İçeriğe geç
Home » Wu Chang Jie 138. Bölüm

Wu Chang Jie 138. Bölüm

Wuji Sarayı dağın hemen kenarındaydı. Dağda, Zong Klanı’nın mağarasının saklandığı yere gizli bir geçici imparatorluk konutu inşa edilmişti ve güçlü bir bariyer tarafından korunuyordu. İmparator’un izni olmadan oraya kimse giremezdi.

Mağaralar sektlerin can damarıydı. Sıradan öğrencilerin mağaranın içinde efsun çalışmalarına izin verilmezdi. Mağarada hizmet edecek olan hizmetkarlar özellikle fakir ailelerden gelen ve hayatları boyunca altın özü geliştiremeyecek olan kişilerden seçilirdi.

Zong Zi Xiao mağara hakkında pek bir şey hatırlamıyordu çünkü Wuji Sarayı’ndan ayrıldığında henüz yetişkin olmasına bir yıl vardı. Çok gençti ve mağarada inzivaya çekilmesine gerek olmamıştı. Bu geçici imparatorluk konutu hakkında hatırladığı tek şey Dage’sıyla beraber karın tadını çıkarmak için buraya gelmesi ve ılık kaplıcalara girmeleriydi.

Geçici imparatorluk konutuna geldiğinde Zong Zi Xiao birini anımsadı, “Amcam nereye gitti?”

Amcası Shifu’su olmasına rağmen, o çok küçükken inzivaya çekilmişti ve artık yüzünü dahi hatırlamıyordu.

Zong Zi Heng kalbinde bir ağırlık hissetti, “Amcam artık burada değil.”

“Nasıl öldü?” dedi Zong Zi Xiao, aslında böyle bir karşılık onu şaşırtmamıştı. Eğer amcası hala yaşıyor olsaydı, Zong Klanı bunca kargaşanın içine düşmüşken hemen inzivadan çıkmaz mıydı?

“…..Bilmiyorum.”

“Ne demek bilmiyorum?” dedi Zong Zi Xiao, açık bir şekilde geçiştirilmeye çalışılan bu yanıttan memnun olmamıştı, “Amcam Zong Klanı’ndaki en güçlü efsuncuydu, nasıl bir sebep olmadan ölebilir ki?”

Zong Zi Heng’in kalbi sızlasa da yüzü ifadesizdi, “Bilmiyorum, babam söylemedi.”

Zong Zi Xiao tilki gözlerini kıstı, “Yoksa amcam da senin ellerinde mi öldü….?”

Zong Zi Heng anında kontrolü kaybederek kükredi, “Ben öldürmedim!” Kalbinin bunca acıdan ve yaşanmışlıktan ötürü artık hissizleştiğini zannediyordu. Ama Zong Zi Xiao’nun kalbinde, herhangi bir kötülük için ondan şüpheleniyor olması, tüm yaşadıklarından daha çok acı vermiyor muydu?

Zong Zi Xiao biraz şaşırmıştı. Zong Zi Heng’in gözlerindeki öfke ve keder, sanki çok büyük bir acı çekiyormuş gibiydi ve kendisinin de istemsiz bir şekilde canının yanmasına sebep olmuştu. Hak etmediğini düşünüyordu ama yine de onu umursamadan edemiyordu. Fakat onu ne kadar çok umursarsa, o denli de kin duyuyordu ve dili daha da keskin oluyordu. Soğukça homurdandı, “Pek çok günah işledin, o yüzden senden şüphelendikleri için başkalarını suçlama.”

Zong Zi Heng’in kalbi delinmiş gibi ağrıyordu ama hiçbir şey söyleyemiyordu.

“Neyse, böyle tatsız şeylerden bahsetmeyelim,” dedi Zong Zi Xiao ve kolunu Dage’sının beline sardı, ses tonu fazlasıyla çekiciydi, “Buraya karın tadını çıkarmaya geldik, tadımız kaçmasın.”

Sarayın içini dansçılar ve müzikleri doldurmuştu; shengxiao* kulağa epey hoş geliyordu. Bu, yıllardır görülmemiş olan bir sahneydi.

