Arabada Yue Fei’nin sesi yankılandı ve atmosfer kısa bir sessizliğe büründü.
Gu Wei’nin kollarına yaslandığından Gu Wei onun ifadesini göremiyordu ama aslında, Yue Fei’nin az önce söylediği bu sözleri Gu Wei daha öncesinde pek çok kez zihninde hayal etmişti. Başlangıçta eğer Yue Fei sormazsa sonsuza kadar böyle kalacaklarını, Yue Fei’nin hafızasını geri kazanana kadar bekleyeceklerini düşünmüştü. Ancak Yue Fei doğrudan sorarsa onunla yüzleşmeye de hazırdı.
Başını eğdi ve Yue Fei’nin alnını öptü. Gu Wei’nin sesi hala sakindi, “Uslu ol, eve gittikten sonra sana her şeyi anlatacağım.”
Daha önce hiç birini bu kadar sevmemişti. Hatta öyle ki, yapması gereken doğru şeyin ne olduğunu bile bilemiyordu. Pek çok şey için endişeleniyordu, bu yüzden Yue Fei’nin gözünde mükemmel bir resim çizmeye çalışmıştı ama başaramamıştı. Çünkü aslında Yue Fei bu resimdeki kusurları çoktan fark etmişti fakat dile getirmemişti.
Nanwan Xiang bölgesine döndüklerinde Tang Yue sessizce ayrıldı.
Gu Wei, Yue Fei’den birinci kattaki oturma odasında bir süre beklemesini istedi, ardından ikinci kattaki çalışma odasına geri döndü ve sakladığı birkaç anlaşmayı çıkardı.
Yue Fei ondan şüphelenmiyordu ama aslında anlaşmanın orijinal hali Yue Fei’nin odasındaydı ve istediği an hepsini yok edebilirdi.
Ancak artık bunları Yue Fei’ye iade etme zamanı gelmişti.
Yue Fei biraz gergin hissederek kanepeye oturdu. İkisinin nasıl başladığına dair hiçbir anısı yoktu. İlk görüşte âşık olmadılarsa, ya kandırılıyor ya da bilerek bu oyunu oynuyor demekti. İlkiyse, Gu Wei ile nasıl yüzleşeceğini bilmiyordu; ikincisiyse, kendisiyle nasıl yüzleşeceğini bilmiyordu.
Merdivenlerden ayak sesleri geldi, Yue Fei bir bardak su aldı ve kuru dudaklarını nemlendirmek için bir yudum aldı.
O akşam göle düştüğünden hala çok yorgun hissediyordu.
Ama bu onun tek şansıydı, gerçeği öğrenmek istiyordu ve kendi hayal gücünde boğulmak istemiyordu.
Sehpanın üzerine üç belge yayılmıştı.
Gu Wei yanına oturmak yerine soldaki tekli kanepeye oturdu.
“Bir kör randevuda tanıştık ama bu anlaşma sayesinde evlendik.
Gu Wei, anlaşmalardan birini Yue Fei’ye doğru itti.
“Evliliğimizin başlangıçta sadece bir sözleşmeden ibaret olduğunu söylemek yanlış olmaz.”
Yue Fei gözlerini kırpıştırarak anlaşmayı aldı ve son sayfayı çevirdi.
Bu onun imzasıydı, onun el yazısıydı.
“Evlilik sözleşmesini imzaladığınızda bir betaydın, ancak daha sonra cinsiyet farklılaşması yaşadın. Bu nedenle, omega olduğunu anladıktan sonra bu iki anlaşmayı imzaladık.”
Gu Wei diğer anlaşmaları da onun önüne itti.
“Kâğıt üstünde evli olsak da bunca zamandır beraberdik ve ben sana âşık oldum. Kazadan bir gün önce, üçüncü kattaki duşa kabinde sen de bana ilanıaşk etmiştin. Duygularımız karşılıklıydı.”
Gu Wei’nin sözleri sanki en zor müzakereden geçiyormuş gibi ölçülü, nesnel ve sakindi. Her şeyi açıkça söylemezse her şeyi kaybedeceğinden korkuyordu.
“Bu süre zarfında aramızdaki bu anlaşmaların varlığını gizlememin nedeni, ilişkimizi ve beni unuttuğun için benden ayrılmaya karar vermenden korkmamdı.”
Bunu söylerken çok aciz göründüğünü hisseden Gu Wei parmaklarını büktü ve sözlerine devam etti.
“Tabii ki böyle bir seçim yapmaya karar verirsen, bu şüphesiz sözleşmeyi ihlal etmek olacaktır.”
Bu sözler çıkar çıkmaz başlangıçta gözlerini yere indirmiş olan ve ne düşündüğünü bilmeyen Yue Fei, aniden başını kaldırdı ve dudaklarının kenarları da yukarı doğru kıvrıldı, “Sözleşmeyi ihlal edersem, beni sorumlu tutacak mısın?”
Yue Fei’nin sözleşmeyi iptal etmek istediğini düşünen Gu Wei bir an afalladı ve ardından bir anlık sessizlikten sonra, “Hayır, sen… Hangi seçimi yaparsan yap, bunu kabul edeceğim,” dedi.
