Mevcut ölümsüz efsun dünyasında, en yüksek ve en saygın olarak tanınan dört kişi vardı.
Wuliang Sekti’nin lideri Li Bu Yu, Chunyang Sekti’nin lideri Xu Zhi Nan, Cangyu Sekti’nin lideri Qi Meng Sheng ve yeraltı diyarının askeri yargıcı Zhong Kui. Doğrusu, kıdem, güç ve statü açısından, sıradan bir ölümsüz olan Zhong Kui, ilk üçüyle karşılaştırılamazdı. Fakat Doğu İmparatorluk Çanı’nı elde ettiği için “Dünyanın bir numaralı adamı” olarak anılmaya başlanmıştı.
Buna ek olarak, ilk üçünün tümü İmparator Zong döneminde yaşamıştı. Wuliang Sekti’nin Zong Klanı’yla evlilik aracılığıyla bir bağı bile vardı. Şu anki sekt liderlerinin hepsi Yüce İblis Zong Zi Xiao döneminde hayatta kalanlardı. Bu yüzden hepsi, altın özü çalan şeytani efsuncuları ve Zongxuan Kılıç Tekniği’ni gizli tutmaya çalışıyordu. Zhong Kui bile açık fikirli ve özgür ruhlu olmasına rağmen, öğrencisinin Zongxuan Kılıç Tekniği’ni kullandığını öğrenince açıklama yapmak için bizzat Yunding’e gitmek zorunda kalmıştı.
Xie Bi An bu seyahatin asıl amacını ortamdaki ciddi havayı fark ettiğinde anlamıştı.
Saçları beyazlamış olmasına rağmen Li Bu Yu hiç de yaşlı görünmüyordu. Hala elmacık kemikleri belirgindi ve duruşu düzgündü. Şu anda Ölümsüz İttifak’ın lideri olarak konumu Zong Klanı İmparatoru konumuna çok benziyordu. Fakat artık ölümsüz sektler, tahtta oturan bir imparatora boyun eğmek, vergi ödemek zorunda değillerdi. Ayrıca Ölümsüz İttifak liderliği babadan oğula geçmiyordu. Efsun dünyasındaki barışı ve esenliği ancak yüz yılda yeniden sağlayabilmişlerdi.
Zhong Kui dışındaki tüm haneler, doğum günü hediyelerini getirmeleri için öğrencilerini göndermişti. Li Bu Yu ana masaya oturduğunda, gençler eğildiler ve Li Bu Yu eliyle oturmalarını işaret ettiğinde yerlerine oturdular.
Li Bu Yu’nun ela gözleri Zhong Kui’ye doğru kaydı, “Zheng Nan, dün gece iyi uyudun mu?”
Sesi sakin, hatta biraz da nazikti. Ama tonundaki gurur hissediliyordu.
Zhong Kui gülümsedi, “Ölümsüz İttifak liderinin şarabı sağ olsun, çok iyi bir uyku çektim.”
“Öğrencilerin nerede? Dün Geçici Ölümsüz’ün iyi hissetmediğini duydum.”
Xie Bi An ellerini birleştirerek selamladı, “Endişeniz için çok teşekkür ederim Ölümsüz Lord. Bu öğrencinin ciddi bir rahatsızlığı yok.”
Zhong Kui de meraklanmıştı, “Sorun nedir? Neden iyi hissetmiyordun?”
Xie Bi An kısık bir sesle yanıt verdi, “Soğuk almışım biraz, şimdi iyiyim.”
Li Bu Yu’nun bakışları tekrar Fan Wu She’ye yöneldi.
Fan Wu She de Li Bu Yu’ya baktı ve içten içe alaycı bir şekilde güldü, “Ne kadar da yaşlanmış.”
“Ah, bu benim yeni öğrencim.” dedi Zhong Kui, “Bundan böyle bu iki öğrencim Geçici Ölümsüz olarak görev yapacaklar.”
Lan Chui Han güldü, “Siyah ve beyaz mı? Bu harika.”
Li Bu Yu da söze girdi, “Zheng Nan, iki öğrencin yalnızca yetenekli değil aynı zamanda çok da yakışıklı. Efsuncular böyle öğrenciler için aralarında kavga ediyorlar. Onları nereden buldun?”
