İçeriğe geç
Home » Wu Chang Jie 17. Bölüm

Wu Chang Jie 17. Bölüm

Mantı dediğinde aslında Fan Wu She’yi cezalandırmak için söylemişti, çünkü bütün mantıları ona sıktırmıştı. Cezalandıracağını söylerken gerçekten de şaka yapmıyordu, yemek yedikten sonra Fan Wu She’ye bir de Cennet Efendisi Sarayı’nın yerlerini dip bucak silme cezası verdi.

Fan Wu She, Xie Bi An’ın cezasını duyduğunda kulaklarına inanamıyordu, “Yerleri silmemi mi istiyorsun?”

“Cennet Efendisi Sarayı küçük değil. Bu yüzden bir iki gününü alır.” dedi Xie Bi An gülümseyerek, “Efsun kullanman yasak.”

Fan Wu She’nin dudaklarının köşesi seğirdi ve bir süre hiçbir şey söylemedi. Bir zamanlar Jiuzhou’yu fetheden, hayalet diyara diz çöktüren Yüce İblis eline bir bez alıp yerleri mi silecekti?!

“Bu seferlik küçük bir ceza verdim. Ama bir daha Shixiong’unu dinlemezsen ve pervasızca hareket edersen, gelecekte Cennet Efendisi Sarayı’nda yapacak çok işin olacak.”

Bo Zhu boş bir kova ve bez parçaları getirdi, içinden oh çekiyormuş gibi görünüyordu, “Arka bahçeden su çek. Senin için beş tane bez hazırladım, yeterli olacaktır.”

“……..”

Fan Wu She’nin o gönülsüz bakışlarını görünce Xie Bi An, Shixiong olmanın ne kadar eğlenceli olduğunu düşündü. Ve sıcak bir şekilde gülümsedi, “Shizun Jiuyou’da devriyeye çıktı. Akşam geri döndüğünde, senin için iyi bir kılıç isteyeceğim.”

Fan Wu She, Xie Bi An’ın gitmek üzere olduğunu gördü, “Nereye gidiyorsun?”

“Kılıç pratiği yapmaya.”

“Jiang Qu Lian’ı tek başına ziyaret etme.”

“Pekala, yerleri temizlemeni bekleyeceğim.”

İkisi Fan Wu She’nin yanından ayrılıp dışarı çıkmışlardı. Bo Zhu, Xie Bi An’ın kolunu tuttu ve neşeyle sordu, “Beyaz Usta, akşam hangi lezzetli yemekleri yapacaksın?”

“Az önce kahvaltı yaptık. Daha şimdiden akşam yemeğini mi soruyorsun?”

“O zaman, öğle yemeği için ne yapacaksın?”

“Şey…Sebze bahçesine gidip bir bakalım.”

Fan Wu She ikisinin arkasından bakarken düşüncelere dalmıştı. Dage’sı on dokuz yaşındayken, o Bo Zhu ile aynı yaştaydı. Yani on-on bir yaşlarındaydı ve vücut şekli de onunla aynıydı. Demek başkalarının gözünden böyle görünüyorlardı…

Zhong Kui, Cennet Efendisi Sarayı’na döndüğünde, yine alkol kokuyordu ki, bu hiç şaşırtıcı değildi. Daha kendisi gelmeden kahkaha sesi duyuldu, “Ji Kang iyi bir kavanoz şarabı saklamıştı ve onu kandırıp şarabı aldım, hahahaha, çok mutluyum.”

Ji Kang, Merkezi Hayalet İmparator’du ve Zhong Kui gibi, Guijiangyu Şarabı’na bayılırdı. Bu yüzden Zhong Kui ne zaman Jiuyou’yu teftiş etmeye gitse, onunla her zaman içki içerdi.

ÇN: Tarçınlı bir şarap. Daha önce sıcak şarap içtiyseniz tadı ona benziyormuş djshs

Xie Bi An gülümsedi, “Shizun güzelce içti mi?”

