En nihayetinde Xie Bi An içkiyi fazla kaçırmıştı. Cennet Efendisi Sarayı’nın bu kadar canlı olması çok nadir bir durumdu, o yüzden zevkten dört köşe olmuştu. Şenlik havasıyla beraber, ne kadar çok içerse o kadar mutlu oluyordu.
Fan Wu She onu dinlenmesi için geri götürmek istediğinde, Jiang Qu Lian’ın kolunu çekiştirip ondan Shidi’sini korkutmamasını istemişti.
Jiang Qu Lian yüzünde kocaman bir gülümsemeyle Xie Bi An’a baktı, “Demek Shidi’ni bu kadar koruyorsun, ah ne kadar da sevimli.”
“Ayrıca…büyülü silahı..düşünmemelisin.” dedi Xie Bi An hıçkırarak, “Shizun, Shizun senden korkmuyor, ben…ben de…senden korkmuyorum.”
Zhong Kui’nin yüzünde utanç verici bir ifade vardı, “Çabuk onu dinlenmesi için geri götür. Benim öğrencim olarak nasıl içkiye bu kadar dayanıksız olabilir?”
“Shixiong aslında dayanıksız değil, Shizun çok fazla dayanıklı.” dedi Fan Wu She, Xie Bi An’ın omzunu tuttu ve usulca ona seslendi, “Shixiong daha fazla içme. Dinlenmek için seni odana götüreceğim.”
Jiang Qu Lian, Fan Wu She’nin bilinçsizce olan ilgisini görünce dudaklarının kenarları kıvrıldı, “Shixiong’un için ne kadar da çok endişeleniyorsun, onun yerine sen iç biraz da.”
Fan Wu She onu görmezden geldi, “Bo Zhu, Shizun’a ve Lord Cui’ye iyi bak. Ben Shixiong’u odasına götüreceğim.”
Bo Zhu koşarak yanına geldi, “Ha? Yeni yıla girmeyi beklemeyecek misiniz? Beyaz Usta’nın havai fişekleri patlatmasını bekliyordum.”
Fan Wu She tiksintiyle, “Git ve kendi başına oyna” dedi.
Xie Bi An kah sürüklendi, kah ayaklarıyla kendi yürüdü ama sonunda odasına geldi. Ağzında bir şeyler geveliyordu, hem daha fazla içmek istediğini hem de içmemesi gerektiğini söylüyordu.
Fan Wu She onu yatağa yatırdı, ayakkabılarını çıkardı ve daha rahat uyuması için belindeki kuşağı çözdü.
Xie Bi An gevşekçe başını kaldırıp baktı ve ellerini gözlerinin önünde salladı, “Shizun, dur, daha fazla içme.”
“Sen de içmeyi bırak.” dedi Fan Wu She, bir havluyu ıslatıp onun yüzünü ve ellerini sildi, “Gözünü Jiang Qu Lian’ın üstünde tutmak istediğini söylememiş miydin? Yine de bu hale gelene kadar içtin.”
“Evet, onu izleyeceğim. Büyülü silah…”
Fan Wu She nemli havluyu bir kenara bıraktı ve parmağıyla Xie Bi An’ın hafif pembe olan yanağını dürttü, “Genelde Shixiong gibi davranıp bana vaaz vermeye çalışırsın, ama şu haline bir bak.”
Farkında olmadan gülümsemeye başlamıştı, kalbi de yumuşacık olmuştu.
Xie Bi An, ağzının içinde bir şeyler mırıldanarak Fan Wu She’nin elini sivrisinek kovuyormuş gibi itti.
Fan Wu She onun elini tutup dudaklarına yaklaştırdı ve nazikçe öptü.
Xie Bi An esnedi, neredeyse sızmak üzereydi.
“Uykun mu var?” dedi Fan Wu She, bir eliyle Xie Bi An’ın tokasını ve tacını çıkardı, elini kalın saçların arasından geçirip okşamaya başladı.
Xie Bi An tekrar esnedi ve karşılık olarak arkasına dönmeye çalıştı.
Fakat, Fan Wu She onun arkasına dönmesine izin vermedi. Yüzüne doğru eğildi ve yumuşak bir sesle, “Bana Xiao Jiu de.” dedi.
