İçeriğe geç
Home » I Got Bitten After Transmigrating into a Pseudo-Beta 71. Bölüm (FİNAL)

I Got Bitten After Transmigrating into a Pseudo-Beta 71. Bölüm (FİNAL)

Grubun başkanı olur olmaz, yirmi dört saat boyunca kimse onunla iletişim kuramamıştı. Bu nedenle, Gu Wei telefonu açar açmaz bir sürü cevapsız arama olduğunu görünce şaşırmadı.

[Kızışma dönemi, rahatsız etmeyin.]

Gu Wei, sohbet grubuna bir mesaj gönderdikten sonra telefonunu kapattı ve Yue Fei için yemek hazırlamaya gitti.

Arkadaşları ve ailesini şoke edecek olan mesajını hiç umursamadı.

He Yinyin, Gu Tiansheng’den bir telefon aldığında en büyük oğlunun evinde akşam yemeği yiyordu.

“Gu Wei ne diyor böyle? Cinsiyet falan mı değiştirdi?”

He Yinyin yıllardır koruduğu zarafetini bozarak ağzındaki pilavı püskürttü.

“Ne saçmalıyorsun?”

Gu Tiansheng düşüncelerinin fazla gerçekçi olmadığını nihayet anlamıştı, “Kızışma döneminde olduğunu söyleyince cinsiyet değiştirip omega oldu sandım.”

“…” He Yinyin doğrudan telefonu kapattı.

Ardından Gu Wei’yi aradı ama kimse cevap vermedi. Sonra büyük oğlu ona grup sohbetini kontrol etmesini söyledi. Gu Wei’nin aile grubuna yazdığı mesajı gördü.

He Yinyin kaşlarını çattı, “Xiao Fei bir omega mı?”

Gu Weî: “Başka kim olabilir?”

He Yinyin anlayamıyordu, “Omega olması kötü bir şey değil ki, neden bize bundan bahsetmedi?”

Gu Weî: “İşler düşündüğümüzden daha karmaşık olabilir. Kızışma dönemi bitince Gu Wei’ye sorabiliriz.”

“Zaten başka yapacak bir şeyimiz yok.”

Yue Fei, omega kimliğinin bir şekilde birkaç kişiye birden- ifşa edildiğini bilmiyordu. Gu Wei’nin kollarında yuvalanmış, televizyon seyrederken besin çözeltisini içiyordu.

Kızışma döneminin ne kadar korkunç olduğunu insan ancak deneyimlediğinde anlayabiliyordu.

Bir canavar gibi, diye düşündü Yue Fei.

Gu Wei ensesini sıktı ve dikkatinin dağıldığını fark edince usulca, “Ne düşünüyorsun?” diye sordu.

Yue Fei hafifçe başını salladı, “Bir şey düşünmüyorum, işler nasıl gidiyor? Görünüşe göre kızışma dönemi bir hafta sürüyormuş.”

“Endişelenmene gerek yok.”

Bununla birlikte Gu Wei öne doğru eğilip masadan bir çilek aldı ve Yue Fei’nin ağzına koydu.

Yue Fei ağzını çok doğal bir şekilde açtı ve yarısını ısırdı, çilek suyunun bir kısmı ağzının köşelerini lekeledi ve diğer yarısından bir miktar çilek suyu Gu Wei’nin parmaklarına aktı.

Dilinin ucunu çıkarıp dudağının kenarındaki suyu yaladı. Ardından başını kaldırdığında Gu Wei’nin odaklanmış halde kendisine baktığını fark etti.

Yue Fei gülümseyerek Gu Wei’ye baktı ve dudakları hala çileği tutmakta olan ele doğru yaklaştı.

Gu Wei onun çileğin kalan yarısını yiyeceğini düşündü, ancak parmaklarından yukarı ilerleyen yumuşak bir dokunuş hissetti. Yue Fei onun parmaklarındaki çilek suyunu yalıyordu.