Zhong Kui sırıttı, “Yoldan buldum.”
Kalabalık da onunla beraber güldü. Belli ki Zhong Kui önemli konulardan kaçınmaya çalışıyordu.
Li Bu Yu da hafifçe gülümsedi, “Chun Gui’den Fumenghui’de bazı yanlış anlamalar yaşadığınızı duydum.”
Song Chun Gui yanıt verdi, “Shizun, hatalı olan bu öğrenciydi. Meng Shixiong meselesini araştırmak için Fumenghui’ye gitmiştim. Bu iki genç efendinin Geçici Ölümsüz’ler olduğunu bilmediğim için onları sorgulamak için Yunding’e getirmek istemiştim.”
Xie Bi An açıklama yapmadan önce Fan Wu She umursamaz bir ses tonuyla araya girdi, “Gerçekten de hatalı olan sendin. İlk sen başlattın.”
Lan Chui Han kahkaha atmamak için kendisini zor tutuyordu, dudaklarının kenarları hafifçe seğirdi.
Song Chun Gui de hafifçe güldü. Çeşitli sektlerin liderleri bile onu gördüğünde nazik davranmaya çalışırlardı. İlk kez biri kırık bir kılıçla karşısına dikilip onu öldürmek istediğini söylemeye cüret etmişti. Bu sefer daha da kibirliydi ama bu konuda yapabileceği bir şey yoktu, “Geçici Ölümsüz haklı. İlk ben başlattım.”
Zhong Kui bacak bacak üstüne attı ve sırıttı, “Endişelenme, bu öğrencim henüz dünyanın kaç bucak olduğunu bilmiyor. Ona bir ders vermeme yardımcı olduğun için teşekkür ederim.”
Li Bu Yu da söze girdi, “Chun Gui, madem ilk sen başlattın, o halde iki Geçici Ölümsüz’den özür dile.”
Song Chun Gui samimi bir şekilde basitçe özür diledi.
Xie Bi An da özür diliyordu, “Bir yanlış anlaşılma olmuştu, biz de hatalıydık.”
“Yanlış anlaşılma olduğu için açıklığa kavuşturmak daha iyidir.” dedi Li Bu Yu ve Zhong Kui’ye anlamlı bir şekilde bir bakış attı.
Zhong Kui hafifçe öksürerek boğazını temizledi, “Size şahsen açık bir şekilde açıklamam gereken önemli bir konu var. Benden önce Qingcheng Dağı’nda yaşayan sıradan biri öğrencimin Shizun’uydu. Bu sıradan efsuncu, adını veya kökenini açıklamamış ve daha sonra uzun bir seyahate çıkmış. Öğrencim Zongxuan Kılıç Tekniği’ni uyguladığını bile bilmiyordu. Chun Gui de bu tekniği kendi gözleriyle görmüş.”
“Ha?” dedi Li Bu Yu, “Qingcheng Dağı nerede ve bu efsuncunun ne gibi özellikleri var?”
Tam Fan Wu She ağzını açmak üzereyken Li Bu Yu ekledi, “Chun Gui, kim olduğunu ayrıntılı şekilde öğrenmek için Qingcheng Dağı’na kendin git. Jiuzhou’nun neresinde olursa olsun, o sıradan efsuncuyu bulduğundan emin ol.”
Zhong Kui başını eğdi ve hiç ses çıkarmadan çayını yudumladı.
Xie Bi An gizlice Shizun’una ve Shidi’sine bir bakış attı. Durumun tahmin ettiğinden daha da ciddi bir hal aldığını düşünüyordu.
Li Bu Yu usulca devam etti, “Zheng Nan, meseleyi büyüttüğümü ya da öğrencine güvenmediğimi düşünme. Bu gerçekten de önemli bir konu, aceleci davranmamalıyız. O sıradan efsuncu kim olursa olsun onu bulmalı ve neler olduğunu öğrenmeliyiz.”
Zhong Kui yanıt verdi, “Endişelerinizi anlıyorum, pekala durum neymiş anlayalım bakalım. Ben de kim olduğunu öğrenmek istiyorum.”
Fan Wu She başını kaldırdı ve Li Bu Yu’ya baktı, “Ölümsüz Lord Zongxuan Kılıç Tekniği’nden korkuyor olabilir mi?”