“Müthişti.”

“Shizun, bu öğrencinin rapor etmesi gereken bir şey var.”

“Yarın konuşalım.”

“Şimdi söylemek istiyorum.”

Zhong Kui iki öğrencisine baktı ve gözlerini hafifçe kıstı, “Siz ikiniz bir şeyin mi peşindesiniz?”

“Shizun, Shidi’nin kılıcı kırıldı, ona yeni bir kılıç vermelisin.”

“Kılıcı mı kırıldı? Ne oldu?” dedi Zhong Kui, zaten normalde de kolayca sarhoş olmazdı ama bu kelimeleri duyunca hemen ayılmıştı. Çünkü bir efsuncunun kılıcı yalnızca bir silah değildi; efsuncunun iradesini de temsil ediyordu. Kılıç başka biri tarafından kırılırsa, bu sahibini küçük düşürürdü. Ayrıca, kötü şans getirdiğinden de bahsetmeye bile gerek yoktu.

Fan Wu She konuşmak istiyordu ama Xie Bi An tarafından bir bakışla durdurulmuştu.

“Shidi’yi Fumenghui’ye götürdüm. Meng Ke Fei meselesini araştırmak istemiştim. Fakat Song Chun Gui ile karşılaştık.”

“Song Chun Gui mi? Şu tek kollu eleman mı?”

“Evet.”

“Senin kılıcını mı kırdı?” dedi ve Fan Wu She’ye baktı, “Neden?”

“Onlar da araştırmak için Fumenghui’ye gitmişlerdi. Şüpheli birini gördüklerinde sorgulamak için Yunding’e götürüyorlardı.” dedi Xie Bi An dürüst bir şekilde, “Bu öğrenci Shidi’sini Yumenghui’ye götürerek yanlış yaptı ama Wuliang Sekti de insanları rastgele tutuklayarak hata yapıyordu.”

“Savaştınız mı?”

“Evet.”

“Mağlup mu oldunuz?”

Fan Wu She kılıç gibi olan kaşlarını çattı, “Savaşımız sona ermedi.”

Xie Bi An’ın önünde küçük düştüğü için Song Chun Gui’ye sonsuz bir kin duyuyordu.

“Demek Song Chun Gui ile savaşabildin ha.” dedi Zhong Kui ve güldü, “Görünüşe göre Shizun seni hafife almış.”

“Shidi’nin kılıç teknikleri mükemmel. Hatta kırık bir kılıç ile Zongxuan Kılıç Tekniği’ni uygulayabilecek seviyede.” dedi Xie Bi An, Shidi’siyle gurur duyuyordu.

Zhong Kui’nin aniden ifadesi değişti, “Ne dedin sen? Zongxuan Kılıç Tekniği mi?”

Fan Wu She’nin yüzünde mimik bile oynamamıştı, “Bu öğrenci daha önce Qingcheng Dağı’ndaki sıradan bir Shizun’un öğrencisiydi.”

“Sana Zongxuan Kılıç Tekniği’ni mi öğretti? Kim o, adı nedir, nereli ve şu anda nerede yaşıyor?”

Zhong Kui tamamen ayılmıştı, keskin bakışları doğrudan Fan Wu She’nin üzerindeydi.

Xie Bi An, Zhong Kui’nin bu ani ciddiyeti karşısında şoke oldu.

Yalnızca Fan Wu She her zamanki gibi görünüyordu, “Shizun hiçbir zaman gerçek kimliğini açıklamadı. Ben büyüdükten sonra o dünyayı dolaşmaya gitti. Song Chun Gui olmasaydı bu tekniğin Zongxuan Kılıç Tekniği olduğunu bile bilemezdim.”

Zhong Kui’nin bakışları Fan Wu She’nin üzerinde hareket etti, sanki bu kelimelerin gerçekliğini tartıyormuş gibiydi, “Hangi kılıç tekniği olduğunu gerçekten de bilmiyor muydun?”

