yue Fei öksürerek ders kitabının ilk sayfasını açtı, “En baştan başlayalım.”

Gu Wei: “…” 

Hatalı bir seçim yapmıştı ancak film izlemesi için her şey artık çok geçti.

Yue Fei ona bakarken alt dudağını ısırdı.

Gu Wei gözlerini kıstı ve gülümsedi, “O halde teker teker hepsinin üzerinden geçelim.”

Gu Wei hemen kulağının dibindeydi ve ona her sorunun çözümünü açıklıyordu ancak Yue Fei’nin gözleri masaya odaklanmıştı ve yine önünde tarif edilemez bir anı parçası belirmişti.

Bir keresinde bu masaya oturmuş ve Gu Wei’yle öpüşmüştü!

Nasıl birbirlerine bu kadar âşık olmuşlardı ki? Bu evde müstehcen bir şey yapmadıkları herhangi bir yer var mıydı?

Gelgelelim yalnızca kendi çalışma odasındayken her şey oldukça normalmiş gibi görünüyordu.

“Anladın mı?”

Yue Fei’nin dikkatinin dağıldığını gören Gu Wei çok hızlı konuştuğunu düşünerek parmak uçlarıyla masaya vurdu. Yue Fei hiçbir şey anlamamıştı ve utançtan kızarmıştı.

Hemen sonrasında Gu Wei, yanındaki omeganın tatlı feromonunun kokusunu aldı.

Samimiyet ve utangaçlıkla dolu bir kokuydu.

Bakışları karanlık bir hal alan Gu Wei, Yue Fei’ye dikkatle baktı.

Neler oluyordu?

Omega, ince boynunu ortaya çıkaracak şekilde başını öne eğdi ve anladığını belirtmek için hafifçe mırıldandı. Gerçekten anlayıp anlamadığına gelince, elbette hiçbir şey anlamamıştı…

Gu Wei burnunu omeganın narin ensesine dayadı, “Bir şey mi hatırladın?”

Gu Wei’nin sıcacık nefesi kulaklarının arkasına doğru değerken Yue Fei öne eğildi, masaya yaslandı ve arkasına baktı. Gu Wei’nin gözleri parlıyor gibiydi ama Yue Fei fark edememişti, “Burada hiç öpüştük mü?”

Böylesine baştan çıkarıcı bir soru Gu Wei’nin afallayıp kalmasına neden olmuştu.

Hatta öyle ki, asıl meseleyi neredeyse kaçıracaktı.

Gu Wei’nin sesi sanki onu korkutmaktan korkuyormuş gibi alçak ve her zamankinden daha yumuşaktı, “Bir şey mi hatırladın?”

Yue Fei başını salladı, “Bölük pörçük anılar sadece.”

Gu Wei: “Hatırlaman için zihnini ne gibi şeyler tetikliyor?”

“Hmm…” dedikten sonra Yue Fei bir süre düşündü, “Sanırım gittiğim yerlerde bazı şeyler parça parça hatırlamaya başlıyorum.”

Gu Wei’nin dudakları hafifçe yukarı doğru kıvrıldı, “Örneğin, bu çalışma odası sana buradaki öpüşmemizi mi hatırlattı?”

Yue Fei bu sözler karşısında biraz utandı, “Evet.”

“Başka ne hatırlıyorsun?” diye sordu Gu Wei.

Mutfaktaki buzdolabının yanındaki öpüşme, yatak odasında birbirine kenetlenen bedenler, üçüncü kattaki duşa kabindeki yakın aktiviteler…

Yue Fei elbette bunların hiçbirini söyleyemezdi, “Diğer bir şey de, çalışma odasındayken bur kazanmak için kendimi cesaretlendirmem.”

Gu Wei bunun gerçek olduğundan pek emin değildi.

Fakat dün gece üçüncü katta yüzmeye gittiklerini hatırlayan Gu Wei ona, “Üçüncü kattaki yüzme havuzuyla ilgili bir şey hatırlıyor musun?” diye sordu.

Mesela duşa kabinde aniden ilanıaşk etmesi gibi.

Yue Fei gözlerini kırpıştırdı ve duşa kabindeki şeffaf camla çevrili yüksek çözünürlüklü sahne zihninde yeniden oynamaya başladı. Bu sahne on sekiz yaş ve üzeri içindi. Kalp atışları giderek daha da hızlanırken Yue Fei ona yalan söyledi, “Hayır.”

Yue Fei’nin bakışlarını kaçırdığını gören Gu Wei’nin gözleri kısıldı, “Gerçekten mi?”

Yue Fei tereddüt ediyordu, “Evet, evet.”