Alfanın nefesi aniden ağırlaştı ve parmakları hafif bir hareketle beraber yarım çileği Yue Fei’nin ağzına tıktı.

Çilek ağzına girdiğinde Yue Fei henüz ağzını kapatamamıştı ki, uzun parmaklar da çilekle beraber ağzının içine girdi.

“Mmm!” 

Parmaklar çok derindeydi, Yue Fei ona dik dik baktı.

Havadaki yabani reçine anında yoğunlaşmaya başladı.

Gu Wei parmaklarını çıkardı, başını eğdi ve onu öptü.

Kalıcı işaretten sonra omega ve alfa feromonları birbirini etkilerdi. Yalnızca omega feromonları alfayı çekmekle kalmaz, alfa feromonları da omegayı çekerdi.

“Mmm ―”

Yue Fei doğruldu, elini Gu Wei’nin boynuna dolamak için kaldırdı ve öne doğru eğildi.

Gu Wei ona sarıldı ve onu kanepeye yatırdı.

Yue Fei, Gu Wei’nin yakasını çekerken, “Kanepe kılıfının değiştirilmesi kolay mı?” diye sordu.

Gu Wei güldü, “Endişelenme, değiştiremezsek atarız.”

Onun söylediklerini duyunca Yue Fei rahat bir nefes verdi.

Sevgileri sel olmuş çoktan taşmıştı ve ikisi de yatak odasına dönmeyi bekleyemezdi.

Gu Wei içine girdiği anda Yue Fei’nin omurgası her an kırılacakmış gibi dümdüz oldu.

Ama Gu Wei, Yue Fei’nin buna dayanabileceğini biliyordu.

Kısa süre sonra güzel kürek kemikleri titredi ve Yue Fei dudağını ısırarak hafifçe inledi. Vücudunun her yeri izlerle kaplanmıştı.

Güzel ve kırılgandı.

Gu Wei ince beli güçlü bir şekilde kavrayarak doğruldu, onu kucağına aldı ve tutkuyla öpmeye başladı.

Yue Fei hep onun kollarında olmalıydı ve onu her an bir öncekinden daha mutlu etmeliydi.

İkisi de ne kadar sürdüğünü bilmiyordu, alfanın omuzlarına yapışan parmaklar kıvrıldı ve kısa tırnaklar etin derinliklerine saplandı ve havaya hafif bir kan kokusu yayılırken elleri aşağı kaydı…

Henüz bir haftanın yarısı bile geçmemişti.

Deniz kenarındaki villa şehirden uzaktaydı, bu da kimsenin onları rahatsız edemeyeceği veya gözetleyemeyeceği anlamına geliyordu.

Oturma odasının pencerelerinin dışında bir yüzme havuzu vardı.

Kısa bir süre önce, berrak mavi havuz suyunun yanında yerdeki beyaz fayansların üzerinde üst üste binmiş iki figür vardı.

Güneş tembelce havuz kenarındaki suya vuruyordu ve kısa süre sonra yerdeki bu su damlacıkları kaybolacaktı.

Su damlaları içeri kadar yayıldı ve merdivenlerden yukarı çıktı.

Köşede omega alfa figürünün altındaydı ve alnındaki su damlaları süzülerek yere damlıyordu.

Yoğun feromonlar birbirleriyle etkileşime girdi ve birleşti.

Vahşi doğanın yabani reçinesi, hoş ve coşkulu olan tatlı feromonları sardı. Banyo, balkon, oturma odası halıları… feromonları her yerde iz bırakmıştı.

Qiao Si baş ağrısıyla ofisteki dosya yığınına bakarken aniden patronundan bir telefon aldı. Arayanın kimliğini görünce hemen yanıt verdi.

Patron geri mi dönüyor acaba?

“Baifeng Kasabası’na gel.”

Qiao Si itaatkâr bir şekilde patronunun talimatını kabul etti.

Tang Yue de onun yanındaydı ve Gu Wei’nin talimatını duymuştu, “Oraya sadece sen mi gidebilirmişsin?”