Xie Bi An şaşkınlıkla başını salladı, ne duyduğundan emin değildi.
“Bir kez, sadece bir kez bana Xiao Jiu dersen uyumana izin veririm.” dedi Fan Wu She ve Xie Bi An’ı nazikçe sarstı, “Sadece bir kere tamam mı?”
Xie Bi An, Fan Wu She’ye sarhoş gözlerle baktı ve ağzını açtı, ama bu anlaşılmaz bir mırıltıydı.
“Hadi ‘Xiao Jiu’ de.”
Xie Bi An fısıldamadan önce uzun bir süre tereddüt etti, “… Xiao Jiu?”
Fan Wu She sersemlemişti, o anda gözleri alev almış gibi görünüyordu. Nefesini tuttu ve yüzünü Xie Bi An’ın sıcak göğsüne gömdü, sanki sonsuz bir işkenceye maruz kalmış gibi boğuk bir ses tonuyla seslendi, “Dage.”
Xie Bi An onun kederini hissetmiş gibiydi, yarı uykulu haldeyken elini tuttu.
“Dage, seni çok özledim. Seni çok özledim.” dedi Fan Wu She ve dudaklarını ısırdı, “Senden nefret ediyorum ama… seni yine de çok özledim.”
Xie Bi An çoktan uykuya dalmıştı, nefes sesi duyuluyordu.
Fan Wu She gözlerini kapattı. Kulaklarının yanında güçlü bir kalp atışı duydu. Ses, ona bu kişinin hayatta olduğunu söylüyordu. Yaşıyordu, reenkarne olmuştu ve ona geri dönmüştü.
 ̄
Ertesi gün uyandığında Xie Bi An mahcup olmuştu. Zhong Kui’yi görmek için aceleyle koştu, Cennet Efendisi Sarayı’nda hiçbir şeyin eksilmediğini görünce rahatladı.
Devriyeler ve Jiang Qu Lian çoktan ayrılmıştı, sadece Cui Jue çok fazla içtiği için Cennet Efendisi Sarayı’nda kalmıştı. Herkesten daha öfkeli uyanmış, itibarını kaybettiğini hissettiği için ayrılmadan önce Zhong Kui’yi güzelce azarlamıştı.
Cui Jue gittikten sonra Xie Bi An rahat bir nefes verdi, “Neyse ki Lord Cui dün gece olanları hatırlamıyor. Kazı kimse bulamadı, değil mi?”
“Hayır, dün Lord Cui yaptığınız lezzetli kızarmış kaz eti için size iltifat bile etti.” dedi Bo Zhu, “Gece çok uzundu. Diğerini de en kısa sürede yiyelim.”
“Bu kaz çok dikkatli. Kızıl Kral geldiği an ötmeye başladı.”
“Kazların evleri bekçi köpeklerinden bile daha iyi koruduğunu ve daha vahşi olduğunu duymuştum.”
“Öyle mi?” dedi Xie Bi An çenesini okşayarak, “Peki ya… şimdilik kalsa nasıl olur? Kızıl Kral her zaman Shizun’un büyülü silahlarının peşinde. Cennet Efendisi Sarayı’nın bariyerleri onu durduramıyor, yani bu kaz en azından onun geldiğini bize haber verebilir.”
Zhong Kui bir “heh” sesi çıkardı, “Zi Yu’nun seni azarlayacağından korkmuyor musun?”
“Eğer Lord Cui isterse ona tekrar kaz eti yapacağımı söyleyeceğim.”
Zhong Kui güldü, “Benim öğrencim olmaya layıksın.”
“Cennet Efendisi dün Beyaz Usta’nın öğrencisi olarak içkiye dayanıksız olduğunu söylemişti.” dedi Bo Zhu gülerek.
“Saçmalama, ufaklık.”
Fan Wu She kenarda oturuyor, sessizce güldükleri ve şaka yaptıkları bu sahneyi izliyordu. Bakışları bilinçsizce yumuşamıştı.
—
Yeni yıldan sonra üçü yanlarına birkaç parça kıyafet alıp Chunyang Sekti’ne gitmeyi planlamıştı.
