İçeriğe geç
Home » Wu Chang Jie 37. Bölüm

Wu Chang Jie 37. Bölüm

Dolunay gecesi, ilk ayın on beşinci günü, sonunda Chunyang Sekti’nin lideri Xu Zhi Nan inzivadan çıkmıştı.

Xu Zhi Nan, Yuanyang Tekniği’ndeki en yüksek seviye olan sönmeyen cennet alevini bozmak için on sekiz yıldır inzivadaydı. Bu kez de inzivadan çıkmış olması, hala bu seviyeyi atlayamadığının bir kanıtıydı. Chunyang Sekti’nin kuruluşundan bu yana beş yüz yıl geçmişti ve yalnızca üç kişi Yuanyang Tekniği’nde en yüksek seviyeye kadar ulaşabilmişti. Xu Zhi Nan, azmi, yetenekleri ve çalışkanlığı sayesinde muhtemelen dördüncü kişi olacaktı. Chunyang Sekti, Wuliang Sekti ile aynı güçte olmaktan sadece bir adım kadar uzaklıktaydı.

Bu nedenle Uçan Tüy Elçileri, Yedi Yıldızlı Yaşamı Sürdürme Lambası’na karşılık olarak Soğuk Yeşim Kar İksiri’ni sunduğunda sektin kıdemlileri kolayca reddedememişlerdi.

Gecenin yarısı Xu Zhi Nan banyosunu yapıp temiz giysiler kuşandıktan sonra onu bekleyen konuklarıyla ön salonda buluştu.

Xu Zhi Nan efsuncu bir aileden değil de, tüccar bir aileden geliyordu ve bedenini güçlendirmesi için Chunyang Sekti’ne gönderilmişti. Fakat doğuştan gelen üstün yeteneklere sahipti bu yüzden Shizun’u onu kabul ettikten sonra aile mesleğini devam ettirmek yerine ölümsüz bir efsuncu olmayı tercih etmişti.

Yüz yıl önce, Yüce İblis’in ortaya çıkması ve eski sekt liderinin ölmesinin ardından yeni sekt lideri olarak atanmıştı. Efsun dünyasının en tehlikeli olduğu sıralarda Yin askerleri ile göğüs göğüse çarpışarak Chunyang Sekti’ni kurtarmakla kalmamış, diğer sektleri ve efsuncuları da Yüce İblis’ten kurtarmıştı.

Kısacası bu adamın efsun dünyasındaki itibarı Li Bu Yu’dan hiç de az değildi.

Xu Zhi Nan’ın fiziği ve görünüşü hala en iyi dönemindeki gibiydi, tabii saçlarına aklar düşmüş olması ve geçen yılların izlerinin gözlerinin kenarlarında olması dışında.

Fan Wu She, Xu Zhi Nan’a baktı, kalbinde çok fazla duygu hissediyordu.

Li Bu Yu’yu gördüğünde nefretten başka bir şey hissetmiyordu ama bu yaşlı adamı gördüğünde Zong Zi Heng ile olan bağlantısı nedeniyle geçmişteki sayısız hatıraları zihninde teker teker beliriyordu.

Zong Zi Heng ile beraber yaşlanmış olsalardı, böyle mi görüneceklerdi merak etmeden edemiyordu.

Selam verdiği esnada Fan Wu She, Xu Zhi Nan’ın bakışlarının kendi üstüne yöneldiğini hissetti. Bu yüzden o da başını kaldırarak ona nazikçe bir bakış attı. Li Bu Yu onun yalnızca gençliğini görmüştü fakat Xu Zhi Nan onun hem çocukluğunu hem de yetişkinliğini görmüştü. İkisi de şu anki görünüşünden farklıydı yüz yılın ardından Xu Zhi Nan’ın onu tanıyamayacağından adı gibi emindi.

Beklenildiği üzere, gözleri bir süre onun üzerinde oyalandıktan sonra Xu Zhi Nan bakışlarını başka yöne çevirmişti.

Daha Zhao Wen açıklama yapmaya fırsat bulamadan Hua Xiang Rong hararetli bir şekilde araya girdi, “Sekt Lideri Ölümsüz Lord, Kıdemli Zhao Wen ziyaretimizin asıl sebebini size açıklamış olmalı.”

Xu Zhi Nan sandalyesinde arkasına yaslandı, yüzü solgun ve zayıftı. On sekiz yıllık inzivadan sonra bedeni hala biraz uyuşuktu, yumuşak bir tonla cevapladı, “Duydum. Ama korkarım ki bu sefer Cangyu Sekti’ni hayal kırıklığına uğratmak zorunda kalacağım.”