Bunu duyan Yue Fei şaşkınlıkla kaşlarını kaldırdı, “Anlaşmayı feshetmek ve senden boşanmak istesem bile mi?”
Gu Wei’nin bakışları titredi, “Elbette.”
Yue Fei’nin bakışları onunla anlaşmalar arasında gidip geldi ve sonunda anlaşmalara odaklandı.
“Beni gerçekten seviyor musun?” diye sordu Yue Fei.
Gu Wei: “Evet.”
Yue Fei: “O zaman aramızdaki tüm anlaşmaları feshetmeyi seçiyorum.”
“Hepsini mi?”
“Evet, hepsini.”
Gu Wei başını salladı, “Anlıyorum.”
Yue Fei ona baktı ve başını eğdi, “Gerçekten anlıyor musun?”
Gu Wei ve o bir an için birbirlerine baktılar. Gu Wei de sonunda gülümsedi, “Anlıyorum.”
Tang Yue, Gu Wei’den gelen herhangi bir aramayı kaçırma korkusuyla gece boyunca cep telefonuna bakmıştı. Yue Fei ve Gu Wei kavga ederlerse, yapması gereken bir sürü iş olacaktı.
Ancak bütün gece cep telefonu çalmamıştı.
Fırtınalı bir gece olacağını düşünmüştü ama gece huzur içinde geçmişti.
Ertesi gün sabahın erken saatlerinde Tang Yue nihayet bir telefon aldı ama Gu Wei ona kendisini Nanwan Xiang bölgesinden almasını söyledi.
Öte yandan Qiao Si de Yue Fei’yi Nanwan Xiang bölgesinden gönderme emri almıştı.
Görevi aldıktan sonra Qiao Si, dün gece olanlar hakkında konuşmak için hemen Tang Yue’yi aradı.
Tang Yue ve Qiao Si, patronları hakkında konuştular. Muhtemelen patronları ve eşi boşanmaya karar vermişti. Nanwan Xiang bölgesine bu savaştan yaralı çıkan iki kişiyi almak için gideceklerdi muhtemelen.
Tang Yue geldiğinde, Qiao Si çoktan Yue Fei’yi almıştı.
Patronu arabaya bindiğinde Tang Yue temkinli bir şekilde, “Başkan Gu, nereye gidiyoruz?” diye sordu.
Gu Wei: “Bir apartman dairesi satın almaya.”
Tang Yue: “?”
Gu Wei, önceden bir apartman dairesi satın almak için biriyle çoktan iletişime geçmişti. Tang Yue onu varış noktasına götürdükten sonra, iki taraf da bir şey söylemedi. Tapu ve kadastro müdürlüğünde yapılması gerekenler yapıldı ve Gu Wei daireyi satın aldı.
Tapu ve kadastro müdürlüğünden çıktıktan sonra, Tang Yue hala oldukça şaşkındı.
Gu Wei yakasındaki güneş gözlüklerini çıkarıp taktı ve Tang Yue’ye seslendi, “Önce beni şirkete götür, sonra öğleden sonra daireyi temizlemesi için birini ayarla. Bu gece taşınacağım.”
“…” Tang Yue zaten şoktaydı ve aynı zamanda bir sersemlik içindeydi. Böylece sadece başını sallamakla yetindi, “Emredersiniz.”
―
Patronu sabah bir daire satın almıştı ve bir de aynı gün taşınıyor muydu?!
Tang Yue yeni eve doğru giderken profesyonel bir ekiple iletişime geçti.
Şirkete girdiği ilk günden bu yana ilk kez istifa etmek istiyordu.
Taşınma sürecini hızlandırdı ve yeni apartman dairesini hazır etmek için tüm gerekli işleri koordine etti. Tang Yue kapıya yaslanırken kilidi ve şifreyi değiştiren uzmana baktı.
Çınn ― ―
Asansörün kapısı açıldı ve maskeli bir adam çıktı.
Adam, Tang Yue’yi görünce biraz şaşırdı.
Onun aksine, Tang Yue uzmanın ellerine odaklanmıştı ve gelen kişiyi fark etmemişti.
“Sekreter Tang, burada mı yaşıyorsunuz?”
Tanıdık bir ses duyan Tang Yue aniden başını kaldırdı ve zihnindeki tüm noktalar bir zincirle birbirine bağlanmış gibi birleşti.
Bay Yue!
“Bay Yue, neden buradasınız?”
Yue Fei yan kapıyı işaret etti, “Artık burada yaşıyorum.”
Tang Yue’nin Adem elması yukarı ve aşağı yuvarlandı ve kendini dudaklarının arasındaki kelimeleri yutmaya zorladı; Siz ikiniz nasıl bir aşk macerasının içindesiniz?!
“Hahaha, ne tesadüf,” dedi Tang Yue kuru kuru gülerek, “Başkan Gu da artık burada yaşıyor.”
Yue Fei şaşırmışa benzemiyordu ama bunu duyduktan sonra kaşlarını hafifçe kaldırdı, “Ne tesadüf.”
Yue Fei, Tang Yue’ye, “Gelip bir bardak su içmek ister misin?” diye sordu.