Gu Wei başını eğerek Yue Fei’nin kitabına baktı, “Pekâlâ, şimdi birkaç soru üzerinde çalışarak pratik yapalım.”

“?” 

Konu neden bu kadar hızlı değişmişti ki?

Hazırlıksız yakalanan Yue Fei’nin eline aniden Gu Wei tarafından bir kalem tutuşturulmuştu.

“Bu iki soruyu çöz bakalım.”

Yue Fei doğruldu, “…”

Beş dakika geçmişti…

Tek bir çizik bile atılmamıştı.

Gu Wei sandalyeye yaslandı ve ona baktı, “Neyi bekliyorsun?

Yue Fei: “Aslında hatırladım.”

“Hm?”

“Üçüncü kattaki duşa kabinde…” 

Anlayamadığı matematik problemleriyle cebelleşeceğine utanç verici konulardan konuşmayı yeğlerdi.

“Hı hı.”

Yue Fei başını kaldırdı ve Gu Wei’ye baktı. Gu Wei çenesini kaldırarak ona devam etmesini işaret etti.

“Beni sıkıştırıyordun…”

Alfa sanki bir sonraki sözlerini bekliyormuş gibi ona baktı.

“Bu problemleri nasıl çözeceğimi bilmiyorum,” dedi Yue Fei ve aniden konuyu değiştirerek ayağa kalktı, “Çalışma odasına geri dönüp biraz daha çalışacağım.”

Ardından ders kitabını aldı ve odadan ayrılmak için kapıya doğru yöneldi.

Fakat eli daha kapının koluna değemeden arkasında bir baskı duygusu hissetti.

Alfa onun peşinden gelmiş, göğsünü onun sırtına bastırmış ve onu kapıyla kendisinin arasına sıkıştırmıştı.

“Seni sıkıştırıyordum, ya sonra?”

Yue Fei’nin yüzü anında kızardı, bu da neydi şimdi?

“Bir eşin yükümlülüklerini yerine getirmem için beni zorlamayacağını söylemiştin.”

Gu Wei başını eğdi ve dudaklarını onun kulaklarına bastırdı, “Zorluyor muyum?”

…Elindeki ders kitabı yere düştükten sonra Yue Fei yanağını soğuk kapıya bastırdı ve kalbi usulca titredi. Nasıl birdenbire böylesine heyecanlanmıştı ki…

Narin ve zarif kemer yere düşerken kemerin tokası bir gürültüyle yere çarptı.

Yoğun bir yabani reçine kokusu odayı kaplarken Yue Fei gözlerini kapattı. Beli güçlü bir tutuşla kapıya bastırılıyordu.

Gu Wei hafifçe kulağını ısırdı, “Zorluyor muyum?”

Yue Fei ondan kaçınmak için başını salladı.

“Hala mı zorluyorum?”

Gu Wei’nin onu bırakmaya niyeti yokmuş gibiydi.

Yue Fei nefes nefese kalmıştı, “Zorlamıyorsun, zorlamıyorsun.”

Bunlar dudaklarından dökülür dökülmez yumuşak dudaklar onun dudaklarına bastırıldı.

Onlar tutkuyla öpüşürken belirgin eklemleri olan büyük bir el kalçasına doğru iniyordu. 

!

Yue Fei alçak sesle inledi ama alfa tarafından sıkıştırıldığından hareket edemiyordu.

Başlangıçta neye uğradığını şaşırmış olan omega, şu anda bu öpüşmeden oldukça zevk alıyordu.

Sırtı Gu Wei’nin göğsüne yaslanıyordu ama bedeni adeta gerilmiş bir yay gibi duruyordu. Çünkü Gu Wei’nin elleri aşağı yukarı hareket ederken bazen sertleşiyor bazen de yavaşlıyordu.

En sonunda küçük dalgalar büyük bir dalga oluşturdu ve Yue Fei’yi içine yuttu.

Alfanın alçak, derin sesi Yue Fei’nin kulaklarına ilişti: “Asıl zorlanan benim.”

“Kendime hâkim olmaya zorlanıyorum.”

Çalışma odasına döndüğünde Yue Fei’nin bacaklarında derman kalmamıştı.

Ancak kızaran yanakları az önce olanları açıkça ortaya koyuyordu.

Oldukça zevk almıştı!

Gu Wei’nin tuzağına düşmüştü…

Yue Fei yüzünü kapattı ve kanepeye uzandı.

Masumiyeti rüzgarla birlikte gitmişti… 

Yue Fei heyecandan ötürü aniden haykırdı ve ayaklarını geriye doğru çırptı.