“Bilmiyordum.”

Xie Bi An dikkatle sordu, “Shizun, Zongxuan Kılıç Tekniği uygulanamaz mı?”

Zhong Kui bir an düşündü ve, “Song Chun Gui kimliğinizi biliyor mu?” diye sordu.

Xie Bi An başını eğdi, “Biliyor. Ve bu benim hatam.”

“O halde Yunding’e gitmemiz çok daha önemli.” dedi Zhong Kui ve sakalını okşadı, “Hepiniz Zongxuan Kılıç Tekniği’nin kökenini biliyorsunuz, değil mi?

“Biliyorum. O zamanlar Zong Klanı’nın yok edilmesiyle Zongxuan Kılıç Tekniği de yüz yıl boyunca kayboldu. Zong Klanı’ndakilerin torunlarının çoğu kendilerini gizleyerek yaşıyorlardı. Dolayısıyla birisinin bu tekniği gizlice başkasına öğretmiş olması bayağı mantıklı.”

“Ama Li Bu Yu, bu kılıç tekniğinin bu dünyada tekrar ortaya çıkmasına izin vermez. Çünkü ailesi Zong Klanı yüzünden öldü. Birisinin bu kılıç tekniğini uyguladığını öğrenirse, asla sakin kalmaz.” dedi Zhong Kui ve Fan Wu She’ye bir bakış attı, “Benimle Shu Dağı’na gelip açıkça anlatacaksın, yoksa sonuçları çok tatsız olur.”

“Tamam.”

Aslında Xie Bi An ilk başta Zhong Kui’ye Fan Wu She’den Zongxuan Kılıcı Tekniği’ni öğrenip öğrenemeyeceğini sormak istiyordu, ama artık sormaya cesareti yoktu, “Shizun, Shidi’nin başı Lord Li yüzünden belaya girmez, değil mi?”

“Benim öğrencime bir şey yapmaya cüret edemez.” dedi Zhong Kui, Fan Wu She’ye tekrar derin bir bakış attı ve ayağa kalktı, “Bu arada, kılıç istemiyor muydun? Beni takip et.”

Zhong Kui, ikisini Zhuyeqing Salonu’na götürdü. İlk önce çalışma odasında dolaştı, daha sonra aniden aklına bir şey gelmiş içinde çeşitli silahların üst üste yığıldığı bir dolaba yöneldi. İlk bakışça çok karışık bir dolaba benziyordu.

Xie Bi An çaresizce söze girdi, “Shizun, burayı geçen yıl düzenlememiş miydim? Neden yine böyle dağınık?”

“Ah, hiç hatırlamıyorum ki. Muhtemelen sarhoşken çıkardım sonra da tekrar düzeltmeyi unuttum.”

“Bunların hepsi çok önemli iksirler, kılıçlar ve büyülü silahlar. Onlara daha çok değer vermelisin.”

Zhong Kui bir süre eşya yığınını karıştırdı ve bir kılıç çıkardı. Bu kılıç siyahla kaplıydı, kınına ise gümüş yıldızlar, değerli taşlar gömülmüştü. Bir bakışta, çok pahalı bir şey olduğu anlaşılıyordu.. Kılıcı Fan Wu She’ye doğru fırlattı.

Fan Wu She kılıcı tuttu ve kınından çıkardı. Bu kılıcın bıçağı sonbaharda oluşmuş bir kırağı gibiydi, keskin ve çekiciydi, gümüş rengi soğuk bir parıltı yayıyordu.

“Bu iyi bir kılıç, teşekkürler Shizun.”

“Bu kılıç, aslında bir çift. Yushan’daki Juling Köyü’nden geliyorlar, isimleri Ting Mo ve Pei Xue. İkisi de harika kılıçlardır.”

