İçeriğe geç
Home » Wu Chang Jie 151. Bölüm

Wu Chang Jie 151. Bölüm

Kopmuş bir uzvun yeniden doğuşu son derece acı vericiydi, Li Bu Yu’nun canı o denli yanıyordu ki bu, ifadesine de yansımıştı. Kopan kolunun olduğu kısımdan kanlar damlıyordu, yenilenen etin ve damarların sesi çok ürkütücüydü. Nefes nefeseydi ve moraran dudakları hafifçe titredi, “Tüm bunları senin için yaptığımı söyleseydim bana inanır mıydın?”

“Benim, için, mi?”

“Bana inanmıyorsan eğer, büyülü hazineye söylediklerimin doğru olup olmadığını sor.”

“Kes zırvalamayı! Zong Ming He’nin cesedi nerede ve neden değiştirdin?!”

Li Bu Yu acıyla gülümsedi, “Hepsini senin için yaptım, senin yanında olabilmek için, intikamını senin yerine ben alabileyim, istediğin her şeyi elde edebil diye…”

“Kapa çeneni!” diye kükredi Zong Zi Heng ve kılıcını Li Bu Yu’nun boğazına dayadı. Li Bu Yu’yu parçalara ayırmak için can atıyordu, “Seni yalancı utanmaz! Benim için mi ailemi yok ettin, benim için mi annemin ruhunu paramparça ettin, benim için mi bir İmparator olarak sonsuza dek babamı öldürmüş olmanın utancını yüklenmeme sebep oldun?!”

“Sana zarar veren ben miyim?” diyerek homurdandı Li Bu Yu, “Ben miydim? Ben olmasaydım, sevgi dolu bir baban, erdemli bir annen ve saygılı kardeşlerin mi olacaktı?”

Zong Zi Heng donakaldı.

“Zong Ming He sana nasıl davranıyordu? Hatırlamana yardım etmemi ister misin? Küçükken halamı ve kuzenimi ziyaret etmek için sık sık Wuji Sarayı’na gelirdim. Seni hep uzaktan seyrediyordum. En büyük prens olarak sarayda sana hayranlık duyan kimse oldu mu? Biri seni ciddiye aldı mı? Öz baban Zong Ming He bile seni sırf o karnındaki altın özü için büyütmedi mi?!”

Zong Zi Heng sendeleyerek bir adım geriledi, “Sen, nasıl….”

“Nereden bildiğimi mi soracaksın?” dedi Li Bu Yu, ardından iğrenç ve hastalıklı bir kahkaha attı, “Bana kendisi söyledi. O canavar ölmeden önce bana yalvardı, tıpkı Bagua Platformu’nda öldürmemen için sana yalvardığı gibi. Kendi altın özünü almamam, seninkini almam için yalvardı. Kaderinde imparatorluk olduğunu ve altın özünden ‘Mutlak İmparator’ adında dünyanın en güçlü ölümsüz hapının arıtılacağını söyledi hahahahaha ― ― ― Birbirinize düşman olmanıza ve hatta birbirinize karşı savaşmanıza şaşmamalıydı. Ben onu öldürmeseydim, iyileştikten sonra seni bağışlayacağını mı sanıyordun?!”

Zong Zi Heng’in sesi titriyordu, “Zong Ming He’yi Li ailesi için, yani Wuliang Sekti için öldürdün.”

“Doğru. O günahkar canavar Zong Ming He, halamı her şekilde küçük düşürdü ve kandırdı. Wuliang Sekti’ni her fırsatta kullanmaya çalıştı, Li ailesi yıllardır sırtında dağ gibi bir yük taşıyormuş gibiydi. Kuzenim tahta geçerse her şeyin düzeleceğini düşündüm ama o Wuliang Sekti’nin gücünden korkuyordu ve Zong Zi Xiao’ya tahtı devretmeyi düşünüyordu. Hem kuzenime hem de Zong Zi Xiao’ya olanlardan sonra, senin başarılı olmana yardım etmekten başka seçeneği olmadığını düşündüm. Gözünü senin altın özüne diktiğinin farkında değildim, öğrendikten sonra onu öldürmek zorundaydım. Hem senin hem de Wuliang Sekti’nin selameti içindi.

Shen Shi Yao’ya gelince, her şeyi senin için mi yapıyordu? Yaptığı her şeyi Zong Ming He’den ve halamdan intikam almak için yapmıştı! Eskiden o kadar nazik ve alçakgönüllüydün ki tahtta hiç gözün yoktu, ama o tahta çıkmak zorunda kalman için elinden geleni yaptı. Onun uğruna tüm o kötülükleri üstlenmeye razı geldin, bütün bunlar benim yüzümden miydi?!”

“Kapa çeneni! Kapa çeneni!” diye bağırdı Zong Zi Heng, Li Bu Yu’nun sözleri kalbini hançer gibi delip geçmişti. Gözleri kan çanağına dönmüştü ve kılıcı tutan eli şiddetle titriyordu, “Evet suçluydu, ama günahkarların da kendisini kurtarmaya hakkı vardır. Sen onun ruhunu yok ettin.”

“Layığını buldu,” dedi Li Bu Yu ve uğursuzca güldü, “Ve ayrıca Zong Zi Xiao. O, ölmeyi en çok hak eden kişi. Küçükken sürekli bana kibirli kibirli bakıyordu. O zamanlar beni Jiaolong Meclisi’nde küçük düşürdü, şimdi de seni küçük düşürüyor. En çok pişman olduğum şey, onu öldürmesi için ta en başta birini göndermemiş olmam!”

“Sen kafayı sıyırmışsın, küçükken yaşadığın bir anlaşmazlık yüzünden onu ölüme mahkûm etmek istiyorsun.”