Hua Xiang Rong’un gözleri fal taşı gibi açıldı, “Soğuk Yeşim Kar İksiri’ni sadece bir yıllığına değiş tokuş etmeye hazırız!”

Yun Xiang Yi’nin de beti benzi atmıştı, “Ölümsüz Lord gerçekten de sekt liderimizi ölümden kurtarmayacak mı?”

“Chunyang Sekti’nin en önemli hazinesi ödünç verilemez.” dedi Xu Zhi Nan sakince.

Diğerleri de Xu Zhi Nan’a bakıyorlardı, muhtemelen böyle bir fırsatı tepmiş olmasına üzülüyorlardı. Yuanyang Tekniği’ni geliştirmesi için bir iksir alacaktı. Bu oldukça iyi bir anlaşmaydı.

“Sekt Lideri Ölümsüz Lord nasıl bu kadar anlaşılması zor olabilir! Yalnızca bir yılın karşılığında böyle yüce bir iksiri nasıl reddedebilirsiniz?!” diye haykırdı Hua Xiang Rong öfkeyle, “Sekt liderimiz ölümle burun buruna. Yalnızca bir yıllığına ömrünü uzatmak istiyoruz. Ölümsüz İttifak’taki en büyük sektlerden biri olarak nasıl bu kadar acımasız ve kalpsiz olabilirsiniz?!”

Yun Xiang Yi nazikçe azarladı, “Meimei.”

ÇN: Kız kardeş.

“Ben…”

Yun Xiang Yi aceleyle öne doğru çıktı ve Xu Zhi Nan’ın önünde diz çöktü. Şeftali çiçeğine benzeyen gözleri kederle doluydu, “Sekt Lideri Ölümsüz Lord, lütfen Shizun’umuzu kurtarın.”

Bunu görünce Hua Xiang Rong da aynı şeyi yaptı ve diz çöktü, “Ölümsüz Lord’a sekt liderimizi kurtarması için yalvarıyorum.”

Odadaki tüm insanlar inanamayarak birbirlerine baktılar.

Xu Zhi Nan uzun bir süre sessiz kaldı, ardından yumuşak bir sesle, “Siz ikiniz, lütfen geri dönün,” dedi.

Hua Xiang Rong başını kaldırdı, gözleri yaşlarla doluydu, “Siz…siz…sizin ve Shizun’un bir ilişkisi vardı….”

Kalabalık olanı biteni pür dikkat izliyordu.

“Kapa çeneni!” dedi Yun Xiang Yi öfkeyle, “Bu kadar uzun dilli olma hakkını sana kim verdi?”

Hua Xiang Rong haykırdı, “Shizun’un ölümüne seyirci mi kalacağız?!”

Yun Xiang Yi ayağa kalktı ve Hua Xiang Rong’u da yukarı çekti. Kayıtsızlığını ve kibrini geri kazanarak buz gibi gözlerle Xu Zhi Nan’a baktı, “Ölümsüz Lord hala o zamanlardaki gibi sevgisiz ve acımasız. Hayatınız boyunca ölümsüzlerin yoluna saplantılıydınız. Belki en sonunda cennete yükselme arzunuza ulaşabilirsiniz fakat bu başarılı olduğunuz anlamına gelmez. Hayal kırıklığına uğrattığınız insanları hatırladığınızda hiç pişman olmayacak mısınız?”

Xu Zhi Nan bir heykel gibi hareketsiz oturuyordu, göz kapakları bile kıpırdamıyordu.

“Hadi gidelim.” dedi Yun Xiang Yi, Hua Xiang Rong’u ayağa kaldırdı ve gitmek üzere arkasını döndü.

Hua Xiang Rong birkaç adım attı, ama tekrar döndü ve alaycı bir şekilde söze girdi, “Ödünç veremiyorsunuz öyle mi? O yıl Yüce İblis almaya geldiğinde, ona da ödünç vermemeye cesaretiniz var mıydı?”

“Kabalaşma.” diye azarladı Zhao Wen.

İkili öfkeyle ayrıldıktan sonra, odadaki herkes utanç duygusuyla kalakalmıştı.

Xu Zhi Nan ve Qi Meng Sheng’in bir ilişkisi olabileceği gerçeğinden ötürü hala şoktaydılar. Fakat öyle görünüyordu ki, Xu Zhi Nan Taoizm yolunu seçtiği için aşkından vazgeçmişti. Sadece, bir erkek ve bir kadın arasındaki mesele insanların dedikodu yapması için yeterliydi, hele ki yüz yıldır saklı tutuluyorsa.