Xie Bi An kendisinin sahip olduğu Pei Xue isimli kılıcı çıkardı ve Ting Mo ile karşılaştırdı, biri siyah diğeri ise beyazdı. Şekil olarak birbirlerinin aynısıydı.

Fan Wu She’nin uzun ve ince parmakları kılıca hafifçe dokundu. Gümüş bıçak onun güzel ve çekici olan tilki gözlerini yansıtıyordu. Bu kılıç, doğal olarak, Shen Nong Kazanı tarafından saflaştırılan bir kılıçla kıyaslanamazdı, ancak yine de çok iyi bir kılıçtı. Ve asıl tatmin edici şey ise, bu kılıçla Xie Bi An’ın kılıcının bir çift olmasıydı.

Xie Bi An da çok mutluydu, “Shidi, bu kılıca gözün gibi bakmalısın. Ömrünün sonuna kadar seninle olacak.”

Zhong Kui de sırıttı, “O zamanlar Juling Köyü’ndekiler bana başka bir kılıç vermeyi düşünüyorlardı. Ama ben bu çift olan kılıçları görünce aşık olmuştum. Onları almak için çok ısrar ettim, bayağı sıkıntılı olmuştu.”

“Shizun gerçekten de çok ileri görüşlü.” dedi Xie Bi An ve aniden bir şeyi hatırladı, “Aiya, Shizun, çok geç oldu. Bizim Kızıl Kral Malikanesi’ne gitmemiz gerekiyor. Sen de güzelce dinlen.”

“Ah,” dedi esneyerek Zhong Kui ve birden tepki verdi, “Neden onun malikanesine gidiyorsunuz?”

“Dün hayalet söğüt ormanındayken Kızıl Kral ile karşılaştım. Ona biraz çay ve şarap götürmemi istedi.”

“Sana ondan uzak durmanı söylememiş miydim?”

“Bu öğrenci sadece tesadüfen karşılaştı…” dedi Xie Bi An ve biraz düşündükten sonra devam etti, “Bizi orada beklemiş olmalı, Shidi hakkında epey meraklıydı.”

Zhong Kui soğuk bir şekilde homurdandı, “Jiang Qu Lian işlerini hep sinsice ve öngörülemez bir şekilde yapar. Başka ne dedi?”

“Önemli bir şey söylemedi. Bu öğrenci hep ondan kaçınmaya çalışırdı ama bu sefer maalesef başımdan savamadım. Onu gücendirirsem Shidi’ye bir şey yapar diye korktum.”

Zhong Kui, Fan Wu She’ye baktı, “Seni korkuttu mu?”

Fan Wu She küçümseyici bir tonla yanıt verdi, “O beni korkutamaz.”

“O adam-pardon adam dedim, hayalet. O hep bir hayaletti. Senin gibi doğuştan yetenekli olan bakir delikanlılar onun için harika bir güçlendiricidir.” dedi Zhong Kui ve biraz düşündükten sonra tekrar karmakarışık olan dolaba yönelip içinden şıngırdayan bir şey çıkardı.”

Bu, bir ucunda tutacak kısmı olan diğer ucunda ise mızrak olan, bakır kırmızısı bir zincirdi.

Zhong Kui devam etti, “Bu İmparator’un ödül olarak verdiği ruh toplama kancası. Bununla insan ve hayalet diyarları arasında seyahat edebilirsin.”

Fan Wu She’nin yüzü sakindi ama gözlerinden bir sevinç parlaması geçmişti.

Bir ruh silahı! Bu tam da ihtiyaç duyduğu şeydi.

Xie Bi An biraz endişeliydi, “Shizun, ruh silahları İmparator tarafından yeraltı generallerine veriliyor. Eğer Lord Cui bu silahı Shidi’ye verdiğini öğrenirse, korkarım ki…”

“Aiya, Zi Yu’dan o kadar korkma, insanları yemiyor bile. Wu She benim öğrencim olduğu için, o da yeraltı hizmetkarı sayılır. Ona bir unvan vermesi için çok uzun süre İmparator’un inzivadan çıkmasını beklemeniz gerekecek.”