Tang Yue: “Çok teşekkürler ama benim halletmem gereken işler var. Size iyi günler.”
Yue Fei başını salladı, “Size de.”
Ardından Gu Wei hakkında tek kelime etmeden kapısını açtı ve içeri girdi.
―
Eve döndüğünde Yue Fei elindeki telefona baktı ve sonrasında ayakkabı dolabının üzerine koydu. Ev terliklerini giydikten sonra mutfağa girdi ve marketten aldıklarını yerleştirmeye koyuldu.
Bu apartman dairesi, Yue ailesi tarafından kendisine verilen üç evden biriydi. Kiracı geçici olarak evden çıkmaya karar vermişti ve Yue ailesi de Gu Wei ile temasa geçmişti.
Dün Yue Fei’yle konuşurlarken, Gu Wei bundan bahsetmişti. Yue Fei hemen oraya taşınmaya karar vermişti.
Qiao Si temizliği yapacak birini bulmuş ve ev için gerekli şeyleri almıştı. Böylece Yue Fei de aynı gün taşınabilmişti.
Nanwan Xiang bölgesinden ayrılırken Yue Fei yanına fazla bir şey almamış ve her şeye yeniden başlamayı planlamıştı.
Kendisine ve Gu Wei’ye biraz zaman tanıyacaktı.
Gu Wei’ye âşık olduğunun farkındaydı.
Gu Wei’nin de ona âşık olduğuna inanmak istiyordu.
Ancak Yue Fei, Gu Wei’yle yaşadığı tüm anıları unutmuştu.
Hafızası geri geldiğinde kendisine ve Gu Wei’ye ne olacağını bilemiyordu.
Gelgelelim, Yue Fei’nin kızışma dönemi yakındı.
Yue Fei ABO evrenine henüz alışamamış olsa da, bu kadar baştan savma bir şekilde işaretlenmek istemiyordu.
Sessiz bir anlaşma yapmışlar ve daha önceki anlaşmaları feshederek her şeye yeniden başlamaya karar vermişlerdi.
Yue Fei yalnız yaşamaya alışıktı. Bu dünyaya gelmeden önce hep yalnız yaşamıştı.
Fakat Yue Fei boş dairede nedense biraz yalnız hissediyordu.
Koltuğa oturup can sıkıntısından kurtulmak için televizyonu açtı ve açık balkon kapısından serin gece meltemi içeri doğru esti.
Yue Fei ayaklarını kıvırdı ve çıplak ayak bileklerini uyluklarının altına sıkıştırdı.
Yan taraftaki yastığı kollarının arasına alırken birdenbire Gu Wei’nin kucaklamasını hatırladı.
Kendine yemek yapmak için ayağa kalkıp mutfağa gitti.
Yarım bardak pirinci makineye döktükten sonra birden son derece üşenmiş hissetti.
Arkasını dönerek bir paket hazır erişte aldı ve midesini hazır erişte ile doldurdu.
Ding dong ding dong ― ―
Kapı zili çaldı ve hazır erişte yerken Yue Fei’nin çubuğu duraksadı. Yan dairede oturan kişi aklına gelince gülümsememek için alt durağını ısırdı ve kapıyı açmak için ayağa kalktı.
Lakin dışarıda kimse yoktu.
Az önce koridoru dolduran dağınık karton kutular temizlenmişti, Yue Fei başını eğdi ve bir buket çiçeğin kapıya bırakılmış olduğunu gördü.
Eğilip kartı kaldırdı ve içindeki küçük kartta iki satır yazılı olduğunu gördü.
“Merhaba yeni komşu, benim soyadım Gu. Tanıştığımıza memnun oldum.”
Yue Fei gülmekten kendini alamadı. Çaresizce başını salladıktan sonra elinde çiçekle arkasını döndü, kapıyı kapattı ve eve girdi.
Kapı kapanır kapanmaz yandaki dairenin kapısı açıldı.
Gu Wei dışarı çıktı ve kapının yanında hiçbir şey olmadığını görünce Yue Fei’nin çiçekleri aldığını anladı.
Böylece kapıyı kapattı ve içeri geri döndü.
―
Kızışma dönemi yakın olan bir omega, alfası olmadan yapamazdı. Yue Fei bunu pek bilmese de Gu Wei neler olabileceğinin farkındaydı.
Gecenin bir yarısı, bir balkondan diğer balkona bir figür geçti.
Yatak odasına açılan balkonun kapısı dışarıdan çekildi ve ay ışığı yatağın kenarına düştü. Uzun boylu adam cam kapıyı kapattıktan sonra uyuyan kişiye yaklaştı. Zengin tatlı feromon odanın içinde kontrolsüzce dolaşıyordu, ta ki yabani reçineyle birbirine karıştıktan sonra sakinleşene kadar.
Yue Fei’nin yüzü kızarmıştı ve olanlardan bihaber olarak uyumaya devam ediyordu.
Adam elini uzatarak yanaklarına düşen saç tellerini geriye doğru itti.
Ardından yatağın yanına oturdu ve sessizce Yue Fei’nin uyuyan yüzünü seyretmeye başladı.