Artık patronunun gözdesi değil miydi yani?

Qiao Si, Gu Wei’nin gözünde kendisinin ve Tang Yue’nin konumunu gayet iyi biliyordu, “Evet, çünkü sen bir alfasın.”

Patronu kızışma döneminde Bay Yue’ye eşlik ediyordu ve doğal olarak başka alfaların onu görmesini istemiyordu.

Tang Yue hemen tepki verdi, “Tamam sen git ve ben buradaki işleri hallederim.”

Hayatında ilk kez bir alfa olarak dezavantajlı bir konuma düşmüştü.

Qiao Si: “Tamam.”

“Şoförü unutma…”

Qiao Si tonun sözünü kesti.

Qiao Si: “Çoktan hallettim, şoför de beta.”

Tang Yue ona baş parmağını kaldırdı, “Aferin.”

Baifeng Kasabası’ndan ayrılan Gu Wei, doğrudan Qiao Si’den ikisini Nanwan Xiang bölgesine geri götürmesini istedi.

Yue Fei onun sözlerini duyunca, “O halde gidip daireyi temizleyeyim, ardından da yeni bir kiracı bulmak için bir emlakçı ayarlayayım.”

Gu Wei: “Qiao Si’ye bırak.”

Arabanın ön koltuğundaki Qiao Si hemen yanıt verdi, “Bay Yue, her şeyi bana bırakın lütfen.”

Yue Fei: “Teşekkürler, Sekreter Qiao.”

Qiao Si: “Bay Yue, kibar olmanıza gerek yok. Bu tarz şeyleri bundan sonra hep bana bırakın.”

Yue Fei: “Tamam.”

Yue Fei doğal bir şekilde başını eğdi ve Gu Wei’nin omzuna yaslandı. Pencerenin dışındaki manzarayı seyrederken bir şey unutup unutmadığını düşünüyordu.

“Ah, doğru ya, okula geri dönmem lazım!”

“Final sınavları ne zamandı? Kaçırmadım değil mi!”

Son birkaç gün içinde, Yue Fei telefonuna pek bakmamıştı ve şarjı bittiğinde şarja takmamıştı.

Gu Wei: “Kaçırsan da sorun değil.”

“Ben…” dedi Yue Fei. Uzun zamandır tembellik yaptığını bilmesine rağmen hala bir umut taşıyordu, “Hala burs kazanmak istiyorum.”

Gu Wei, burs konusunda neden bu kadar ısrarcı olduğunu merak ediyordu, “Ben veririm.”

Yue Fei: “Neyi?”

Gu Wei: “Bursu.”

Yue Fei’nin dudakları yukarı doğru kıvrıldı, “Olmaz.”

Gu Wei gülümsedi ve ona sarıldı, “Olur olur, sama telafi dersleri vermeliydim ama sürekli ders çalışmanı ertelettirdim.”

Yue Fei kızardı, bu kadar düşünceli olmasına hiç de gerek yoktu!

Telefonun zil sesi ikisi arasındaki tatlı atmosferi bozdu ve Yue Fei’nin gözleri tekrar pencereden dışarı kaydı. Gu Wei’nin telefona cevap vermesini bekledi.

Arayan He Yinyin’di.

He Yinyin o kadar uzun süredir bekliyordu ki, daha fazla dayanamayarak Gu Wei’nin neden Yue Fei’nin omega olduğunu sakladığını öğrenmek için onu aramıştı.

“Gu Wei, Xiao Fei… kızışma dönemi derken ne demek istiyorsun?”

Gu Wei’nin omzuna yaslanan Yue Fei de onu duydu ve Gu Wei’ye baktı.

Gu Wei gözleriyle izin istedi.

Yue Fei bir süre düşündükten sonra başını salladı, artık daha fazla saklamaya gerek yoktu.

“Anne, Xiao Fei gecikmiş bir farklılaşma dönemi geçirdi.”

“İlk evlendiğimizde bir betaydı ve kısa bir süre önce aslında omega olduğunu anladık.”