“Ölmeyi hak etmedi mi? Küçük kardeş olarak Dage’sına karşı ahlaksız düşüncelere sahipti ve seninle, İmparator’la bir fahişeyle oynar gibi oynadı. Ölmeyi hak etmiyor mu?” diyerek homurdandı Li Bu Yu, “Sana yalan söyledim, ama ben olmasaydım, muhtemelen şu an olduğundan daha iyi bir durumda olmayacaktın.”

Zong Zi Heng’in gözlerinin önünde anında karanlık belirdi. Li Bu Yu ile yüzleşmesi, yıllar boyunca kalbine gömdüğü tüm yaraları ortaya çıkarmıştı. Tüm acılar, umutsuzluklar ve kabuk bağlamış olan tüm yaralar, bir kez daha kanlı bir şekilde deşilmişti. Rüzgar ve yağmur deşilmiş olan yaralarını daha da hırpalıyordu. Geçmişe dönüp baktığında, yüreği tarifsiz bir kasvetle doldu ve asla beklenmediğini, asla sevilmediğini, asla bir seçeneği olmadığını ve asla özgürlüğünün olmadığını fark etti. Hayatı doğduğu andan itibaren belirlenmişti. Bugüne kadar hep yalnız kalmıştı ve ne yaparsa yapsın ailesi tarafından hep hor görülecekti. Aslında hiçbir şeye sahip değildi.

Li Bu Yu haklıydı. Li Bu Yu olmadan öyle bir anne-babanın elinden kurtulamazdı, Xiao Jiu’yla olan kaderi de uzun zaman önce trajediyle sona ermeye mahkum olmuştu.

Şimdiye kadar kimseye bir kötülüğü dokunmamıştı, neden kaderin sillesini yemek zorunda kalmıştı ki?

Zong Zi Heng’in gözleri iki durgun su birikintisi gibiydi, sanki geriye kalan tek şey koca bir hissizlikti.

Li Bu Yu, Zong Zi Heng’in kül rengine dönen yüzüne baktı, “Sana yalan söyledim, ama sana zarar vermeyi asla düşünmedim. Beni kurtardığın andan itibaren, seni bir ömür boyu takip etmeye, İmparator olarak desteklemeye ve önündeki tüm engelleri kaldırmaya karar verdim.”

Zong Zi Heng’in ses tonu sertti, “Her şeyi kendi iyiliğin için yaptın ama benim için yapmış gibi göstererek kendini haklı çıkarmaya çalışıyorsun.”

“Bencil bir kalbe sahip olduğum doğru ama sana olan hislerim gerçek,” dedi Li Bu Yu, gözlerinden yaşlar akıyordu, “Yeteneklerim vasattı ama yine de çaresizce sana yetişmeye çalıştım. Zong Zi Xiao’nun yarısı kadar bile iyi değilim. Dönüşmek için altın özünü kullanmasaydım, muhtemelen hayatımın sonuna dek senin yanında duracak cesarete sahip olmayacaktım.”

Zong Zi Heng aşırı derecede iğrenmişti, “Utanmaz arlanmazın tekisin.”

“Evet, utanmazım. Kim utanmaz değil ki? Kimin bencil bir kalbi yok ki?” dedi Li Bu Yu ve bir kahkaha patlattı, “Xu Zhi Nan’a gelirsek, Xu Zhi Nan’a beni sorgulamak için onunla Shu Dağı’na bile çıkacak kadar çok mu güveniyorsun? O zamanlar yeraltı sarayındayken, o ve Qi Meng Sheng orada olduğumu ve Zong Zi Xiao’nun sırrını duyduğumu biliyorlardı ama hangi biri sana bunu söyledi, ha?”

Zong Zi Heng şoke oldu.

“Bana inanmıyorsan al büyülü hazinene kendin sor ve dürüstlüğünü sına. O bencil biri değil mi?”

Zong Zi Heng, o sırada Xu Zhi Nan’ın kendisine Veliaht Prens olarak taht için savaşmasını defalarca tavsiye ettiğini hatırladı, ama o hiçbir zaman bunu kabul etmemişti. Yoksa…

Li Bu Yu alay etti, “İmparator, hangi insanın bencil amaçları yok ki? Xu Zhi Nan ve Qi Meng Sheng’in seni tahta çıkarmak istemesi bencillik değil miydi? Zong Zi Xiao’nun büyük bir çaba sarf edip arıtmaya çalıştığı ölümsüz hap aslında senin karnında, bu da bencillik değil mi?”

Zong Zi Heng dişlerini gıcırdattı, “Ölümün eşiğindeyken bile hala ortalığı karıştırmaya mı çalışıyorsun? Söylesene, Zong Ming He’nin cesedi tam olarak nerede?”

“Onu toprağa gömmek mi istiyorsun?”

“Tam olarak ne yaptığını bilmek istiyorum.”

“Ne mi yaptım?” dedi Li Bu Yu nefretle, “Onu sonsuza dek cehennem azabına mahkum ettim.”

“Ne yaptın?”

Li Bu Yu acımasızca gülümsedi, “Madem İmparator öğrenmeyi bu kadar çok istiyor, neden önce beni bırakmıyor?”

“Seni bırakacağımı mı sanıyorsun?” dedi Zong Zi Heng ve elindeki çubuk tüpü salladı, “Sen söylemezsen, kendim sorarım.”


ÇN: Li Bu Yu hakkında ne düşünüyorsunuz? Ben ufaktan etkilendim gibi özür dilerim sdfjns Benim yalnızlık seviyesi kontrolden çıktı 🙁

5 1 vote
Article Rating
Subscribe
Bildir
guest

0 Yorum
Eskiler
En Yeniler Beğenilenler
Inline Feedbacks
View all comments

You cannot copy content of this page

0
Would love your thoughts, please comment.x