Xu Zhi Nan, öğrencilerinin önünde utandırılmıştı, bir süre düşündükten sonra yeniden konuşmaya başladı, “Chunyang Sekti’nin hazineleri ödünç verilemez, bu yüzden bir daha böyle bir şey olursa, kibarca reddedin.”

“Anlaşıldı.”

Xu Zhi Nan’ın bakışları Zhong Kui’ye kaydı.

Zhong Kui ellerini birleştirdi, “Ölümsüz Lord, sizi rahatsız etmekten başka seçeneğim yoktu.”

“Olanları Zhao Wen’den duydum. Cennet Efendisi’nin bu adamın kimliğine bu kadar takıntılı olması anlaşılabilir bir durum. Fakat ne yazık ki o kişi benim Shidi’m değil.”

Zhong Kui şaşırmıştı, “Ölümsüz Lord onu görmedi bile, nasıl bundan emin olabilirsiniz? Bu öğrenci sizi cesedi incelemek için Shu Dağı’na davet ediyor…”

“Gerek yok, o kişi Cheng Yan Zhi olamaz. Çünkü benim Shidi’min…” dedi Xu Zhi Nan ve ses tonunu sertleştirdi, “Shidi’min cesedi benim tarafımdan bizzat yakıldı.”

“Ne?”

“O zamanlar başına gelenlerden sonra, Yan Zhi’nin cesedini sekt mensuplarıyla beraber geri getirdim. Ama o şekilde kalamayacağını biliyordum bu yüzden ailesinin rızasını aldıktan sonra onu yaktım.”

“Neden?” dedi Zhong Kui, kendisiyle beraber iki öğrencisinin de kafası karışmıştı.

“Başka seçeneğim yoktu,” dedi Xu Zhi Nan, “Çünkü Chunyang Sekti mensuplarının bedenleri yang enerjisi ile doludur. Yaşarken şeytani efsuncular, öldükten sonra da kinci hayaletler için cezbedici bir hedef olurlar. Bu yüzden kıdemlilerimiz öldüğü zaman Luojinwu Dağı’nın arkasına gömülür ve bir bariyer büyüsü oluşturulur. Ancak Shidi’min durumu farklıydı, altın özü çalınmıştı. Arındırma büyülerini on kere yapsak bile kinci bir hayalete dönüşmeyeceğinin bir garantisi yoktu. Bin yıl içerisinde büyük bir felaket haline gelebilirdi.”

“Yani…”

Xu Zhi Nan başıyla onayladı, “Yalnızca cesedin yakılması gelecekteki sorunları sonsuza kadar ortadan kaldırabilirdi. Bu nedenle Shu Dağı’ndaki kinci ruh Yan Zhi olamaz.”

Zhong Kui cevap verdi, “Ama böyle bir durumda, o kişinin Yuanyang Tekniği’ni nereden bildiğinin bir açıklaması yok.”

Xu Zhi Nan iç çekti, “Aslında bir açıklaması var.”

Kalabalığın hepsi Xu Zhi Nan’a doğru bakıyordu.

“O zaman, altın özü hırsızını yakaladık ve Aslan İttifakı’nı yok ettik. Ancak çaldıkları altın özlerini kimin yediğini bulamadık.”

Xie Bi An öylesine şoke olmuştu ki, görgü kurallarını bile unutmuştu, “Yani Shidi’nizin altın özünü yiyen kişi o kinci ruh mu?”

Bu sözlerin üzerine, kalabalıktan bir uğultu yükselmeye başladı.

Her ne kadar Xu Zhi Nan yeterli açıklamayı yapmış olsa da sıradan insanlar altın özü hırsızlarının bulunduğu dönemi kişisel olarak deneyimlememişti. Bu nedenle de bu fikir, yalnızca Xie Bi An’ın aklına gelmişti. Fakat kendisi de bu fikrin nereden aklına geldiğini bilmiyordu.

Fan Wu She de afallamıştı, Zong Ming He gerçekten de Xu Zhi Nan’ın Shidi’sinin altın özünü yemiş olabilir miydi?

“Bu, bu mümkün mü?” dedi Zhao Wen yüzü bembeyaz olmuştu, “Shizun, biri başka birinin altın özünü yerse onun yeteneklerine mi sahip oluyor?”

“Nadir de olsa altın özü hırsızlarının soyu tükenmiş değil. Onlar hakkında bilgisiz olmanız gayet normal. Altın özü, kişinin doğuştan gelen yetenekleri ve efsun yetenekleriyle beraber gelişir. Altın özünü yiyen kişi bütün yeteneklerini alamasa da büyük kısmını kazanmış olur. Bunun bilinmemesinin sebebi, efsuncuların çoğunun kılıç çalışıyor olması. Yalnızca Chunyang Sekti mensuplarının bedenleri yöntemlerinin ne olduğunu net bir şekilde gösterir.”