“İster beta ister omega, ne olursa olsun o olduğu sürece her şeyi kabul ediyorum.”

“Şimdi eve gidiyoruz ama bir gün beraber seni görmeye geliriz.”

“Tamamdır, görüşürüz”

Telefonu kapattıktan sonra Gu Wei, Yue Fei’nin kulağını çimdikledi. Omegasının gözleri pencereden dışarı bakıyordu ama bu zaman boyunca kulakları hep onun telefon konuşmasındaydı.

“Annem senin bir omega olduğunu kabul edemeyeceğim için endişeleniyor.”

Yue Fei: “Ah, bunun suçlusu kim acaba?”

İlk tanıştıklarında sürekli omega feromonlarını sevmediğini ya da kokusunu alamadığını kim söyleyip duruyordu.

Gu  ailesine göre Gu Wei, omega feromonundan iliklerine kadar nefret eden biriydi.

Gu Wei beceriksizce öksürdü, “Bu, seninle tanışmadan önceydi.”

Cevap tatmin ediciydi. Yue Fei onun çenesini çimdikledi, “Tamam tamam, seni suçlamıyorum.”

Gu Wei gülümsedi ve elini tuttu, ardından dudaklarına götürerek yumuşakça öptü.

Yue Fei okula döndüğünde, oda arkadaşları onun etrafında toplandılar ve ardından bir hepsinin ağzından ortak bir cümle çıktı.

“Sen biraz değişmişsin sanki.”

Yue Fei biraz gülünç hissediyordu, “Neyim değişmiş?”

Zhao Zhi: “Sen… daha narin görünüyorsun…”

Oda arkadaşı 1: “Daha zarif.

Oda arkadaşı 2: “Daha çok bir omega gibi görünüyorsun…”

Yue Fei saçlarını karıştırdı, “Sanırım size bir şeyi söylemeyi unutmuşum!”

“Neyi?”

Yue Fei: “Ben bir omegayım.”

Üçünün yüzünde de afallamış bir ifade belirdi.

?

Böylece Yue Fei, onlara gecikmeli farklılaşma durumu hakkında kısa bir bilimsel anlatım yaptı.

Üçü bir ağızdan, “Hadi canım!” dedi.

Birkaç saniye sessizlikten sonra Zhao Zhi, Yue Fei’nin omzuna hafifçe vurdu, “Pekâlâ,  için rahat olsun. Biz omegalara karşı ayrımcılık yapmıyoruz.”

Oda arkadaşı 1: “Evet, omega olsan bile biz hala arkadaşız!”

Oda arkadaşı 2: “Evet, zaten feromonlarının kokusunu alamıyoruz! Omega, beta veya alfa olman önemli değil, sen hala bizim tanıdığımız Yue Fei’sin.”

Yue Fei onlara gerçek Yue Fei olmadığını nasıl söyleyeceğini bilemiyordu.

Zhao Zhi: “Eskiden çok kibirliydin ve bizimle konuşmuyordun bile.”

“Ama Jian Yi’den ayrıldıktan sonra daha arkadaş canlısı oldun ve hatta yemeklerini de bizimle paylaştın.”

“Hmm, şu an gayet iyisin bence. Ayrıca Başkan Gu da çok iyi bir eş.”

“Daha önce bir beta olarak varlıklı bir ailenin içinde ayrımcılığa uğrayacağından endişeleniyordum.”

“Artık endişelenmemize gerek yok, sen ve Başkan Gu birbirinize çok yakışıyorsunuz. Tam tencere kapak olmuşsunuz.”

Onları dinlerken Yue Fei’nin kalbini bir sıcaklık kaplamıştı.. Bir şey söylemek isteyerek ağzını açtı ama teşekkür ya da başka kibar şeyler söylemenin çok ikiyüzlü olacağını hissetti.

Yue Fei gülümseyerek, “Şey, omega olsam bile, yine de final sınavları için geri dönmem lazımdı,” dedi.  Final sınavlarını duyan üç oda arkadaşı aynı anda içini çekti.