ÇN: *Müzik aleti

İmparator Kong Hua gürültüden hoşlanmazdı. Yılbaşı gecesi veya misafirler için verdiği ziyafetler dışında neredeyse hiç ziyafet vermezdi. Kendi doğum günü bile sükûnet ile geçerdi. Bu geçen on yıl, sessizlik ve yalnızlık içerisinde geçmişti.

Şu anda ise sarayın içi çeşitli lezzetler ve şaraplarla donatılmıştı; güzel müzisyenler ve dansçılar dünyaya hükmeden tek bir adam için şevkle gösterilerini sergiliyorlardı.

Yüksek bir kanepede, iki adam vardı; biri rahatça şarabını yudumlarken diğeri ifadesizce oturuyordu.

Zong Zi Xiao, Dage’sına kuşkuyla baktı ve tembelce sordu, “Neden bu kadar ciddisin?”

“Burası Zong Klanı’nın mağarası, eğlence yeri değil.”

“Hah, burasının ne için kullanılacağı bana bağlı,” dedi Zong Zi Xiao, çok sarhoş olduğu ifadesinden anlaşılıyordu.

Dage’sının ifadesinin hala sert olduğunu gören Zong Zi Xiao kadehindeki şarabı bir dikişte bitirdi, altın işlemeli kadehi fırlattı ve Zong Zi Heng’i kollarının arasına aldı.

“Burada olmaz….” dedi Zong Zi Heng panikle. Zong Zi Xiao günden güne daha da dizginlenemez hale geliyordu ve düşüncesiz davranıyordu.

Zong Zi Xiao kıkırdadı ve burnunu Dage’sının yanağına bastırdı; tenindeki hafif orkide kokusunu içine çekmeye çalışıyordu, “Burada ne olmaz? Seni becermem mi?”

“Bırak beni,” diye fısıldadı Zong Zi Heng.

“Seni bırakmayacağım. Son günlerde huysuzluğum üstümde. Buraya biraz da olsa eğlenmeye geldim ama sen surat asıyorsun,” dedi Zong Zi Xiao ve Dage’sının yanağından bir makas aldı, “Daha iyi bir ifade takınamaz mısın?”

“Şansını fazla zorlama.”

Zong Zi Xiao hafifçe gözlerini kıstı, “Şansını zorlayan kişi ben miyim, yoksa sen mi?”

Zong Zi Heng’in bir şey demediğini görünce Zong Zi Xiao çenesini tutup onu öptü ve nefes nefese kalana kadar bırakmadı.

Saray ahalisi ve salondaki dansçılar bu tuhaf sahneyi görmüşlerdi ama bozuntuya vermeye cüret edemiyorlardı.

Zong Zi Xiao yüzünü Dage’sının göğsüne gömdü ve mırıldandı, “İşe yaramaz insanları mı buraya topladım? Neden ölümsüz hapı arıtmada bir arpa boyu bile yol alamıyoruz?”

Ölümsüz hap meselesi açılınca Zong Zi Heng’in bedeni kaskatı kesildi.

“Bu işe yaramaz herifler sürekli bana sabırlı olmamı söylüyorlar ama ertesi gün ocağı patlatıp tüm hammaddeleri israf ediyorlar. Bu yüzden hala arıtılamadı,” dedi Zong Zi Xiao öfkeyle, “Hepsini o arıtma ocağına atmak istiyorum.”

“Arıtma işine başlanalı yalnızca iki ay oldu, biraz daha sabırlı olmalısın,” dedi Zong Zi Heng, “Ölümsüz bir hapı arıtmanın yıllar sürmesi ya da sonucunun başarısız olması pek de alışılmadık bir şey değil.”

“O kadar süre bekleyemem. Çeşitli sektlerin arkamdan gizlice birleşip bana karşı savaş açacaklarını bilmediğimi sanma.”

“Kimse şu an sana karşı gelmeye cüret edemez,” dedi Zong Zi Heng, biraz paniklemişti. Zong Zi Xiao’nun kendisini kaybedip bir ölüm makinesine dönüşmesinden korkuyordu.