“Ölümsüz Lord, bundan emin misiniz?” dedi Zhong Kui sert bir ifadeyle.

Xu Zhi Nan başını salladı, “Bu yalnızca bir tahmin. Yakaladıktan sonra Aslan İttifakı’nın liderini sorguladım. Sayısız altın özü çalmış olmasına rağmen yalnızca dört tanesini yemişti. Ve altın özünü yediği kişilerin bazı yetenekleri ona geçmişti.”

“Eğer bu doğruysa, o zaman bu şüpheli durum açıklanmış oluyor.” dedi Zhong Kui ve derin bir nefes aldı, “Chunyang Sekti’nin beden yapısına sahip olmasa da kopan uzuvlarını yenileyebiliyordu.”

“Aslında, o kişinin kimliğiyle ilgili aklımda bir tahmin var.”

Xu Zhi Nan ve Zhong Kui birbirine baktı. Beklendiği gibi, ikisi de diğerinin gözlerinde aynı şeyi düşünmüş olduğunu görüyordu.

“Shizun, kim?” dedi Zhao Wen meraklı bir şekilde.

“İmparator Ning Hua, Zong Ming He.”

Fan Wu She gizlice yumruğunu sıktı. Kafası karışıktı, hala şaşkındı. Orada bulunan tüm insanlar arasında, kinci ruhun Zong Ming He olduğundan sadece o emin olabilirdi, sadece o… Zong Ming He gerçekten de başka birinin altın özünü mü yemişti? Hem de Xu Zhi Nan’ın Shidi’sinin altın özünü?

“İmparator Ning Hua!” dedi kıdemlilerden biri panik içinde, “Yüce İblis’in ve İmparator Heng’in babası mı?!”

Xie Bi An kelimelerle ifade edemeyeceği kadar şoke olmuştu, eğer o adam gerçekten de Zong Ming He ise bu her şeyi açıklıyor demekti. Kini, karması hepsi tam olarak eşleşiyordu. Altın özü hırsızlığının ölümsüz sektlerin içinde de olduğu söylentileri vardı. Bu bir komplo teorisi gibi gözükse de aslında gerçekti. Ne de olsa altın özleri fahiş fiyatlarla satılıyordu, küçük sekt mensuplarının bütçesi satın almaya yetmezdi.

“Zong Klanı ve Li Klanı arasındaki düşmanlık göz önüne alındığında, İttifak Lideri Li’nin öfkesinden ötürü bunu yapmış olması mümkün.” diye mırıldandı Zhong Kui, “Tam da bu nedenle onu susturmak için Yıldırım Hazinesi’ni kullandı, aksi takdirde bu mesele duyulsaydı Wuliang Sekti’nin tüm itibarı lekelenirdi.”

“Eğer o adam gerçekten Zong Ming He ise ve gerçekten Yan Zhi’nin altın özünü yemişse…” dedi Xu Zhi Nan ve gözlerini kıstı, “Eğer Aslan İttifakı’nın arkasındaki gizli altın özü alıcısı o ise, diğer altın özü vakalarının sebebi de mi oydu?”

“Ama bu Wuyun Sekti’ni işi değil miydi? Yüce İblis Wuyun Sekti’ni yok ettikten sonra, henüz arındırılmamış olan bir çok altın özü bulmuştu.”

Başka bir kıdemli söze girdi, “Bu mesele henüz doğrulanmadı. Eğer o kinci ruh Zong Ming He ise, korkarım ki o dönemlerde çok gizli şeyler olmuş. Ama değilse…”

“Doğru, o kişinin şu anda Shishu olmadığı doğrulandı. Şimdi İmparator Ning Hua olup olmadığını doğrulamanın bir yolunu bulmalıyız.”

“Ama nasıl doğrulayacağız ki?”

Zhong Kui soğuk bir şekilde yanıt verdi, “Neden Li Bu Yu’ya doğrudan sormuyoruz? Mağarada ne olduğu hakkında hiçbir şey bilmiyor gibi görünüyordu. Nasıl bir açıklamaya yapacağını duymak istiyorum.”


5 1 vote
Article Rating
Subscribe
Bildir
guest

0 Yorum
Eskiler
En Yeniler Beğenilenler
Inline Feedbacks
View all comments

You cannot copy content of this page

0
Would love your thoughts, please comment.x