Li Bu Yu gözlerini kıstı.
Xie Bi An afallayıp kalmıştı. Shidi’si gerçekten de nasıl oluyordu da hala bu kadar korkusuzca davranıyordu?
Zhong Kui genç öğrencisine ilgiyle baktı.
Li Bu Yu, Fan Wu She’ye bir bakış attı, “Daha çok toysun. Zongxuan Kılıç Tekniği’nin kökenini bilmiyor musun?”
“Zongxuan Kılıç Tekniği’ni öğrense bile kimse bir Zong Zi Xiao olamaz.”
Odadan kargaşa sesleri yükselmeye başladı.
Li Bu Yu’nun bakışları karanlık bir hal aldı ve etrafındaki hava da onunla beraber ağırlaştı.
Wuliang Sekti’nden bir kıdemli söze girdi, “Geçici Ölümsüz, kaplandan korkmayan bir buzağı olduğun için mi yoksa Cennet Efendisi’nin öğrencisi olduğun için mi bu kadar korkusuzsun?”
Fan Wu She sırıttı, “Ben sadece buradaki herkes gibi yüz yıl önce ölmüş bir hayaletin adını söylemeye korkan insanlardan değilim.”
Zhong Kui sesli bir şekilde kahkaha attı, “Doğru, Zong Zi Xiao yüz yıl boyunca cehennemde azap çekti ve hayalet olarak reenkarne oldu. Sonsuza dek orada kalacak ve asla dışarı çıkamayacak. Neden korkalım ki?”
“Yüce İblis, çaldığı altın özlerine güvenerek Cennetin Dokuzuncu Seviyesi’ne yükseldi ve iki büyülü silah elde etti; Shanhe Sheji Haritası ve Xuanyuan Gizli Kutsal Tılsımı.” dedi Li Bu Yu kayıtsız bir şekilde, “Fakat bunlar Zong Zi Xiao ile beraber cehenneme gitmedi. Fırtına öncesi bir sessizlik olabilir, bu yüzden önlemimizi almalıyız.”
Song Chun Gui araya girdi, “Biz öğrenciler sadece Yüce İblis hakkındaki söylentileri duyduk ama siz bu karanlık dönemleri bizzat deneyimlediniz. Birileri altın özü çalarak ikinci bir Yüce İblis olabilir, bu yüzden tedbirli olmakta hiçbir sorun yok.”
Fan Wu She karanlık bir şekilde sırıttı.
“Evet, tedbirli olmalıyız.” sesleri kalabalığın arasından yükseldi.
Zhong Kui güldü, “O halde kontrol edelim. Wu She.”
“Efendim.”
“Sen de iş birliği yap.”
“Tamam.”
“Bir yanlış anlaşılmaysa, o zaman açıkça açıklanmalıdır.” dedi tekrar Li Bu Yu, “Cennet Efendisi şahsen geliyorsa, bundan daha fazlası vardır. Ke Fei meselesi ile ilgili bir gelişme mi var?”
“Ölümsüz İttifak lideri ile özel olarak konuşacağım.”
Li Bu Yu başını salladı ve iç çekti, “Shidi’m Ke Fei meselesi yüzünden çok hastalandı. Ayrıca Wuliang Sekti’ndeki herkes çok gergin. Fakat şu an elimizde bir tane bile ipucu yok.”
“Shizun, sizin de sağlığınız iyi sayılmaz. Ve buna rağmen konuklarınıza ziyafet verdiniz. Geri dönüp dinlenseniz iyi olur.” dedi Song Chun Gui.
“Mn. Lord Lan ile savaştığını duydum o yüzden bir göz atmaya geldim.”
Lan Chui Han de söze girdi, “Kendimi utandırdım.”
“Xianyue Sekti yeni bir sekt olmasına rağmen sen olduğun için ileride parlak bir geleceği olacak.”
“Ölümsüz Lord beni fazla övüyor.” diyerek güldü Lan Chui Han, “Song Dage varken Wuliang Sekti’nin çok daha fazla öğrencisi olacaktır.”
Bu sözden sonra Wuliang Sekti’nin kıdemlilerinin ve öğrencilerinin ifadeleri yumuşacık olmuştu.