Xie Bi An, Zhong Kui’nin hayatının sona ermek üzere olduğunu bildiğinden, yeraltı diyarından ayrılmasına neredeyse hiç izin vermiyordu. Bu yüzden Zhong Kui gerçekten boğulmuş gibi hissediyordu ve her iki haftada bir ayrılmak için ısrar ediyordu.
Chunyang Sekti Jingzhou’da bulunuyordu. Çok uzak olmadığı için kılıçla uçarak aynı gün oraya vardılar.
Wuyun Sekti’nin yüz yıl önce Zong Zi Xiao tarafından yıkılmasından bu yana, Chunyang Sekti Chu bölgesindeki en büyük sekt haline gelmişti. Aynı zamanda kılıç tekniği çalışan tüm sektler arasında en iyisiydi ve uzun yıllardır sarsılmaz bir konuma sahipti.
Chunyang Sekti’nin, Wuliang Sekti’den bile daha fazla öğrencisi vardı. Fakat mensuplarının çoğu “Gelecek neslin olmadan öl” adını verdikleri teknik sebebiyle on beş yaşına gelmeden sektten ayrılıyordu.
Buna rağmen, oğullarını Chunyang Sekti’ne göndermek isteyen sayısız aile vardı. Çünkü yalnızca birkaç yıl eğitim alsalar bile sıradan insanlardan çok daha güçlü bir bedene sahip oluyorlardı. Chunyang Sekti, nitelikleri ne olursa olsun kimseyi reddetmezdi, Tao’ya çok bağlı bir sektti.
Yuanyang Teknikleri öylesine iyiydi ki, bir kaza olmadığı sürece o tekniği çalışan kişi çok genç görünürdü ve uzun yıllar boyunca yaşam sürerdi.
Chunyang Sekti’ne vardıklarında onları Kıdemli Zhao Wen iki öğrencisiyle beraber karşıladı.
Hepsi uzun boylu, kaslı ve yakışıklıydı. Onları gören biri sadece bedenlerine bakarak bile Yuanyang Tekniği’nde yüksek bir seviyeye ulaşmış olduklarını söyleyebilirdi.
Birkaç hoş sohbetten sonra Zhong Kui, “Zhao Wen, Wuliang Sekti araştırması için birini gönderdi mi?” diye sordu.
“Hayır.”
“Yunding’den ayrıldıktan sonra Wuliang Sekti’nden hiç haber yok muydu?”
“Maalesef hayır.”
Zhong Kui soğuk bir şekilde homurdandı, “Vahşi hayalet onların bölgelerindeydi ve umurlarında bile değil.”
“Belki de Ölümsüz Lord, öğrencisinin ölümü yüzünden çok meşguldür.” dedi Zhao Wen dikkatli bir şekilde.
“Bu kadar uzun süre araştırıp bulamadılarsa, korkarım katilin kim olduğu gizem olarak kalmaya devam edecektir.” dedi Zhong Kui düşünceli bir şekilde, “Ya katil çok hazırlıklı gelmişti ve işini, arkasında tek bir iz bile bırakmadan halletti. Ya da içerden birileri ona yardım etti ve bu sayede ortaya çıkmadı. Ama kısacası, altın özünü çalma amacıyla gelmişti.”
“Çok yazık.” dedi Zhao Wen ve iç çekti, “Xiang Qu Zhen Ren’in saçlarının beyazladığını duydum. Çok ciddi bir hastalığa yakalanmış.”
“Wuliang Sekti, Meng Ke Fei’nin katilini bulamıyor ama hala atanızın katilini bulma şansımız var.”
Zhao Wen yanıt verdi, “Cennet Efendisi işler henüz açıklığa kavuşmadı. O kişi bizim atamız olmayabilir.”
Zhong Kui başıyla onayladı, “Shifu’n inzivadan çıktığında anlayacağız.”
Diğer kıdemli söze girdi, “Cennet Efendisi, Shifu’muzu rahatsız etme konusuna pek sıcak bakmıyoruz. Bu yüzden bu meseleyi çok kez ertelemek durumunda kaldık, umarım Cennet Efendisi bizi suçlamaz. Fakat şimdi düşününce, o atamızın Shifu’muza karşı derin hisleri vardı. İnzivadan çıkınca bizi suçlayacağından endişe ediyoruz. Bu nedenle sizi Chunyang Sekti’ne bizzat davet ettik. Birlikte Shifu’dan inzivadan çıkmasını isteyebiliriz.”