Tık tık.

Aniden kapı çalındı.

Yue Fei başını kaldırdığında Gu Wei’nin gülümseyerek bir elini kapıya koyduğunu gördü.

“Kötü bir zamanda mı geldim?”

Az önce kapıyı kapatmayı mı unutmuştu?!

Yue Fei hemen dik bir şekilde oturur pozisyona geldi, “Ne oldu?”

Gök mavisi yuvarlak cam bir kutu Yue Fei’nin gözlerinin önüne geldi.

“Merhem getirdim. İstersen ben süreyim, yoksa kendin mi sürmek istersin?”

Bu cümleden sonra Yue Fei bacaklarının arasının sızladığını hissetti.

Yue Fei uzandı ve Gu Wei’nin elinden merhemi aldı, “Kendim sürerim.”

Dilini şaklatan Gu Wei alt dudağını büzdü ve gözlerinde bir acıma ifadesi belirdi.

Yue Fei: “Neyse, sen de işlerini hallet. Ben biraz ders çalışacağım!”

“Pekâlâ,” dedi Gu Wei ve ardından dudaklarında bir gülümsemeyle Yue Fei’ye, “Kapıyı kapatmayı unutma. Yardıma ihtiyacın olursa yan taraftayım,” dedi.

Yue Fei: “Ah― ―” Güle güle!

Utancını bastırmaya çalışarak merhem süren Yue Fei kemerinin hâlâ yan odada, yerde olduğunu hatırladı.

Gu Wei’nin çalışma odasının önünden birkaç kez geçtikten sonra, Yue Fei daha uygunsuz anılar hatırlayacağından korktuğu için içeri girmeye cesaret edememişti.

Gu Wei’nin kemerini odasına bırakacağını sanmıştı ama ertesi güne kadar kemerini hiçbir yerde görememişti.

Yataktan yeni kalkmış ve yıkanmak üzere olan Gu Wei’ye elini uzattı. Gözleri yarı açıktı ve uykuya yenik düşmemeye çalışıyordu. Gu Wei’ye, “Kemerim nerede?” diye sordu.

Gu Wei: “Hangi kemer?”

Yue Fei: “Dün çalışma odasında…”

Gu Wei hatırlamıştı, “Ah.”

Ancak, Yue Fei’ye hemen cevap vermedi.

Gu Wei odadan çıkarken Yue Fei daha fazla dayanamayarak uykuya daldı.

Tekrar uyandığında Gu Wei çoktan yıkanmış, düzgünce giyinmişti ve yatak odasının balkonunda telefonla konuşuyordu.

Çok geçmeden Gu Wei telefonu kapattı ve odaya geri döndü.

Onun uyandığını gören Gu Wei kaşlarını kaldırdı ve Yue Fei’nin yanındaki yatağa yürüdükten sonra elini uzatarak onun yanağını çimdikledi, “Ayağa kalkamayacak durumda mısın?”

Yue Fei de elini ona doğru uzattı, “Birazdan kalkacağım.”

Gu Wei elini uzattı ve Yue Fei’nin ince parmaklarını tuttu, “Az önce bana kemerini mi sormuştun?”

Yue Fei: “Evet? Nerede?”

Gu Wei onun elini tutarak kendi beline götürdü ve kemerin soğuk tokasına ellemesini sağladı, “Burada.”

Yue Fei gözlerini kırpıştırdı ve kulaklarının uçları anında kızardı.

“N…ne?”

Gu Wei: “Aradığın kemer bu değil miydi?”

Henüz uyanmış olan omega hala yumuşak battaniyenin içindeydi fakat bunu duyunca başını kaldırdı ve kemere daha yakından baktı, “…Evet, bu benim kemerim.”

“Geri vereceğim.”

Gu Wei öne doğru eğildi ve bir elini Yue Fei’nin yüzüne koydu.

“Yanlışlıkla giymişim, seninki bana olmadı zaten.”

“Uslu ol ve şimdi benim için kemeri çıkar.”

“…”

Yue Fei şok içinde elini geri çekti, yüzünü yastığa gömdü ve ölü bir balık gibi davranarak Gu Wei’ye sırtını döndü.

Hiçbir şeyi anlamıyordu ve bir şeyleri düşünecek halde de değildi!


ÇN: Anladığınız üzere cinsel birleşme olmadı, bacak arasından oldu jhsfdsjd

 

0 0 votes
Article Rating
Subscribe
Bildir
guest

0 Yorum
Eskiler
En Yeniler Beğenilenler
Inline Feedbacks
View all comments

You cannot copy content of this page

0
Would love your thoughts, please comment.x