Lan Chui Han hassas bir kalbe sahipti ve söylemesi gereken şeyler olduğunda kendisini geri tutmazdı. Xie Bi An onun gülümseyen yüzüne bir bakış attı, bu sözleri kasıtlı olarak söylediğini biliyordu.
Biraz düşündükten sonra bu sözleri söylemesinin arkasındaki gerçek nedeni anlamıştı.
Li Bu Yu çok yaşlanmıştı. Ölümsüz efsuncuların çok uzun süre yaşadığı söylense de, malum son çok yakındı. Son yıllarda önemli meseleleri öğrencilerine devretmişti ve muhtemelen ileride sekt liderliğini de bırakacaktı. Dört öğrencisinden biri olan Song Chun Gui en gençleri ve en umut vadedenleriydi. Wuliang Sekti’ni ileri taşıyabilecek tek kişiydi, fakat ilk öğrenci kadar itibar sahibi değildi. Ayrıca ikinci öğrenci olan Li Bu Yu’nun oğlu kadar da samimi biri değildi. Fiziksel anlamda engelliydi, üçüncü öğrenci kadar güçlü bir fiziğe sahip değildi. Eğer sekt lideri olsa hatta Ölümsüz İttifak’ın lideri bile olsa, ölümsüz haneler onu kabul etmeyebilirdi.
Sekt lideri olma savaşı yalnızca sektin içinde değildi, ölümsüz hanelerin de içine karıştığı karanlık bir savaştı.
Ve Lan Chui Han’ın söylediği şey, Xianyue Malikanesi’nin tavrını temsil ediyordu. Yeni bir sekt olarak, Xianyue Malikanesi henüz büyük ölümsüz hanelerle ilişkili değildi ve kendi güçlerini inşa etmeye heveslilerdi. Bu nedenle Song Chun Gui’yi desteklemek karşılıklı olarak fayda sağlayacaktı.
Kalabalık dağıldıktan sonra, Lan Chui Han Xie Bi An’ın yanına geldi, “Bi An çay içmek için benim odama gel. Sohbet edip arayı kapatalım.”
“Elbette.” dedi Xie Bi An gülümseyerek, “Lan Dage, iki ay önce gönderdiğim dağdaki lotus resmini aldı mı?”
“Evet. Gerçekten de çok zevklisin.”
“Bana hediye ettiğin orkidenin karşılığını ödemem gerekiyordu.”
“Jinling’e ne zaman geleceksin? Sana yeni çiçekleri göstereceğim.”
“Harika, müsait olduğumda geleceğim.”
Fan Wu She, Lan Chui Han’ın onu davet edip etmediğine aldırmadan ikisini takip ediyordu.
Üçü Lan Chui Han’ın odasına geldiler, hizmetkar onlar için çay yaptı.
Lan Chui Han söze girdi, “Bu geçen yıl Longjing’den taze olarak toplandı. Birine Ördek Göleti’nden su getirttim. Ördek Göleti’nin suyu çayı daha güzel yapmamış mı?”
“Evet. İnsanlar yüzerek suyun güçlerini yenileyeceğini düşünüyor. Bence içilirse de aynı etki sağlanır. Shu Dağı’na kılıç uçuşu ile geldiğimde çay yapmak ve pirinç pişirmek için kullanmıştım, tadı enfes olmuştu. Aslında çiçekleri sulamak için de biraz eve götürmek istemiştim ama maalesef yeterli miktarda götüremedim.” dedi Xie Bi An, ilgiyle konuşuyordu ve gözleri ışıl ışıl parlıyordu.
Lan Chui Han, Xie Bi An’a gülümsedi, bakışları nazik ve büyüleyiciydi. Jiaolong Meclisi’nde popüler olduktan sonra, sayısız kadın efsuncunun ona aşık olmasına şaşmamalıydı.
Fan Wu She başını eğdi ve öfkesini gizlemek için çayından bir yudum aldı.
“Lan Dage, son zamanlarda neler yapıyorsun?”
Lan Chui Han göz kırptı ve parlak bir şekilde gülümsedi, “Senin için yeni orkideler yetiştirmekle meşguldüm.”
Bir kırılma sesi geldi, Fan Wu She elindeki bardağı sıkarak parçalamıştı.
ÇN: Tam çay yüzünden midem kalkmıştı ki sesli güldüm dskjhbjbs