“Er ya da geç savaş açacaklardır. Zamanı geldiğinde hepsine haddini bildireceğim,” dedi Zong Zi Xiao ve kederli bir şekilde gülümsedi, “Hepsi çöp ve kendilerini bir şey zannediyorlar.”

“Pekala, çok fazla içtin. Biraz dinlenmen lazım,” dedi Zong Zi Heng, eğer daha fazla içerse bir şeyler yapabileceğinden endişeleniyordu.

“Bu kadarcık şaraptan bir şey olmaz,” dedi Zong Zi Xiao, Dage’sının beline sarıldı ve yanağını göğsüne sürttü. Ses tonu sanki dünyanın en rahat yerindeymiş gibi yumuşaktı, “Dage.”

Zong Zi Heng utanmıştı. Zong Zi Xiao’yu itemiyordu ve oradaki insanların hepsinin de gözlerini kapatamazdı. Hizmetkarlar onlara bakmaya cesaret edemiyor olsa da, sanki düşüncelerini okuyabiliyormuş gibi hissediyordu.

Zong Zi Xiao onun rahatsızlığını anladı ve elini sallayarak herkese geri çekilmesini işaret etti.

Dansçılar ve müzik durdu, hizmetkarlar sırayla oradan ayrıldı. Canlı atmosfer sanki kısacık bir an sürmüş gibiydi, saray göz açıp kapayıncaya kadar in cin top oynuyor hale gelmişti.

“Ne kadar da sessiz, ah. Sadece Dage ve ben buradayız,” dedi Zong Zi Xiao ve yumuşakça Zong Zi Heng’in dudaklarını öptü, “Bazen bu dünyada yalnızca sen ve ben varmışız gibi hissediyorum. Diğer insanların hepsi sanki bir toz bulutu gibi, sadece sen ve ben gerçeğiz.”

“Diğer insanlar önemsiz değiller, onlar da nefes alan ve yaşayan varlıklar.”

“Canlıymış ölüymüş ne fark eder ki? Eğer öldüklerinde daha itaatkar olacaklarsa, o halde bırak ölsünler.”

“Çok sarhoşsun, daha fazla bir şey söyleme.”

Zong Zi Xiao Dage’sının yanağını okşadı, gözlerinde derin bir arzu vardı, “Yılbaşından sonra Kunlun’a gideceğim ve buz kristallerini alacağım.”

Zong Zi Heng’in nefesi kesildi.

“Kim bana karşı gelmeye cüret ederse, Cangyu Sekti’ne iyi baksın.”

“Dalga geçme!”

“Qi Meng Sheng’e hiç şans vermedim değil, demek ki ecelini arıyor.”

“Xu Zhi Nan onu ikna edecek. O…..”

“Şşşş ― ― ” diyerek Zong Zi Heng’i susturdu Zong Zi Xiao ve uzun parmaklarını Dage’sının yumuşak dudaklarına bastırdı, “Dudaklarından bir başka ismin dökülmesi hiç hoşuma gitmiyor.”

Zong Zi Heng çok endişeli hissediyordu. Görünüşe göre Zong Zi Xiao gerçekten de harekete geçip Cangyu Sekti’ne gidecekti ve diğerlerine ibret olmasını sağlayacaktı.

“Dage, neden ölümsüz hapı arıtıp Cennetin Dokuzuncu Seviyesi’ne geçmek istediğimi biliyor musun?” diye sordu Zong Zi Xiao ve sonra kendi yanıtladı, “Çünkü sonsuza dek seninle beraber olmak istiyorum.”


ÇN: Bir sonraki bölüm mor renkli işaretlenmiş, yani smut sahneleri olacak. 124. bölümden sonraki tüm bölümlerde ZZH’in rızasının olduğunu hatırlatmak isterim, yanlış anlaşılma olmasın…Şu 4.kitap bitsin diye bölüm sayıyorum resmen 🙁

5 1 vote
Article Rating
Subscribe
Bildir
guest


0 Yorum
Eskiler
En Yeniler Beğenilenler
Inline Feedbacks
View all comments

You cannot copy content of this page

Light
Dark
0
Would love your thoughts, please comment.x