“Neden bir omega değilim ki?”

“Finallere girmemek için kızışma dönemini bahane ederdim.”

“Yakınlardaki diğer okulda bu tarz bir şey olduğunu duymuştum. Kızışma döneminden sonra omega okula gelip bütünleme sınavlarına girmiş.”

“Fakat bütünleme sınavı tatile denk geldiğinden tüm sınavlara tek başına girmek zorunda kalmış.”

“Ah, unut gitsin…”

Yue Fei onların saçma sapan sorgulamalarını dinlerken gülümsedi ve aniden bu dünyada arkadaşları olduğunu fark etti.

Gu Grubu’nun tüm çalışanları, Başkan Gu’nun eşinin bir omega olduğunu biliyordu ve ikisi çifte kumrular gibilerdi.

Yue Fei, Gu Wei’yi görmek için nadiren şirkete giderdi. Kış tatilinde olduğu ve evde canı sıkıldığı için şirkete gitmeye karar vermişti.

Birinci kattaki lobiden geçerken etraftaki çalışanlar onu selamlamak için durdular, Yue Fei hafifçe gülümsedi ve bu çalışanları tanımamasına rağmen teker teker merhaba demek için başını salladı.

Çalışan asansörüne yaklaşırken asansör kapısı açıldı ve içeriden üç kişi çıktı.

Yue Fei aslında ikisini tanıyordu.

Jian Yi ve Yin Xinchen.

Onların önünde de stajyerlerin müdürü vardı.

Yue Fei’yi gören stajyer müdürü onu hemen selamladı, “Merhaba, Bay Yue.”

Jian Yi sessizdi ama Yin Xinchen, Yue Fei’ye gülümsedi.

Yue Fei nezaket gereği onları selamlamak için durdu, “Staj için mi geldiniz?”

Yin Xinchen: “Evet, okul tarafından önerildik. Bunun iyi bir fırsat olduğunu düşündüm, bu yüzden geldim.”

Yue Fei başını salladı, “Gu Grubu gerçekten buna değer, elinizden gelenin en iyisini yapın.”

Bunca zamandır konuşmayan Jian Yi de, “Şimdi nasılsın?” diye sordu.

Yue Fei: “Çok iyiyim, sorduğun için teşekkür ederim.”

Asansörün kapıları kapandı ve Jian Yi kenara çekildi.

“Yukarı mı çıkacaksın?”

Kenardaki stajyer müdürü onların kişinin birbirini tanıdığını fark edince sessizce onları dinlemişti ama o anda gülümsedi ve Yue Fei’nin açıklamasına yardım etti, “Bay Yue, başkanın asansörüne biniyor.”

Yue Fei, “Öyleyse ben çıkıyorum,” dedi.

Çalışan asansörünün hemen yanında başkanın özel asansörü vardı.

Yue Fei doğal bir şekilde parmak izini okuttu ve asansör açıldığında içeri girdi.

Özel asansör, doğrudan Gu Wei’nin ofisinin bulunduğu kata çıktı. Asansör kapısı açıldığında Qiao Si kapıda onu bekliyordu.

Onu gören Qiao Si gülümsedi, “Bay Yue, Başkan Gu sizi ofiste bekliyor.”

Yue Fei: “Pekâlâ.”

Yue Fei pek çok kez oraya gitmiş olsa da Qiao Si yine de ofise kadar ona eşlik etti, “Başkan Gu sabah erkenden bana asansörü birinci katta durdurmam gerektiğini söyledi. Sizin geleceğinizi anlamıştım. Kahve ve ikindi çayı hazır. Başka bir şeye ihtiyacınız olursa beni çağırmanız yeterli.”

Yue Fei gülümsedi ve başını salladı, “Tamamdır, teşekkür ederim.”

Qiao Si, Gu Wei’nin ofisinin kapısını onun için açtı, “Bay Yue, lütfen içeri girin.”