Zhong Kui içten bir şekilde güldü, “Sadece azarlanmaktan korkuyorsun, bu yüzden suçu benim üstlenmemi istedin.”
Birkaç kıdemli birbirine utanarak baktı.
“Sorun değil, sorun değil. Bunu isteyen bendim, suçu üstleneceğim. Çok geç olmadı, hadi gidelim artık.”
Zhao Wen cevapladı, “Acelemiz yok. Birkaç gün içinde, ilk ayın on beşinci gününe gelmiş olacağız. Dolunay gecesi yin ve yang’ın tam çiçek açtığı zamandır. Yuanyang Tekniği’ni çalışanların o gün dinlenmesi gerekiyor. O zaman Shifu’dan dışarı çıkmasını istemek, onun için daha az rahatsızlığa neden olacaktır.”
“Pekala.”
“Bu birkaç gün içinde neden Cennet Efendisi ve iki Geçici Ölümsüz etrafı dolaşmıyor? Chu bölgesi şarap bakımından oldukça zengindir, Cennet Efendisi’nin beğeneceğinden eminim.”
“Haha, severim, severim.” dedi Zhong Kui ellerini ovuşturarak, Chu bölgesinin en kaliteli şaraplarını denemek için sabırsızlanıyordu.
Chunyang Sekti öğrencileri onları konuk odasına götürdü. Xie Bi An kıyafetlerini yerleştiriyordu, “Bu benim Chu bölgesini ilk ziyaret edişim. Buradaki yemeklerin Shu bölgesinden bile daha baharatlı olduğunu duymuştum.”
“Mn.” dedi Fan Wu She, aklı başka yerdeymiş gibi görünüyordu.
“Wu She buraya geldiğinden beri ağzını bıçak açmıyor, ne oldu?”
“Hiçbir şey.” diye yanıtladı Fan Wu She, Chunyang Sekti, Zong Zi Heng ve Zong Zi Xiao ile ilgili pek çok anı zihninde dönüyordu.
Önceki hayatında, saraydan ilk çıktığında Chu bölgesine gitmişti. İlk kez orada bir kinci ruh görmüştü, ilk kez altın özünün çalındığını duymuş, ilk kez bir suikastçıyla karşılaşmıştı. Dage’sı onu korumak için orada yaralanmıştı. O zamanlarda iyileşmek için Chunyang Sekti’nde kalmak zorunda kalmıştı.
ÇN: Jigolo Meclisi’ni kaçırdığı olay djnfdk
Tüm olanlardan sonra, sırf Zong Zi Heng’e iyi davrandıkları için Zong Zi Xiao, Chunyang Sekti’nin canını bağışlamıştı.
Burayı tekrar ziyaret ettiği için kalbi değişik duygularla dolup taşıyordu.
“Dışarıdaki insanlar Chunyang Sekti’nin geri kafalı ve ciddi olduğunu, birçok kuralı olduğunu ve genellikle insanları reddettiğini söylüyor. Ama bence sorun değil.”
“Shizun yüzünden.”
“Haha, bu doğru.” dedi Xie Bi An ve omuzlarını silkti, “Neden bilmiyorum ama hepsi Shizun’dan korkuyor. Çok güçlü ama zorba biri değil.”
“Bu iyi bir şey,” dedi Fan Wu She, aklı karmakarışıktı. Reenkarne olduğunda aslında önceki hayatındaki birçok insanı ve olayı unutmuştu. Fakat bu kişiyle bir araya geldiği ve eski yerleri ziyaret ettiğinden beri çok fazla şeyi hatırlamaya başlamıştı. Hatta zihninde her şey çok net ve canlı biçimde canlanıyordu.
“Mn, umarım Shizun dışarıda ağırbaşlılığını korur ve sızana kadar içip saygınlığını kaybetmez.” dedi Xie Bi An ve kıyafetlerini katlamaya devam etti, “Daha çok erken. Bir yürüyüşe mi çıksak?”