“O halde, şimdi Shidi’nin nasıl bir unvanı olacak?”

Zhong Kui biraz düşündü ve sonra ellerini birbirine vurdu, “Geçici Ölümsüz.”

“Ha?”

Zhong Kui kahkaha attı, “Doğru. İkiniz birlikte Geçici Ölümsüz olacaksınız. Biriniz siyah biriniz beyaz, biriniz Yin biriniz Yang. Zaten Geçici Ölümsüz’ün tek bir kişi olduğunu kim söylemiş ki?”

Xie Bi An, Zhong Kui’nin ani kararlarına ve güvenilmezliğine on yıldan fazla bir süredir alışkın olmasına rağmen, bu sefer korkuyordu. Shizun’u yeraltı diyarını gerçekten de kendi evi görüyor olmalıydı, aksi takdirde İmparator’a bile sormadan nasıl bir general atayabilirdi ki?”

“Artık ruh toplamaya yalnız gitmeyeceksin. Shizun’un gözü arkada kalmayacak.”

“Shizun bu mesele çocuk oyuncağı değil. Ya İmparator inzivadan çıkarsa…”

“Ne zaman çıkacağını bilmiyoruz, neden şimdi bunu kafamıza takalım ki?” dedi Zhong Kui ve tembel bir şekilde bel germe hareketi yaptı, “Yeraltı diyarında yaşarken bir unvana ihtiyacı var. Yoksa sürekli tehlikede olur. Bu ruh silahı sayesinde Jiang Qu Lian ve diğer hayaletler ondan uzak duracaklardır.”

“Çok teşekkürler Shizun.” dedi Fan Wu She ve ruh toplama kancasını tuttu, kalbi heyecanla kabarıyordu.

Bu ruh silahıyla beraber Jiuyou’nun birçok bölgesini özgürce seyahat edebilecekti!

“Fakat, ruh silahı sıradan bir büyülü silah değildir. İmparator’un ilahi düşüncelerinden izler taşır. Dolayısıyla yalnızca ruh toplamak ve Yin Yang Anıtı’ndan geçmek için kullanılır. Eğer sorun çıkarıp kötü bir amaç için kullanırsan,” dedi Zhong Kui ve şakayla karışık olarak devam etti, “Shizun-öğrenci ilişkimizi kesip seni kapının önüne koyarım.”

“Bu öğrenci dikkat edecek.”

Xie Bi An ne kadar endişeli olsa da İmparator’un Shizun’una ne kadar değer verdiğini biliyordu. Belki de Shizun’unun bu kadar rahat ve kaygısız olmasının sebebi buydu. Fan Wu She’nin de ne kadar mutlu olduğunu görünce kalbi yumuşacık oldu, “Shidi, Shizun sana bu ruh silahını tamamen verdiğine göre, hadi ona bir isim koyalım.”

Fan Wu She ona doğru bir bakış attı ve dudaklarının köşeleri hafifçe kıvrıldı, “Bieyanghong.”

Göz bebeklerinin derinliklerindeki bir sevgi izi neredeyse dışarı sızıyordu.


ÇN: Bieyanghong [别样红] ismini vermesinin sebebi bir şiirmiş. Şiirde Xie Bi An’ın silahı Wuqiongbi [穷碧] ile kendi verdiği isim bir çiftin ismiymiş. Kılıçları çift olduğu gibi ruh toplama silahlarının da ismi çift oldu yani. 

5 1 vote
Article Rating
Subscribe
Bildir
guest

0 Yorum
Eskiler
En Yeniler Beğenilenler
Inline Feedbacks
View all comments

You cannot copy content of this page

0
Would love your thoughts, please comment.x