Yue Fei girdikten sonra Qiao Si kapıyı kapattı ve kapının kolunu bıraktı.

Sekreter departmanının müdürü stajyerleri getiriyordu. Gu Wei’nin ofisinin önünden geçerken Qiao Si’yi işaret etti ve stajyerlere seslendi, “Gördünüz mü? Sizlerin de Sekreter Qiao gibi sıkı çalışmanızı istiyorum.”

Qiao Si bunu duyduğunda elini salladı ve, “Müdür, lütfen beni övmeyin,” dedi.

Sekreterlik ofisi müdürü şakayla karışık ona takıldı, “Bir yıl önce, Tang Yue özel sekreter olarak terfi ettirildi ve bence sem de yakında terfi alacaksın.”

“Daha sıkı çalışmam lazım,” dedi Qiao Si, oldukça iyi bir ruh hali içindeydi, “Ben işimin başına döneyim.”

Sekreterlik ofisi müdürü: “Kolay gelsin.”

Ofisin içinde kapı kapanır kapanmaz Yue Fei hemen çekilerek Gu Wei’nin kucağına oturdu.

Gu Wei bütün gün evde kaldığı için Yue Fei’nin yüzünü çimdikledi, “Giderek daha da tembelleşiyorsun.”

Şimdiden birbirimize laf sokmaya mı başladık? Yue Fei karşılık verdi: ” Sen de giderek daha fazla yapışkan oluyorsun.”

Gu Wei onun dudaklarını öptü, “Sadece sana öyleyim ama.”

Yue Fei güldü, “Utanmaz.”

Gu Wei: “Hoşuna gitmiyor mu?”

Yue Fei ona bir öpücükle karşılık verdi, “Hmm…Bunu bir düşüneyim bakayım.”

Gu Wei kaşlarını kaldırdı ve ardından Yue Fei’yi masanın üzerine koydu.

“Ne yapıyorsun?”

Gu Wei yaklaştı: “Görünüşe göre henüz burada sevişmedik.”

“!”

Yue Fei kapıya baktı.

Gu Wei onu öptü, “Kilitli.”

Qiao Si dışarı çıkarken gözleriyle ona kapıyı kilitlemesini işaret etmişti.

O zaman bu, Qiao Si’nin iki kişinin içeride ne yapacağını bildiği anlamına geliyordu… Yue Fei, Gu Wei’ye hafifçe vurdu, “Utanmaz.”

Gu Wei onu öpmeye devam etti, “İtibar kimin umurunda ki? Ben sadece seni istiyorum.”

Aslında Yue Fei de denemek istiyordu. Gu Wei konuyu açınca reddediyormuş gibi rol yapmıştı ama sonrasında ellerini uzattı ve Gu Wei’nin kravatını çözdü.

“Hızlı ol.”

Gu Wei gülümsedi ve onu öptü, “Aceleye getiremeyiz.”

Dudakları birbirine kenetlenirken Yue Fei iş birliği yaptı ve gözlerini kapattı.

Gu Wei’ye ikisinin sadece kitaptaki yan karakterler olduğunu söylememişti.

Bu doğruydu, Jian Yi ve Yin Xinchen’in hikayesinde onlar yan karakterlerdi.-

Gelgelelim Gu Wei ve Yue Fei’nin hikayesinde, ana kahramandılar ve kendi mutlu sonlarına ulaşmışlardı.

Gu Wei’nin kravatını sıkıca kavramış olan Yue Fei bir an için geri çekildi ve ona, “Beni hep sevecek misin?” diye sordu.

Gu Wei elini kaldırdı, eliyle Yue Fei’nin parmaklarını sardı ve kendinden emin bir şekilde, “Dünya sona erse bile seni hep seveceğim…”

**✿❀ HİKAYENİN SONU ❀✿**


 

0 0 votes
Article Rating
Subscribe
Bildir
guest

0 Yorum
Eskiler
En Yeniler Beğenilenler
Inline Feedbacks
View all comments

You cannot copy content of this page

0
Would love your thoughts, please comment.x